Türk anayasaları bağlamında yasama-yürütme dengesi

Ümit Kardaş

02-02-2021 02:23

II. Meşrutiyet, siyasal pratiğinde milletin ve temsilcilerinin bir yükselişi anlamına gelmemiştir. Önce hâkim parti, sonra da fiilen tek parti durumundaki İttihat ve Terakki baskı ve terör yöntemleriyle ve kısmen de ordu desteğiyle muhalefeti sindirmiş, ülkenin siyasal kaderini komplocu yöntemlerle belirlemiş, parlamento dışı müdahalelerle iktidar değişikliklerine gidebilmiştir.

Bu durumda, Meclis ve hükümet, İttihat ve Terakki karşısında gitgide silinmiş, partinin Merkez-i Umumisi siyasal sistemin gerçek karar organı durumuna yükselmiştir. Bu bağlamda, Meclis'in temsil mekanizması siyasal komploların aracı olarak kullanılmıştır. Öte yandan 1914'ten sonra savaş koşulları bahane edilerek Meclislerin tatili çığırı yeniden açılmıştır.

Sonuç olarak, II. Meşrutiyet rejimi, demokrasi ve özgürlükler pratiğindeki olumsuzluklarına karşın, ulusal egemenlik tezlerinin ilk mayalandığı ortam olmuştur. İmparatorluk çöküş sürecine girerken, ulusal mücadele hareketi, yerel ve bölgesel kongrelerden başlayacak, Sivas Kongresi'nden geçecek ve nihayet BMM'nin toplanması suretiyle meşruluk ve hukukilik niteliklerine sıkıca sahip çıkacaktı.

Kurtuluş savaşı koşullarında oluşan yeni devlet ve iktidar düzenine ilişkin kuralları gösterecek yeni bir anayasa ihtiyacı belirginleşmişti. İcra vekilleri heyetinin hazırladığı ve Teşkilat-ı Esasiye Kanunu layihası başlığını koyduğu bir metin yeni anayasaya giden ilk somut adım oldu.

1921 Anayasası hazırlanış ve kabul özellikleri bakımından Osmanlı-Türk anayasacılığının tek demokratik örneğidir. 1876 Anayasası padişahın atadığı bir komisyonca hazırlanmış bir ferman anayasa idi. 1909 değişikliklerinde Heyet-i Ayan'ın payı ve Padişahın onayı gibi antidemokratik ortaklar vardı. 1924 Anayasası, adaylıklarını ve milletvekilliklerini Mustafa Kemal'e borçlu kişilerden oluşan bir Meclis tarafından yapıldı. 1961 ve 1982 Anayasaları ise askeri darbe ürünü olarak inşa edildi.

20 Ocak 1921 tarihli ve 85 sayılı yasayla kabul olunan Teşkilat-ı Esasiye Kanunu (TEK) 23 madde ve bir de Madde-i Münferide'den oluşan kısa bir çerçeve anayasa niteliğindedir. Bunun başlıca nedenleri, 1876 tarihli Kanun-ı Esasi'nin TEK ile çelişmeyen hükümlerinin yürürlükte sayılması, çeşitli eğilimlerin yarıştığı Meclis'te bir geçiş döneminin asgari ortak noktalarının saptanmasıyla yetinme isteğidir. Gerçek bir anayasa sisteminden yoksun bulunan TEK, kişi hak ve özgürlükleri ile yargılama gibi temel anayasa konularını da düzenlememiştir.

Osmanlı İmparatorluğu'nun var olduğu tarihte onun toprakları üzerinde çıkarılan TEK "Türkiye Devleti, Büyük Millet Meclisi tarafından idare olunur" derken yeni bir devletten, Türkiye Devleti'nden söz etmektedir. Osmanlı imparatorluğu, 30 Ekim 1922 tarihli BMM kararı ile resmen son bulmuş olacaktır.

Devlet adının Türk Devleti değil de, Türkiye Devleti olması anlamlıdır. Ulusal Kurtuluş Savaşı esas olarak Türk olan ve olmayan unsurların antiemperyalist birliğini temsil ediyordu.

TEK'in bir başka devrimci özelliği egemenlik hakkı konusundadır. TEK'in "Hâkimiyet bila kaydü şart milletindir" diye başlayan 1. maddesi, egemenlik hakkını monarktan alıp kayıtsız şartsız bir şekilde millete vermesi bakımından, Osmanlı-Türk anayasacılık tarihinde keskin bir dönüm noktasıdır.

1. madde şöyle devam etmektedir: "İdare usulü halkın mukadderatını bizzat ve bilfiil idare etmesi esasına müstenittir." TEK doğrudan ya da yarı doğrudan demokrasiyi değil, temsili demokrasiyi benimsemiştir. BMM milletin yegâne ve hakiki mümessilidir. Bu anayasada referandum ve Meclis'in feshi gibi kurumlara yer verilmemesi saf temsil anlayışından dolayıdır.

TEK, "İcra kudreti ve teşri salahiyeti milletin yegâne ve hakiki mümessili olan Büyük Millet Meclisi'nde tecelli ve temerküz eder" hükmüyle kuvvetler birliği ilkesini açıkça benimsemiştir.

Böylece BMM, kuruculuk ve yasama yetkilerine ek olarak yürütme yetkisini de kuşanmıştır. Yürütme işlerini BMM hükümeti görmektedir. Meclis'in kendi üyeleri arasından seçtiği vekiller aracılığıyla yürütme işlerini gördürmesi, bunları yönlendirmesi ve denetlemesi, gerektiğinde azledip yerlerine yenilerini seçebilmesi, kuvvetler birliği ve Meclis hükümetinin tipik göstergeleridirler. Meclis hükümeti sisteminde kural olarak devlet başkanlığı yoktur.

Mustafa Kemal ve yakın çevresi, Meclis'in üstünlüğünü savunuyorlardı; çünkü bu yolla padişahın yerini alabilecek bir yürütme organı başkanına da ihtiyaç kalmıyordu. Mustafa Kemal'in muhalifleri de Meclis üstünlüğünü savunmakta idi. Çünkü bunlar da bu yolla Mustafa Kemal'in gücünü frenlemek, otoriterleşmesinden duydukları korkuyu gidermek olanağını buluyorlardı.

24 maddelik kısa bir anayasa olan Teşkilat-ı Esasiye Kanunu, 14 maddesini taşra yasalarına, yani yerinden yönetim ve yerel yönetim ilkelerine ayırmıştır.

Vilayet denen idari birim, tüzel kişiliğe ve özerkliğe sahip olarak düzenlenmiştir... Büyük Millet Meclisi'nin koyacağı kanunlar çerçevesinde, sağlık, tarım, maarif, bayındırlık, evkaf, işlerinin düzenlenmesi ve yürütülmesi vilayet şuralarının yetkisine bırakılmıştır. Ancak iç ve dış siyaset, adliye, askeriye ve şer'iyeye ilişkin konular, uluslararası ekonomik ilişkiler merkezi yönetimin yetki alanı içindedir.

Vilayet şuraları vilayet halkınca seçilen üyelerden oluşur. İdari birim olarak nahiyeler en küçük ve dolayısıyla halka en yakın idari birimlerdir. Nahiyeler de özerkliğe sahip tüzel kişilerdir.

Görülüyor ki, T.E.K. sisteminde, yerinden yönetim asli ve genel, merkezi yönetim ise sınırlı ve istisnaidir. Yerinden yönetimin kurumları seçimlerle oluşan organlar ve tüzel kişilikler olup, araçları ise icrai karar alabilme yetkileri ve özerk olmalarıdır. Nahiye yönetiminin dahi, mali, iktisadi ve hatta yargısal yetkilerle donanması ve bu yönetimlerin seçimle oluşması, özerkliğin boyutları konusunda bir fikir verir.

Böylece, 1876 Kanun-i Esasi'sisin öngördüğü geleneksel merkeziyetçi sistem yerine yerinden yönetime ve özerkliklere ağırlık verilmiştir. Ancak, 1921 Anayasası'nın öngördüğü yerinden yönetim kurumları ve mekanizmaları, uygulama alanı bulabilmiş değildir.

1924 Anayasası'nın bu konuya getireceği düzenlemeler yine merkeziyetçiliğin canlandırılması anlamına gelecektir. Her vilayetin veya her mıntıkanın özerk olmasına karşı duran Mustafa Kemal, ağırlığını merkeziyetçilikten yana kullanmıştır.

Meclis hükümeti sistemi, TEK'in en önemli özelliklerinden biriydi. Mustafa Kemal'in kuşandığı yetkilerin azameti (Meclis başkanlığı, hükümetin doğal başkanlığı, fiili devlet başkanlığı ve başkumandanlık) karşısında bile Meclis, kendi içindeki demokratik tartışma ortamını ve ideolojik-politik çoğulculuğu sürdürebilmiştir.

Sistem aslında, devlet başkanlığını resmen tanımıyordu, ancak Mustafa Kemal, Nutuk'ta da açıkladığı gibi, bu dönemde fiilen Devlet Başkanlığı görevi yapmıştır. BMM'de siyasi parti grupları yoktu, Mustafa Kemal'in buna bulduğu çözüm, "Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Grubu" adı altında bir grup kurmak ve bunu kendi liderliği altında ve bir program çerçevesinde yönlendirmek olmuştur. Nitekim bu grup daha sonra kuracağı "Halk Fırkası" isimli partinin nüvesini oluşturacaktır.

Meclis başkanının ve icra vekilleri heyetinin doğal başkanının aynı kişi olması, bu kişinin Meclis adına imza koymaya ve vekiller heyeti kararını imzalamaya yetkili olması, güçlü olmasa bile, bir şef ekseninde yetki temerküzü ya da yetki toplulaşmasının varlığından söz etmeyi mümkün kılar.

Birinci BMM başlangıçtan beri çok farklı görüşteki üyelerden oluşmuştu. Bu durum Meclis'in çoğulcu ve temsili karakterini gösteriyordu. TEK kabul edildikten sonra çeşitli adlar altında siyasi gruplar ortaya çıktı. Bunlardan birinci grup inkılapçı, ikinci grup ise muhafazakâr eğilimleri ile ortaya çıkmaktaydı.

BMM'nin 1 Nisan 1923 tarihli oturumunda seçimlerin yenilenmesi kararı alındı. Amaç, barış sorununu çözme işi başta olmak üzere daha kolay karar üretebilecek yeni bir Meclis yaratabilmekti.

M. Kemal kendi grubu adına milletvekili adaylarını belirledi. 2. Dönem Meclisi'nin ilk işi mebuslar için dinsel referanslı bir yemin metni kabul etmek oldu. Bu dinsel formül 1928 değişikliği ilk metinden çıkarılacaktır. Yeni Meclis'in ikinci önemli işlemi 23 Ağustos 1923'te Lozan Antlaşması'nı onaylamak olmuştur. Anayasa hukuku açısından bir başka gelişme 13 Ekim 1923 tarihli kararla, Ankara şehrinin yönetim yeri, yani başkent ilan edilmesidir.

29 Ekim 1923 tarihli anayasa değişikliği aslında var olan ama adı konmamış bir durumu açıklığa kavuşturmaktaydı. TEK'in 1. maddesine eklenen bir cümle ile "Türkiye devletinin şekli hükümeti Cumhuriyettir" düzenlemesi getirilmiş, ayrıca 1. madde ile "Türkiye Reisi Cumhuru, devletin reisidir" denilerek Cumhurbaşkanlığı makamı oluşturulmuştur. Yeni sistem vekillerin ve başvekilin seçimini Meclis'ten alıp Cumhurbaşkanı'na vermekle Meclis hükümetinden yürütmenin bir erk olarak ayrılmasına doğru bir rota tutturmuş oldu.

Bu aşamalar şunu göstermektedir ki; Türkiye devleti ve cumhuriyetinin kuruluşunda aşağıdan yukarıya doğru sivil unsurlar etkili ve güçlü olmuştur. Osmanlı döneminde yasama erki yürütme erkinden koparılmaya çalışılmıştı. 1921 Anayasasıyla her türlü yetki Meclis'te toplanmış olup bundan böyle artık yürütmenin yasamadan yetkiler koparması gerekecektir. 1924 ve 1961 anayasaları bu yöndeki gelişmeleri yansıtacaktır.

Devam edeceğim.

DİĞER YAZILARI CHP: Çok partili dönem–2 01-01-1970 03:00 CHP: Tek partili dönem–1 01-01-1970 03:00 Seçim sonrasının düşündürdükleri 01-01-1970 03:00 Hakikat yolunda yürümek 01-01-1970 03:00 1971-1973: Geriye gidişin ara rejimi 01-01-1970 03:00 Hukukla bağını koparan Türkiye 01-01-1970 03:00 Afrika balladı! 01-01-1970 03:00 Güney Afrika Vicdan Girişimi 01-01-1970 03:00 Cumhuriyetin tercihi tekçi otokratik rejim: 1925 Kürt ayaklanması 01-01-1970 03:00 Postkolonyal dönemde insanın durumu 01-01-1970 03:00 İnsanın medeniyetle tanışması 01-01-1970 03:00 İnsan olmanın anlamı 01-01-1970 03:00 Hafıza aktivizmiyle hakikate ulaşma çabası 01-01-1970 03:00 Bahçeden yeryüzüne bakmak 01-01-1970 03:00 'Demokratik süreç odaklı' bir anayasa inşa edebilecek miyiz? 01-01-1970 03:00 İktidarın amaç ve zihniyetiyle yeni-sivil Anayasa inşa edilebilir mi? 01-01-1970 03:00 Kassandra çağrısı 01-01-1970 03:00 Küresel kozmopolit demokrasi 01-01-1970 03:00 Barbarlığı aşamamak: Savaşmaktan vazgeçmeyen insanlık 01-01-1970 03:00 Cumhuriyet oryantalizmi ve modernleştirmeci milliyetçilik 01-01-1970 03:00 'Eylül'ün içinden geçen şiirler 01-01-1970 03:00 Rumlar üzerinden otoriterleşmeyi meşrulaştırma 01-01-1970 03:00 6-7 Eylül’e giden süreç–2 01-01-1970 03:00 6-7 Eylül'e giden süreç 01-01-1970 03:00 Değişimin önündeki aşılmaz duvar: İdeolojik zihniyetin kemikleşmesi 01-01-1970 03:00 Türkiye değişebilir mi? 01-01-1970 03:00 Zihniyet değişikliğine ülke isimlerinden başlamak! 01-01-1970 03:00 Tekçi-tek kişilik siyasi rejimin kendi hukukunu oluşturması 01-01-1970 03:00 İktidara uzanan yerleşik düşünceden itirazcı-ihlalci göçebe düşünceye 01-01-1970 03:00 ‘Boşluk’tan ‘toz’a, ‘kültür’den ‘uygarlığa’ 01-01-1970 03:00 İnsanın hangi hali – 2 01-01-1970 03:00 İnsanın hangi hali! – 1 01-01-1970 03:00 Yalanların hakikate dönüşmesi 01-01-1970 03:00 Anayasanın temeli ne olmalı? 01-01-1970 03:00 Vicdan, mazlumlardan kelimeleri esirger mi? 01-01-1970 03:00 Yargının yeniden inşası: Adil yargılanma hakkı 01-01-1970 03:00 Yargının yeniden inşası: Hukuksal pozitivizmden doğal hukuka 01-01-1970 03:00 Enkaz altında kalmanın dayattığı zaruret: Adem-i merkeziyet 01-01-1970 03:00 Sorumlular ayağa kalksın! 01-01-1970 03:00 Kürtlerin siyasal temsilde var olma mücadelesi – 2 01-01-1970 03:00 Kürtlerin siyasal temsilde var olma mücadelesi – 1 01-01-1970 03:00 Hrant'ın ideallerini yaşatmak! 01-01-1970 03:00 Tarihsel kronik çizgi: İktidarın merkezde şahsileşmesi 01-01-1970 03:00 Şiddetin vardığı son nokta: Otosansür 01-01-1970 03:00 Rejimin HDP üzerinden yarattığı gerilim 01-01-1970 03:00 Hukukla bağını kesen devlet şiddeti 01-01-1970 03:00 Devlet - Demokrasi - Değişim 01-01-1970 03:00 Türkiye'nin çıkmazı: Korku duvarını aşamamak (3) 01-01-1970 03:00 Türkiye’nin çıkmazı: Merkeziyetçi devletten bölgesel devlete (2) 01-01-1970 03:00 Türkiye'nin çıkmazı: Sömürge tipi idari vesayet rejimi (1) 01-01-1970 03:00 Neden 'Yetmez ama evet' denildi? (3) 01-01-1970 03:00 Neden 'Yetmez ama evet' denildi? (2) 01-01-1970 03:00 Neden ‘Yetmez ama evet’ denildi? (1) 01-01-1970 03:00 Zihniyetin esaretinde yozlaşan dil 01-01-1970 03:00 Zihniyet ikliminde bir çıkmaz: Kısırdöngüde debelenen Türkiye 01-01-1970 03:00 Halife Sultan II. Abdülhamid 01-01-1970 03:00 Adığe (Çerkez) Katliamı 01-01-1970 03:00 Gerçekdışının karşısındaki güç: Sevgi 01-01-1970 03:00 Otokratik rejimin ceza kanunundaki aygıtları 01-01-1970 03:00 Adaletin yitiminde son nokta: Kavala davası 01-01-1970 03:00 Küreselleşmenin bencil aktörleri: Çöküşe giden yol 01-01-1970 03:00 Duvarları yıkabilecek miyiz? 01-01-1970 03:00 Süpürenler ve süpürülenler 01-01-1970 03:00 Dünya: Hassas kalplerin cehennemi 01-01-1970 03:00 Yeni bir dünya inşası-2: Rusya rol alabilir mi? 01-01-1970 03:00 Yeni bir dünya inşası: Madalyonun iki yüzü 01-01-1970 03:00 Birlikte yapabiliriz! 01-01-1970 03:00 Türkiye Mahkemesi nihai mütalaası: 'Yargı bağımsızlığı ve adalete erişim' 01-01-1970 03:00 Kalıcı istisna hali: Hukuksuzluğun normalleşmesi 01-01-1970 03:00 Şiddetin sıradanlaşması 01-01-1970 03:00 İnsanın güçle sınanması 01-01-1970 03:00 Siyaset-bürokrasi-mafya-organize suç örgütü döngüsü 01-01-1970 03:00 Hukukun askıya alınması 01-01-1970 03:00 Yükseltin vicdanınızı! 01-01-1970 03:00 Bırakın adalet yerini bulsun... 01-01-1970 03:00 Düşüncenin erotikleşmesi 01-01-1970 03:00 Akıldışılığın büyüsüne kapılmak 01-01-1970 03:00 Dekadans: Çöküş! 01-01-1970 03:00 Alevilik (8): Başat kimliğin yarattığı çıkmaz 01-01-1970 03:00 Alevilik (7): Ayrı bir inanç sistemi mi? 01-01-1970 03:00 Alevilik (6): Devletin değişmeyen politikası 01-01-1970 03:00 Tekçi Cumhuriyet'ten Çoğulcu Demokrasi'ye 01-01-1970 03:00 Alevilik (5): 18-19. yüzyıl katliamlar zinciri 01-01-1970 03:00 Alevilik (4): Yeniçerilikle ilişkisi bağlamında Bektaşilik 01-01-1970 03:00 Alevilik (3): 15–16. Yüzyıl: 'Kıyım dönemi' 01-01-1970 03:00 Alevilik (2): Babai Ayaklanması 01-01-1970 03:00 'Turkey Tribunal' ('Türkiye Mahkemesi') 01-01-1970 03:00 Alevilik (1): Aleviliğin oluşum süreci 01-01-1970 03:00 "Tekçi-Otokratik" rejimin simgesi: Diyanet İşleri Başkanlığı 01-01-1970 03:00 12 Eylül'ün simgesi: Diyarbakır Cezaevi 01-01-1970 03:00 "Eylül" 01-01-1970 03:00 Kürtler (13): Talepler - Yeni bir inşa için öneriler - 2 01-01-1970 03:00 Kürtler (12): Yeni bir inşa için öneriler 01-01-1970 03:00 Kürtler (11): Yüzleşme-Müzakere-Uzlaşma-İşbirliği ihtiyacı 01-01-1970 03:00 Kürtler (10): Devlet iktidarının hedefindeki HDP 01-01-1970 03:00 Kürtler-9: Taleplerin siyasallaşmasını engelleme süreci 01-01-1970 03:00 Kürtler (8): 1980 Askeri Darbesi'ne uzanan süreç 01-01-1970 03:00 Kürtler (7): Dersim'den "Tunç Eli"ne 01-01-1970 03:00 Kürtler (6): Ağrı İsyanı'ndan Zilan katliamına! 01-01-1970 03:00 Kürtler (5): Takrir-i Sükûn rejimine geçiş 01-01-1970 03:00 Kürtler (4): 1922-1924 01-01-1970 03:00 Kürtler (3): 1916-1923 01-01-1970 03:00 Kürtler (2): 19. yüzyıl 01-01-1970 03:00 Kürtler (1): 16-18. yüzyıl 01-01-1970 03:00 Çağdaş tiranlığın terör yönetimi 01-01-1970 03:00 Organize suç örgütlenmesi bağlamında mafya 01-01-1970 03:00 "Bir daha asla!" diyebilmek için - 3 01-01-1970 03:00 "Bir daha asla!" diyebilmek için - 2 01-01-1970 03:00 "Bir daha asla!" diyebilmek için 01-01-1970 03:00 İnsanın hangi hali? 01-01-1970 03:00 Mağdurların empati ittifakı 01-01-1970 03:00 "Dil"den "Gönül"lere akmak! 01-01-1970 03:00 Kanımla düşünüyorum! / Hermann Göring 01-01-1970 03:00 Yeni anayasa inşa sürecinin açmazları 01-01-1970 03:00 Sıfırdan Anayasa İnşası: Yeni Anayasa Platformu (YAP) örneği 01-01-1970 03:00 "Küresel eril sistem"in mağdurları: Kadınlar 01-01-1970 03:00 Çok dilli - çok bölgeli anayasa: Güney Afrika anayasası 01-01-1970 03:00 Tabula Rasa: Sıfırdan anayasa inşası 01-01-1970 03:00 Kayyım atamaları bağlamında 1921 Anayasası 01-01-1970 03:00 Anayasacılık: Batı-Osmanlı anayasa hareketleri 01-01-1970 03:00 Sistemin saldırısı karşısında direniş odağı: Aşk 01-01-1970 03:00 Empati ihtiyacı 01-01-1970 03:00 'Çok Kalpli Asi' 01-01-1970 03:00 Eylül’le gelen 01-01-1970 03:00 Tercihiniz; otokrasi mi, demokrasi mi? 01-01-1970 03:00 Hukukun işlevi 01-01-1970 03:00 Barbarlığın son noktası: Çocuklarına kavuşamadan ölen anneler! 01-01-1970 03:00 Vandalizmin kurumlaşmış hali: Cezasızlık pratiği 01-01-1970 03:00 Beton avluların çocukları: Anne! Toprak ne demek? 01-01-1970 03:00 Medeniyetsizlik: Boğulan adalet 01-01-1970 03:00 Meşruiyet: Temel mutabakat – Kamusal müzakere 01-01-1970 03:00 Frenlenemeyen iktidar sorunu 01-01-1970 03:00 Bu kaçıncı Cumhuriyet! 01-01-1970 03:00 İslam'ın siyasetle serüveni: Milliyetçiliğe savrulma 01-01-1970 03:00 Devlet: Güç ve çıkar çatışmalarının alanı 01-01-1970 03:00 Sürgünün trajedisi: Toprağın tadını özlemek 01-01-1970 03:00 Devletin emrindeki din: Diyanet İslam'ı 01-01-1970 03:00