Güney kutbuna ulaşan/ okyanusun sonsuzluğunda/ kayalar dev dalgalarla dövülürken/ bir karak Fırtınalar Burnu'nda karaya vurdu/ Kaptan Dias şapkasını havaya savururken/ Afrika'nın bitmeyen serüveni başlıyordu

Cape Point Feneri'nden Ümit Burnu'na bakarken/ kirpiklerini yakar/ güneşin dalgalardan yansıyan ışığı/ bastığın her yer barındırır/ akışın sessizliğini

Foklar Atlas Okyanusu'nun ormanlarında beslenirken/ sevişirler çığlık çığlığa/ dalgaların ürpertici uğultusuyla uyumlu/ beyaz köpüklerle oynaşırlar/ Robbens Ada'sında Mandela beklerken özgürlüğü

Botswana sınırsız ormanların ülkesi/ aslanlar uyurken/ antiloplar selamlamakta zebraları/ zarif adımlarıyla süzülürken baygın bakışlı zürafalar/ görkemli güçleriyle filler çimenleri ezmekte

Kalahari'nin kumlarını taşır Chobe Nehri/ yemyeşil adalara/ filler sarmaş dolaş yıkanırken/ hipopatamlar suyla bütünleşir/ gözetleyerek toprak renkli timsahları/ çimenlerin üzerinde salınırken kırmızı impalalar/ izlemekte nehir kuşları/ her rengin kızıla boyanmasını

Tanrı'nın nehri Zambezi üzerinde taşır gürleyen dumanı/ Livingstone'un Victoria'sı/ ama bağırır Afrikalı Masi-oa-Tunya diye/ şelaleler düşer uçurumdan kahkahalarla/ su buharlaşır/ duman olur/ sese eşlik eder/ döndürür başını bir mucize/ şelale yaratır uçurumun dibinde gökkuşağını

Cömerttir Afrika/ ama unutmaz sömürgecilerin açgözlülüğünü/ zulmün sınırsızlığını/ Güney Afrika'da ırksal ayrımcılığı/ Namibya'da Alman Trotha'yı/ Kenya'da Belçikalı II. Leopold'u/ Mau Mauları katleden İngilizi

Affedicidir Afrika/ küllerinden doğmaya çalışırken/ yeryüzü şarkılarına eşlik eder danslarıyla/ bize gülümserken...

Uçağımız, medeniyetin doğduğu yer kabul edilen, Güney Afrika'nın anası Cape Town'a inmek üzere alçalmakta. Şehir eşsiz Table (Masa) Dağı ile büyüleyici bir güzelliğe sahip. Güney Afrika'nın en eski şehri ve aynı zamanda yasama başkenti.

Cape Town, Avrupalı kâşif ve sömürgecilerin ilk ayak bastığı, köle ticaretinin başladığı, 1652'de Doğu'ya giden gemiler için bir yakıt ikmali istasyonu olarak kurulan Batı Kap eyaletinin de en büyük şehri.

5 milyon yıl öncesine ait fosillerin, Table Dağı'nda 27 bin yıl öncesine dayanan yaşam izlerinin bulunduğu, mimarisi, dünyaca ünlü şarapları, gülümseyen dost insanlarıyla çarpıcı bir şehir. Muhteşem Masa Dağı'nın başı dumanlandığında bulutlar bir örtü gibi masayı kaplamakta.

Hollandalılar ile İngilizler arasında sürekli el değiştiren şehir, sanat tarihi açısından önemli eserlere sahip. Cape Town, Nelson Mandela'nın ırkçılığa karşı verdiği mücadelenin direnme noktası. Mandela'nın 18 yılını bir şilte üzerinde geçirdiği Robben Adası'nda yer alan Pollsmoor Hapishanesi müze olarak hizmet vermekte.

Otobüsümüz ile granit kayalar üzerine yapılmış olan Chapman's Peak yolundan geçerek, yerkürenin sonu olarak adlandırılan Cape Town'ın en güneyindeki nokta olan Ümit Burnu'na giderken heyecan duymamak elde değil. Güneybatısında Atlas Okyanusu, güneydoğusunda Hint Okyanusu bulunan Cape Yarımadası'nın tam ucundaki Ümit Burnu, 1488 yılında Portekizli kâşif Bartolomeu Dias tarafından keşfedilmiş.

Dalgaların deniz ormanları oluşturduğu bir kara parçasında dolaşmak, alçakgönüllü bir sessizliğin ortasında sonsuz okyanusun güney kutbuna kadar uzandığını düşünmek doğanın ahenkli akışında bir ruh arındırması yaşatıyor. Finiküler ile dünyanın en yüksek fenerine çıkıp Dias'ın Fırtınalar Burnu diye adlandırdığı Ümit Burnu'na bakmak bir anı sonsuzluk gibi yaşamak.

Bantry Bay, Camps Bay ve Clifton bölgelerinden geçip balıkçı kasabası olan Hout Bay'a vardığımızda karşımıza sevimli Afrika penguenleri çıkıyor. Yalnızca Afrika'nın güney sularında yaşayan karizmatik, siyah ayaklı bir penguen türü.

Afrika denilince genellikle akla vahşi doğa, burada yaşayan hayvanlar ve safari gelmekte. Safari aracımız ile yaptığımız gezide Sun City yakınındaki Pilanesberg Milli Parkı'nda, volkanik oluşumlu dağların arasında, doğal bir tabiat ortamında yaşayan çeşitli vahşi hayvanların günlük yaşantılarına tanık olduk. Gezimiz süresince "Big Five" olarak tanımlanan; aslan, leopar, fil, buffalo ve gergedanın yanı sıra zürafa, impala, zebra, antilop gibi hayvan türlerini görme şansımız oldu.

Güney Afrika'nın diğer önemli bir yerleşim yeri olan Johannesburg, ormanın içine gömülmüş bir şehir. Yaşayan her kişiye bir ağaç. İstanbul'u düşündüğümde çok hayıflandım.

Afrika'nın zengin maden yatakları nedeniyle altın şehir olarak biliniyor. Gelir dağılımı dengesizliği güvenlik sorunu olarak kendini gösterirken dünyada suç oranının en yüksek olduğu şehirler listesinde yer almakta. Silahlı soygun ve hırsızlık suçlarının çok işlenmesi, burayı Afrika'nın en tehlikeli şehri yapıyor. Şehrin çok görkemli binalarının savaş sonrası bir görünümde kullanılıyor olması şaşırtıcı.

Şehir iyi bir altyapıya sahip olmasına rağmen gelir durumu iyi olan kesim, işyerlerini ve evlerini daha güvenli olan bölgelerde kurmuş. Duvarlarla çevrili binalar elektrikli tellerle korunuyor. Nijerya'dan gelenler ise mafya tipi bir örgütlenme içinde.

Johannesburg'da Lesedi köyünü ziyaret ettik. Lesedi, Güney Afrika'da yaşayan siyah ırkın kabile yaşam şekillerini, danslarını, gelenek ve göreneklerini yakından görebileceğiniz kültürel bir köy. Gezimizde Zulu-Xhosa-Basotho ve Pedi kabilelerinin ev ve günlük yaşamlarını sergileyen alanlara girdik. Köyün girişinde yerel danslarla karşılandık.

Güney Afrika'dan Botswana ülkesine geçmeden Güney Afrika'nın ekonomik gelişmişliğiyle ilgili birkaç söz söylemek isterim:

Güney Afrika'nın Mandela'nın öncülüğünde demokrasi, özgürlük ve hukuka bağlılık yönünde attığı adımları, demokratik değerlere dayalı anayasal düzenini takdir etmemek elde değil. Kuşkusuz bu gelişme ülkenin ekonomik ve sosyal konularda tüm sorunları çözdüğü anlamına gelmiyor. Halkın bir bölümü teneke mahallelerde yoksul bir hayat sürerken, hükümet uluslararası destekle yeni evler inşa etmekte.

Ülke, Afrika kıtasının 2'nci ve dünyanın 31'inci büyük ekonomisine sahip. Ancak milli gelir dağılımında eşitsizlik ve işsizlik sözkonusu. Enflasyon % 3-4 arasında seyrederken, 1 Güney Afrika Randı 1.61 TL'ye eşit. Yani enflasyon oranında ülkemizden çok daha iyi durumda ve parası TL'den daha değerli.

Zimbabwe sınırından Botswana'ya giriş yaparken ülke hakkında hiçbir fikrim yoktu. İki ülke arasındaki 70 km'lik ormanın içinden açılmış ip gibi bir yolu otoban olarak adlandırmışlar. Otoban çift yönlü, iki aracın geçebileceği genişlikte. Gezinin en eğlenceli tarafı, yol telle çevrili olmayan doğal orman içinden geçtiğinden filler, zürafalar, maymunlar araçların önünden geçiş yapmakta. Sürücüler, hayvanlar yola adım atar atmaz durarak onların geçmesini beklerken, yolcular keyifli ve masalsı anlar yaşamakta.

Kalahari çölünün kumlarını taşıyan Chobe Nehri ve eşlik ettiği sınırsız orman büyüleyici. Safari araçlarıyla yaptığımız gezide gördüğümüz doğal hayvan çeşitliliği ve estetik görüntülerin yanında nehir safarisinde gördüklerimiz. ancak bir şiirle anlatılabilirdi.

Botswana, siyasi ve ekonomik bakımdan Afrika'nın en istikrarlı ülkesi. 582.000 kilometrekarede 2.5 milyon kişi yaşarken, kişi başına düşen milli gelir 16.000 dolar. Enflasyon oranı % 3-4 arasında. Para birimi olan 1 Pula, 2.23 TL'ye eşit.

Artık sıra, gezinin en etkileyici bölümü olan Victoria Şelaleleri'ni görmeye gelmişti. Victoria Şelaleleri veya Mosi-oa-Tunya (gürleyen duman), dünyanın en görkemli şelalelerinden. Zambezi Nehri'nin üzerinde, Zambiya ve Zimbabve sınırları arasında bulunan şelaleler yaklaşık olarak 1.7 km genişliğinde ve 128 m yüksekliğinde.

Ülkelerde heykelleri ve kendi adında kasaba olan İskoç kâşif David Livingstone, şelaleleri 1855'te ziyaret etmiş ve Kraliçe Victoria'nın anısına Victoria Şelaleleri ismini vermiş. Bununla birlikte şelale zaten yöresel olarak Mosi-oa-Tunya olarak anılıyor.

Dünyanın yedi harikasından biri olan şelaleler, iki milli parkın parçası. Zambiya'daki Mosi-oa-Tunya Milli Parkı ve Zimbabve'deki Victoria Şelaleleri Milli Parkı. Şelaleler, UNESCO Dünya Mirası korumasında.

Kuzey Amerika'daki Niagara Şelaleleri'nden daha geniş olan Victoria Şelaleleri sadece Güney Amerika'nın Iguazu Şelaleleri ile karşılaştırılabilir. Iguazu, 270'ten fazla 'küçük' şelaleye bölünmüşken, Victoria dünyadaki en büyük, 100 metreden yüksek ve 1.5 km'den geniş, tek su yatağından dökülmekte. Victoria Şelalesi'nin üzerinde ise hiç kaybolmayan bir gökkuşağı var. Görüntünün, betimlemenin imgelerle oynaştığı bir ânın akışında olmanın büyük hazzını yaşıyorsunuz.

Paylaşmak istedim.