Türkiye Mahkemesi nihai mütalaası: 'Yargı bağımsızlığı ve adalete erişim'

Ümit Kardaş

09-02-2022 02:51

Türkiye Tribünal (Mahkeme), bir devletin yargı sistemine tabi düzenli bir mahkeme olmadığı gibi, bir antlaşma veya uluslararası bir kuruluş tarafından kurulmuş bir mahkeme de değil.

Sivil toplum tarafından kurulan ve temel haklarının ihlal edildiği iddia edilen kişilere tanınırlık, görünürlük ve söz hakkı vermek için bir araç ve platform görevi gören bu mahkeme, bir mütalaa mahkemesi olarak işlev görmekte.

Mütalaa Mahkemesi'ne, ilgili spesifik yasal çerçeve temelinde, bireyleri veya birey gruplarını ve bir bütün olarak toplumu doğrudan etkileyen ve ciddi şekilde ilgilendiren son derece sorunlu olayları veya durumları incelemesi için başvuruda bulunulur.

Mütalaa Mahkemesi, üst düzey uzmanlıklarıyla tanınan farklı geçmişlerden ve yasal geleneklerden uzmanlar, sosyal aktörler ve akademisyenlerden oluşan uluslararası bir ağ etrafında kurulur.

Mütalaa Mahkemesi meşruiyetini, bir yandan, yargıçlarının ve raportörlerinin bağımsızlığından ve yetkinliğinden; diğer yandan, mevcut uluslararası hukuk belgelerine atıfta bulunarak, insan hakları ve halkların haklarının açık ihlallerinin yaşandığı gerçekler hakkında ifade veren tanıkların geniş katılımını içeren vicdani zorunluluktan almakta.

Mahkemenin soruşturma yetkisi olmadığı gibi, mütalaası da bağlayıcı değil. Bu nedenle Türkiye Mahkemesi'nin nihai mütalaası, Türkiye'deki insan haklarının durumu hakkında farkındalık yaratmak için güçlü ahlaki otoriteye sahip bir bilgi kaynağı olarak hizmet etmekte.

9 Ağustos 2021'de tüm raporların ve programın resmi bir kopyası, kayıtlı posta yoluyla Cenevre'deki Türkiye Büyükelçisi'ne gönderilerek, Türk hükümeti, raporlara ilişkin gözlemlerini sunmaya davet edilmiş, Türkiye bu davete icabet etmediği gibi, 17 Eylül 2021 Cuma günü Cenevre'deki Türkiye Büyükelçiliği'ne bu anlamda ikinci bir mektup daha gönderilmiş, ancak Türkiye buna da herhangi bir cevap vermemiş.

Tribünal, bu konudaki nihai mütalaasını, "Türkiye'nin yargı sistemi, uluslararası koruma altındaki bağımsızlık ve tarafsızlık standartlarına uygun olarak değerlendirebilir mi? Türkiye yargı sistemi, insan hakları ihlallerinde adalete tam erişim ve etkin yargı koruması sağlayan bir sistem olarak değerlendirebilir mi?" soruları üzerinden oluşturmuş durumda.

Nihai mütalaanın dayandığı yargının bağımsızlığı ve adalete erişim ile ilgili raporda, Aralık 2013'te Türkiye'de hukukun üstünlüğünün bozulmaya başladığı, 15 Temmuz 2016'daki darbe girişiminde yargı bağımsızlığının aşınmasını ve hukukun üstünlüğünün gerilemesini hızlandırdığı belirtilmiş.

Rapor, 2014 ve 2016 yılları arasında Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nun, hakim ve savcıların büyük çapta yer değiştirmesi, yeni mahkemeler kurulması ve yeni hakimlerin atanmasıyla uğraştığını, hükümet tarafından beğenilmeyen kararları kabul eden veya soruşturmaları yürüten birden fazla hakim ve savcının tutuklandığını ve gözaltına alındığını ortaya koymakta.

Raporda, 20 Temmuz 2016'da olağanüstü hal ilan edilmesinden sonra, yargının işleyişine ilişkin anahtar konumundaki mevzuat maddelerini değiştiren OHAL kararnamelerinin kabul edildiği, OHAL kararnamelerinden birine dayanarak, Anayasa Mahkemesi'ne (kendi üyeleri ile ilgili olarak) ve Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'na (tüm alt mahkeme hakimleri ve savcıları için) darbe girişiminden bir gün sonra Kurul tarafından onaylanan bir listede yer alan "şüpheli" hakim ve savcıları görevden alma yetkisinin verildiğini belirtmekte.

Rapor, binlerce hakim ve savcının toplu olarak görevden alınmasının, kendilerine bireysel olarak doğru dürüst suçlamalar yapılmadan ve asgari usul gereklilikleri olmadan gerçekleştiğini, ayrıca destekleyici kanıt olmadan terör örgütüne üye oldukları şüphesiyle duruşma öncesi gözaltına alınıp yetkisiz sulh hakimleri tarafından tutuklandıklarını ve çoğunun cezaevinde kötü muameleye maruz kaldıklarını ortaya koymakta.

Raporda, olağanüstü halin, yargı bağımsızlığının korunmasında ve hukukun üstünlüğünün teşvik edilmesinde rol oynayan bağımsız hakim derneklerini kapatmak için bir bahane haline geldiği, iki derneğin kapatıldığı ve bunlardan birinin başkanının tutuklanarak 10 yıl hapis cezasına mahkûm edildiği, hükümete yakın olduğu düşünülen en büyük derneğe ise dokunulmadığı belirtilmekte.

Rapor ayrıca, 2017'de  yürütmenin Anayasa Mahkemesi üzerindeki etkisini artıran ve üyelerinin seçim ve atama prosedürlerini değiştirerek Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nu tam siyasi kontrol altına alan on sekiz Anayasa değişikliğini belgelerken, bu bağlamda, bağımsızlığından mahrum bırakılmış Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nun Türkiy'nin çoğu şeffaf olmayan bir seçim süreciyle ve yeterli eğitim almadan yeni hakim ve savcıları büyük ölçüde işe aldığını, yeni atanan hakimlerin de sürekli zorunlu yer değiştirmeye tabi tutulduğunu, Ağustos 2018'de olağanüstü hal kaldırılmasına rağmen, hakim ve savcıların üzerindeki siyasi kontrole ve zorla transferlerine son verilmediğini göstermekte.

2019 yılında 4027 hakimin yerleri gerekçe gösterilmeden değiştirilmiş durumda. Nitekim BM İnsan Hakları Yüksek Komiserliği Özel Raportörleri tarafından Türk Hükümeti'ne gönderilen ve Türkiye'nin terörle mücadele yasal çerçevesinin hükümete yargı üzerinde aşırı yetki verdiği ve böylece yargının bağımsızlığını baltaladığı vurgulanan 26 Ağustos 2020 tarihli ortak mektup da bu tespitleri doğrulamakta.

Rapora dayanan nihai mütalaada, Türkiye'de adalete etkin erişim sorununa ilişkin olarak, 2014 yılının başlarında, avukatlara ve insan hakları savunucularına yönelik tehditlerin, esas olarak terörle mücadele cezai hükümlerinin kötüye kullanılması yoluyla başladığı, darbe girişimi sonrasında 615 avukatın tutuklandığı ve 1600 avukatın terörle ilgili suçlamalara dayanarak kovuşturma ile karşı karşıya kaldığı, avukatların tutuklanıp gözaltına alınmasının, tutukluların bir savunma avukatına erişimi oldukça zorlaştırdığı belirtilmekte.

Özellikle terörle mücadele davalarında, savcıların avukat-müvekkil gizliliğini askıya alma ve tutuklulara belirli bir süre için avukat erişimini engelleme yoluyla savunma hakkının gerekçesiz sınırlamalarına dikkat çekilirken, gözaltı, tutuklama ve mahkûmiyetleri destekleyen güvenilir kanıtların genellikle eksik olduğu, 2018'de kabul edilen terörle mücadele mevzuatı kapsamında yargılama öncesi gözaltı ve tutuklamanın bir ceza türü haline geldiği, duruşmaların genellikle video konferans yoluyla veya kapalı duruşma salonlarında yapıldığı ve gizli tanıklar kullanıldığı tespitleri yapılmakta.

Raporda, yürütmenin kararlar üzerindeki algılanan etkisi ve 28 Haziran 2014'te yürürlüğe giren 6545 sayılı Kanun ile oluşturulan sulh ceza hakimlerinin yargı yetkisi ve uygulamasının endişe uyandırdığı, kapsamlı yetkilere dayalı (arama emri çıkarmak, bireyleri gözaltına almak, web sitelerini engellemek veya mülke el koymak gibi) kararları bir yüksek yargı organı yerine yalnızca bir hakimin vermesinin ve verilen kararların başka bir tek hakimli kurum tarafından gözden geçirilmesinin ve kararlarda bireye yönelik somut gerekçe yerine genel kalıplar kullanılmasının adalete erişimi engellediği belirtilmekte.

Ayrıca bu uygulamaların, olağanüstü halin kaldırılmasından bu yana tutuklanan, gözaltına alınan veya hüküm giyen birçok avukat ve insan hakları savunucusu davasında izlendiği bildirilirken, tutukluların serbest bırakılmasına yönelik birden fazla kararın uygulanmadığı, tahliye kararlarının yürütmenin yorumlarını takiben hızlı bir şekilde geri alındığı değerlendirilmiş durumda.

Sözkonusu tespitlerin hakim bağımsızlığı-tarafsızlığı ve adil yargılanma hakkını ortadan kaldırdığı açık. Müdafi olarak bulunduğum bir davada sanıklardan bir kısmının tahliyesi üzerine aynı akşam yürütme organından ve medyadan gelen baskılar sonucu salıverme kararlarının geç saatlere kadar uygulanmadığına, sanıkların cezaevlerinden yeni delil bulunmadan polis tarafından uydurma suçlarla gözaltına alınıp, mahkemece hukuksuz bir şekilde tutuklandıklarına tanığım.

Daha vahimi, tahliye kararlarını veren mahkeme başkan ve üyeleri üç gün içinde başka yerlere tayin edilerek cezalandırıldı. Sanıklar tabii hakim ilkesine aykırı bir şekilde kurulmuş mahkemede yeni heyet tarafından yargılandılar. Yaşanan hukuk faciası 50 yıllık hukukçuluk hayatımda yaşadığım en büyük hayal kırıklığıydı. Devam edeceğim.

DİĞER YAZILARI CHP: Altı oku revize edebilecek mi? – 3 01-01-1970 03:00 CHP: Çok partili dönem–2 01-01-1970 03:00 CHP: Tek partili dönem–1 01-01-1970 03:00 Seçim sonrasının düşündürdükleri 01-01-1970 03:00 Hakikat yolunda yürümek 01-01-1970 03:00 1971-1973: Geriye gidişin ara rejimi 01-01-1970 03:00 Hukukla bağını koparan Türkiye 01-01-1970 03:00 Afrika balladı! 01-01-1970 03:00 Güney Afrika Vicdan Girişimi 01-01-1970 03:00 Cumhuriyetin tercihi tekçi otokratik rejim: 1925 Kürt ayaklanması 01-01-1970 03:00 Postkolonyal dönemde insanın durumu 01-01-1970 03:00 İnsanın medeniyetle tanışması 01-01-1970 03:00 İnsan olmanın anlamı 01-01-1970 03:00 Hafıza aktivizmiyle hakikate ulaşma çabası 01-01-1970 03:00 Bahçeden yeryüzüne bakmak 01-01-1970 03:00 'Demokratik süreç odaklı' bir anayasa inşa edebilecek miyiz? 01-01-1970 03:00 İktidarın amaç ve zihniyetiyle yeni-sivil Anayasa inşa edilebilir mi? 01-01-1970 03:00 Kassandra çağrısı 01-01-1970 03:00 Küresel kozmopolit demokrasi 01-01-1970 03:00 Barbarlığı aşamamak: Savaşmaktan vazgeçmeyen insanlık 01-01-1970 03:00 Cumhuriyet oryantalizmi ve modernleştirmeci milliyetçilik 01-01-1970 03:00 'Eylül'ün içinden geçen şiirler 01-01-1970 03:00 Rumlar üzerinden otoriterleşmeyi meşrulaştırma 01-01-1970 03:00 6-7 Eylül’e giden süreç–2 01-01-1970 03:00 6-7 Eylül'e giden süreç 01-01-1970 03:00 Değişimin önündeki aşılmaz duvar: İdeolojik zihniyetin kemikleşmesi 01-01-1970 03:00 Türkiye değişebilir mi? 01-01-1970 03:00 Zihniyet değişikliğine ülke isimlerinden başlamak! 01-01-1970 03:00 Tekçi-tek kişilik siyasi rejimin kendi hukukunu oluşturması 01-01-1970 03:00 İktidara uzanan yerleşik düşünceden itirazcı-ihlalci göçebe düşünceye 01-01-1970 03:00 ‘Boşluk’tan ‘toz’a, ‘kültür’den ‘uygarlığa’ 01-01-1970 03:00 İnsanın hangi hali – 2 01-01-1970 03:00 İnsanın hangi hali! – 1 01-01-1970 03:00 Yalanların hakikate dönüşmesi 01-01-1970 03:00 Anayasanın temeli ne olmalı? 01-01-1970 03:00 Vicdan, mazlumlardan kelimeleri esirger mi? 01-01-1970 03:00 Yargının yeniden inşası: Adil yargılanma hakkı 01-01-1970 03:00 Yargının yeniden inşası: Hukuksal pozitivizmden doğal hukuka 01-01-1970 03:00 Enkaz altında kalmanın dayattığı zaruret: Adem-i merkeziyet 01-01-1970 03:00 Sorumlular ayağa kalksın! 01-01-1970 03:00 Kürtlerin siyasal temsilde var olma mücadelesi – 2 01-01-1970 03:00 Kürtlerin siyasal temsilde var olma mücadelesi – 1 01-01-1970 03:00 Hrant'ın ideallerini yaşatmak! 01-01-1970 03:00 Tarihsel kronik çizgi: İktidarın merkezde şahsileşmesi 01-01-1970 03:00 Şiddetin vardığı son nokta: Otosansür 01-01-1970 03:00 Rejimin HDP üzerinden yarattığı gerilim 01-01-1970 03:00 Hukukla bağını kesen devlet şiddeti 01-01-1970 03:00 Devlet - Demokrasi - Değişim 01-01-1970 03:00 Türkiye'nin çıkmazı: Korku duvarını aşamamak (3) 01-01-1970 03:00 Türkiye’nin çıkmazı: Merkeziyetçi devletten bölgesel devlete (2) 01-01-1970 03:00 Türkiye'nin çıkmazı: Sömürge tipi idari vesayet rejimi (1) 01-01-1970 03:00 Neden 'Yetmez ama evet' denildi? (3) 01-01-1970 03:00 Neden 'Yetmez ama evet' denildi? (2) 01-01-1970 03:00 Neden ‘Yetmez ama evet’ denildi? (1) 01-01-1970 03:00 Zihniyetin esaretinde yozlaşan dil 01-01-1970 03:00 Zihniyet ikliminde bir çıkmaz: Kısırdöngüde debelenen Türkiye 01-01-1970 03:00 Halife Sultan II. Abdülhamid 01-01-1970 03:00 Adığe (Çerkez) Katliamı 01-01-1970 03:00 Gerçekdışının karşısındaki güç: Sevgi 01-01-1970 03:00 Otokratik rejimin ceza kanunundaki aygıtları 01-01-1970 03:00 Adaletin yitiminde son nokta: Kavala davası 01-01-1970 03:00 Küreselleşmenin bencil aktörleri: Çöküşe giden yol 01-01-1970 03:00 Duvarları yıkabilecek miyiz? 01-01-1970 03:00 Süpürenler ve süpürülenler 01-01-1970 03:00 Dünya: Hassas kalplerin cehennemi 01-01-1970 03:00 Yeni bir dünya inşası-2: Rusya rol alabilir mi? 01-01-1970 03:00 Yeni bir dünya inşası: Madalyonun iki yüzü 01-01-1970 03:00 Birlikte yapabiliriz! 01-01-1970 03:00 Kalıcı istisna hali: Hukuksuzluğun normalleşmesi 01-01-1970 03:00 Şiddetin sıradanlaşması 01-01-1970 03:00 İnsanın güçle sınanması 01-01-1970 03:00 Siyaset-bürokrasi-mafya-organize suç örgütü döngüsü 01-01-1970 03:00 Hukukun askıya alınması 01-01-1970 03:00 Yükseltin vicdanınızı! 01-01-1970 03:00 Bırakın adalet yerini bulsun... 01-01-1970 03:00 Düşüncenin erotikleşmesi 01-01-1970 03:00 Akıldışılığın büyüsüne kapılmak 01-01-1970 03:00 Dekadans: Çöküş! 01-01-1970 03:00 Alevilik (8): Başat kimliğin yarattığı çıkmaz 01-01-1970 03:00 Alevilik (7): Ayrı bir inanç sistemi mi? 01-01-1970 03:00 Alevilik (6): Devletin değişmeyen politikası 01-01-1970 03:00 Tekçi Cumhuriyet'ten Çoğulcu Demokrasi'ye 01-01-1970 03:00 Alevilik (5): 18-19. yüzyıl katliamlar zinciri 01-01-1970 03:00 Alevilik (4): Yeniçerilikle ilişkisi bağlamında Bektaşilik 01-01-1970 03:00 Alevilik (3): 15–16. Yüzyıl: 'Kıyım dönemi' 01-01-1970 03:00 Alevilik (2): Babai Ayaklanması 01-01-1970 03:00 'Turkey Tribunal' ('Türkiye Mahkemesi') 01-01-1970 03:00 Alevilik (1): Aleviliğin oluşum süreci 01-01-1970 03:00 "Tekçi-Otokratik" rejimin simgesi: Diyanet İşleri Başkanlığı 01-01-1970 03:00 12 Eylül'ün simgesi: Diyarbakır Cezaevi 01-01-1970 03:00 "Eylül" 01-01-1970 03:00 Kürtler (13): Talepler - Yeni bir inşa için öneriler - 2 01-01-1970 03:00 Kürtler (12): Yeni bir inşa için öneriler 01-01-1970 03:00 Kürtler (11): Yüzleşme-Müzakere-Uzlaşma-İşbirliği ihtiyacı 01-01-1970 03:00 Kürtler (10): Devlet iktidarının hedefindeki HDP 01-01-1970 03:00 Kürtler-9: Taleplerin siyasallaşmasını engelleme süreci 01-01-1970 03:00 Kürtler (8): 1980 Askeri Darbesi'ne uzanan süreç 01-01-1970 03:00 Kürtler (7): Dersim'den "Tunç Eli"ne 01-01-1970 03:00 Kürtler (6): Ağrı İsyanı'ndan Zilan katliamına! 01-01-1970 03:00 Kürtler (5): Takrir-i Sükûn rejimine geçiş 01-01-1970 03:00 Kürtler (4): 1922-1924 01-01-1970 03:00 Kürtler (3): 1916-1923 01-01-1970 03:00 Kürtler (2): 19. yüzyıl 01-01-1970 03:00 Kürtler (1): 16-18. yüzyıl 01-01-1970 03:00 Çağdaş tiranlığın terör yönetimi 01-01-1970 03:00 Organize suç örgütlenmesi bağlamında mafya 01-01-1970 03:00 "Bir daha asla!" diyebilmek için - 3 01-01-1970 03:00 "Bir daha asla!" diyebilmek için - 2 01-01-1970 03:00 "Bir daha asla!" diyebilmek için 01-01-1970 03:00 İnsanın hangi hali? 01-01-1970 03:00 Mağdurların empati ittifakı 01-01-1970 03:00 "Dil"den "Gönül"lere akmak! 01-01-1970 03:00 Kanımla düşünüyorum! / Hermann Göring 01-01-1970 03:00 Yeni anayasa inşa sürecinin açmazları 01-01-1970 03:00 Türk anayasaları bağlamında yasama-yürütme dengesi 01-01-1970 03:00 Sıfırdan Anayasa İnşası: Yeni Anayasa Platformu (YAP) örneği 01-01-1970 03:00 "Küresel eril sistem"in mağdurları: Kadınlar 01-01-1970 03:00 Çok dilli - çok bölgeli anayasa: Güney Afrika anayasası 01-01-1970 03:00 Tabula Rasa: Sıfırdan anayasa inşası 01-01-1970 03:00 Kayyım atamaları bağlamında 1921 Anayasası 01-01-1970 03:00 Anayasacılık: Batı-Osmanlı anayasa hareketleri 01-01-1970 03:00 Sistemin saldırısı karşısında direniş odağı: Aşk 01-01-1970 03:00 Empati ihtiyacı 01-01-1970 03:00 'Çok Kalpli Asi' 01-01-1970 03:00 Eylül’le gelen 01-01-1970 03:00 Tercihiniz; otokrasi mi, demokrasi mi? 01-01-1970 03:00 Hukukun işlevi 01-01-1970 03:00 Barbarlığın son noktası: Çocuklarına kavuşamadan ölen anneler! 01-01-1970 03:00 Vandalizmin kurumlaşmış hali: Cezasızlık pratiği 01-01-1970 03:00 Beton avluların çocukları: Anne! Toprak ne demek? 01-01-1970 03:00 Medeniyetsizlik: Boğulan adalet 01-01-1970 03:00 Meşruiyet: Temel mutabakat – Kamusal müzakere 01-01-1970 03:00 Frenlenemeyen iktidar sorunu 01-01-1970 03:00 Bu kaçıncı Cumhuriyet! 01-01-1970 03:00 İslam'ın siyasetle serüveni: Milliyetçiliğe savrulma 01-01-1970 03:00 Devlet: Güç ve çıkar çatışmalarının alanı 01-01-1970 03:00 Sürgünün trajedisi: Toprağın tadını özlemek 01-01-1970 03:00 Devletin emrindeki din: Diyanet İslam'ı 01-01-1970 03:00