Değerlendirme: Egemenliğin erkler eliyle kullanılması ve erkler arasında denge ve kontrolün güçler ayrılığıyla sağlanması (yatay güçler ayrılığı) ve egemenliğin yerelle paylaşımını öngören (dikey güçler ayrılığı) "bölgesel" yetki vurgusu önem göstermekte. Bölgelere yetki devri yapmadan katılımcı demokrasiyi gerçekleştirmek mümkün değil.
Madde teklifi: Egemenliğin ve iktidarın kaynağı halktır. Halk, bu iktidarı yasama, yürütme ve yargı organları eliyle güçler ayrılığı ilkesine göre kullanır. Yasama ve yürütme erklerine ilişkin yetkiler ülkesel ve bölgesel düzeyde paylaşılır.
VatandaşlıkDeğerlendirme: Kanaatimce, bu konuda bir tanıma ihtiyaç duymamak gerekir. Türkiye coğrafyasında yaşayan herkes, insan olarak hak ve özgürlüklerden ve hukuk güvencesinden yararlanmalı; özne herkes, insan olmalı. Vatandaşlık hukuku ise anayasal ilkelere uygun olarak kanunla düzenlenmeli.
Hak ve özgürlüklerin korunmasıDeğerlendirme: Anayasanın özgürlükçü bir değere dayanması, vicdani ret hakkı, sığınma hakkı, beslenme hakkı gibi hakları da içermesi önemli. Özgürlüklerin sınırlanması konusunda ise genel sınırlamalardan kaçınılması ve özel sınırlamalarda ise evrensel ölçütlerin kullanılması önem göstermekte.
Madde teklifi: İnsanlar özgür doğarlar. Özgürlükler doğuştan sahip olunanlar ile birlikte sonradan edinilenleri ve tercihleri de kapsar. Bu alan devletin tasarrufuna kapalıdır. Tüm erkleri ile birlikte devletin temel görevi, hiçbir ayrımcılığa başvurmaksızın bu özgürlüklere saygı duymak ve kullanılması için önlemler almaktır. Başkalarına yönelik şiddete teşvik ve tahrik, ırkçılık ve nefret söylemi devletin koruma önlemleri almasını gerektirir.
Eşitlik ve devletin anlamıDeğerlendirme: Anayasanın fırsat eşitliğini de gözeterek birey-toplum ekseninde eşitlikçi ve sosyal bir değere dayanması ve devletin bunu sağlayacak şekilde anlamlandırılması gereği bulunmakta.
Madde teklifi: Hukuk içinde hareket etmesi gereken siyasi ve idari yapı, bireyin ve toplumun tüm kesimlerinin hak ve özgürlüklerini kullanmalarını sağlamak, huzur ve refahını gerçekleştirmek, yoksulluğu ve yoksunluğu aşmak ve ayrımcılığı ortadan kaldırmakla görevlidir.
Anayasa teminatıDeğerlendirme: Özgürlükçü, sosyal, çevreci ve doğaya uyumlu değerlerin anayasada özel bir maddeyle teminat altına alınması önem göstermekte.
Madde teklifi: Anayasa, sosyal adaletin gerçekleşmesini, sosyal, ekonomik ve kültürel hakların kullanılmasını, çevrenin korunmasını, doğaya uyumlu bir gelişmeyi ve açık toplumu garanti altına alır, ayrımcılığı reddeder.
Merkez-bölge yetki paylaşımıDeğerlendirme: Siyasal planda birliği sağlama amacı tüm bölgesel devletler için temel olup, bölgesel devletler de üniter yapıdadır. Ancak siyasi birlik değişik tekniklerle sağlanmıştır.
Federatif sistemler ya da özerklik modelleri sadece farklılıkların yarattığı çatışma ve gerilimlerin yönetilmesinde barış içinde birlikte yaşamayı sağlayan bir seçenek sunmakta. Mesela, federal devletlerde de siyasal iktidar tek olduğu için bu tip devletler uluslararası alanda tek devlet olarak kabul edilmekte. Kanada (Eyaletler), İsviçre (Kantonlar), Avusturya (Land'lar), Belçika (Bölgeler), ABD, Hindistan ve Avustralya (federe devlet) federal modele örnek verilebilir.
Bölgelerin yasa yapma yetkisine sahip olması, yani özerklik, tek siyasi karar merkezli yönetim ile federal yönetim arasında ara bir modeldir. Özerklik modeli, siyasi birliğin güçlendirilmesi, bölgelerin ihtiyaçlara uygun olarak hızlı kalkınması, demokrasi ve özgürlüklerin güçlendirilmesi, sivil bireyin yerelde ortaya çıkması gerekçelerine dayanır. Bölgesel planlama, kalkınma, şehircilik, çevre sorunları, turizm, bayındırlık, balıkçılık, tarım ve güvenlik gibi konular bölgenin yetkisine girer.
Bölgeler Avrupa'sında federal devletlerin yanı sıra özerk bölgeli devletler de bulunmakta. İspanya'da 17 özerk bölge, iki özerk kent, İtalya'da 5 özerk bölge, Yunanistan'da keşişler özerk bölgesi, Portekiz'de Azorlar ve Madeira özerk bölgeleri, Fransa'da özel statülü Korsika bölgesi... Birleşik Krallık'ta Galler, İskoçya ve Kuzey İrlanda özerk bölge olarak yer alır.
Türkiye, dünyada az görülür bir şekilde iç bölgeden, yani merkezden katı bir merkeziyetçilikle yönetilmekte. Kuşkusuz bu rejimden siyasetçiler ve bürokratlar hoşnut. Bazen darbeyle merkezi tekeline, bazen de iktidara geriden ortak olan bir bürokrasi merkezin yetkilerini kullanabildi. Askeri vesayetin gerilediği dönemlerde de parti içi demokrasinin bulunmadığı, lider kültüne dayalı iktidarlar merkezde yetkileri mutlakıyetçi tek adam eliyle kullanmakta. Nevi şahsına münhasır Partili Cumhurbaşkanlığı sisteminde olduğu gibi.
Merkez bu yetkileri ülke genelinde toplumun kılcallarına kadar yayılan koyu idari vesayet örgütlenmesiyle kullanmakta. Merkezden atanan valiler ve kaymakamlar aracılığıyla. Valilere ve kaymakamlara bağlı Milli Eğitim Müdürlüğü, Bayındırlık Müdürlüğü, Sağlık Müdürlüğü, Emniyet Müdürlüğü gibi örgütlerle. Sözkonusu bürokratik yapı mülki amirler üzerinden merkeze bağlı görev yapmakta.
Bir ülkede federatif bir yapı ya da özerk bölgeler bulunması o ülkeyi üniter devlet olmaktan çıkarmaz. Amaç demokrasiyi yerele yayarak katılımcı ve çoğulcu bir demokrasiyi yerleştirmek ve barışı tesis etmek.
Kuşkusuz Avrupa'da olduğu gibi bazı bölgeler özerkliğin ötesinde bağımsızlığı düşlemekte ve istemekte. İskoçya, Katalonya, Venedik'te olduğu gibi. Ancak bu bölgelerin bağımsızlık talepleri merkeze sonradan katılmaları, merkezden daha gelişmiş olmalarıyla ilgili. Bu örneklerden hareketle katı merkeziyetçiliğe dayalı bir kolonyal örgütlenme modelinde ısrar etmek ülkeyi siyasi istikrarsızlığa ve gerçek bir bölünmeye götürür.
Türkiye'nin asıl sorunu merkezdeki aşırı, denetlenemez yetki toplanmasıdır. Bu ise rejimi ister istemez otoriter kılmakta. Gerçek bir demokrasinin yolunun açılmasının ancak bölgelere yetki devriyle, bölgeye ilişkin kararların bölgelerdeki parlamentolar tarafından alınmasıyla ve bunun sonucu bireyin demokrasi kültürü içinde yetişmesiyle doğrudan bağlantılı olduğu açık.
Ne yazık ki bu mesele bir demokrasi meselesi olarak değil, sadece Kürtlerin dile getirdiği onlara ait ve ülkenin bölünmesine neden olacak bir sorun olarak algılanıyor ya da algılatılıyor. Oysa bu mesele tam anlamıyla ülkenin demokratikleşmesiyle ilgili.
Kürtler, ulaştıkları siyasi bilinçle bunun bir Türkiye meselesi olduğunu kavradılar ve ülkenin geneli için bölgelere yetki devri istiyorlar. Kürtler için ek bir talep bölgelerinde Kürtçeyi ikinci dil olarak kullanmak istemeleri. Bu istek zaten her yerde doğal bir hak olarak tanınmış durumda.
Bölgelere "yerelde demokrasi ilkesi" uyarınca kendilerine ilişkin kararları alma ve uygulama hakkının verilmesi Avrupa Konseyi ve Avrupa Birliği standartları. Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı'nın amacı genel olarak, yerel halka günlük yaşamda etkili olan kararların alınmasında katılım fırsatları vermek. Şart, yerel yönetimlerin mali, idari ve siyasi bağımsızlığını garanti altına almış ve temel ilkelerin uygulanmasından taraf devletleri sorumlu kılmış durumda.
Türkiye'nin hem Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı'na koyduğu çekinceleri kaldırması hem de Ek Protokol'e taraf olması gerekmekte.
Madde teklifi: Siyasi birliği temsil eden ve güvence altına alan ve tüm toplumsal farklılıkların dayanışmasıyla birlikte demokratik bir niteliğe sahip olması gereken cumhuriyet, yetki devrini bölgesel ihtiyaçlara göre ve demokrasinin güçlendirilmesine yönelik olarak tanır ve gerçekleştirilmesini kolaylaştırır. Dış güvenlik ve ulusal savunma, dış politika, yargı, vatandaşlık, gümrük rejimi, devlet maliyesi ve sosyal güvenlik konularında yetki merkeze ait olup; kentleşme, konut planlaması, bölgesel ulaşım, tarım, ormancılık, balıkçılık, bölgesel ekonomik kalkınma, yerel fuarlar, sağlık, eğitim ve kolluk başta olmak üzere diğer yetkiler bölgelere aittir. Bölgeler yetkilerini kullanırken mali özerkliğe sahiptir.
Anayasal kurum ve kuruluşlarDeğerlendirme: Demokratik ve özgürlükçü niteliği ile ilkesel bir çerçeve çizen bir anayasada bürokratik kurumların yer almasına gerek bulunmamakta. İhtiyaç hissedilen kurum anayasal ilkeler çerçevesinde kanunla düzenlenebilir. MGK, YÖK, YAŞ, Devlet Denetleme Kurulu, RTÜK, Diyanet İşleri Başkanlığı gibi kurumların anayasal organ olmaktan çıkarılması gerekmekte.
Türkiye, hukukun üstünlüğüne dayalı, özgürlükçü, katılımcı, çoğulcu nitelikte bir anayasa yapmakla her alandaki gelişmesine büyük bir ivme kazandıracak ve anayasa metniyle küresel demokrasi idealine de katkıda bulunmuş olacak.
Kürtlerin hak talepleriyle Türkiye'nin genel anlamda demokratikleşmesi ihtiyacı örtüşmekte. Kürtlerin hak talepleri ancak Türkiye'nin herkes için demokratikleşmesiyle güvenceye alınabilir. Türklerin gerçek bir demokratik rejimde yaşayabilmeleri HDP ile yeni bir inşada işbirliği yapmalarıyla mümkün.