Zihniyet ikliminde bir çıkmaz: Kısırdöngüde debelenen Türkiye

Ümit Kardaş

07-06-2022 02:55

Zihniyet, toplum veya kültürlere özgü bir zihinsel yapıyı ifade eder. Her ülkenin tarihsel ve kültürel kodlarından gelen bir zihniyet yapısı vardır. Ülkemizin özgün durumu nedeniyle mevcut zihniyet kalıbı, devletin ve ideolojik aygıtlarının son derece istikrarlı ve kararlı olarak topluma ve kültürlere dayattıkları ideolojik yargılar, kutsal inançlar ve dogmatik fikirler olarak ortaya çıkmakta.

İdeolojik olması nedeniyle kapsayıcı olmayan, farklılıklara tahammülsüz, tabulaştırıcı ve dogmatik olması sonucu hukuk, özgürlük, adalet, barış ve insaniyet gibi değerleri dışlayıcı bir zihniyet ile karşı karşıyayız. İttihatçılıkla zirveye ulaşan bu zihniyet iklimi halen baskıcı, güce ve şiddete dayalı hükümranlığını sürdürmeye çalışmakta.

Hiçbir topluma barış, özgürlük ve adalet getirmesi mümkün bulunmayan bu zihniyetin üreticisi ve taşıyıcısı olanlara karşı demokrasiyi ve hukukun üstünlüğünü savunan bir kısım insan her türlü riski göze alarak mücadele etmeye çalışmakta. Yaşanan gerilimin nedeni budur.

Türkiye'nin yeni bir kurucu irade ile yeni bir kuruluş felsefesiyle ideolojik ve dogmatik yüklerinden kurtulması gerekmekte. Ancak bu durumda gerçek bir demokrasiye, hukuk devletine ve kalıcı bir barışa geçiş imkânı doğacak.

Osmanlı'da merkezi iktidar, saray, askeri bürokrasi, ulema, bankerler, sarraflar ve ticaret erbabı arasındaki çatışmalar ve dengelerle ayakta kalabilmişti. 18. yüzyılın sonuna gelinceye kadar Osmanlı Devleti'nde merkez, iktidar odakları arasındaki güç savaşlarına, tasfiyelere, çeşitli cinayet yöntemlerine sahne oldu.

Halkın yoksulluğu karşısında merkezde oluşan güç ve rantın nasıl paylaşılacağını belirleyen yargısız infazlar, toplu sürgünler, askeri bürokrasiye tanınan imtiyazlar İttihat ve Terakki üzerinden cumhuriyete intikal eden, merkezi devletin zihniyet kalıbından doğan uygulamalardır.

Bu dengeler içinde merkezi devlet Tanzimat Dönemi'nde kendisi için zararlı gördüğü kişilerin işkence edilmelerini ve gizlice yok edilmelerini bir politika olarak benimsemişti. Osmanlı'ya yönelik sosyal ve ekonomik temelli ulusal ayaklanmaların bastırılmasında gayri nizami harp teknikleri ve propaganda usulleri kullanılmış, bu hareketler devleti bölmek klişesiyle en sert şekilde bastırılmaya çalışılmıştı.

Tanzimat'ın doğurduğu bir sonuç olan I. Meşrutiyet (1876 Kanun-i Esasisi) ile birlikte göreve başlayan Mebuslar Meclisi, Padişah II. Abdülhamit ve Bakanlar Kurulu'nun sempatisini kazanamamıştı. Birinci Meclis-i Mebusan (Heyet-i Mebusan), saltanat makamına ve ona biat etmiş olan yürütme organına karşı varlığını hissettirince özellikle savaş başarısızlığının tartışılması ve bütçe görüşmeleri sırasında iktidarın eleştirilmesi üzerine 26 Haziran 1877'de dağıtıldı.

Ocak 1878'de göreve başlayan ikinci meclisteki mebusların, devlet işlerini tartışma konusu yapmaları, yolsuzluk, hak ve özgürlüklerin kısıtlanması konularını eleştirmelerini hoş görmeyen padişah, özellikle kendi güvenini kazanmış kumandanların 1877-1878 Rus savaşındaki başarısızlıkları nedeniyle ikinci Meclis-i Mebusan tarafından yargılanmalarının kararlaştırılması üzerine meclisi ortadan kaldırdı (Recai Galip Okandan - Amme Hukukumuzun Anahatları).

31 yıl süren istibdat döneminde yapılan bazı düzeltmelere rağmen devlet gücünün tek elde toplanması, şahsi endişelerle nitelikli insanlardan yararlanılmaması, her yerde korku, baskı ve şiddetin hâkim olması, imparatorluğun sorunlarının artmasına neden oldu. İstibdat dönemi II. Meşrutiyet'i doğururken, imparatorluğun sonunu getirecek ve askerin siyasete radikal bir şekilde müdahalesine neden olacak bir dönem de başlamış oluyordu.

Pan-Türkist ve Pan-İslamist akımlar ideoloji olarak devletin odağına yerleşmiş ve azınlık düşmanlığı üzerine temellenmişlerdi. İttihat ve Terakki bu zihniyet iklimiyle Teşkilat-ı Mahsusa, Fedailer Örgütü gibi örgütlenmeler ve Osmanlı gayri nizami birliklerinin köy yakma ve insan katliamlarından oluşan gayri nizami harp uygulamalarıyla güçlenmişti. Bu uygulamalar Osmanlı Meclis-i Mebusanı'nda da tartışmalara neden oldu.

Tanzimat ve Meşrutiyet dönemlerinden günümüze kadar gelen devlet politikasını belirleyen zihniyet hiç değişmedi. Tanzimat ve Meşrutiyet'te Avrupa'nın güç dengelerini hesaba katarak yapılan kanuni düzenlemeler ve diplomatik kurnazlıklar ile çok boyutlu sorunları şiddete dayanarak çözme pratiği bir arada yürüdü.

Osmanlı Devleti'nde yönetimin amacı devleti dönüştürmek olmayıp, çeteci, illegal, komplocu ve şiddete dayalı yöntemlerle statükoyu, imtiyazları ve çıkarları korumak olmuştur. İttihat ve Terakki zihniyeti bunun zirvesidir. İttihatçı zihniyetin gücü Hüseyin Cahit'in anlatımıyla örgütün bir çeşit din, âdeta bir tarikat niteliği olmasından ileri geliyordu.

"Kutsal, tabu devlet" mitinin temelini oluşturan bu zihniyet, kurtarıcı bir gücün tartışılamaz kaynağı olarak kabul ediliyordu. Devletin ideolojisine karşı çıkanların ya da bu ideolojiyi benimsemekle birlikte komplo gereği öldürülmeleri gerekenlere ilişkin ölüm kararlarının onaylanması yetkisi Osmanlı Devleti'nin içinde en önemli güç haline gelmiş olan İttihat ve Terakki'nin yetkili organı olan Meclis-i Umumi'de idi.

Bu kararların uygulanmasının ise yine devlet içinde güç ve yetkiyle donatılmış Fedailer Örgütü'nce yerine getirildiği bilinmekte. Fedailer Örgütü'nde devlet içinde görev yapanların yanı sıra, ordudan kopmuş asker kökenli güçlü bir silahşor timi de bulunmaktaydı.

Yakup Cemil, Sapancalı Hakkı, Ali Çetinkaya, Hüsrev Sami gibi isimler Balkanlar'da yaşanan iç savaşta gayri nizamı harp ortamında savaşan subaylardı (Suat Parlar – Osmanlı'dan Günümüze Gizli Devlet). Birçok siyasi cinayet işleyen bu örgüt, gazetecileri de hedef aldı. İttihatçı zihniyeti ve uygulamalarını eleştiren Sada-yı Millet Gazetesi'nin başyazarı Ahmet Samim Bey, ensesine sıkılan bir kurşunla sokak ortasında öldürüldü, katili yakalanmadı.

Hasan Fehmi Bey, Zeki Bey, öldürülen gazeteciler arasındadır. Bu örgütün fedailerinin ailelerine destek olmak, resmi cenaze törenleri düzenlemek, bu kişileri kahramanlaştırarak haklarında kitap yazmak, bu zihniyet ikliminin tezahürleridir.

Etnisite mühendisliği ve tehcir politikalarıyla şekillenen ötekileştirici, bölücü ve dağıtıcı bir işlev gören bu zihniyet; imparatorluğun çok boyutlu sorunlarına şiddet yöntemiyle çözüm bulmaya kalkması, hukuk dışılığı, çeteleşmeyi, komploları yöntem haline getirmesi, oldubittilerle devleti savaşa sokması nedenleriyle imparatorluğun daha çabuk ve daha büyük insan ve toprak kayıplarıyla çökmesine neden oldu.

İttihatçı Türkleştirme ve militaristleştirme politikaları geniş çaplı nüfus operasyonlarıyla sağlanmış, bu nüfus operasyonları mevzuat ve resmi yazışmalarla değil, şifreli telgraf teknolojisiyle gerçekleştirilmişti. Böylece kanuni dayanağı olmayan bir politika dar bir ekiple ve gizlilik içinde uygulanabilmişti (1914-1915 Rum, Ermeni tehcir ve katliamları).

İttihatçı Türk milliyetçiliğinin derin devlet tahakkümündeki hali etnik bir karakter taşımakta. Etnisiteyi kayıt altına alan ve devletin stratejik noktalarında veya kritik süreçlerde devreye sokulan bir milliyetçilik anlayışıyla, Türk olmayanları yararlı ve kullanılabilir bir unsur haline getirme politikası cumhuriyetle kurulan devlet projesinin asıl sahibinin Türkler olduğunu göstermekte (Fuat Dündar – "Modern Türkiye'nin Şifresi - İttihat ve Terakki’nin Etnisite Mühendisliği").

Cumhuriyet döneminde de dilde, kültürde, sermayede ve mülkiyette zora, baskıya, şiddete ve tehcire dayalı olarak uygulanan Türkleştirme siyasetiyle Osmanlı'nın uyguladığı sonu hazin biten zihniyet aynen devam ettirildi.

Tek tipleştirici, katı, şiddete dayalı asimilasyoncu zihniyet ve uygulamalar cumhuriyet rejiminde eşit yurttaşı sağlamadığı gibi, çoğunluğun mağdur ve mutsuz olduğu bir durumun yaratılmasına neden oldu. Aleviler, Ermeniler, Rumlar, Yahudiler, Nesturiler, Süryaniler, mezhepleri devlet tarafından kontrol altına alınan ve "Diyanet İslam"ı içinde araçsallaştırılan Sünniler mağdur edildi.

Kürtler 1921'den bu yana baskı ve şiddete uğramaktalar. Dil ve kültür üzerindeki baskılar, işkence, hukuksuz tutuklama ve adil olmayan yargısal süreçler, siyasi örgütlerin suç ve delil icadı yoluyla ceza hukuku alanına sokularak kapatılması, siyasi yasaklarla demokrasi içinde oluşabilecek uzlaşı-çözüm yollarının engellenmesi...

Zihniyet iklimin yarattığı çıkmaz, toplumun hakikati görmesine, empati yapmasına, hukuk ve demokrasi bilincine sahip olmasına engel olmakta.

Geçmişe dönük, kapsamlı ve her alanda yapılacak bir yüzleşme ile devletin hukuk, ahlak ve insaniyet dışı bu zihniyetin sahiplerinden arındırılması zorunlu. Ayrıca bu zihniyeti üreten asker-sivil eğitim ve kültürün insanileştirilmesi ve demokratikleştirilmesi önemli.

Siyasetin ve bürokrasinin rant ve imtiyaz dağıtan kurumlar olmaktan çıkarılması gerekmekte. Tüm bunların dışında cumhuriyetin hakiki ve demokratik olabilmesi için yeni bir kuruluş felsefesine ihtiyaç bulunmakta. Bu yeni felsefe, birlik içinde çokluğu ve farklılığı temel almalı, farklılıkları hukuk güvencesine sahip kılmalı.

DİĞER YAZILARI CHP: Tek partili dönem–1 01-01-1970 03:00 Seçim sonrasının düşündürdükleri 01-01-1970 03:00 Hakikat yolunda yürümek 01-01-1970 03:00 1971-1973: Geriye gidişin ara rejimi 01-01-1970 03:00 Hukukla bağını koparan Türkiye 01-01-1970 03:00 Afrika balladı! 01-01-1970 03:00 Güney Afrika Vicdan Girişimi 01-01-1970 03:00 Cumhuriyetin tercihi tekçi otokratik rejim: 1925 Kürt ayaklanması 01-01-1970 03:00 Postkolonyal dönemde insanın durumu 01-01-1970 03:00 İnsanın medeniyetle tanışması 01-01-1970 03:00 İnsan olmanın anlamı 01-01-1970 03:00 Hafıza aktivizmiyle hakikate ulaşma çabası 01-01-1970 03:00 Bahçeden yeryüzüne bakmak 01-01-1970 03:00 'Demokratik süreç odaklı' bir anayasa inşa edebilecek miyiz? 01-01-1970 03:00 İktidarın amaç ve zihniyetiyle yeni-sivil Anayasa inşa edilebilir mi? 01-01-1970 03:00 Kassandra çağrısı 01-01-1970 03:00 Küresel kozmopolit demokrasi 01-01-1970 03:00 Barbarlığı aşamamak: Savaşmaktan vazgeçmeyen insanlık 01-01-1970 03:00 Cumhuriyet oryantalizmi ve modernleştirmeci milliyetçilik 01-01-1970 03:00 'Eylül'ün içinden geçen şiirler 01-01-1970 03:00 Rumlar üzerinden otoriterleşmeyi meşrulaştırma 01-01-1970 03:00 6-7 Eylül’e giden süreç–2 01-01-1970 03:00 6-7 Eylül'e giden süreç 01-01-1970 03:00 Değişimin önündeki aşılmaz duvar: İdeolojik zihniyetin kemikleşmesi 01-01-1970 03:00 Türkiye değişebilir mi? 01-01-1970 03:00 Zihniyet değişikliğine ülke isimlerinden başlamak! 01-01-1970 03:00 Tekçi-tek kişilik siyasi rejimin kendi hukukunu oluşturması 01-01-1970 03:00 İktidara uzanan yerleşik düşünceden itirazcı-ihlalci göçebe düşünceye 01-01-1970 03:00 ‘Boşluk’tan ‘toz’a, ‘kültür’den ‘uygarlığa’ 01-01-1970 03:00 İnsanın hangi hali – 2 01-01-1970 03:00 İnsanın hangi hali! – 1 01-01-1970 03:00 Yalanların hakikate dönüşmesi 01-01-1970 03:00 Anayasanın temeli ne olmalı? 01-01-1970 03:00 Vicdan, mazlumlardan kelimeleri esirger mi? 01-01-1970 03:00 Yargının yeniden inşası: Adil yargılanma hakkı 01-01-1970 03:00 Yargının yeniden inşası: Hukuksal pozitivizmden doğal hukuka 01-01-1970 03:00 Enkaz altında kalmanın dayattığı zaruret: Adem-i merkeziyet 01-01-1970 03:00 Sorumlular ayağa kalksın! 01-01-1970 03:00 Kürtlerin siyasal temsilde var olma mücadelesi – 2 01-01-1970 03:00 Kürtlerin siyasal temsilde var olma mücadelesi – 1 01-01-1970 03:00 Hrant'ın ideallerini yaşatmak! 01-01-1970 03:00 Tarihsel kronik çizgi: İktidarın merkezde şahsileşmesi 01-01-1970 03:00 Şiddetin vardığı son nokta: Otosansür 01-01-1970 03:00 Rejimin HDP üzerinden yarattığı gerilim 01-01-1970 03:00 Hukukla bağını kesen devlet şiddeti 01-01-1970 03:00 Devlet - Demokrasi - Değişim 01-01-1970 03:00 Türkiye'nin çıkmazı: Korku duvarını aşamamak (3) 01-01-1970 03:00 Türkiye’nin çıkmazı: Merkeziyetçi devletten bölgesel devlete (2) 01-01-1970 03:00 Türkiye'nin çıkmazı: Sömürge tipi idari vesayet rejimi (1) 01-01-1970 03:00 Neden 'Yetmez ama evet' denildi? (3) 01-01-1970 03:00 Neden 'Yetmez ama evet' denildi? (2) 01-01-1970 03:00 Neden ‘Yetmez ama evet’ denildi? (1) 01-01-1970 03:00 Zihniyetin esaretinde yozlaşan dil 01-01-1970 03:00 Halife Sultan II. Abdülhamid 01-01-1970 03:00 Adığe (Çerkez) Katliamı 01-01-1970 03:00 Gerçekdışının karşısındaki güç: Sevgi 01-01-1970 03:00 Otokratik rejimin ceza kanunundaki aygıtları 01-01-1970 03:00 Adaletin yitiminde son nokta: Kavala davası 01-01-1970 03:00 Küreselleşmenin bencil aktörleri: Çöküşe giden yol 01-01-1970 03:00 Duvarları yıkabilecek miyiz? 01-01-1970 03:00 Süpürenler ve süpürülenler 01-01-1970 03:00 Dünya: Hassas kalplerin cehennemi 01-01-1970 03:00 Yeni bir dünya inşası-2: Rusya rol alabilir mi? 01-01-1970 03:00 Yeni bir dünya inşası: Madalyonun iki yüzü 01-01-1970 03:00 Birlikte yapabiliriz! 01-01-1970 03:00 Türkiye Mahkemesi nihai mütalaası: 'Yargı bağımsızlığı ve adalete erişim' 01-01-1970 03:00 Kalıcı istisna hali: Hukuksuzluğun normalleşmesi 01-01-1970 03:00 Şiddetin sıradanlaşması 01-01-1970 03:00 İnsanın güçle sınanması 01-01-1970 03:00 Siyaset-bürokrasi-mafya-organize suç örgütü döngüsü 01-01-1970 03:00 Hukukun askıya alınması 01-01-1970 03:00 Yükseltin vicdanınızı! 01-01-1970 03:00 Bırakın adalet yerini bulsun... 01-01-1970 03:00 Düşüncenin erotikleşmesi 01-01-1970 03:00 Akıldışılığın büyüsüne kapılmak 01-01-1970 03:00 Dekadans: Çöküş! 01-01-1970 03:00 Alevilik (8): Başat kimliğin yarattığı çıkmaz 01-01-1970 03:00 Alevilik (7): Ayrı bir inanç sistemi mi? 01-01-1970 03:00 Alevilik (6): Devletin değişmeyen politikası 01-01-1970 03:00 Tekçi Cumhuriyet'ten Çoğulcu Demokrasi'ye 01-01-1970 03:00 Alevilik (5): 18-19. yüzyıl katliamlar zinciri 01-01-1970 03:00 Alevilik (4): Yeniçerilikle ilişkisi bağlamında Bektaşilik 01-01-1970 03:00 Alevilik (3): 15–16. Yüzyıl: 'Kıyım dönemi' 01-01-1970 03:00 Alevilik (2): Babai Ayaklanması 01-01-1970 03:00 'Turkey Tribunal' ('Türkiye Mahkemesi') 01-01-1970 03:00 Alevilik (1): Aleviliğin oluşum süreci 01-01-1970 03:00 "Tekçi-Otokratik" rejimin simgesi: Diyanet İşleri Başkanlığı 01-01-1970 03:00 12 Eylül'ün simgesi: Diyarbakır Cezaevi 01-01-1970 03:00 "Eylül" 01-01-1970 03:00 Kürtler (13): Talepler - Yeni bir inşa için öneriler - 2 01-01-1970 03:00 Kürtler (12): Yeni bir inşa için öneriler 01-01-1970 03:00 Kürtler (11): Yüzleşme-Müzakere-Uzlaşma-İşbirliği ihtiyacı 01-01-1970 03:00 Kürtler (10): Devlet iktidarının hedefindeki HDP 01-01-1970 03:00 Kürtler-9: Taleplerin siyasallaşmasını engelleme süreci 01-01-1970 03:00 Kürtler (8): 1980 Askeri Darbesi'ne uzanan süreç 01-01-1970 03:00 Kürtler (7): Dersim'den "Tunç Eli"ne 01-01-1970 03:00 Kürtler (6): Ağrı İsyanı'ndan Zilan katliamına! 01-01-1970 03:00 Kürtler (5): Takrir-i Sükûn rejimine geçiş 01-01-1970 03:00 Kürtler (4): 1922-1924 01-01-1970 03:00 Kürtler (3): 1916-1923 01-01-1970 03:00 Kürtler (2): 19. yüzyıl 01-01-1970 03:00 Kürtler (1): 16-18. yüzyıl 01-01-1970 03:00 Çağdaş tiranlığın terör yönetimi 01-01-1970 03:00 Organize suç örgütlenmesi bağlamında mafya 01-01-1970 03:00 "Bir daha asla!" diyebilmek için - 3 01-01-1970 03:00 "Bir daha asla!" diyebilmek için - 2 01-01-1970 03:00 "Bir daha asla!" diyebilmek için 01-01-1970 03:00 İnsanın hangi hali? 01-01-1970 03:00 Mağdurların empati ittifakı 01-01-1970 03:00 "Dil"den "Gönül"lere akmak! 01-01-1970 03:00 Kanımla düşünüyorum! / Hermann Göring 01-01-1970 03:00 Yeni anayasa inşa sürecinin açmazları 01-01-1970 03:00 Türk anayasaları bağlamında yasama-yürütme dengesi 01-01-1970 03:00 Sıfırdan Anayasa İnşası: Yeni Anayasa Platformu (YAP) örneği 01-01-1970 03:00 "Küresel eril sistem"in mağdurları: Kadınlar 01-01-1970 03:00 Çok dilli - çok bölgeli anayasa: Güney Afrika anayasası 01-01-1970 03:00 Tabula Rasa: Sıfırdan anayasa inşası 01-01-1970 03:00 Kayyım atamaları bağlamında 1921 Anayasası 01-01-1970 03:00 Anayasacılık: Batı-Osmanlı anayasa hareketleri 01-01-1970 03:00 Sistemin saldırısı karşısında direniş odağı: Aşk 01-01-1970 03:00 Empati ihtiyacı 01-01-1970 03:00 'Çok Kalpli Asi' 01-01-1970 03:00 Eylül’le gelen 01-01-1970 03:00 Tercihiniz; otokrasi mi, demokrasi mi? 01-01-1970 03:00 Hukukun işlevi 01-01-1970 03:00 Barbarlığın son noktası: Çocuklarına kavuşamadan ölen anneler! 01-01-1970 03:00 Vandalizmin kurumlaşmış hali: Cezasızlık pratiği 01-01-1970 03:00 Beton avluların çocukları: Anne! Toprak ne demek? 01-01-1970 03:00 Medeniyetsizlik: Boğulan adalet 01-01-1970 03:00 Meşruiyet: Temel mutabakat – Kamusal müzakere 01-01-1970 03:00 Frenlenemeyen iktidar sorunu 01-01-1970 03:00 Bu kaçıncı Cumhuriyet! 01-01-1970 03:00 İslam'ın siyasetle serüveni: Milliyetçiliğe savrulma 01-01-1970 03:00 Devlet: Güç ve çıkar çatışmalarının alanı 01-01-1970 03:00 Sürgünün trajedisi: Toprağın tadını özlemek 01-01-1970 03:00 Devletin emrindeki din: Diyanet İslam'ı 01-01-1970 03:00