"Yapay propagandalarla var edilen idealleri değil, gerçek ahlaki idealleri ifade edebilecek olan şey yalnızca her dönemin en yüce hakikatleridir." Andrey Tarkovski
Hannah Arendt'in belirttiği gibi, iktidar kötü bütün edimlerini insan hafızasının nisyan boşluklarına yerleştirmeye çalışır. Bu nisyanı mümkün hale getirebilecek çok fazla insan bulunmakta. Ama her zaman geriye hikâyeyi anlatacak biri kalacaktır. Bu hikâyeler insanların çoğunun boyun eğeceğini, ama bazılarının eğmeyeceğini anlatır.
Hakikat Adalet Hafıza Merkezi; geçmişle yüzleşme, devlet şiddeti, cezasızlık hali, toplumsal hafıza alanları yaratma konularında çalışmalar yapmakta. Zorla kaybedilenlerin yakınlarının, özellikle de kadınların deneyimlerini de değerlendirerek hikâyeleri toplumsal hafızamızın boşluklarına getiriyor. Geçmişte yaşanmış sistematik ve yaygın hak ihlallerine ilişkin hakikatlerin belgeler ve tanıklıklar yoluyla ortaya çıkarılması, toplumsal hafızanın güçlenmesi, hak ihlallerinden etkilenenlerin adalete erişiminin sağlanması ve yargısal süreçlerin izlenmesi Merkez'in temel ilkesi.
Toplumların şiddet içeren geçmişleriyle yüzleşmelerine yönelik farklı yöntemleri, çok sayıda güncel akademik çalışma ve tartışmanın merkezinde yer almakta. Hatırlamanın ve unutmanın birbiriyle bağlantılı dinamiklerinin izi birçok vaka, toplum ve uygulamada sürülebilmekte. Bunlara örnek olarak, diktatörlük sonrası İspanyol unutma paktı (Aguilar ve Ramirez-Barat 2017), Almanya örneğinde olduğu gibi pişmanlık politikaları (Olick 2007) veya Amerika Birleşik Devletleri’ndeki kölelik tarihine ilişkin kültürel amnezi (Howard Ross 2018) sayılabilir. (Çatışma, Hafıza ve Hafıza Aktivizmi: Zor Geçmişlerle Yüzleşme, Orli Fridman Medya ve İletişim Fakültesi [FMK], Singidunum Üniversitesi, Belgrad, Sırbistan School for International Training [SIT], Belgrad, Sırbistan)
Genellikle "unutmaya", sessizliğe ve inkâra karşı bir mücadele olarak kavranan bu çalışmalarda talep, tekerrür etmemek için hatırlamak ve bir o kadar da hatırlatmaktır. Hafıza aktivizmi geçmişe yönelik bir aktivizmdir. Devlet kanallarının dışında sürdürülen, bilinç yaratma ve siyasal değişim amacıyla yürütülen bilgi temelli bir çabadır (Fridman, a.g.e.).
Hakikat Adalet Hafıza Merkezi, 2021–2022 yıllarını kapsayan raporunda; 2021–2022 yıllarında toplantı ve gösteriler sırasında güvenlik güçlerinin şiddetine dayalı ölümler, ‘dur’ ihtarına uyulmadığı gerekçesiyle ölümcül güç kullanımı nedeniyle yaşanan ölümler, panzer ve zırhlı araçlara dayalı ölümler gibi gündelik hayatta veya çatışmalı ortamda sivillerin uğradığı yaşam hakkı ihlallerine ilişkin 12 davanın takip edildiği, 2021–2022 döneminde izlenen bu davaların yedisinde karar çıktığı belirtilmekte.
Rapordan 2013 yılında Diyarbakır'ın Lice ilçesindeki kalekol yapımını protesto eden gruba jandarmanın ateş açması sonucunda yaşamını yitiren Medeni Yıldırım'ın ölümüne ilişkin davada, kasten öldürme suçundan yargılanan sanık hakkında beraat kararı verildiği, 2013 yılında Gezi protestoları sırasında ekmek almaya giderken gaz fişeği ile vurulan Berkin Elvan'ın davasında kasten öldürme suçundan yargılanan sanığa verilen müebbet hapis cezasında indirime gidilerek sanık hakkında 16 yıl 8 ay hapis cezası verilmesine karar verildiği anlaşılmakta.
Türkiye'de cezasızlıkla mücadele denince akla gelen ilk isimlerden olup, yaşamını 1990'larda işlenen suçların faillerinin yargılanması ve cezalandırılmasına adamış olan Tahir Elçi, Diyarbakır'ın Sur ilçesinde, kentteki silahlı çatışmaların kültürel miras varlıkları üzerinde yarattığı tahribata dikkat çekmek için Dört Ayaklı Minare önünde bir basın açıklaması okuduğu sırada çıkan çatışmada başından vurularak yaşamını kaybetmişti.
Rapora göre; olay yeri incelemesi beş ay sonra yapılırken, güvenlik kamerası görüntülerinde eksikler bulunuyordu. Soruşturma sürüncemede bırakıldı. Diyarbakır Barosu'nun talebi üzerine, Goldsmiths, Londra Üniversitesi bünyesinde çalışan Forensic Architecture (Adli Mimarlık) isimli kuruluş tarafından Tahir Elçi'nin öldürülmesine ilişkin ayrıntılı bir teknik rapor hazırlandı.
İddianame, ancak bu raporun savcılığa teslim edilmesinin ardından, Elçi’nin öldürülmesinden beş yıl sonra, 20 Mart 2020 tarihinde tamamlandı. Çatışmanın yaşandığı sokakta bulunan üç polis memurunun da "bilinçli taksirle ölüme sebebiyet verme" suçundan yargılandığı davada, ilk duruşma 21 Ekim 2020'de görüldü. Yargılama halen devam ediyor.
2017 yılında İstanbul Gazi Mahallesi'ndeki Kent Ormanı çıkışında 'dur' ihtarına uymadıkları gerekçesiyle vurularak öldürülen Barış Kerem ve Oğuzhan Erkul'un ölümüne ilişkin davada taksirle öldürme suçundan yargılanan sanıklara 6'şar yıl hapis cezası verilmesine ve bu cezanın 24 bin 300 TL adli para cezasına çevrilerek cezanın 24 ay takside bölünmesine karar verildi. Diyarbakır'da 'dur' ihtarına uymadığı gerekçesiyle vurularak öldürülen Recep Hantaş'ın ölümüne ilişkin davada, kasten öldürme suçundan yargılanan sanık hakkında beraat kararı verildi.
1990'lı yıllarda işlenen hukuk dışı infaz ve zorla kaybetme suçlarına ilişkin davalara sanıkların cezalandırılmadığı bir yargı pratiği hâkimken, diğer yandan kayıplarının akıbetini öğrenme ve faillerin yargılanması talebiyle seslerini yükselten Cumartesi Anneleri/İnsanları'nın hakikat arayışı kriminalize edildi.
2019 yılında Diyarbakır'da zırhlı aracın çarpması nedeniyle yaşamını kaybeden Efe Tektekin'in ölümüne ilişkin davada, taksirle öldürme suçundan yargılanan sanık hakkında beraat kararı verildi.
Rapora göre; 2015 yılında Diyarbakır'ın Sur ilçesinde sokağa çıkma yasakları sırasında fırına ekmek almaya giderken zırhlı araçtan açılan ateş sonucu öldürülen 12 yaşındaki Helin Hasret Şen'in annesi Nazmiye Şen ile yapılan röportajda Şen, yargılama sürecinde kendilerinin tekrar cezalandırıldığını, onarıcı hiçbir mekanizma işletilmediğini, mahkemede kendilerini ifade edecek fırsat bulamadıklarını belirtti.
Savaşların, ekolojik acil durumların, teknolojik bozulmaların, demokratik gerilemelerin, jeopolitik gerginliklerin ve artan eşitsizliklerin yaşandığı bir dönemde insan hakları değerlerinin ve normlarının karşı karşıya olduğu çetin zorluklar bulunmakta. Kadercilik kıskacını biraz gevşetebilirsek, umutlu bir seferberlik için ihtiyaç duyduğumuz duygusal alanı yaratabiliriz (Cesar Rodriguez Garavito, Open Global Rights Genel Yayın Yönetmeni, "75. Yılında İnsan Hakları").
Karamsar olanlara verilecek yanıt kolaycı bir iyimserlik değildir.
"Umut iyimserlik değildir. İyimserlik en iyiyi ve bunun kaçınılmaz olduğunu varsayar, bu da en kötüyü varsayan kötümserlik ve sinizm gibi pasifliğe yol açar. Bizse bir yandan gezegenin dört bir yanındaki insanlık dışı yaşamların ve geçim kaynaklarının kaybının acısını hissederken, bir yandan da umut etmenin, yapamadıklarınızın yasını tutarken bile sevdiğimiz şeylerin bir kısmını koruyabileceğimizi ve bu eylemlerin sonucunu bilmeden hareket etmemiz gerektiğini biliyoruz." (Rebecca Sonnit’ten aktaran Garavito, a.g.e.)
Hakikat ve adalet arayışında saha çalışmalarıyla toplumsal hafıza alanlarını genişletmenin ve diri tutmanın önemi açık. Hafıza aktivizmini canlı tutup hakikatle yüzleşerek, onarıcı adaleti sağlayarak ve uzlaşarak yeni bir toplumsal–siyasi inşayı gerçekleştirebiliriz.