Küresel kozmopolit demokrasi

Ümit Kardaş

06-11-2023 00:05

Bir ulus-devletin sınırları içerisinde demokrasinin karşılaşabileceği tehditlerin ne olabileceğini tartışıp düşünceler üretmemize rağmen, ulus-devletin demokratik düşüncenin merkezinde yer alıp alamayacağını henüz tartışmış değiliz.

Devletler ve toplumlar arasındaki karmaşık ilişkilerin küreselleşme ile birlikte büyümesinin ortaya çıkardığı sorunların yanı sıra ulusal ve uluslararası güçlerin karşılaşmaları ve ulus-üstü oluşumların bu sorunlar çerçevesindeki yetersizlikleri de tartışılmayı bekliyor.

Küresel demokrasiye yalnızca yerel demokrasilerin gerçekleşmesinden sonra varılabileceği bir tez olarak öne sürülmüştür. İtalyan hukuk Profesörü Nonberto Bobbio tüm devletlerin demokratikleşmesi durumunda uluslararası rejimin zorunlu olarak demokratik ilkeler üzerine kurulacağını savunmuştur. Bu görüşe göre demokratik rejimler kendi iç politikalarını şekillendiren demokratik ilkeleri aynı zamanda dış politika alanında da uygulama eğiliminde olacaklardır.

Oysa bugün geldiğimiz noktada bunun hiç de böyle olmadığı açık. Aksine demokratik devletler çoğunlukla otokratik, güce dayalı bir uluslararası ortamda işlev görmekteler. Prof. David Held'in deyişiyle, sorulması gereken, "Demokratikleşmemiş bir dünyada bir devlet tamamen demokratik olabilir mi?" sorusudur.

Yapılan araştırmalar, tarihsel olarak demokrasilerin hiçbir zaman otokrasilerden daha barışçı olmadığını göstermekte. Demokrasiler dış politikalarını otokrasilerden daha barışçı yürütmemekteler. Gelişmiş bir demokrasiymiş gibi görülen ABD'nin küresel düzeyde tahakkümcü bir güç olarak, hiçbir demokratik ilkeye ve hukuka uymaması ve imparatorluk hukukunu bir güç olarak kabul ettirmeye çalışması bunu teyit etmekte.

Demokrasinin ve parlamentarizmin beşiği olan İngiltere'nin ABD ile uyum içindeki politikası ve demokratik kriterler oluşturan AB’nin deotokratik uluslararası alandaki yetersizliği ve zaman zaman tahakkümcü güce eklemlenmesi bu görüşü doğrulamakta.

Gerçekten demokratikleşmemiş bir dünyada bir devletin tamamen demokratik olması olanaklı değildir. Bu nedenle küresel düzeyde demokrasiye ulaşılması bir iç politika sorunu olmayıp devletlerarası ilişkiler alanında da ulaşmaya çalışılması gereken bir hedeftir. Dünya düzeni daha demokratik olmazsa, ülkelerdeki demokrasi daima kısıtlı olacaktır.

Ulus-devletlerde hükümetler kararlar alırken sadece kendi yurttaşları için karar almış olmazlar. Bir akarsu üzerine baraj inşa etme kararı komşu ülkenin su sıkıntısı çekmesine neden olabilir. Yağmur ormanlarının tarıma açılmasına ilişkin bir karar çok uzaktaki ülkelerde ekolojik zararlar doğurabilir. Bir ülkede ekonomik dengeler gereği faiz oranlarının yükseltilmesi kararı diğer ülke ekonomilerini etkileyebilir.

Ulus-devletler bu kararları alırken bundan etkilenecek ülkelere danışmazlar. Silahlanma, yatırım, AIDS gibi konularda oluşturulan politikalara ilişkin alınan kararların ulus-devletin meşru yetki alanına girdiği kabul edilir. Oysa küreselleşme, insanları ve toplumları çok yanlı işlem ve koordinasyon sistemleriyle ve modern iletişimin karmaşık yollarıyla birbirlerine bağlamakta, ulusal sınırları yok ederek yeni siyasal belirsizlikler yaratmakta.

Bu durumda ulus-devletlerin aldığı kararlara kimin katılımı veya kimin itirazı meşru kabul edilebilir? Bu kararlarda katılımı veya itirazı sağlayacak en uygun oluşum bölgesel mi, yoksa küresel mi olmalıdır? Karar alıcılar kime karşı meşru olacaklardır?

Tahakkümcü emperyal gelenekten etkilenmiş bulunan modern ulus-devlet, hayal kırıklığı yaratmakta. Ulus-devletin kendi sınırları içinde güvenlik ararken dışarıda çıkar ve siyasi güç peşinde koşması (ABD gibi) yine kendi yurttaşları saydıkları için demokrasiye ve insan haklarını öngörürken, dışarıdan gelen göçmen yurttaşları için tüm bunları inkâr etmesi (Fransa gibi) küresel düzeyde bir demokrasi düşüncesini önemli kılmakta.

Otuz yıl savaşlarından sonra yapılan 1648 tarihli Westphalia Barışı, uluslararası düzene modellik etmiştir. Sorunlarını çözmede ve farklılığını kabul ettirmede çoğunlukla güç kullanan egemen devletlerden oluşan bir dünya topluluğunu öngören bu modelde devletler aralarında diplomatik ilişki kurmalarına rağmen en alt düzeyde işbirliği gösterirler, kendi ulusal çıkarlarını diğerlerinin üzerine çıkarırlar.

Bu modelde dünya, güç kullanarak kendi çıkarlarının peşinde koşan, sonuç olarak zora dayalı örgütlenmelerle desteklenen siyasi güçlerden oluşmakta. BM sistemine kadar devam eden bu sürecin, BM Şartı'ndan sonrasını da etkilemeye devam ettiği, Westphalian mantığının değişmediği görülmekte.

Dünyanın önemli çıkarlar nedeniyle güçlü ulus-devletlere bölünmesi BM Şartı’nı şekillendirmiştir. Soğuk savaş boyunca BM hareketsiz bırakıldı. BM Güvenlik Konseyi’nin 5 daimi üyesine tanınan özel veto yetkisi bunu göstermekte. Sonuç olarak BM, Westphalian anlayışını tamamen değiştirecek, siyasal uzlaşma ve işbirliğini sağlayacak demokratik mekanizmalar yaratamadı.

İtalyan Ulusal Araştırma Kliniği'nde araştırmacı olarak görev yapan Daniel Archibugi, kozmopolit demokrasinin esas amacının dünya toplumunda yurttaşların, kurumsal planda devletlere paralel bir ses çıkarmalarını sağlamak olduğunu söylemekte.

Kozmopolit terimi yurttaşların, nerede yaşarlarsa yaşasınlar hem kendi hükümetleriyle paralel olarak, hem de onlardan bağımsız biçimde seslerini içeren, uluslararası olaylara müdahil oldukları ve siyasal olarak temsil edildikleri bir siyasal örgütlenme modelini işaret etmekte. Bu tanıma göre demokrasi rehber kuralların yanı sıra siyasal süreçlere halk katılımını yaygınlaştırmayı içeren demokratik değerlerin izlenmesidir.

Soğuk savaş döneminde ABD ve SSCB uluslararası olayları belirlerken, çoğu devlet gözlemci durumuna itilmişlerdi. Bu dönem bittikten sonra oluşan yeni durumda ABD tahakkümcü güç olarak BM'yi istediği doğrultuda kullanmış, hatta Irak’ın işgalinde devre dışı bırakmıştır.

Ulusal egemenlikler güçlü olanlarca sınırlanmıştır. Kozmopolit demokraside ise ulusal egemenlik demokratik kamuoyunun doğrudan müdahalesiyle sınırlanacaktır. Princeton Üniversitesi profesörlerinden Richard Falk'ın deyişiyle bu kamuoyu "olgunlaşmakta olan küresel sivil toplum"dur.

Ulusal sivil toplumlarla kamusal bağların gelişmesi hem uluslararası toplumda, hem de ülkelerde demokratik işleyişi güçlendirecektir. Gezegende yaşayanlara, yaşadıkları sınırların ötesinde ve ulusal hükümetlerden bağımsız siyasi temsil hakkı verilmeli ve bunun için de bir dünya yurttaşlık hakları kavramı geliştirilmelidir.

Yurttaş hem tarihsel ve kültürel değerlerini paylaştığı bir devletin, hem de gezegenin tümünde yerleşik olanların haklarının savunulduğu ve bu hakların kullanıldığı bir rejimin yurttaşı olacaktır.

Lübnanlı ozan Halil Cibran'ın dediği gibi dünyada barışı sağlamak ancak insanların adil olmalarıyla mümkündür. Küresel yakıcı sorunların çözümü ve barışın sağlanması insanı ve doğayı temel alan ve gelecekle ilişkili olarak insanlık hukukunu oluşturan küresel kozmopolit bir demokrasi ile mümkün olabilir.

Bunu sağlayabilmek için BM rejiminin küresel kozmopolit demokrasiye yönelik olarak yeniden tasarlanması gerekmekte.

Devam edeceğim...

DİĞER YAZILARI CHP: Altı oku revize edebilecek mi? – 3 01-01-1970 03:00 CHP: Çok partili dönem–2 01-01-1970 03:00 CHP: Tek partili dönem–1 01-01-1970 03:00 Seçim sonrasının düşündürdükleri 01-01-1970 03:00 Hakikat yolunda yürümek 01-01-1970 03:00 1971-1973: Geriye gidişin ara rejimi 01-01-1970 03:00 Hukukla bağını koparan Türkiye 01-01-1970 03:00 Afrika balladı! 01-01-1970 03:00 Güney Afrika Vicdan Girişimi 01-01-1970 03:00 Cumhuriyetin tercihi tekçi otokratik rejim: 1925 Kürt ayaklanması 01-01-1970 03:00 Postkolonyal dönemde insanın durumu 01-01-1970 03:00 İnsanın medeniyetle tanışması 01-01-1970 03:00 İnsan olmanın anlamı 01-01-1970 03:00 Hafıza aktivizmiyle hakikate ulaşma çabası 01-01-1970 03:00 Bahçeden yeryüzüne bakmak 01-01-1970 03:00 'Demokratik süreç odaklı' bir anayasa inşa edebilecek miyiz? 01-01-1970 03:00 İktidarın amaç ve zihniyetiyle yeni-sivil Anayasa inşa edilebilir mi? 01-01-1970 03:00 Kassandra çağrısı 01-01-1970 03:00 Barbarlığı aşamamak: Savaşmaktan vazgeçmeyen insanlık 01-01-1970 03:00 Cumhuriyet oryantalizmi ve modernleştirmeci milliyetçilik 01-01-1970 03:00 'Eylül'ün içinden geçen şiirler 01-01-1970 03:00 Rumlar üzerinden otoriterleşmeyi meşrulaştırma 01-01-1970 03:00 6-7 Eylül’e giden süreç–2 01-01-1970 03:00 6-7 Eylül'e giden süreç 01-01-1970 03:00 Değişimin önündeki aşılmaz duvar: İdeolojik zihniyetin kemikleşmesi 01-01-1970 03:00 Türkiye değişebilir mi? 01-01-1970 03:00 Zihniyet değişikliğine ülke isimlerinden başlamak! 01-01-1970 03:00 Tekçi-tek kişilik siyasi rejimin kendi hukukunu oluşturması 01-01-1970 03:00 İktidara uzanan yerleşik düşünceden itirazcı-ihlalci göçebe düşünceye 01-01-1970 03:00 ‘Boşluk’tan ‘toz’a, ‘kültür’den ‘uygarlığa’ 01-01-1970 03:00 İnsanın hangi hali – 2 01-01-1970 03:00 İnsanın hangi hali! – 1 01-01-1970 03:00 Yalanların hakikate dönüşmesi 01-01-1970 03:00 Anayasanın temeli ne olmalı? 01-01-1970 03:00 Vicdan, mazlumlardan kelimeleri esirger mi? 01-01-1970 03:00 Yargının yeniden inşası: Adil yargılanma hakkı 01-01-1970 03:00 Yargının yeniden inşası: Hukuksal pozitivizmden doğal hukuka 01-01-1970 03:00 Enkaz altında kalmanın dayattığı zaruret: Adem-i merkeziyet 01-01-1970 03:00 Sorumlular ayağa kalksın! 01-01-1970 03:00 Kürtlerin siyasal temsilde var olma mücadelesi – 2 01-01-1970 03:00 Kürtlerin siyasal temsilde var olma mücadelesi – 1 01-01-1970 03:00 Hrant'ın ideallerini yaşatmak! 01-01-1970 03:00 Tarihsel kronik çizgi: İktidarın merkezde şahsileşmesi 01-01-1970 03:00 Şiddetin vardığı son nokta: Otosansür 01-01-1970 03:00 Rejimin HDP üzerinden yarattığı gerilim 01-01-1970 03:00 Hukukla bağını kesen devlet şiddeti 01-01-1970 03:00 Devlet - Demokrasi - Değişim 01-01-1970 03:00 Türkiye'nin çıkmazı: Korku duvarını aşamamak (3) 01-01-1970 03:00 Türkiye’nin çıkmazı: Merkeziyetçi devletten bölgesel devlete (2) 01-01-1970 03:00 Türkiye'nin çıkmazı: Sömürge tipi idari vesayet rejimi (1) 01-01-1970 03:00 Neden 'Yetmez ama evet' denildi? (3) 01-01-1970 03:00 Neden 'Yetmez ama evet' denildi? (2) 01-01-1970 03:00 Neden ‘Yetmez ama evet’ denildi? (1) 01-01-1970 03:00 Zihniyetin esaretinde yozlaşan dil 01-01-1970 03:00 Zihniyet ikliminde bir çıkmaz: Kısırdöngüde debelenen Türkiye 01-01-1970 03:00 Halife Sultan II. Abdülhamid 01-01-1970 03:00 Adığe (Çerkez) Katliamı 01-01-1970 03:00 Gerçekdışının karşısındaki güç: Sevgi 01-01-1970 03:00 Otokratik rejimin ceza kanunundaki aygıtları 01-01-1970 03:00 Adaletin yitiminde son nokta: Kavala davası 01-01-1970 03:00 Küreselleşmenin bencil aktörleri: Çöküşe giden yol 01-01-1970 03:00 Duvarları yıkabilecek miyiz? 01-01-1970 03:00 Süpürenler ve süpürülenler 01-01-1970 03:00 Dünya: Hassas kalplerin cehennemi 01-01-1970 03:00 Yeni bir dünya inşası-2: Rusya rol alabilir mi? 01-01-1970 03:00 Yeni bir dünya inşası: Madalyonun iki yüzü 01-01-1970 03:00 Birlikte yapabiliriz! 01-01-1970 03:00 Türkiye Mahkemesi nihai mütalaası: 'Yargı bağımsızlığı ve adalete erişim' 01-01-1970 03:00 Kalıcı istisna hali: Hukuksuzluğun normalleşmesi 01-01-1970 03:00 Şiddetin sıradanlaşması 01-01-1970 03:00 İnsanın güçle sınanması 01-01-1970 03:00 Siyaset-bürokrasi-mafya-organize suç örgütü döngüsü 01-01-1970 03:00 Hukukun askıya alınması 01-01-1970 03:00 Yükseltin vicdanınızı! 01-01-1970 03:00 Bırakın adalet yerini bulsun... 01-01-1970 03:00 Düşüncenin erotikleşmesi 01-01-1970 03:00 Akıldışılığın büyüsüne kapılmak 01-01-1970 03:00 Dekadans: Çöküş! 01-01-1970 03:00 Alevilik (8): Başat kimliğin yarattığı çıkmaz 01-01-1970 03:00 Alevilik (7): Ayrı bir inanç sistemi mi? 01-01-1970 03:00 Alevilik (6): Devletin değişmeyen politikası 01-01-1970 03:00 Tekçi Cumhuriyet'ten Çoğulcu Demokrasi'ye 01-01-1970 03:00 Alevilik (5): 18-19. yüzyıl katliamlar zinciri 01-01-1970 03:00 Alevilik (4): Yeniçerilikle ilişkisi bağlamında Bektaşilik 01-01-1970 03:00 Alevilik (3): 15–16. Yüzyıl: 'Kıyım dönemi' 01-01-1970 03:00 Alevilik (2): Babai Ayaklanması 01-01-1970 03:00 'Turkey Tribunal' ('Türkiye Mahkemesi') 01-01-1970 03:00 Alevilik (1): Aleviliğin oluşum süreci 01-01-1970 03:00 "Tekçi-Otokratik" rejimin simgesi: Diyanet İşleri Başkanlığı 01-01-1970 03:00 12 Eylül'ün simgesi: Diyarbakır Cezaevi 01-01-1970 03:00 "Eylül" 01-01-1970 03:00 Kürtler (13): Talepler - Yeni bir inşa için öneriler - 2 01-01-1970 03:00 Kürtler (12): Yeni bir inşa için öneriler 01-01-1970 03:00 Kürtler (11): Yüzleşme-Müzakere-Uzlaşma-İşbirliği ihtiyacı 01-01-1970 03:00 Kürtler (10): Devlet iktidarının hedefindeki HDP 01-01-1970 03:00 Kürtler-9: Taleplerin siyasallaşmasını engelleme süreci 01-01-1970 03:00 Kürtler (8): 1980 Askeri Darbesi'ne uzanan süreç 01-01-1970 03:00 Kürtler (7): Dersim'den "Tunç Eli"ne 01-01-1970 03:00 Kürtler (6): Ağrı İsyanı'ndan Zilan katliamına! 01-01-1970 03:00 Kürtler (5): Takrir-i Sükûn rejimine geçiş 01-01-1970 03:00 Kürtler (4): 1922-1924 01-01-1970 03:00 Kürtler (3): 1916-1923 01-01-1970 03:00 Kürtler (2): 19. yüzyıl 01-01-1970 03:00 Kürtler (1): 16-18. yüzyıl 01-01-1970 03:00 Çağdaş tiranlığın terör yönetimi 01-01-1970 03:00 Organize suç örgütlenmesi bağlamında mafya 01-01-1970 03:00 "Bir daha asla!" diyebilmek için - 3 01-01-1970 03:00 "Bir daha asla!" diyebilmek için - 2 01-01-1970 03:00 "Bir daha asla!" diyebilmek için 01-01-1970 03:00 İnsanın hangi hali? 01-01-1970 03:00 Mağdurların empati ittifakı 01-01-1970 03:00 "Dil"den "Gönül"lere akmak! 01-01-1970 03:00 Kanımla düşünüyorum! / Hermann Göring 01-01-1970 03:00 Yeni anayasa inşa sürecinin açmazları 01-01-1970 03:00 Türk anayasaları bağlamında yasama-yürütme dengesi 01-01-1970 03:00 Sıfırdan Anayasa İnşası: Yeni Anayasa Platformu (YAP) örneği 01-01-1970 03:00 "Küresel eril sistem"in mağdurları: Kadınlar 01-01-1970 03:00 Çok dilli - çok bölgeli anayasa: Güney Afrika anayasası 01-01-1970 03:00 Tabula Rasa: Sıfırdan anayasa inşası 01-01-1970 03:00 Kayyım atamaları bağlamında 1921 Anayasası 01-01-1970 03:00 Anayasacılık: Batı-Osmanlı anayasa hareketleri 01-01-1970 03:00 Sistemin saldırısı karşısında direniş odağı: Aşk 01-01-1970 03:00 Empati ihtiyacı 01-01-1970 03:00 'Çok Kalpli Asi' 01-01-1970 03:00 Eylül’le gelen 01-01-1970 03:00 Tercihiniz; otokrasi mi, demokrasi mi? 01-01-1970 03:00 Hukukun işlevi 01-01-1970 03:00 Barbarlığın son noktası: Çocuklarına kavuşamadan ölen anneler! 01-01-1970 03:00 Vandalizmin kurumlaşmış hali: Cezasızlık pratiği 01-01-1970 03:00 Beton avluların çocukları: Anne! Toprak ne demek? 01-01-1970 03:00 Medeniyetsizlik: Boğulan adalet 01-01-1970 03:00 Meşruiyet: Temel mutabakat – Kamusal müzakere 01-01-1970 03:00 Frenlenemeyen iktidar sorunu 01-01-1970 03:00 Bu kaçıncı Cumhuriyet! 01-01-1970 03:00 İslam'ın siyasetle serüveni: Milliyetçiliğe savrulma 01-01-1970 03:00 Devlet: Güç ve çıkar çatışmalarının alanı 01-01-1970 03:00 Sürgünün trajedisi: Toprağın tadını özlemek 01-01-1970 03:00 Devletin emrindeki din: Diyanet İslam'ı 01-01-1970 03:00