Eylül’le gelen

Ümit Kardaş

29-09-2020 02:20

Yaşadığımız ailenin, çevrenin, ülkenin ve dünyanın ağır yükü... Sanki büyük bir kafes bizi çevrelemekte. Kafesin dışına çıkarak bir masal, bir şiir ya da bir resim ülkesine bir süreliğine göç etmek... Ruhunu kirlerinden arındırmaya, deruni yaraları onarmaya çalışmak...

Zaman zaman yorulduğumuzda birlikte gideceğimiz bir şiir ülkesi olmalı. Şairleri ölmeyen bir ülkede demet demet, renk renk şiirler derlemek. Sonra dönüp yaralı ruhlara şifa dağıtmak.

Farsçada hezan... Zamanla hazana dönüşmüş. Yaprakların sararıp yere düşmesi. Sonbahar. Güz. Teselli arayan Mehmet Akif, hazanı baharında ağlatır ve hüzne ulaşır. Yani hüzün hazanın özündedir.

Divan şairlerinden Ahmet Paşa'nın Hazaniye Kasidesi'nde, yanaklara süzülen gözyaşı damlaları hazan yaprağı üstüne düşen yağmur damlalarına benzetilir. Hüzün hazana koşarken, hazan onu özlemle kucaklamaya hazırdır.

Bağdatlı Ruhi, dizelerinde iki gün gibi kısa bir süre gül zevki yaşayan bülbüle hazan rüzgârının ettiklerini anlatır: "Aşiyan suz n'eylesün gülşende/ bülbül Ruhiya-Derd-mendün eylemiş bad-ı hazan evin harap." ("Yuvasız bülbül gül bahçesinde ne yapsın/ dertli bülbülün evini hazan rüzgârı harap etmiş.")

Nabi, hazana bir görmüş geçirmişlikle yaklaşır: "Bağ-ı dehrin hem hazanın hem baharın görmüşüz/ Biz neşatın da gamın da rüzgârın görmüşüz." ("Biz bu dünya bağının hem hazanını hem baharını görmüşüz/ Biz sevincin de kederin de zamanını görmüşüz.")

Yahya Kemal "Hazan Bahçeleri" şiirinde hüznü hazanda bulur: "Kalbim yine üzgün, seni andım da derinden/ Geçtim yine dün eski hazan bahçelerinden/ Yorgun ve kırılmış gibi en ince yerinden/ Geçtim yine dün eski hazan bahçelerinden."

Ahmet Haşim "Bülbül" isimli şiirinde gamlı hazanın seherindedir: "Bir gamlı hazânın seherinde/ Isrâra ne hâcet yine bülbül?/ Bil, kalbimizin bahçelerinde/ Cân verdi senin söylediğin gül."

Ahmet Hamdi Tanpınar da "Sonbahar" isimli şiirinde hazanla kederi buluşturur: "Yan yana sessizce mevsimle keder/ Hicrana aldanmış kalbimde gezin/ Esen rüzgârlara sen kendini ver."

Mevsimlerin en şairanesi hazan. Elimizden kayıp gidene duyulan özlem. Hazanla buluşan hüzün. Hazanın kucağındaki hüzün... Hilmi Yavuz'un şiirinde söylediği gibi: "Hüzün ki en çok yakışandır bize."

Sessiz bir ıslaklıkla gelir Eylül. Yapraklarla yıkanırken tenimiz, hüzün saçlarımızı okşamaya başlar. Kederli bir yalnızlık, yerini yavaş yavaş kederli bir umuda bırakır. Ürkek bakışlarımız tedirgin bir maviliğe sığınır.

Mazi bir yangının içinden çıkıp gelir. Bir başka Eylül'e doğru yol alırken, aklımız zamana takılır. Ahmet Hamdi Tanpınar zamanı değil anı önemsediğini mısralarında anlatır: "Ne içindeyim zamanın/ Ne de büsbütün dışında/ Yekpare geniş bir anın/ Parçalanmaz akışında."

Sarı sisli akşamlarda yollarımızı kaybettiğimiz sonbaharlar, ayazlarda yalınayak seviştiğimiz yıldızlar. Büyürken çocuk kalan duygularımızın sancısı ve bencil hüznümüz. Cemal Süreya, geride kalan bir aşkın Eylül'ünü anlatır mısralarında: "Di'li geçmiş bir zamandı yaşadığımız/ Adımlarımızın kısalığı bundandı/ Bundandı gözlerimin durgunluğu/ Sarı sıcak cümlelerde sözün kadar yalan/ Ellerin kadar ıssız/ Sen kadar zamansız molalar veriyordum/ Ve çocuksu bir bencillikti hüznümüz/ Eylül'dü."

Eylül hem çekici hem kahredici, hem şehvetli hem ürperticidir. Ahmet Altan Eylül'e nasıl aktığını şöyle anlatır: "Ben eylüle akarım. Bir hüzün gibi akarım ben eylüle, kanayan bir aşk gibi, siyah şallara bürünmüş, genç bir ölüm gibi akarım. Sevişerek, ağlayarak ve ölerek akarım ben eylüle."

Ve Altan'a göre Eylül'de her şey zordur, her şey korkutur ve her şey beklenir: "Eylülde aşk, eylülde acı, eylülde yalnızlık zordur, ölüm kıvırcık saçlarını hayatın göğsüne dokundurur. Aşkı ve ölümü ben hep bu ayda beklerim. Nasıl da mahzun ve nasıl da tehditkârdır. Ben eylülde bütün aşklardan ve kadınlardan korkarım."

Hazan ve Eylül sadece hüznün, vedanın ve karamsarlığın zamanı değildir. Aynı zamanda sevgiyi ve mutluluğu yeniden var etmenin umudunu da barındırır. Özdemir Asaf bu umudu taşır: "Öyle bir ilkyaz ol ki korkut yaprakları/ Öyle bir son yaz ol ki tut yaprakları,/ Sararıp dökülürken güz rüzgârlarında/ Ardında savrulsunlar, unut yaprakları./ Sevinçlerinde onlar vardı, hüzünlerinde onlar/ Seninle yeşerdiler, seninle soldular/ Olsunlar senden sonra da umut yaprakları."

Zaman, mutluluğun bedelini istemektedir. Kısa mutlulukların ardından üzüntü gelecektir. Hayatın döngüsü budur. Bu nedenle Tanpınar'ın söylediği gibi an / süre önemlidir ve bu anlar sonsuzluk gibi yaşanmalıdır.

Aşk, sevgi, dostluk. Vuslat, ayrılık, özlem. İnsanı var eden bu duygular bizden ne kadar uzak. İnsan olarak anlamımızı kaybettik. Siyasetçisi, bürokratı, askeri, sivili, kadını, erkeği nasıl savrulduk? İçimiz yaşatmanın coşkusuyla yeşereceğine, öldürmenin vahşetiyle kurudu. Ne gelen baharlar içimizde çiçek açtırıyor, ne gelen Eylüller ile umutlu bir hüznü yaşıyoruz.

Ölümlere, yıkımlara neden olan savaş kararını alanlar, insanı var eden sevgiyi unutmuş, egolarının, hırslarının tuzağında yok oluyorlar. Ama onlar yok olurken bizim bütün mutluluk çabalarımızı, umutlu beklentilerimizi, sevme ve sevilme arzularımızı örseleyip yaralıyorlar. Yaralı yüreklerimizi korkulara tutsak ediyorlar.

"Öldür, konuşturma, sustur, yakala, tutukla" emirlerini verenler içlerine dönüp bakabilme yürekliliğini gösterebilirler mi? Ne kaldı içlerinde? Kimlere ne kadar zarar verdiler ve vermeye devam ediyorlar? İçlerinde sevgiyle öten bir bülbül kaldı mı? Bir gülü sevmenin mutluluğunu, bir gülden ayrılışın acısını duyumsayabilirler mi?

Genç insanların ölümleri, yuvaları yıkılan insanların acıları hangi duyguyla meşrulaştırılabilir? Şiddet, sevgisizlik demek. Medeniyet kaybı demek. Hayatın bir armağan gibi yaşanmasına karşı çıkmak, aşkın ve sevginin mucizesini inkâr etmek demek.

Ruhlarımız körleşerek korku, acı, öfke, hırs ve intikam duygularına teslim oldu. Yalancı baharlarla kandırıldık. Şiddetle, ölümle, tahakkümle, yolsuzlukla kirlendik. Ruhumuzu nasıl arındıracağız? Hangi sağanak, hangi gökkuşağı buna yeter.

Yaşadığımız Eylüller sanki artık diğerlerinden farklı. Daha ağır, daha çökertici. Sevgiliden ayrılmanın umutlu hüznünden farklı.

Eylüllerde artık zulüm, baskı, tutsaklık, adaletsizlik, ölüm ve şiddet var. Ama bir başka Eylül'ün de umudu var.

Yavuz Türk’ten varoluşa dair distopik bir roman: 'Yüce Lider’e Dair' Saynur Altay yazdı: Bir kelebek tedirginliğinde İşte Nâzım'ın ilk kez yayınlanan şiiri: 'İstanbul'da 1 Mayıs' Dilek Kadıoğlu yazdı: Zamanı geriye almak Yalnızlığın ve aşkın şairi Tekin Gönenç vefat etti
DİĞER YAZILARI CHP: Çok partili dönem–2 01-01-1970 03:00 CHP: Tek partili dönem–1 01-01-1970 03:00 Seçim sonrasının düşündürdükleri 01-01-1970 03:00 Hakikat yolunda yürümek 01-01-1970 03:00 1971-1973: Geriye gidişin ara rejimi 01-01-1970 03:00 Hukukla bağını koparan Türkiye 01-01-1970 03:00 Afrika balladı! 01-01-1970 03:00 Güney Afrika Vicdan Girişimi 01-01-1970 03:00 Cumhuriyetin tercihi tekçi otokratik rejim: 1925 Kürt ayaklanması 01-01-1970 03:00 Postkolonyal dönemde insanın durumu 01-01-1970 03:00 İnsanın medeniyetle tanışması 01-01-1970 03:00 İnsan olmanın anlamı 01-01-1970 03:00 Hafıza aktivizmiyle hakikate ulaşma çabası 01-01-1970 03:00 Bahçeden yeryüzüne bakmak 01-01-1970 03:00 'Demokratik süreç odaklı' bir anayasa inşa edebilecek miyiz? 01-01-1970 03:00 İktidarın amaç ve zihniyetiyle yeni-sivil Anayasa inşa edilebilir mi? 01-01-1970 03:00 Kassandra çağrısı 01-01-1970 03:00 Küresel kozmopolit demokrasi 01-01-1970 03:00 Barbarlığı aşamamak: Savaşmaktan vazgeçmeyen insanlık 01-01-1970 03:00 Cumhuriyet oryantalizmi ve modernleştirmeci milliyetçilik 01-01-1970 03:00 'Eylül'ün içinden geçen şiirler 01-01-1970 03:00 Rumlar üzerinden otoriterleşmeyi meşrulaştırma 01-01-1970 03:00 6-7 Eylül’e giden süreç–2 01-01-1970 03:00 6-7 Eylül'e giden süreç 01-01-1970 03:00 Değişimin önündeki aşılmaz duvar: İdeolojik zihniyetin kemikleşmesi 01-01-1970 03:00 Türkiye değişebilir mi? 01-01-1970 03:00 Zihniyet değişikliğine ülke isimlerinden başlamak! 01-01-1970 03:00 Tekçi-tek kişilik siyasi rejimin kendi hukukunu oluşturması 01-01-1970 03:00 İktidara uzanan yerleşik düşünceden itirazcı-ihlalci göçebe düşünceye 01-01-1970 03:00 ‘Boşluk’tan ‘toz’a, ‘kültür’den ‘uygarlığa’ 01-01-1970 03:00 İnsanın hangi hali – 2 01-01-1970 03:00 İnsanın hangi hali! – 1 01-01-1970 03:00 Yalanların hakikate dönüşmesi 01-01-1970 03:00 Anayasanın temeli ne olmalı? 01-01-1970 03:00 Vicdan, mazlumlardan kelimeleri esirger mi? 01-01-1970 03:00 Yargının yeniden inşası: Adil yargılanma hakkı 01-01-1970 03:00 Yargının yeniden inşası: Hukuksal pozitivizmden doğal hukuka 01-01-1970 03:00 Enkaz altında kalmanın dayattığı zaruret: Adem-i merkeziyet 01-01-1970 03:00 Sorumlular ayağa kalksın! 01-01-1970 03:00 Kürtlerin siyasal temsilde var olma mücadelesi – 2 01-01-1970 03:00 Kürtlerin siyasal temsilde var olma mücadelesi – 1 01-01-1970 03:00 Hrant'ın ideallerini yaşatmak! 01-01-1970 03:00 Tarihsel kronik çizgi: İktidarın merkezde şahsileşmesi 01-01-1970 03:00 Şiddetin vardığı son nokta: Otosansür 01-01-1970 03:00 Rejimin HDP üzerinden yarattığı gerilim 01-01-1970 03:00 Hukukla bağını kesen devlet şiddeti 01-01-1970 03:00 Devlet - Demokrasi - Değişim 01-01-1970 03:00 Türkiye'nin çıkmazı: Korku duvarını aşamamak (3) 01-01-1970 03:00 Türkiye’nin çıkmazı: Merkeziyetçi devletten bölgesel devlete (2) 01-01-1970 03:00 Türkiye'nin çıkmazı: Sömürge tipi idari vesayet rejimi (1) 01-01-1970 03:00 Neden 'Yetmez ama evet' denildi? (3) 01-01-1970 03:00 Neden 'Yetmez ama evet' denildi? (2) 01-01-1970 03:00 Neden ‘Yetmez ama evet’ denildi? (1) 01-01-1970 03:00 Zihniyetin esaretinde yozlaşan dil 01-01-1970 03:00 Zihniyet ikliminde bir çıkmaz: Kısırdöngüde debelenen Türkiye 01-01-1970 03:00 Halife Sultan II. Abdülhamid 01-01-1970 03:00 Adığe (Çerkez) Katliamı 01-01-1970 03:00 Gerçekdışının karşısındaki güç: Sevgi 01-01-1970 03:00 Otokratik rejimin ceza kanunundaki aygıtları 01-01-1970 03:00 Adaletin yitiminde son nokta: Kavala davası 01-01-1970 03:00 Küreselleşmenin bencil aktörleri: Çöküşe giden yol 01-01-1970 03:00 Duvarları yıkabilecek miyiz? 01-01-1970 03:00 Süpürenler ve süpürülenler 01-01-1970 03:00 Dünya: Hassas kalplerin cehennemi 01-01-1970 03:00 Yeni bir dünya inşası-2: Rusya rol alabilir mi? 01-01-1970 03:00 Yeni bir dünya inşası: Madalyonun iki yüzü 01-01-1970 03:00 Birlikte yapabiliriz! 01-01-1970 03:00 Türkiye Mahkemesi nihai mütalaası: 'Yargı bağımsızlığı ve adalete erişim' 01-01-1970 03:00 Kalıcı istisna hali: Hukuksuzluğun normalleşmesi 01-01-1970 03:00 Şiddetin sıradanlaşması 01-01-1970 03:00 İnsanın güçle sınanması 01-01-1970 03:00 Siyaset-bürokrasi-mafya-organize suç örgütü döngüsü 01-01-1970 03:00 Hukukun askıya alınması 01-01-1970 03:00 Yükseltin vicdanınızı! 01-01-1970 03:00 Bırakın adalet yerini bulsun... 01-01-1970 03:00 Düşüncenin erotikleşmesi 01-01-1970 03:00 Akıldışılığın büyüsüne kapılmak 01-01-1970 03:00 Dekadans: Çöküş! 01-01-1970 03:00 Alevilik (8): Başat kimliğin yarattığı çıkmaz 01-01-1970 03:00 Alevilik (7): Ayrı bir inanç sistemi mi? 01-01-1970 03:00 Alevilik (6): Devletin değişmeyen politikası 01-01-1970 03:00 Tekçi Cumhuriyet'ten Çoğulcu Demokrasi'ye 01-01-1970 03:00 Alevilik (5): 18-19. yüzyıl katliamlar zinciri 01-01-1970 03:00 Alevilik (4): Yeniçerilikle ilişkisi bağlamında Bektaşilik 01-01-1970 03:00 Alevilik (3): 15–16. Yüzyıl: 'Kıyım dönemi' 01-01-1970 03:00 Alevilik (2): Babai Ayaklanması 01-01-1970 03:00 'Turkey Tribunal' ('Türkiye Mahkemesi') 01-01-1970 03:00 Alevilik (1): Aleviliğin oluşum süreci 01-01-1970 03:00 "Tekçi-Otokratik" rejimin simgesi: Diyanet İşleri Başkanlığı 01-01-1970 03:00 12 Eylül'ün simgesi: Diyarbakır Cezaevi 01-01-1970 03:00 "Eylül" 01-01-1970 03:00 Kürtler (13): Talepler - Yeni bir inşa için öneriler - 2 01-01-1970 03:00 Kürtler (12): Yeni bir inşa için öneriler 01-01-1970 03:00 Kürtler (11): Yüzleşme-Müzakere-Uzlaşma-İşbirliği ihtiyacı 01-01-1970 03:00 Kürtler (10): Devlet iktidarının hedefindeki HDP 01-01-1970 03:00 Kürtler-9: Taleplerin siyasallaşmasını engelleme süreci 01-01-1970 03:00 Kürtler (8): 1980 Askeri Darbesi'ne uzanan süreç 01-01-1970 03:00 Kürtler (7): Dersim'den "Tunç Eli"ne 01-01-1970 03:00 Kürtler (6): Ağrı İsyanı'ndan Zilan katliamına! 01-01-1970 03:00 Kürtler (5): Takrir-i Sükûn rejimine geçiş 01-01-1970 03:00 Kürtler (4): 1922-1924 01-01-1970 03:00 Kürtler (3): 1916-1923 01-01-1970 03:00 Kürtler (2): 19. yüzyıl 01-01-1970 03:00 Kürtler (1): 16-18. yüzyıl 01-01-1970 03:00 Çağdaş tiranlığın terör yönetimi 01-01-1970 03:00 Organize suç örgütlenmesi bağlamında mafya 01-01-1970 03:00 "Bir daha asla!" diyebilmek için - 3 01-01-1970 03:00 "Bir daha asla!" diyebilmek için - 2 01-01-1970 03:00 "Bir daha asla!" diyebilmek için 01-01-1970 03:00 İnsanın hangi hali? 01-01-1970 03:00 Mağdurların empati ittifakı 01-01-1970 03:00 "Dil"den "Gönül"lere akmak! 01-01-1970 03:00 Kanımla düşünüyorum! / Hermann Göring 01-01-1970 03:00 Yeni anayasa inşa sürecinin açmazları 01-01-1970 03:00 Türk anayasaları bağlamında yasama-yürütme dengesi 01-01-1970 03:00 Sıfırdan Anayasa İnşası: Yeni Anayasa Platformu (YAP) örneği 01-01-1970 03:00 "Küresel eril sistem"in mağdurları: Kadınlar 01-01-1970 03:00 Çok dilli - çok bölgeli anayasa: Güney Afrika anayasası 01-01-1970 03:00 Tabula Rasa: Sıfırdan anayasa inşası 01-01-1970 03:00 Kayyım atamaları bağlamında 1921 Anayasası 01-01-1970 03:00 Anayasacılık: Batı-Osmanlı anayasa hareketleri 01-01-1970 03:00 Sistemin saldırısı karşısında direniş odağı: Aşk 01-01-1970 03:00 Empati ihtiyacı 01-01-1970 03:00 'Çok Kalpli Asi' 01-01-1970 03:00 Tercihiniz; otokrasi mi, demokrasi mi? 01-01-1970 03:00 Hukukun işlevi 01-01-1970 03:00 Barbarlığın son noktası: Çocuklarına kavuşamadan ölen anneler! 01-01-1970 03:00 Vandalizmin kurumlaşmış hali: Cezasızlık pratiği 01-01-1970 03:00 Beton avluların çocukları: Anne! Toprak ne demek? 01-01-1970 03:00 Medeniyetsizlik: Boğulan adalet 01-01-1970 03:00 Meşruiyet: Temel mutabakat – Kamusal müzakere 01-01-1970 03:00 Frenlenemeyen iktidar sorunu 01-01-1970 03:00 Bu kaçıncı Cumhuriyet! 01-01-1970 03:00 İslam'ın siyasetle serüveni: Milliyetçiliğe savrulma 01-01-1970 03:00 Devlet: Güç ve çıkar çatışmalarının alanı 01-01-1970 03:00 Sürgünün trajedisi: Toprağın tadını özlemek 01-01-1970 03:00 Devletin emrindeki din: Diyanet İslam'ı 01-01-1970 03:00