Kürtler (11): Yüzleşme-Müzakere-Uzlaşma-İşbirliği ihtiyacı

Ümit Kardaş

22-08-2021 03:22

Sadece yakın geçmişi analiz etsek bile, baskı ve şiddet siyasetinin, sorunları güvenlik politikalarıyla çözme gafletinde ısrar etmenin nasıl bir çıkmaz sokak olduğu tüm açıklığıyla ortada.

Yakın geçmişte yaşanan 12 Eylül 1980 askeri darbesi sorunu çözülmez boyutlara getirirken, etkisini siyasi aktörler eliyle bugüne kadar taşıdı. 12 Eylül askeri yönetimi Kürt sorununun hiçbir boyutunun farkına varamadı, olaya sadece askeri baskı, 90 günlük gözaltı süresi ve işkence yöntemiyle yaklaştı, yarayı derinleştirdi.

12 Eylül 1980'den önce sıkıyönetim olmasına rağmen silahlı örgütlerin insafına ve kucağına bırakılan bölge halkı darbeden sonra faturanın kendisine çıkarıldığını gördü. PKK ile bölge halkı arasındaki zora ve çaresizliğe dayalı ilişki halkın üzerine şiddetle gidilerek kesilmeye çalışıldı.

Bu dönemde insan yaşamı, onuru, özgürlüğü ayaklar altına alındı. İnsani, sosyal ve ekonomik bedeller ödendi. Bu kayıplar karşılığı sağlanan yapay sessizlik 1984 yılından sonra tekrar bozulmaya başladı, PKK üye sayısını birkaç misli artırarak bölgedeki kontrolü tekrar ele geçirdi.

1980-1983 yıllarında askeri yönetimin halk üzerinde estirdiği terör, PKK'nin halkta taban bulmasına neden oldu. Ülkeyi yönetenler, Kürt sorununun teşhis ve çözümünde Kürt halkını temsil eden ve terörü dışlayan aydınları ve önderleri muhatap alacak yerde, TSK'yi bu kez daha büyük bir güçle bölgeye sevk ettiler.

Üstelik bu kez koruculuk, Özel Tim ve JİTEM uygulamaları ve OHAL koşulları ile bölge hukuksuzluğun girdabına sokuldu. Daha önce ödenen bedelden daha büyük bir bedel ödeme dönemine gelindi.

Kayıplar, faili meçhul cinayetler, kurumsallaşmış işkence, sürekli hak ihlallerine uğrayan ve sonunda zorunlu göçe tabi tutulan, korucu olmadığı için baskıya uğrayan, korucu olduğu zaman ise PKK'ya hedef olan Kürt insanı çaresiz bırakıldı.

Bu kayıpların sorumlusu Türkiye'yi yönetenlerdi. Zamanında Türkiye'yi yönetenlerin bir özeleştiri yapması, özellikle Meclis'in bu konuları araştırması gerekirdi. Sorunlarını demokrasi, hukuk ve ifade özgürlüğü ortamında çözme becerisini gösteremeyen, sadece şiddet, baskı ve dayatmayla sorunları sürüncemede bırakan Türkiye, böylece PKK'nin arkasındaki dış dinamiklerin tuzağına kolayca düştü.

Yitirilen gençler, acılarını yüreklerine gömüp yollara düşen, evleri, köyleri yakılıp yıkılmış insanlar, her iki tarafta çocuklarını yitiren ailelerin trajedisi, yakılan ağıtlar, silahlanmaya ve savaş sektörüne akan paralar ve bunun sıkıntısını çeken halklar.

1984-2020 arasında meydana gelen çatışmalarda polis, asker, korucu olmak üzere güvenlik görevlisi 8 bin 128 insan hayatını kaybetti. Bu dönemde 5 bin 700 sivil ölürken, 43 bin 19 PKK üyesi öldürüldü. Her kesimden birçok insan yaralandı.

Terörle mücadeleye ayrılan kaynağın farklı hesaplamalara göre 150-400 milyar dolar aralığında değiştiği ileri sürülmekte. Buna göre Türkiye, her yıl yaklaşık 15 milyar dolar kaynak ayırmak durumunda kaldı.

Ancak belki de şaşırtıcı bir biçimde bölge halkı, iki taraflı şiddet altında kalmasına rağmen birlikte yaşama azim ve iradesinden vazgeçmedi, umudunu yitirmedi. Elbette hikâyenin tamamı böylesine umut verici değil.

Madalyonun bir de öteki yüzü var. Küskün, yoksul, evi ve yaşamı yıkılmış ve kendisine hiçbir seçenek sunulmamış kitlelerin, kentlerin varoşlarında daha katı bir kimlikle patlamaya hazır bombalar gibi kümelenmeleri ve buna karşı geliştirilen ve teşvik edilen milliyetçilikle bağlantılı linç girişimlerini unutmamak gerekir.

Kısacası Türkiye'yi yönetenler akıl almaz bir aymazlıkla sorunun Doğu'dan Batı'ya taşınmasına seyirci kaldılar. Türkiye neden bu kadar silahlanıyor ve borçlanıyordu? Oluşan savaş lobisinin ülke içindeki müttefikleri kimlerdi? Bu kirli savaştan kimler kâr etti? Kırsal bölgeler insansızlaştırılırken göç ettirilen insanlar kentlerin varoşlarında neleri büyütüp besliyordu? Dağda bulunan gençler nasıl indirilecek ve sisteme uyumları nasıl sağlanacaktı?

Kanayan açık yara olarak bırakılan Kürt sorunu büyük devletlerin Türkiye'yi yönlendirmelerine de açık kapı bıraktı. Türkiye de bu sorunun varlığını kabul etmedi, hatta bu sorunu gündeme taşıyan ve barışçıl bir yöntemi savunan Kürt oluşumlarını, şiddeti benimseyen silahlı örgütleri bahane ederek cezalandırıp susturdu. Kendini barışçıl bir dille ifade etmesi engellenen Kürt siyasetinin başına gelenler PKK'nin tezlerini halk nezdinde inandırıcı kıldı.

2013 Newroz'unda başlayan barış süreciyle birlikte silahlar susmuş, ölümler durmuştu. Ancak demokratikleşme, özgürleşme ve hukuk devleti olma üzerinden sorun kalıcı bir çözüm yoluna sokulamadı. Ne yazık ki ateşkes, kalıcı barış sürecine evrilemedi.

Açılım politikalarıyla barışa doğru yolu açabilecek gibi gözüken, partili cumhurbaşkanında tecessüm eden AKP iktidarı, 7 Haziran 2015 seçiminden sonra Kürt sorununun çözümünde devletin klasik güvenlik politikalarına dönerek şiddet ve baskı yöntemiyle ağır insan hakları ihlallerine neden oldu.

Kürtlerin seçtikleri parti başkanları, milletvekilleri, belediye başkanları; kurdukları partilerin il başkanları, ilçe başkanları, beş bine yakın kadrosu seçmenlerinin iradesine aykırı olarak siyasetin dışına çıkarılıp tutuklandı.

Özellikle eşbaşkanlar Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ'ın tutuklanmış olmaları durumu daha da vahim hale getirmekte. Gelinen noktanın barış yoluna tekrar geri dönmeyi zorlaştırdığı, toplumu ayrıştırdığı, bir arada yaşama ve biz olma duygusunu yok ettiği ortada.

Evet, barış için öfkeyi dindirmek, intikamcı duygulardan uzaklaşmak, barışçı bir dil kullanmak gerekmekte. Ancak bunun unutmayla bir ilgisi bulunmamakta. Öfkeyi de, intikamı da durduracak olan şey, geçmişin izlerini yok etmek değil, aynı acıları bir daha yaşamamak ve yaşatmamak için o izler üzerinde, o izleri gelecek kuşaklara da aktararak yeni bir gelecek kurmak.

Ortadoğu'nun en kadim halklarından birisi olan ve Türklerle kader birliği ve duygu ortaklığı yaşamış olan Kürtlerin Cumhuriyet kurulurken kandırılmış olmalarının ötesinde, gayriinsani uygulamalarla inkâra, imhaya, tenkil ve tehcire tabi tutulduğunu bilmek gerekir.

1919-1938 yılları arasındaki 19 yıllık sürede defalarca kalkışılan silahlı başkaldırılar bunun bir neticesidir. Çok partili siyasi hayata geçildikten sonra da bu politikalarda bir değişiklik olmadı. 1980-1983 arası özellikle Diyarbakır gözaltı merkezleri ve cezaevinde yaşananlar onulmaz yaralar açtı.

Cumhuriyet rejimi, gerçek bir cumhuriyetin temeli olan eşit yurttaşlığı dışlayarak, tekçi ve ötekileştirici ideolojisiyle Kürtlerle birlikte Alevileri, Ermenileri, Rumları, Yahudileri, Süryanileri, dindar muhafazakârları da mağdur etti.

İslami referanslara sahip AKP'nin Cumhur İttifakı içinde mağdurlar üreten milliyetçiliği sahiplenmesi, kendi çıkış noktasının inkârı sonucunu doğurmuş durumda.

Siyasi bir mücadelenin içinden çıkıp gelen Kürtlerin önemli bir bölümünün temsilcisi olan HDP'nin bugün kendi mağduriyetlerinin dışına çıkarak tüm mağdur kesimler için empati yapıp çözümü Türkiye'nin demokratikleştirilmesinde görmeleri umut verici.

Ancak son yaşananlardan sonra, bu duygu beraberliği ve birliktelik hissi, Türkiye'nin demokratik geleceğini inşa noktasında tutunulacak en sağlam dallardan biri olmaya devam edebilecek mi?

DİĞER YAZILARI CHP: Çok partili dönem–2 01-01-1970 03:00 CHP: Tek partili dönem–1 01-01-1970 03:00 Seçim sonrasının düşündürdükleri 01-01-1970 03:00 Hakikat yolunda yürümek 01-01-1970 03:00 1971-1973: Geriye gidişin ara rejimi 01-01-1970 03:00 Hukukla bağını koparan Türkiye 01-01-1970 03:00 Afrika balladı! 01-01-1970 03:00 Güney Afrika Vicdan Girişimi 01-01-1970 03:00 Cumhuriyetin tercihi tekçi otokratik rejim: 1925 Kürt ayaklanması 01-01-1970 03:00 Postkolonyal dönemde insanın durumu 01-01-1970 03:00 İnsanın medeniyetle tanışması 01-01-1970 03:00 İnsan olmanın anlamı 01-01-1970 03:00 Hafıza aktivizmiyle hakikate ulaşma çabası 01-01-1970 03:00 Bahçeden yeryüzüne bakmak 01-01-1970 03:00 'Demokratik süreç odaklı' bir anayasa inşa edebilecek miyiz? 01-01-1970 03:00 İktidarın amaç ve zihniyetiyle yeni-sivil Anayasa inşa edilebilir mi? 01-01-1970 03:00 Kassandra çağrısı 01-01-1970 03:00 Küresel kozmopolit demokrasi 01-01-1970 03:00 Barbarlığı aşamamak: Savaşmaktan vazgeçmeyen insanlık 01-01-1970 03:00 Cumhuriyet oryantalizmi ve modernleştirmeci milliyetçilik 01-01-1970 03:00 'Eylül'ün içinden geçen şiirler 01-01-1970 03:00 Rumlar üzerinden otoriterleşmeyi meşrulaştırma 01-01-1970 03:00 6-7 Eylül’e giden süreç–2 01-01-1970 03:00 6-7 Eylül'e giden süreç 01-01-1970 03:00 Değişimin önündeki aşılmaz duvar: İdeolojik zihniyetin kemikleşmesi 01-01-1970 03:00 Türkiye değişebilir mi? 01-01-1970 03:00 Zihniyet değişikliğine ülke isimlerinden başlamak! 01-01-1970 03:00 Tekçi-tek kişilik siyasi rejimin kendi hukukunu oluşturması 01-01-1970 03:00 İktidara uzanan yerleşik düşünceden itirazcı-ihlalci göçebe düşünceye 01-01-1970 03:00 ‘Boşluk’tan ‘toz’a, ‘kültür’den ‘uygarlığa’ 01-01-1970 03:00 İnsanın hangi hali – 2 01-01-1970 03:00 İnsanın hangi hali! – 1 01-01-1970 03:00 Yalanların hakikate dönüşmesi 01-01-1970 03:00 Anayasanın temeli ne olmalı? 01-01-1970 03:00 Vicdan, mazlumlardan kelimeleri esirger mi? 01-01-1970 03:00 Yargının yeniden inşası: Adil yargılanma hakkı 01-01-1970 03:00 Yargının yeniden inşası: Hukuksal pozitivizmden doğal hukuka 01-01-1970 03:00 Enkaz altında kalmanın dayattığı zaruret: Adem-i merkeziyet 01-01-1970 03:00 Sorumlular ayağa kalksın! 01-01-1970 03:00 Kürtlerin siyasal temsilde var olma mücadelesi – 2 01-01-1970 03:00 Kürtlerin siyasal temsilde var olma mücadelesi – 1 01-01-1970 03:00 Hrant'ın ideallerini yaşatmak! 01-01-1970 03:00 Tarihsel kronik çizgi: İktidarın merkezde şahsileşmesi 01-01-1970 03:00 Şiddetin vardığı son nokta: Otosansür 01-01-1970 03:00 Rejimin HDP üzerinden yarattığı gerilim 01-01-1970 03:00 Hukukla bağını kesen devlet şiddeti 01-01-1970 03:00 Devlet - Demokrasi - Değişim 01-01-1970 03:00 Türkiye'nin çıkmazı: Korku duvarını aşamamak (3) 01-01-1970 03:00 Türkiye’nin çıkmazı: Merkeziyetçi devletten bölgesel devlete (2) 01-01-1970 03:00 Türkiye'nin çıkmazı: Sömürge tipi idari vesayet rejimi (1) 01-01-1970 03:00 Neden 'Yetmez ama evet' denildi? (3) 01-01-1970 03:00 Neden 'Yetmez ama evet' denildi? (2) 01-01-1970 03:00 Neden ‘Yetmez ama evet’ denildi? (1) 01-01-1970 03:00 Zihniyetin esaretinde yozlaşan dil 01-01-1970 03:00 Zihniyet ikliminde bir çıkmaz: Kısırdöngüde debelenen Türkiye 01-01-1970 03:00 Halife Sultan II. Abdülhamid 01-01-1970 03:00 Adığe (Çerkez) Katliamı 01-01-1970 03:00 Gerçekdışının karşısındaki güç: Sevgi 01-01-1970 03:00 Otokratik rejimin ceza kanunundaki aygıtları 01-01-1970 03:00 Adaletin yitiminde son nokta: Kavala davası 01-01-1970 03:00 Küreselleşmenin bencil aktörleri: Çöküşe giden yol 01-01-1970 03:00 Duvarları yıkabilecek miyiz? 01-01-1970 03:00 Süpürenler ve süpürülenler 01-01-1970 03:00 Dünya: Hassas kalplerin cehennemi 01-01-1970 03:00 Yeni bir dünya inşası-2: Rusya rol alabilir mi? 01-01-1970 03:00 Yeni bir dünya inşası: Madalyonun iki yüzü 01-01-1970 03:00 Birlikte yapabiliriz! 01-01-1970 03:00 Türkiye Mahkemesi nihai mütalaası: 'Yargı bağımsızlığı ve adalete erişim' 01-01-1970 03:00 Kalıcı istisna hali: Hukuksuzluğun normalleşmesi 01-01-1970 03:00 Şiddetin sıradanlaşması 01-01-1970 03:00 İnsanın güçle sınanması 01-01-1970 03:00 Siyaset-bürokrasi-mafya-organize suç örgütü döngüsü 01-01-1970 03:00 Hukukun askıya alınması 01-01-1970 03:00 Yükseltin vicdanınızı! 01-01-1970 03:00 Bırakın adalet yerini bulsun... 01-01-1970 03:00 Düşüncenin erotikleşmesi 01-01-1970 03:00 Akıldışılığın büyüsüne kapılmak 01-01-1970 03:00 Dekadans: Çöküş! 01-01-1970 03:00 Alevilik (8): Başat kimliğin yarattığı çıkmaz 01-01-1970 03:00 Alevilik (7): Ayrı bir inanç sistemi mi? 01-01-1970 03:00 Alevilik (6): Devletin değişmeyen politikası 01-01-1970 03:00 Tekçi Cumhuriyet'ten Çoğulcu Demokrasi'ye 01-01-1970 03:00 Alevilik (5): 18-19. yüzyıl katliamlar zinciri 01-01-1970 03:00 Alevilik (4): Yeniçerilikle ilişkisi bağlamında Bektaşilik 01-01-1970 03:00 Alevilik (3): 15–16. Yüzyıl: 'Kıyım dönemi' 01-01-1970 03:00 Alevilik (2): Babai Ayaklanması 01-01-1970 03:00 'Turkey Tribunal' ('Türkiye Mahkemesi') 01-01-1970 03:00 Alevilik (1): Aleviliğin oluşum süreci 01-01-1970 03:00 "Tekçi-Otokratik" rejimin simgesi: Diyanet İşleri Başkanlığı 01-01-1970 03:00 12 Eylül'ün simgesi: Diyarbakır Cezaevi 01-01-1970 03:00 "Eylül" 01-01-1970 03:00 Kürtler (13): Talepler - Yeni bir inşa için öneriler - 2 01-01-1970 03:00 Kürtler (12): Yeni bir inşa için öneriler 01-01-1970 03:00 Kürtler (10): Devlet iktidarının hedefindeki HDP 01-01-1970 03:00 Kürtler-9: Taleplerin siyasallaşmasını engelleme süreci 01-01-1970 03:00 Kürtler (8): 1980 Askeri Darbesi'ne uzanan süreç 01-01-1970 03:00 Kürtler (7): Dersim'den "Tunç Eli"ne 01-01-1970 03:00 Kürtler (6): Ağrı İsyanı'ndan Zilan katliamına! 01-01-1970 03:00 Kürtler (5): Takrir-i Sükûn rejimine geçiş 01-01-1970 03:00 Kürtler (4): 1922-1924 01-01-1970 03:00 Kürtler (3): 1916-1923 01-01-1970 03:00 Kürtler (2): 19. yüzyıl 01-01-1970 03:00 Kürtler (1): 16-18. yüzyıl 01-01-1970 03:00 Çağdaş tiranlığın terör yönetimi 01-01-1970 03:00 Organize suç örgütlenmesi bağlamında mafya 01-01-1970 03:00 "Bir daha asla!" diyebilmek için - 3 01-01-1970 03:00 "Bir daha asla!" diyebilmek için - 2 01-01-1970 03:00 "Bir daha asla!" diyebilmek için 01-01-1970 03:00 İnsanın hangi hali? 01-01-1970 03:00 Mağdurların empati ittifakı 01-01-1970 03:00 "Dil"den "Gönül"lere akmak! 01-01-1970 03:00 Kanımla düşünüyorum! / Hermann Göring 01-01-1970 03:00 Yeni anayasa inşa sürecinin açmazları 01-01-1970 03:00 Türk anayasaları bağlamında yasama-yürütme dengesi 01-01-1970 03:00 Sıfırdan Anayasa İnşası: Yeni Anayasa Platformu (YAP) örneği 01-01-1970 03:00 "Küresel eril sistem"in mağdurları: Kadınlar 01-01-1970 03:00 Çok dilli - çok bölgeli anayasa: Güney Afrika anayasası 01-01-1970 03:00 Tabula Rasa: Sıfırdan anayasa inşası 01-01-1970 03:00 Kayyım atamaları bağlamında 1921 Anayasası 01-01-1970 03:00 Anayasacılık: Batı-Osmanlı anayasa hareketleri 01-01-1970 03:00 Sistemin saldırısı karşısında direniş odağı: Aşk 01-01-1970 03:00 Empati ihtiyacı 01-01-1970 03:00 'Çok Kalpli Asi' 01-01-1970 03:00 Eylül’le gelen 01-01-1970 03:00 Tercihiniz; otokrasi mi, demokrasi mi? 01-01-1970 03:00 Hukukun işlevi 01-01-1970 03:00 Barbarlığın son noktası: Çocuklarına kavuşamadan ölen anneler! 01-01-1970 03:00 Vandalizmin kurumlaşmış hali: Cezasızlık pratiği 01-01-1970 03:00 Beton avluların çocukları: Anne! Toprak ne demek? 01-01-1970 03:00 Medeniyetsizlik: Boğulan adalet 01-01-1970 03:00 Meşruiyet: Temel mutabakat – Kamusal müzakere 01-01-1970 03:00 Frenlenemeyen iktidar sorunu 01-01-1970 03:00 Bu kaçıncı Cumhuriyet! 01-01-1970 03:00 İslam'ın siyasetle serüveni: Milliyetçiliğe savrulma 01-01-1970 03:00 Devlet: Güç ve çıkar çatışmalarının alanı 01-01-1970 03:00 Sürgünün trajedisi: Toprağın tadını özlemek 01-01-1970 03:00 Devletin emrindeki din: Diyanet İslam'ı 01-01-1970 03:00