Sürgünün trajedisi: Toprağın tadını özlemek

Ümit Kardaş

16-05-2020 22:03

Tarih boyunca birçok topluluk, savaş ve tehcir politikaları nedeniyle kuşaklar boyu yaşadıkları topraklardan toplu olarak sürgün edildi. Sistemin muhalif olarak tehlikeli gördüğü kişiler de baskı ve ceza tehdidiyle sürgün durumuna düşürüldü.

Sürgün kişinin doğup büyüdüğü, dilini, kültürünü özümsediği, anılarını biriktirdiği ülkesinden uzaklaştırılması ya da uzaklaşmak zorunda bırakılması olarak yaşanmakta. Anne rahminde yaşadığı cenneti doğumla yitiren, Erich Fromm'un deyişiyle yitik cennetini arayan insanın yaşadığı coğrafyadan ayrılmak zorunda kalması ona aynı duyguyu yaşatmakta.

Vatan anne ile özdeşleştirilirken, İngilizcede "motherland", Almancada "mutterland", Türkçede "anavatan" olarak adlandırılmakta. Yitirilmiş olan anne rahmi kadar belirleyici olan sürgün durumu geriye dönüşün umudunu da taşımakta.

Mircea Eliade'a göre cennet özlemi, tektanrılı dinler açısından bakıldığında ilk insanın işlediği günah sonucunda meydana gelen‚ "düşüş"ünden (la chute), yani cennetten atılmasından önceki durumuna yeniden kavuşma özlemidir.

Dünyaya sürgün edilen insan Dünya'yı yapay sınırlarla bölünmüş bir sürgün yerine çevirmeyi becermiş durumda. İmparatorluğun ya da ulusdevletin sınırları içinde ideolojik kalıpların içine girmeyenlerin kaderi ya cezaevine girmek ya sürgüne gitmek ya da sürgünü kendi içinde yaşamak olmuştur.

İmparatorluk-Cumhuriyet döneminde Namık Kemal, Ahmet Mithat Efendi, Ebuzziya Tevfik, Süleyman Nazif, Aka Gündüz, Ali Suavi, Refik Halit Karay, Ziya Gökalp, Cevat Şakir Kabaağaçlı, eleştiri içeren edebi eserleri ve muhalif olmaları nedeniyle sürgünle cezalandırıldılar.

II. Abdülhamit döneminin olumsuzluklarından etkilenen ve umutsuzluğa kapılan Tevfik Fikret, Ahmet Haşim gibi edebiyatçılar, kendilerini sosyal hayattan soyutlayarak sürgünü kendi içlerinde yaşadılar.

Rıza Tevfik Bölükbaşı, Abdullah Cevdet, Mehmet Akif Ersoy, Hüseyin Cahit Yalçın, Halide Edip Adıvar, Adnan Adıvar, Refi Cevat Ulunay, Nâzım Hikmet Ran, dönemin siyasi baskıları sonucu hissettikleri can ve hukuk güvenliği endişesiyle gönüllü olarak kendilerini sürgün ettiler.

İnsana en büyük acıyı veren, yaşadığı yerden, aidiyet duygusunun yarattığı güvenden ve sevdiği insanlardan uzak kalmasıdır. Siyasi sürgünler, ideallerinin yenik düşmesinin yarattığı travmayı entelektüel çabalarla atlatmaya çalışırlar.

Sürgüne gidenler ya da gitmek zorunda bırakılanların çoğu yazar olduğundan yaşadıkları yoğun duygu ve düşünceleri edebi anlamda ifade etmişlerdir. Namık Kemal en önemli eserlerini sürgündeyken yazmıştır.

Rıza Tevfik Bölükbaşı gurbet duygusunu şiirleriyle anlatırken, Cevat Şakir Kabaağaçlı eserlerini sürgün edildiği Bodrum'da yazmış, Refik Halit Karay sürgündeki izlenimlerini  'Memleket Hikâyeleri' isimli kitabında toplamıştır. Nâzım Hikmet Ran, memleket özlemini en yoğun duygularla şiirlerinde ifade etmiştir.

Cumhuriyet döneminde yaşanan ilk toplu sürgün olayı ise, 1924'te rejimin muhalif olarak belirlediği 150 kişiyi 1924 yılında sürgün etmesi, 1927'de de özel bir yasayla vatandaşlıktan çıkartmasıydı.

1950'den sonra sol örgütlenme ve yayınlar daha baştan sıkıyönetim yasaklamaları, tutuklamalar ve mahkûmiyetlerle karşı karşıya kaldı. Tan Gazetesi'ne yapılan baskından sonra gazeteciler Sabiha Sertel-Zekeriya Sertel, Abidin Dino-Güzin Dino sürgünü seçmek zorunda bırakıldılar.

12 Mart döneminde Hikmet Kıvılcımlı, Mihri Belli, Kemal Burkay, Emin Bozarslan, Zülfü Livaneli, Rahmi Saltuk, Bülent Tanör, Teslim Töre, Faik Bulut, Melek Ulagay, Cengiz Çandar, Yücel Sayman, Şahin Alpay gibi isimler, sürgüne gönüllü razı olmak zorunda kaldılar.

12 Eylül askeri darbesi 30.000'den fazla insanın Avrupa ülkelerine zorunlu sürgüne gitmelerine neden oldu. Oya Baydar, Melike Demirağ, Selda Bağcan, Cem Karaca gibi birçok yazar ve sanatçı, ülkelerinden, ailelerinden, sevdiklerinden uzak kaldı.

Zorunlu sürgüne gidenler, gittikleri yerlerde zor koşullarda var olmaya çalıştılar. Çoğu uzun süre ülkesine dönemedi. Gidenlerin yarısına yakını vatandaşlıktan çıkarıldı.

10 Şubat 1999'da Magazin Gazetecileri Derneği'nin düzenlendiği ödül töreninde yılın en iyi sanatçısı ödülünü alan Ahmet Kaya, Kürtçe şarkı söylemek istediğini açıkladığı için linçe uğradı. Zorunlu olarak sürgünü seçen sanatçının kalbi, 16 Kasım 2000'de, Paris'te durdu.

Türkiye 2016'dan bu yana yeni sürgünlerini yarattı. Çok sayıda gazeteci, yazar, akademisyen ve çeşitli meslek sahibi insan sürgün halini inkâr edilmiş yurttaşlar olarak yaşamakta.

12. yüzyılda yaşamış keşiş St. Victor'lu Hugo'nun aşağıdaki sözlerini asırlar sonra Nazi Almanya'sından Türkiye'ye sürgün olarak gelen edebiyat adamı Erich Auerbach, milli ya da bölgesel sınırları aşmak isteyen herkes için önermişti:

“Memleketini güzel bulan insan daha yolun başındadır; her yeri kendi yurdu gibi gören insan güçlüdür; ama bütün dünyayı yabancı bir ülke gibi gören insan mükemmeldir. Yolun başında olan ruh sevgisini dünya üzerindeki tek bir noktaya sabitlemiştir; güçlü insan sevgisini her yere yaymıştır; mükemmel insan ise sevgisini söndürmüştür.”

İnsanın bağımsızlığa, tarafsızlığa ulaşabilmesi, vicdanının sesine kulak verebilmesi, önyargı sonucu ortaya çıkan dışlama ve tepkilerden kurtulması "bütün dünyayı yabancı bir ülke gibi görmek" şeklindeki özgün bir bakış açısı ile olanaklı olabilir. Bu bakış açısına –zor olmakla birlikte– belki dünyada sürgün gibi yaşamakla yaklaşılabilir.

İtalyan şair Dante Alighieri, Floransa'dan sürgün edilişini 'İlahi Komedya'da evrensel bir dille,  insanın içinde bulunduğu maddi dünyadan yabancılaşmasının bir simgesi olarak aktarır. Bu evrensel yabancılaşma, dışlandığı ve soyutlandığı kimliğinden farklı yeni bir üst kimlik edinme olarak ortaya çıkar.

İnsanların çoğu esas olarak tek bir yurdun, tek bir kültürün farkındadır. Sürgünler ise en az iki yurdun, iki kültürün farkındadırlar. Bu bakış açısı Edward Said'in tespitiyle çoğul düşünüp duyumsamaya, eşzamanlı diğer boyutlara ilişkin bir farkındalığa yol açarken, empati yapmayı kolaylaştırır.

Bir sürgün için yeni ortam da hafızanın arka planı önünde yaşanır. Her iki ortam da canlı ve gerçektir ve yan yana, bir arada bir farkındalık içinde duyumsanır. Ancak sürgün olan veya kendisini sürgün eden insan asla kendini mutlu ve güven içinde hissetmez. Uysal değildir, katılığa ve donmuşluğa karşı dağıtıcı gücü her an ortaya çıkabilir.

Said'in Wallece Stevens'ten aktardığı gibi "bir kış ruhudur" sürgün. Bahar ihtimali yakın ama ulaşılamaz bir yerdedir. Göçebedir, merkezsizdir. Sürgünler sınırları aşar, düşünce ve deneyimin önündeki engelleri yıkarlar.

Filistinli şair Mahmud Derviş, sürgündeyken geride kalan yurduna duyduğu kırgınlığın, sürekli ertelenen bir geri dönüşün yarattığı hayal kırıklığının, benliğini yeniden inşa etme ihtiyacının nasıl bir his olduğunu dizelerinde anlatıyor:

"Ama ben sürgünüm/ Gözlerinizle damgalayın beni./ Neredeyseniz oraya götürün/ Her neredeyseniz oraya./ Yüzümün rengini geri verin bana/ Ve vücudun sıcaklığını,/ Kalbin ve gözün ışığını,/ Ekmeğin tuzunu ve ritmi./ Toprağın tadını... Anavatanımı./ Gözlerinizle siper olun bana./ Hüzün malikânesinden bir kalıntı diye alın beni./ Trajedimden bir dize diye alın;/ Bir oyuncak diye alın, evden bir tuğla diye,/ Alın ki çocuklarımız geri dönmeyi hatırlasın."

DİĞER YAZILARI CHP: Çok partili dönem–2 01-01-1970 03:00 CHP: Tek partili dönem–1 01-01-1970 03:00 Seçim sonrasının düşündürdükleri 01-01-1970 03:00 Hakikat yolunda yürümek 01-01-1970 03:00 1971-1973: Geriye gidişin ara rejimi 01-01-1970 03:00 Hukukla bağını koparan Türkiye 01-01-1970 03:00 Afrika balladı! 01-01-1970 03:00 Güney Afrika Vicdan Girişimi 01-01-1970 03:00 Cumhuriyetin tercihi tekçi otokratik rejim: 1925 Kürt ayaklanması 01-01-1970 03:00 Postkolonyal dönemde insanın durumu 01-01-1970 03:00 İnsanın medeniyetle tanışması 01-01-1970 03:00 İnsan olmanın anlamı 01-01-1970 03:00 Hafıza aktivizmiyle hakikate ulaşma çabası 01-01-1970 03:00 Bahçeden yeryüzüne bakmak 01-01-1970 03:00 'Demokratik süreç odaklı' bir anayasa inşa edebilecek miyiz? 01-01-1970 03:00 İktidarın amaç ve zihniyetiyle yeni-sivil Anayasa inşa edilebilir mi? 01-01-1970 03:00 Kassandra çağrısı 01-01-1970 03:00 Küresel kozmopolit demokrasi 01-01-1970 03:00 Barbarlığı aşamamak: Savaşmaktan vazgeçmeyen insanlık 01-01-1970 03:00 Cumhuriyet oryantalizmi ve modernleştirmeci milliyetçilik 01-01-1970 03:00 'Eylül'ün içinden geçen şiirler 01-01-1970 03:00 Rumlar üzerinden otoriterleşmeyi meşrulaştırma 01-01-1970 03:00 6-7 Eylül’e giden süreç–2 01-01-1970 03:00 6-7 Eylül'e giden süreç 01-01-1970 03:00 Değişimin önündeki aşılmaz duvar: İdeolojik zihniyetin kemikleşmesi 01-01-1970 03:00 Türkiye değişebilir mi? 01-01-1970 03:00 Zihniyet değişikliğine ülke isimlerinden başlamak! 01-01-1970 03:00 Tekçi-tek kişilik siyasi rejimin kendi hukukunu oluşturması 01-01-1970 03:00 İktidara uzanan yerleşik düşünceden itirazcı-ihlalci göçebe düşünceye 01-01-1970 03:00 ‘Boşluk’tan ‘toz’a, ‘kültür’den ‘uygarlığa’ 01-01-1970 03:00 İnsanın hangi hali – 2 01-01-1970 03:00 İnsanın hangi hali! – 1 01-01-1970 03:00 Yalanların hakikate dönüşmesi 01-01-1970 03:00 Anayasanın temeli ne olmalı? 01-01-1970 03:00 Vicdan, mazlumlardan kelimeleri esirger mi? 01-01-1970 03:00 Yargının yeniden inşası: Adil yargılanma hakkı 01-01-1970 03:00 Yargının yeniden inşası: Hukuksal pozitivizmden doğal hukuka 01-01-1970 03:00 Enkaz altında kalmanın dayattığı zaruret: Adem-i merkeziyet 01-01-1970 03:00 Sorumlular ayağa kalksın! 01-01-1970 03:00 Kürtlerin siyasal temsilde var olma mücadelesi – 2 01-01-1970 03:00 Kürtlerin siyasal temsilde var olma mücadelesi – 1 01-01-1970 03:00 Hrant'ın ideallerini yaşatmak! 01-01-1970 03:00 Tarihsel kronik çizgi: İktidarın merkezde şahsileşmesi 01-01-1970 03:00 Şiddetin vardığı son nokta: Otosansür 01-01-1970 03:00 Rejimin HDP üzerinden yarattığı gerilim 01-01-1970 03:00 Hukukla bağını kesen devlet şiddeti 01-01-1970 03:00 Devlet - Demokrasi - Değişim 01-01-1970 03:00 Türkiye'nin çıkmazı: Korku duvarını aşamamak (3) 01-01-1970 03:00 Türkiye’nin çıkmazı: Merkeziyetçi devletten bölgesel devlete (2) 01-01-1970 03:00 Türkiye'nin çıkmazı: Sömürge tipi idari vesayet rejimi (1) 01-01-1970 03:00 Neden 'Yetmez ama evet' denildi? (3) 01-01-1970 03:00 Neden 'Yetmez ama evet' denildi? (2) 01-01-1970 03:00 Neden ‘Yetmez ama evet’ denildi? (1) 01-01-1970 03:00 Zihniyetin esaretinde yozlaşan dil 01-01-1970 03:00 Zihniyet ikliminde bir çıkmaz: Kısırdöngüde debelenen Türkiye 01-01-1970 03:00 Halife Sultan II. Abdülhamid 01-01-1970 03:00 Adığe (Çerkez) Katliamı 01-01-1970 03:00 Gerçekdışının karşısındaki güç: Sevgi 01-01-1970 03:00 Otokratik rejimin ceza kanunundaki aygıtları 01-01-1970 03:00 Adaletin yitiminde son nokta: Kavala davası 01-01-1970 03:00 Küreselleşmenin bencil aktörleri: Çöküşe giden yol 01-01-1970 03:00 Duvarları yıkabilecek miyiz? 01-01-1970 03:00 Süpürenler ve süpürülenler 01-01-1970 03:00 Dünya: Hassas kalplerin cehennemi 01-01-1970 03:00 Yeni bir dünya inşası-2: Rusya rol alabilir mi? 01-01-1970 03:00 Yeni bir dünya inşası: Madalyonun iki yüzü 01-01-1970 03:00 Birlikte yapabiliriz! 01-01-1970 03:00 Türkiye Mahkemesi nihai mütalaası: 'Yargı bağımsızlığı ve adalete erişim' 01-01-1970 03:00 Kalıcı istisna hali: Hukuksuzluğun normalleşmesi 01-01-1970 03:00 Şiddetin sıradanlaşması 01-01-1970 03:00 İnsanın güçle sınanması 01-01-1970 03:00 Siyaset-bürokrasi-mafya-organize suç örgütü döngüsü 01-01-1970 03:00 Hukukun askıya alınması 01-01-1970 03:00 Yükseltin vicdanınızı! 01-01-1970 03:00 Bırakın adalet yerini bulsun... 01-01-1970 03:00 Düşüncenin erotikleşmesi 01-01-1970 03:00 Akıldışılığın büyüsüne kapılmak 01-01-1970 03:00 Dekadans: Çöküş! 01-01-1970 03:00 Alevilik (8): Başat kimliğin yarattığı çıkmaz 01-01-1970 03:00 Alevilik (7): Ayrı bir inanç sistemi mi? 01-01-1970 03:00 Alevilik (6): Devletin değişmeyen politikası 01-01-1970 03:00 Tekçi Cumhuriyet'ten Çoğulcu Demokrasi'ye 01-01-1970 03:00 Alevilik (5): 18-19. yüzyıl katliamlar zinciri 01-01-1970 03:00 Alevilik (4): Yeniçerilikle ilişkisi bağlamında Bektaşilik 01-01-1970 03:00 Alevilik (3): 15–16. Yüzyıl: 'Kıyım dönemi' 01-01-1970 03:00 Alevilik (2): Babai Ayaklanması 01-01-1970 03:00 'Turkey Tribunal' ('Türkiye Mahkemesi') 01-01-1970 03:00 Alevilik (1): Aleviliğin oluşum süreci 01-01-1970 03:00 "Tekçi-Otokratik" rejimin simgesi: Diyanet İşleri Başkanlığı 01-01-1970 03:00 12 Eylül'ün simgesi: Diyarbakır Cezaevi 01-01-1970 03:00 "Eylül" 01-01-1970 03:00 Kürtler (13): Talepler - Yeni bir inşa için öneriler - 2 01-01-1970 03:00 Kürtler (12): Yeni bir inşa için öneriler 01-01-1970 03:00 Kürtler (11): Yüzleşme-Müzakere-Uzlaşma-İşbirliği ihtiyacı 01-01-1970 03:00 Kürtler (10): Devlet iktidarının hedefindeki HDP 01-01-1970 03:00 Kürtler-9: Taleplerin siyasallaşmasını engelleme süreci 01-01-1970 03:00 Kürtler (8): 1980 Askeri Darbesi'ne uzanan süreç 01-01-1970 03:00 Kürtler (7): Dersim'den "Tunç Eli"ne 01-01-1970 03:00 Kürtler (6): Ağrı İsyanı'ndan Zilan katliamına! 01-01-1970 03:00 Kürtler (5): Takrir-i Sükûn rejimine geçiş 01-01-1970 03:00 Kürtler (4): 1922-1924 01-01-1970 03:00 Kürtler (3): 1916-1923 01-01-1970 03:00 Kürtler (2): 19. yüzyıl 01-01-1970 03:00 Kürtler (1): 16-18. yüzyıl 01-01-1970 03:00 Çağdaş tiranlığın terör yönetimi 01-01-1970 03:00 Organize suç örgütlenmesi bağlamında mafya 01-01-1970 03:00 "Bir daha asla!" diyebilmek için - 3 01-01-1970 03:00 "Bir daha asla!" diyebilmek için - 2 01-01-1970 03:00 "Bir daha asla!" diyebilmek için 01-01-1970 03:00 İnsanın hangi hali? 01-01-1970 03:00 Mağdurların empati ittifakı 01-01-1970 03:00 "Dil"den "Gönül"lere akmak! 01-01-1970 03:00 Kanımla düşünüyorum! / Hermann Göring 01-01-1970 03:00 Yeni anayasa inşa sürecinin açmazları 01-01-1970 03:00 Türk anayasaları bağlamında yasama-yürütme dengesi 01-01-1970 03:00 Sıfırdan Anayasa İnşası: Yeni Anayasa Platformu (YAP) örneği 01-01-1970 03:00 "Küresel eril sistem"in mağdurları: Kadınlar 01-01-1970 03:00 Çok dilli - çok bölgeli anayasa: Güney Afrika anayasası 01-01-1970 03:00 Tabula Rasa: Sıfırdan anayasa inşası 01-01-1970 03:00 Kayyım atamaları bağlamında 1921 Anayasası 01-01-1970 03:00 Anayasacılık: Batı-Osmanlı anayasa hareketleri 01-01-1970 03:00 Sistemin saldırısı karşısında direniş odağı: Aşk 01-01-1970 03:00 Empati ihtiyacı 01-01-1970 03:00 'Çok Kalpli Asi' 01-01-1970 03:00 Eylül’le gelen 01-01-1970 03:00 Tercihiniz; otokrasi mi, demokrasi mi? 01-01-1970 03:00 Hukukun işlevi 01-01-1970 03:00 Barbarlığın son noktası: Çocuklarına kavuşamadan ölen anneler! 01-01-1970 03:00 Vandalizmin kurumlaşmış hali: Cezasızlık pratiği 01-01-1970 03:00 Beton avluların çocukları: Anne! Toprak ne demek? 01-01-1970 03:00 Medeniyetsizlik: Boğulan adalet 01-01-1970 03:00 Meşruiyet: Temel mutabakat – Kamusal müzakere 01-01-1970 03:00 Frenlenemeyen iktidar sorunu 01-01-1970 03:00 Bu kaçıncı Cumhuriyet! 01-01-1970 03:00 İslam'ın siyasetle serüveni: Milliyetçiliğe savrulma 01-01-1970 03:00 Devlet: Güç ve çıkar çatışmalarının alanı 01-01-1970 03:00 Devletin emrindeki din: Diyanet İslam'ı 01-01-1970 03:00