Yargının yeniden inşası: Adil yargılanma hakkı

Ümit Kardaş

01-04-2023 01:17

Adil yargılanma hakkı, gerek bölgesel düzlemde, gerekse uluslararası alanda yapılmış birden çok sözleşmede düzenlenmiş temel ve evrensel bir haktır. Bu hak aynı zamanda Anayasal bir insan hakkıdır da.

Bu hak, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi md. 6'da düzenlenirken, 1982 Anayasası’na hak arama özgürlüğünün düzenlendiği 36. maddeye 03.10.2001 tarihli 4709/14 sayılı kanunla yapılan değişiklikle girmiştir.

Adil yargılanma hakkı önceleri "sağlıklı adalet yönetimi isteme hakkı" olarak ifade edilmiş, daha sonraki aşamada ise adil yargılanma (hakkaniyete uygun = dürüst yargılanma) deyimi ile anlatılır olmuştur.

Demokratik toplumlarda önemli bir yer tutan adil yargılanma hakkı, AİHM kararlarında açıkça belirtildiği gibi demokratik sistemin temel unsurlarından biri olan hukukun üstünlüğü ilkesini de içermekte. Bu hak adli sistemin işleyişinin yanı sıra organizasyonunu da kapsamakta.

 Adil yargılanma hakkının varlığının amacı, birey yurttaşlarda hak bilinci oluşturmak, yargılamanın doğru ve güvenli yapılabileceği inancını vermek, hakimlerde karşılarında hak sahibi güçlü kişilerin bulunduğu yolunda sorumluluk bilinci yaratmaktır. Bu hak, insanlığın ortak aklının, değerlerinin ve evrensel nitelikteki temel hukuk ilkelerinin bir gereği olarak ortaya çıkmıştır.

Adil yargılanma hakkı içinde ana unsur yargılama organıdır. Bu nedenle adil yargılanma hakkını daha net olarak “tarafların eşit koşullarda olduğu, savunma hakkının üstün bir değer olarak kabul edildiği yargılama ortamında, evrensel insan haklarını ölçüt alan tarafsız, bağımsız, güvenceli olma niteliklerini tam anlamıyla bünyesinde barındıran tabii hakim tarafından makul sürede, aleni biçimde yargılanma” olarak tanımlayabiliriz.

Bu tanımdan hareket ettiğimizde Türkiye’de adil yargılanma hakkının anayasada tanınmasına rağmen fiiliyatta gerçekleşmediği, hatta iktidar gücü tarafından çiğnenerek yok edildiği çok açık.

Çünkü hakimler bağımsız ve güvenceli değil. Hakimlerin özlük işlerinde yetkili olan kurulda tek yetkili cumhurbaşkanının temsilcisi adalet bakanı ve yardımcısının bulunması bağımsızlığı ve tarafsızlığı yok etmiş durumda.

Anayasada yetersiz bir tanımla “kanuni hakim” olarak yer alan ve adil yargılanma hakkının temel unsurlarından olan “tabii hakim” ilkesi, suç tarihinden sonra mahkemeler kurmakla, iktidarın beğenmediği kararları veren mahkeme hakimlerini görevden alıp yerine istenilen kararları verecek hakimleri getirmekle ayaklar altına alınmış durumda.

Taraflar eşit koşullarda değiller. Toplumsal iddia makamı (savcı) savunmaya (müdafi) göre daha ağırlıklı durumda olup, mahkemeyi etkileme olanağına sahip. Savcı mahkeme salonunda savunmanın eşiti olarak aynı düzeyde durmamakta, kürsüde yargıca en yakın noktada bulunmakta.

Ayrıca savcının kanıt toplamaktaki yetkilerinin genişliği karşısında savunmanın olanakları yetersiz durumda.

Yargılamalar çok uzamakta, makul sürede bitirilememekte, uygulamada evrensel insan hakları ölçüt olarak alınmamakta.

Demek ki evrensel-anayasal bir hak olan adil yargılanma hakkı ülkedeki mevcut yargı pratiğinde yer almamakta, keyfi bir hukuk pratiği, hukuka ve yargıya olan güveni yerle bir etmekte.

Bu durumu somutlayan binlerce örnek bulunmakta. Gazetecilerin, akademisyenlerin, siyasetçilerin, bürokratların, işadamlarının, öğrencilerin, kadınların, annelerinin yanında tutsak kalan çocukların uğradıkları mağduriyetler telafi edilemez noktalara ulaşmış durumda.

Hakim Bağımsızlığı

Hakimlerin bağımsızlığından anlaşılması gereken, karar verirken özgür olmaları, hiçbir baskı ve etki altında bulunmamalarıdır. Hakimler önce taraflar karşısında bağımsız olmalıdırlar. Buna hakimin maddi veya ekonomik bağımsızlığı da denebilir.

Hakimler ayrıca yasama organına karşı da bağımsız olmalıdırlar. Yasama organının hakimlerin kararlarına hiçbir şekilde karışmaması, bu kararları sözkonusu etmemesi, bunların infazına engel olmaması gerekir. Hakimlerin yasama organı karşısında bağımsızlıklarını sağlamak üzere anayasalara kurallar konulmuştur.

Hakimlerin bağımsızlığı açısından asıl önemli olan hakimlerin yürütme organı karşısında bağımsızlıklarının sağlanmasıdır. Hakimlerin bağımsızlığına karşı en büyük tehdit daima yürütme organından gelmiştir.

Hukuk devleti anlayışının gelişmediği ve yasalarda yer almadığı dönemlerde yürütme gücünün hakimler üzerindeki baskısını önleyebilecek bir engel yoktu. Hakimin bağımsız olmasının güvencesi ya yürütme gücünün başında bulunan kimsenin adalet severliğine veya hakimin cesaretine bağlı idi.

Hakim Güvencesi

Bugün ise hakim bağımsızlığı “Hakim güvencesi” adı altında toplanan kurumlarla korunmakta. Ancak bu güvence, hakimlere tanınan bir ayrıcalık değil, halk için kabul edilmiş bir teminattır. Hakimin yüksek ahlak ve erdem sahibi olması kuşkusuz zorunlu. Ancak bu nitelikler hakimin yürütme gücü karşısında bağımsızlığını sağlamaya yeterli değildir. Çünkü hakim de bir insandır ve yürütme gücü hakimin özlük işleri üzerinde dilediği gibi oynama yetkisine sahip olduğu sürece onun bağımsızlığından söz etmeye olanak yoktur.

Bu nedenle hakimin gerçekten özgür ve bağımsız olması için kendisine güvence tanınması zorunludur. Hakim güvencesi ilkesini yazılı bir yasa içerisinde ilk kez 1701 yılında İngiltere’de görmekteyiz. İngilizlerin Tudor ve Stuart hanedanlarına karşı giriştikleri özgürlük mücadelesi sonucu 1701 tarihli Act Off Settlement’e konan kurala göre hakimler iyi durumları devam ettiği sürece yerlerini koruyacaklardır. Bu kural bugün de İngiliz hakimlerin yürütme gücü karşısında bağımsızlıklarını sağlamaya yetmekte.

Amerika Birleşik Devletleri’nin 1789 tarihli Federal Anayasası’nın III. maddesinde hakimlerin iyi durumları devam ettiği sürece görevlerinde kalacakları ve bu süre içinde tazminatlarının azaltılamayacağı belirtilmiştir.

Hakim güvencesi dar anlamda yargıçların görevlerinden ayırılmamalarıdır. Geniş anlamda ise bununla birlikte yasada gösterilen durum ve yöntemler dışında görevlerinden geçici de olsa alınmamaları, rızaları olmaksızın yerlerinin değiştirilmemesi, emekliye sevk edilmemeleri, aylıklarından yoksun edilmemeleri, yükselmelerinin ve atanmalarının idareye bağlı olmaması gibi güvenceleri de içerir. Özetle, güvence, hakimin yürütme gücü karşısında tam bir güven duymasını ve kararlarını her türlü korku ve endişeden uzak verebilmesini sağlar. Bu durumda ancak hakim bağımsız sayılabilir.

Toplumlar uzun mücadelelerden sonra hakim bağımsızlığının kendi özgürlüklerinin ve haklarının garantisi olduğunu anlamışlar ve bu bağımsızlığı hakim güvencesi adını verdiğimiz kurumlarla sağlamışlardır.

Görülmektedir ki hakim bağımsızlığı ilkesi, hakim güvencesi ilkesi ile tamamlanmakta; bu güvencenin tanınıyormuş gibi yapıldığı bizim ülkemizde ise hakim bağımsızlığı ilkesi kâğıt üzerinde kalmakta, yaşama geçirilememekte. Hakim bağımsızlığını sağlayan güvenceler tarafsızlığın sağlanmasında da ön güvence oluşturur.

Hakim, yargı görevlerini tarafsız, önyargısız ve iltimassız olarak yerine getirmelidir. Hakim, mahkeme içerisinde ve dışında, halkın, hukukçuların ve dava taraflarının yargı ve hakim tarafsızlığına duyduğu güveni koruyacak ve artıracak davranışlar içerisinde olmalıdır.

Hakimin Niteliği

Adalet gibi bir etik değeri gerçekleştirmeyi hedefleyen, adalete hizmet anlamını taşıyan bir düzeni oluşturan hukukun bu işlevini yerine getirmesini sağlayan hukukçulardır. Bu nedenle adaletin gerçekleşmesinde en önemli süje olan hakimin bilgi ve vicdan sahibi olması gerekir.

Hakim, hukuk biliminin uygulamaya yönelik alanı içinde hukuk normlarını somutlaştırırken mantığa uygun bir sonuç çıkarmaya çalışır. Bunu yaparken de yürürlükte bulunan hukuk normlarının açıklamasını yapan ve somut olaylar için çözüm üreten dogmatik hukuk biliminden yararlanır.

Ancak hakim için bu mantıki süreç yeterli değildir. Bu nedenle hakim adaleti gerçekleştirmek üzere olası kararını vicdanında değerlendirecektir. Adalet sever olması gereken hukukçunun kararını vicdanında onarken etik bir değerlendirme yapması gerekmekte. Çünkü hukukun bağlayıcılığı insanların vicdanında yer alan adalet duygusundan ileri gelmekte.

İşte hukukçu bu etik değerlendirmeyi yaparken sancılı bir süreç geçirir. Hukukçu bu sorunu uygulamada olayların ve bireylerin özelliklerini göz önüne alıp hakkaniyet ve vicdan ölçüleri içinde aşmaya çalışacaktır. Bu nedenle iyi hukukçunun iyi yasalardan önemli olduğu söylenmiştir.

Türkiye’de hukuk uygulayıcılarının ne kadar hukukun felsefesi, sosyolojisi, tarihi, metodolojisi konusunda bilinç sahibi olduklarını tartışmamız gerekmekte. Bu temel bilince sahip olmayan hukukçuların hukuku keşfedip geliştirmeleri mümkün bulunmamakta.

İktidara talip olan muhalefetin yargının yeniden inşasında sözkonusu hususların tespitiyle birlikte çözümleri de önermeleri gerekmekte. Adil yargılanma hakkını gerçekleştirmeden hukukun üstünlüğüne dayalı bir demokrasiyi inşa etmek mümkün değil.

DİĞER YAZILARI CHP: Altı oku revize edebilecek mi? – 3 01-01-1970 03:00 CHP: Çok partili dönem–2 01-01-1970 03:00 CHP: Tek partili dönem–1 01-01-1970 03:00 Seçim sonrasının düşündürdükleri 01-01-1970 03:00 Hakikat yolunda yürümek 01-01-1970 03:00 1971-1973: Geriye gidişin ara rejimi 01-01-1970 03:00 Hukukla bağını koparan Türkiye 01-01-1970 03:00 Afrika balladı! 01-01-1970 03:00 Güney Afrika Vicdan Girişimi 01-01-1970 03:00 Cumhuriyetin tercihi tekçi otokratik rejim: 1925 Kürt ayaklanması 01-01-1970 03:00 Postkolonyal dönemde insanın durumu 01-01-1970 03:00 İnsanın medeniyetle tanışması 01-01-1970 03:00 İnsan olmanın anlamı 01-01-1970 03:00 Hafıza aktivizmiyle hakikate ulaşma çabası 01-01-1970 03:00 Bahçeden yeryüzüne bakmak 01-01-1970 03:00 'Demokratik süreç odaklı' bir anayasa inşa edebilecek miyiz? 01-01-1970 03:00 İktidarın amaç ve zihniyetiyle yeni-sivil Anayasa inşa edilebilir mi? 01-01-1970 03:00 Kassandra çağrısı 01-01-1970 03:00 Küresel kozmopolit demokrasi 01-01-1970 03:00 Barbarlığı aşamamak: Savaşmaktan vazgeçmeyen insanlık 01-01-1970 03:00 Cumhuriyet oryantalizmi ve modernleştirmeci milliyetçilik 01-01-1970 03:00 'Eylül'ün içinden geçen şiirler 01-01-1970 03:00 Rumlar üzerinden otoriterleşmeyi meşrulaştırma 01-01-1970 03:00 6-7 Eylül’e giden süreç–2 01-01-1970 03:00 6-7 Eylül'e giden süreç 01-01-1970 03:00 Değişimin önündeki aşılmaz duvar: İdeolojik zihniyetin kemikleşmesi 01-01-1970 03:00 Türkiye değişebilir mi? 01-01-1970 03:00 Zihniyet değişikliğine ülke isimlerinden başlamak! 01-01-1970 03:00 Tekçi-tek kişilik siyasi rejimin kendi hukukunu oluşturması 01-01-1970 03:00 İktidara uzanan yerleşik düşünceden itirazcı-ihlalci göçebe düşünceye 01-01-1970 03:00 ‘Boşluk’tan ‘toz’a, ‘kültür’den ‘uygarlığa’ 01-01-1970 03:00 İnsanın hangi hali – 2 01-01-1970 03:00 İnsanın hangi hali! – 1 01-01-1970 03:00 Yalanların hakikate dönüşmesi 01-01-1970 03:00 Anayasanın temeli ne olmalı? 01-01-1970 03:00 Vicdan, mazlumlardan kelimeleri esirger mi? 01-01-1970 03:00 Yargının yeniden inşası: Hukuksal pozitivizmden doğal hukuka 01-01-1970 03:00 Enkaz altında kalmanın dayattığı zaruret: Adem-i merkeziyet 01-01-1970 03:00 Sorumlular ayağa kalksın! 01-01-1970 03:00 Kürtlerin siyasal temsilde var olma mücadelesi – 2 01-01-1970 03:00 Kürtlerin siyasal temsilde var olma mücadelesi – 1 01-01-1970 03:00 Hrant'ın ideallerini yaşatmak! 01-01-1970 03:00 Tarihsel kronik çizgi: İktidarın merkezde şahsileşmesi 01-01-1970 03:00 Şiddetin vardığı son nokta: Otosansür 01-01-1970 03:00 Rejimin HDP üzerinden yarattığı gerilim 01-01-1970 03:00 Hukukla bağını kesen devlet şiddeti 01-01-1970 03:00 Devlet - Demokrasi - Değişim 01-01-1970 03:00 Türkiye'nin çıkmazı: Korku duvarını aşamamak (3) 01-01-1970 03:00 Türkiye’nin çıkmazı: Merkeziyetçi devletten bölgesel devlete (2) 01-01-1970 03:00 Türkiye'nin çıkmazı: Sömürge tipi idari vesayet rejimi (1) 01-01-1970 03:00 Neden 'Yetmez ama evet' denildi? (3) 01-01-1970 03:00 Neden 'Yetmez ama evet' denildi? (2) 01-01-1970 03:00 Neden ‘Yetmez ama evet’ denildi? (1) 01-01-1970 03:00 Zihniyetin esaretinde yozlaşan dil 01-01-1970 03:00 Zihniyet ikliminde bir çıkmaz: Kısırdöngüde debelenen Türkiye 01-01-1970 03:00 Halife Sultan II. Abdülhamid 01-01-1970 03:00 Adığe (Çerkez) Katliamı 01-01-1970 03:00 Gerçekdışının karşısındaki güç: Sevgi 01-01-1970 03:00 Otokratik rejimin ceza kanunundaki aygıtları 01-01-1970 03:00 Adaletin yitiminde son nokta: Kavala davası 01-01-1970 03:00 Küreselleşmenin bencil aktörleri: Çöküşe giden yol 01-01-1970 03:00 Duvarları yıkabilecek miyiz? 01-01-1970 03:00 Süpürenler ve süpürülenler 01-01-1970 03:00 Dünya: Hassas kalplerin cehennemi 01-01-1970 03:00 Yeni bir dünya inşası-2: Rusya rol alabilir mi? 01-01-1970 03:00 Yeni bir dünya inşası: Madalyonun iki yüzü 01-01-1970 03:00 Birlikte yapabiliriz! 01-01-1970 03:00 Türkiye Mahkemesi nihai mütalaası: 'Yargı bağımsızlığı ve adalete erişim' 01-01-1970 03:00 Kalıcı istisna hali: Hukuksuzluğun normalleşmesi 01-01-1970 03:00 Şiddetin sıradanlaşması 01-01-1970 03:00 İnsanın güçle sınanması 01-01-1970 03:00 Siyaset-bürokrasi-mafya-organize suç örgütü döngüsü 01-01-1970 03:00 Hukukun askıya alınması 01-01-1970 03:00 Yükseltin vicdanınızı! 01-01-1970 03:00 Bırakın adalet yerini bulsun... 01-01-1970 03:00 Düşüncenin erotikleşmesi 01-01-1970 03:00 Akıldışılığın büyüsüne kapılmak 01-01-1970 03:00 Dekadans: Çöküş! 01-01-1970 03:00 Alevilik (8): Başat kimliğin yarattığı çıkmaz 01-01-1970 03:00 Alevilik (7): Ayrı bir inanç sistemi mi? 01-01-1970 03:00 Alevilik (6): Devletin değişmeyen politikası 01-01-1970 03:00 Tekçi Cumhuriyet'ten Çoğulcu Demokrasi'ye 01-01-1970 03:00 Alevilik (5): 18-19. yüzyıl katliamlar zinciri 01-01-1970 03:00 Alevilik (4): Yeniçerilikle ilişkisi bağlamında Bektaşilik 01-01-1970 03:00 Alevilik (3): 15–16. Yüzyıl: 'Kıyım dönemi' 01-01-1970 03:00 Alevilik (2): Babai Ayaklanması 01-01-1970 03:00 'Turkey Tribunal' ('Türkiye Mahkemesi') 01-01-1970 03:00 Alevilik (1): Aleviliğin oluşum süreci 01-01-1970 03:00 "Tekçi-Otokratik" rejimin simgesi: Diyanet İşleri Başkanlığı 01-01-1970 03:00 12 Eylül'ün simgesi: Diyarbakır Cezaevi 01-01-1970 03:00 "Eylül" 01-01-1970 03:00 Kürtler (13): Talepler - Yeni bir inşa için öneriler - 2 01-01-1970 03:00 Kürtler (12): Yeni bir inşa için öneriler 01-01-1970 03:00 Kürtler (11): Yüzleşme-Müzakere-Uzlaşma-İşbirliği ihtiyacı 01-01-1970 03:00 Kürtler (10): Devlet iktidarının hedefindeki HDP 01-01-1970 03:00 Kürtler-9: Taleplerin siyasallaşmasını engelleme süreci 01-01-1970 03:00 Kürtler (8): 1980 Askeri Darbesi'ne uzanan süreç 01-01-1970 03:00 Kürtler (7): Dersim'den "Tunç Eli"ne 01-01-1970 03:00 Kürtler (6): Ağrı İsyanı'ndan Zilan katliamına! 01-01-1970 03:00 Kürtler (5): Takrir-i Sükûn rejimine geçiş 01-01-1970 03:00 Kürtler (4): 1922-1924 01-01-1970 03:00 Kürtler (3): 1916-1923 01-01-1970 03:00 Kürtler (2): 19. yüzyıl 01-01-1970 03:00 Kürtler (1): 16-18. yüzyıl 01-01-1970 03:00 Çağdaş tiranlığın terör yönetimi 01-01-1970 03:00 Organize suç örgütlenmesi bağlamında mafya 01-01-1970 03:00 "Bir daha asla!" diyebilmek için - 3 01-01-1970 03:00 "Bir daha asla!" diyebilmek için - 2 01-01-1970 03:00 "Bir daha asla!" diyebilmek için 01-01-1970 03:00 İnsanın hangi hali? 01-01-1970 03:00 Mağdurların empati ittifakı 01-01-1970 03:00 "Dil"den "Gönül"lere akmak! 01-01-1970 03:00 Kanımla düşünüyorum! / Hermann Göring 01-01-1970 03:00 Yeni anayasa inşa sürecinin açmazları 01-01-1970 03:00 Türk anayasaları bağlamında yasama-yürütme dengesi 01-01-1970 03:00 Sıfırdan Anayasa İnşası: Yeni Anayasa Platformu (YAP) örneği 01-01-1970 03:00 "Küresel eril sistem"in mağdurları: Kadınlar 01-01-1970 03:00 Çok dilli - çok bölgeli anayasa: Güney Afrika anayasası 01-01-1970 03:00 Tabula Rasa: Sıfırdan anayasa inşası 01-01-1970 03:00 Kayyım atamaları bağlamında 1921 Anayasası 01-01-1970 03:00 Anayasacılık: Batı-Osmanlı anayasa hareketleri 01-01-1970 03:00 Sistemin saldırısı karşısında direniş odağı: Aşk 01-01-1970 03:00 Empati ihtiyacı 01-01-1970 03:00 'Çok Kalpli Asi' 01-01-1970 03:00 Eylül’le gelen 01-01-1970 03:00 Tercihiniz; otokrasi mi, demokrasi mi? 01-01-1970 03:00 Hukukun işlevi 01-01-1970 03:00 Barbarlığın son noktası: Çocuklarına kavuşamadan ölen anneler! 01-01-1970 03:00 Vandalizmin kurumlaşmış hali: Cezasızlık pratiği 01-01-1970 03:00 Beton avluların çocukları: Anne! Toprak ne demek? 01-01-1970 03:00 Medeniyetsizlik: Boğulan adalet 01-01-1970 03:00 Meşruiyet: Temel mutabakat – Kamusal müzakere 01-01-1970 03:00 Frenlenemeyen iktidar sorunu 01-01-1970 03:00 Bu kaçıncı Cumhuriyet! 01-01-1970 03:00 İslam'ın siyasetle serüveni: Milliyetçiliğe savrulma 01-01-1970 03:00 Devlet: Güç ve çıkar çatışmalarının alanı 01-01-1970 03:00 Sürgünün trajedisi: Toprağın tadını özlemek 01-01-1970 03:00 Devletin emrindeki din: Diyanet İslam'ı 01-01-1970 03:00