Otokratik rejimin ceza kanunundaki aygıtları

Ümit Kardaş

15-05-2022 01:45

“Güçsüz daima adalet ve eşitlik ister, oysa bunlar güçlünün umurunda bile değildir.” (Aristoteles)

 

Hukukun hedef amacı, adaleti gerçekleştirmektir. Toplumsal mutluluk, barış ve refahın hukukun hedef amaçları olan özgürlük ve adalet gibi evrensel değerlere ulaşmada gösterilecek gayretle bağlantılı olduğu açık.

Bu değerleri esas almayan bir norm, şekli bakımdan vardır, ancak objektif içerik ve esas bakımından hukuk değildir. Hukuk, objektif hukuk düzenini, hak ise kişisel istem ve iddiayı gösterir.

Adalet, bütün yüksek değerler için serbest bir alan sağlar. Kişisel özgürlükleri güvence altına alırken tüm yüksek değerlerin gerçekleştirilmesini kolaylaştırır. Ancak adaletin sağlanmasında yöneten gücün tek kişide temerküz etmesinin önüne geçilmesi, hukukla sınırlanarak adalet dağıtıcılarına müdahale edememesi zorunlu.

Hakikat, hak ve adalete ise ancak özgürlükle ulaşılabilir. Çünkü özgürlük, çelişkileri aşmamızı ve ortaya çıkacak yeni çelişkileri yeniden aşmamızı sağlayan sonsuz ve özgür ruhun bilincine vardığı son alandır. Özgürlük gerek iç âlemde, gerekse dış âlemde ruhun karşı karşıya kaldığı engelleri aşma gücüdür.

Hukukun varlığının temel nedeni hakka, adalete ve özgürlüğe hizmet etmektir. Hukukun anlamı unutulmuş, güce ve siyasete alet edilmiş olabilir. Bu anlamda bundan zarar görecek olan toplumdur. Böyle bir durumda toplumda uyumsuzluk ve huzursuzluk artacak ve toplumun geleceği de tehlikeye düşecektir.

Bugün Türkiye'de hukuk adalet, barış ve özgürlüğe hizmet etmemekte. İktidar gücü yargının üstüne abanırken toplumu nefessiz bırakmakta. 15 Temmuz 2016'dan sonra yürütülen soruşturma ve kovuşturmalar, Osman Kavala ile irtibatlandırılan Gezi davası, Selahattin Demirtaş ile illiyet bağı kurulmak istenen Kobani davası, Figen Yüksekdağ ve HDP siyasetçileri ile Canan Kaftancıoğlu'na ilişkin yargısal süreçlerin Ceza Muhakemesi düzenlemelerine, anayasal ilkelere ve AİHM içtihatlarına, yani hukuka aykırı bir şekilde yürütüldüğü görülmekte.

Mahkeme heyetlerinin siyasi iktidarca istenilen sonuçlar alınıncaya kadar dağıtılıp yeniden belirlenmesi tabiî (doğal) hakim ilkesinin ihlali sonucunu doğurduğu gibi, hakimin reddini gerektirecek derecede usule aykırılıklar yapılması da adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini göstermekte. Bu nedenle bu yargılamalar sonucu verilen mahkûmiyet kararları hukuka aykırılık nedeniyle hukuksal ve toplumsal meşruiyete sahip bulunmamakta.

Ancak bu durumla birlikte TCK'da varlığını sürdüren siyasal suçların eleştirisini yapmak zorunlu. Çünkü bu muğlak düzenlemeler keyfi mahkûmiyet kararları verilmesine zemin hazırlamakta. Siyasal suçlar bakımından İtalyan faşist ceza düzenlemelerini içeren 765 sayılı eski TCK kaldırılıp yerine 2005 yılında yürürlüğe giren 5237 sayılı yeni TCK yapılırken faşist siyasal suç düzenlemeleri korundu, hatta uygulamada keyfiliğe yol açacak şekilde değişiklikler yapıldı. (2004 yılında kanun tasarı halindeyken siyasal suçlar bakımından tarafımdan da eleştiriler yapıldı.)

Uygulamada ifade özgürlüğünün üstünde Demokles'in kılıcı gibi sallanan eski TCK 159. madde (Türklüğü, Cumhuriyeti, Devletin kurum ve organlarını, askeri veya emniyet teşkilatını tahkir ve tezyif suçu), yeni TCK'da 301. maddede düzenlendi.

Sözkonusu madde, "Türk Milletini, Türkiye Cumhuriyeti Devletini, Türkiye Büyük Millet Meclisini, Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ve Devletin yargı organlarını, askeri veya emniyet teşkilatını alenen aşağılama" şeklinde düzenlendi.

Eski TCK 159. maddede tahkir ve tezyif (tahkir=hakaret, aşağılama, tezyif=değersiz gösterme, alay etme) birlikte aranırken, yeni düzenlemede "aşağılama" yeterli sayıldı.

Gerekçede "aşağılamak", suçun konusunu oluşturan değer ve kurumlara duyulan saygınlığı azaltmaya yönelik davranışlar olarak tanımlandı. Bu tanımlama karşısında maddenin son fıkrasındaki "eleştiri amacıyla yapılan düşünce açıklamaları suç oluşturmaz" düzenlemesinin bir anlamı kalmamakta. Çünkü eleştiri, saygınlığı ve güvenilirliği etkileyebilir. Bu nedenle eleştirinin aşağılama algısıyla karşılanması ihtimal dahilindedir. Nitekim maddenin keyfi yorumlarla uygulandığı görülmekte.

Suçun mağduru olarak düşünülen kurumların kişiliklerinin özel bir madde ile korunmasına gerek yoktur. Sözkonusu tüzel kişilikler tazminat davalarıyla saygınlıklarını koruyabilirler. Bu maddenin tamamen kaldırılması gerekmekte.

Ceza hukuku alanını siyasi suçlar üzerinden genişleten devletin, birey ve topluluklar üzerindeki hukuksuz şiddeti devam etmekte. TCK'da düzenlenen çok sayıda siyasi suç ve TMK'da yer alan ilgili maddeler, bu uygulamanın yasal dayanağını oluşturmakta.

Siyasi suç düzenlemelerinden bir bölümü özel tahkir suçları olarak düzenlenmiş durumda. "Devletin egemenlik alametlerini aşağılama" (TCK madde 300), "Türk Milletini ve anayasal kurumları aşağılama" (TCK madde 301), "Yabancı devlet bayrağına karşı hakaret" (TCK madde 341) gibi.

Ancak özel tahkir suçlarından olan "Cumhurbaşkanına Hakaret" suçu (TCK madde 299), son 7 yıldır siyasi eleştirileri engellemek ve ifade özgürlüğüne etkin bir şekilde müdahale etmek için araçsallaştırılmış durumda.

Sosyal medya paylaşımları, karikatürler, makaleler sözkonusu suçla ilgili olarak soruşturma ve kovuşturma konusu olmakta. Üstelik katalog suçlardan olmamasına rağmen bu suçtan dolayı tutuklamalar yapılmakta.

2015-2020 yılları arasında 'Cumhurbaşkanına Hakaret' suçundan açılan toplam soruşturma sayısı 159.487; yargılanan kişi sayısı 38.476 oldu. Sonuçlanan davalarda verilen mahkûmiyet kararı ise 12.841'e ulaştı.

Devletin kutsallığı ve devletin bireye karşı korunması zihniyetine göre şekillenmiş bir ceza hukuku siyasetinin, bağımsızlığını ve tarafsızlığını kuşkulu hale getirmiş bir yargı eliyle mağdurlar ordusu yaratacağı açıktı.

Fransa-Colombani kararında (bu karar üzerine Fransa, ilgili hükmü kaldırmıştır), bir başka devletin başkanına ayrıcalık tanınmasını Sözleşme'ye aykırı bulan AİHM, 2007 yılında verdiği Türkiye/Artun ve Güvener kararında; devletin kendi başkanını koruma konusundaki çıkarı açısından ifade özgürlüğünün çok daha güçlü bir şekilde korunması gerektiğini ve ifade özgürlüğü karşısında devlet başkanının ayrıcalıklı statüsünün kabul göremeyeceğini belirtmiştir.

2011 yılında AİHM, İspanya/Otegi Mondragon/ kararında AİHM, özel yasalarla bazı kişilere hakarete karşı daha fazla koruma sağlanmasının Sözleşme'nin ruhuna aykırı olduğu, Kral'ın bile ayrıcalıklı bir korumadan yararlanamayacağı vurgusunu yaptıktan sonra, Kral'ın siyasi tartışmalarda tarafsız bir hakem ve devlet simgesi konumunda olmasının, onun, resmi görevlerinin ifasıyla ilgili veya devletin temsilcisi olarak, bu devletin, monarşi rejimi dahil, anayasal yapısına meşru yollarla itiraz eden kişiler başta gelmek üzere, başkaları tarafından eleştirilemeyeceği anlamına gelmeyeceğini belirtmiştir.

Bu kararlardan anlaşıldığı gibi AİHM, devlet başkanlarını diğer bireylerden daha çok koruyan tüm düzenlemeleri AİHS'in 10. maddesine aykırı görmekte.

Türkiye'de son Anayasa değişiklikleriyle tarafsız cumhurbaşkanı partili cumhurbaşkanı durumuna gelmiş ve kendisi yürütmeyi, yani icraatı üstlenmiştir. Cumhurbaşkanını ceza maddelerinin hukuka aykırı uygulamalarıyla eleştirilemez hale getirmekle bütün bir yürütme faaliyetinin eleştirilmesi engellenmiş olmakta.

TCK madde 299'da düzenlenen cumhurbaşkanına hakaret suçunun AİHS düzenlemelerine ve AİHM içtihatlarına aykırı olduğu açık.

Modern ceza hukuku anlayışına göre kişisel onura karşı işlenen fiillerin suç olarak düzenlenmesine ihtiyaç bulunmamakta. Toplumsal olarak bir yarar sağlamayan ve kişisel bir nitelik taşıyan fiillerin ceza hukuku alanında tutulması kabul edilemez.

Sözkonusu suçla ifade özgürlüğü alanına müdahalede bulunulduğu için, bu müdahalenin meşru amaçla orantılı olması gerekmekte. Uygulamada bu müdahalenin daha çok güce ve iktidara yönelik eleştirilerin ve muhalif düşüncelerin engellenmesinde ve bastırılmasında bir sindirme aracı olarak kullanıldığı görülmekte. Bu nedenle müdahalenin meşru amaca hizmet etmediği ve demokratik standartlara uymadığı açık.

Devletin ve onun temsilcilerinin kutsallığı zihniyetini esas alan bir ceza hukuku uygulamasıyla, hukukun üstünlüğüne ve adalet değerine dayalı çoğulcu ve özgürlükçü bir demokrasi inşa etme imkânı bulunmamakta.

Başta cumhurbaşkanına hakaret suçu olmak üzere siyasi suç niteliğindeki tüm özel hakaret suçları TCK'dan çıkarılmalı.

Devlet organ ve kurumlarının bütün olarak halka hizmet etmekle yükümlü bir araçtan başka bir şey olmadıkları, bu hizmeti yerine getirirken şeffaf ve hesap verir durumda olmaları gerektiği, dokunulmazlıklara, ayrıcalıklara ve özel korumalara sahip olmalarına da gerek bulunmadığı açıktır.

DİĞER YAZILARI CHP: Altı oku revize edebilecek mi? – 3 01-01-1970 03:00 CHP: Çok partili dönem–2 01-01-1970 03:00 CHP: Tek partili dönem–1 01-01-1970 03:00 Seçim sonrasının düşündürdükleri 01-01-1970 03:00 Hakikat yolunda yürümek 01-01-1970 03:00 1971-1973: Geriye gidişin ara rejimi 01-01-1970 03:00 Hukukla bağını koparan Türkiye 01-01-1970 03:00 Afrika balladı! 01-01-1970 03:00 Güney Afrika Vicdan Girişimi 01-01-1970 03:00 Cumhuriyetin tercihi tekçi otokratik rejim: 1925 Kürt ayaklanması 01-01-1970 03:00 Postkolonyal dönemde insanın durumu 01-01-1970 03:00 İnsanın medeniyetle tanışması 01-01-1970 03:00 İnsan olmanın anlamı 01-01-1970 03:00 Hafıza aktivizmiyle hakikate ulaşma çabası 01-01-1970 03:00 Bahçeden yeryüzüne bakmak 01-01-1970 03:00 'Demokratik süreç odaklı' bir anayasa inşa edebilecek miyiz? 01-01-1970 03:00 İktidarın amaç ve zihniyetiyle yeni-sivil Anayasa inşa edilebilir mi? 01-01-1970 03:00 Kassandra çağrısı 01-01-1970 03:00 Küresel kozmopolit demokrasi 01-01-1970 03:00 Barbarlığı aşamamak: Savaşmaktan vazgeçmeyen insanlık 01-01-1970 03:00 Cumhuriyet oryantalizmi ve modernleştirmeci milliyetçilik 01-01-1970 03:00 'Eylül'ün içinden geçen şiirler 01-01-1970 03:00 Rumlar üzerinden otoriterleşmeyi meşrulaştırma 01-01-1970 03:00 6-7 Eylül’e giden süreç–2 01-01-1970 03:00 6-7 Eylül'e giden süreç 01-01-1970 03:00 Değişimin önündeki aşılmaz duvar: İdeolojik zihniyetin kemikleşmesi 01-01-1970 03:00 Türkiye değişebilir mi? 01-01-1970 03:00 Zihniyet değişikliğine ülke isimlerinden başlamak! 01-01-1970 03:00 Tekçi-tek kişilik siyasi rejimin kendi hukukunu oluşturması 01-01-1970 03:00 İktidara uzanan yerleşik düşünceden itirazcı-ihlalci göçebe düşünceye 01-01-1970 03:00 ‘Boşluk’tan ‘toz’a, ‘kültür’den ‘uygarlığa’ 01-01-1970 03:00 İnsanın hangi hali – 2 01-01-1970 03:00 İnsanın hangi hali! – 1 01-01-1970 03:00 Yalanların hakikate dönüşmesi 01-01-1970 03:00 Anayasanın temeli ne olmalı? 01-01-1970 03:00 Vicdan, mazlumlardan kelimeleri esirger mi? 01-01-1970 03:00 Yargının yeniden inşası: Adil yargılanma hakkı 01-01-1970 03:00 Yargının yeniden inşası: Hukuksal pozitivizmden doğal hukuka 01-01-1970 03:00 Enkaz altında kalmanın dayattığı zaruret: Adem-i merkeziyet 01-01-1970 03:00 Sorumlular ayağa kalksın! 01-01-1970 03:00 Kürtlerin siyasal temsilde var olma mücadelesi – 2 01-01-1970 03:00 Kürtlerin siyasal temsilde var olma mücadelesi – 1 01-01-1970 03:00 Hrant'ın ideallerini yaşatmak! 01-01-1970 03:00 Tarihsel kronik çizgi: İktidarın merkezde şahsileşmesi 01-01-1970 03:00 Şiddetin vardığı son nokta: Otosansür 01-01-1970 03:00 Rejimin HDP üzerinden yarattığı gerilim 01-01-1970 03:00 Hukukla bağını kesen devlet şiddeti 01-01-1970 03:00 Devlet - Demokrasi - Değişim 01-01-1970 03:00 Türkiye'nin çıkmazı: Korku duvarını aşamamak (3) 01-01-1970 03:00 Türkiye’nin çıkmazı: Merkeziyetçi devletten bölgesel devlete (2) 01-01-1970 03:00 Türkiye'nin çıkmazı: Sömürge tipi idari vesayet rejimi (1) 01-01-1970 03:00 Neden 'Yetmez ama evet' denildi? (3) 01-01-1970 03:00 Neden 'Yetmez ama evet' denildi? (2) 01-01-1970 03:00 Neden ‘Yetmez ama evet’ denildi? (1) 01-01-1970 03:00 Zihniyetin esaretinde yozlaşan dil 01-01-1970 03:00 Zihniyet ikliminde bir çıkmaz: Kısırdöngüde debelenen Türkiye 01-01-1970 03:00 Halife Sultan II. Abdülhamid 01-01-1970 03:00 Adığe (Çerkez) Katliamı 01-01-1970 03:00 Gerçekdışının karşısındaki güç: Sevgi 01-01-1970 03:00 Adaletin yitiminde son nokta: Kavala davası 01-01-1970 03:00 Küreselleşmenin bencil aktörleri: Çöküşe giden yol 01-01-1970 03:00 Duvarları yıkabilecek miyiz? 01-01-1970 03:00 Süpürenler ve süpürülenler 01-01-1970 03:00 Dünya: Hassas kalplerin cehennemi 01-01-1970 03:00 Yeni bir dünya inşası-2: Rusya rol alabilir mi? 01-01-1970 03:00 Yeni bir dünya inşası: Madalyonun iki yüzü 01-01-1970 03:00 Birlikte yapabiliriz! 01-01-1970 03:00 Türkiye Mahkemesi nihai mütalaası: 'Yargı bağımsızlığı ve adalete erişim' 01-01-1970 03:00 Kalıcı istisna hali: Hukuksuzluğun normalleşmesi 01-01-1970 03:00 Şiddetin sıradanlaşması 01-01-1970 03:00 İnsanın güçle sınanması 01-01-1970 03:00 Siyaset-bürokrasi-mafya-organize suç örgütü döngüsü 01-01-1970 03:00 Hukukun askıya alınması 01-01-1970 03:00 Yükseltin vicdanınızı! 01-01-1970 03:00 Bırakın adalet yerini bulsun... 01-01-1970 03:00 Düşüncenin erotikleşmesi 01-01-1970 03:00 Akıldışılığın büyüsüne kapılmak 01-01-1970 03:00 Dekadans: Çöküş! 01-01-1970 03:00 Alevilik (8): Başat kimliğin yarattığı çıkmaz 01-01-1970 03:00 Alevilik (7): Ayrı bir inanç sistemi mi? 01-01-1970 03:00 Alevilik (6): Devletin değişmeyen politikası 01-01-1970 03:00 Tekçi Cumhuriyet'ten Çoğulcu Demokrasi'ye 01-01-1970 03:00 Alevilik (5): 18-19. yüzyıl katliamlar zinciri 01-01-1970 03:00 Alevilik (4): Yeniçerilikle ilişkisi bağlamında Bektaşilik 01-01-1970 03:00 Alevilik (3): 15–16. Yüzyıl: 'Kıyım dönemi' 01-01-1970 03:00 Alevilik (2): Babai Ayaklanması 01-01-1970 03:00 'Turkey Tribunal' ('Türkiye Mahkemesi') 01-01-1970 03:00 Alevilik (1): Aleviliğin oluşum süreci 01-01-1970 03:00 "Tekçi-Otokratik" rejimin simgesi: Diyanet İşleri Başkanlığı 01-01-1970 03:00 12 Eylül'ün simgesi: Diyarbakır Cezaevi 01-01-1970 03:00 "Eylül" 01-01-1970 03:00 Kürtler (13): Talepler - Yeni bir inşa için öneriler - 2 01-01-1970 03:00 Kürtler (12): Yeni bir inşa için öneriler 01-01-1970 03:00 Kürtler (11): Yüzleşme-Müzakere-Uzlaşma-İşbirliği ihtiyacı 01-01-1970 03:00 Kürtler (10): Devlet iktidarının hedefindeki HDP 01-01-1970 03:00 Kürtler-9: Taleplerin siyasallaşmasını engelleme süreci 01-01-1970 03:00 Kürtler (8): 1980 Askeri Darbesi'ne uzanan süreç 01-01-1970 03:00 Kürtler (7): Dersim'den "Tunç Eli"ne 01-01-1970 03:00 Kürtler (6): Ağrı İsyanı'ndan Zilan katliamına! 01-01-1970 03:00 Kürtler (5): Takrir-i Sükûn rejimine geçiş 01-01-1970 03:00 Kürtler (4): 1922-1924 01-01-1970 03:00 Kürtler (3): 1916-1923 01-01-1970 03:00 Kürtler (2): 19. yüzyıl 01-01-1970 03:00 Kürtler (1): 16-18. yüzyıl 01-01-1970 03:00 Çağdaş tiranlığın terör yönetimi 01-01-1970 03:00 Organize suç örgütlenmesi bağlamında mafya 01-01-1970 03:00 "Bir daha asla!" diyebilmek için - 3 01-01-1970 03:00 "Bir daha asla!" diyebilmek için - 2 01-01-1970 03:00 "Bir daha asla!" diyebilmek için 01-01-1970 03:00 İnsanın hangi hali? 01-01-1970 03:00 Mağdurların empati ittifakı 01-01-1970 03:00 "Dil"den "Gönül"lere akmak! 01-01-1970 03:00 Kanımla düşünüyorum! / Hermann Göring 01-01-1970 03:00 Yeni anayasa inşa sürecinin açmazları 01-01-1970 03:00 Türk anayasaları bağlamında yasama-yürütme dengesi 01-01-1970 03:00 Sıfırdan Anayasa İnşası: Yeni Anayasa Platformu (YAP) örneği 01-01-1970 03:00 "Küresel eril sistem"in mağdurları: Kadınlar 01-01-1970 03:00 Çok dilli - çok bölgeli anayasa: Güney Afrika anayasası 01-01-1970 03:00 Tabula Rasa: Sıfırdan anayasa inşası 01-01-1970 03:00 Kayyım atamaları bağlamında 1921 Anayasası 01-01-1970 03:00 Anayasacılık: Batı-Osmanlı anayasa hareketleri 01-01-1970 03:00 Sistemin saldırısı karşısında direniş odağı: Aşk 01-01-1970 03:00 Empati ihtiyacı 01-01-1970 03:00 'Çok Kalpli Asi' 01-01-1970 03:00 Eylül’le gelen 01-01-1970 03:00 Tercihiniz; otokrasi mi, demokrasi mi? 01-01-1970 03:00 Hukukun işlevi 01-01-1970 03:00 Barbarlığın son noktası: Çocuklarına kavuşamadan ölen anneler! 01-01-1970 03:00 Vandalizmin kurumlaşmış hali: Cezasızlık pratiği 01-01-1970 03:00 Beton avluların çocukları: Anne! Toprak ne demek? 01-01-1970 03:00 Medeniyetsizlik: Boğulan adalet 01-01-1970 03:00 Meşruiyet: Temel mutabakat – Kamusal müzakere 01-01-1970 03:00 Frenlenemeyen iktidar sorunu 01-01-1970 03:00 Bu kaçıncı Cumhuriyet! 01-01-1970 03:00 İslam'ın siyasetle serüveni: Milliyetçiliğe savrulma 01-01-1970 03:00 Devlet: Güç ve çıkar çatışmalarının alanı 01-01-1970 03:00 Sürgünün trajedisi: Toprağın tadını özlemek 01-01-1970 03:00 Devletin emrindeki din: Diyanet İslam'ı 01-01-1970 03:00