Çağdaş tiranlığın terör yönetimi

Ümit Kardaş

04-06-2021 02:12

Antik Çağ filozofları, yönetimdeki gücün tek bir kişi ya da grupta toplanması sonucu yönetenlerin hukukun üstünlüğü yerine kendi çıkarlarını düşünmesi ihtimalinden korkmuşlardı. Platon, demagogların ifade özgürlüğünü istismar yoluyla iktidara gelip tiranlaşacaklarına inanmaktaydı.

Platon, cumhuriyetin yalnızca filozof bir kralla ve çoğunluğun ihtiyaçlarını karşılayacak bilgelikle yönetilebileceğini öne sürerken, devleti yönetenlerin edepli davranmaları sonucu iyiliklerin artacağını, halkın da iyiliklerin kabulünde birleşeceğini belirtir.

Yönetenler edepli olmadıkları takdirde hem kendi yönetimlerini zaafa uğratarak başarısız olacaklar, hem de yönetilenler bundan büyük zararlar görecektir. Bu nedenle Platon, iktidarın güce düşkün olmayan ve iktidardan gelecek yararlara ihtiyacı bulunmayanlara verilmesi gerektiğini öğütler.

Platon şu öngörüde de bulunur: "İnsanoğlu, bilgeliği sevenler siyasi gücü ellerine alana kadar veya siyasi gücü ellerinde tutanlar bilgeliği sevene kadar sorunların bittiğini görmeyecek."

Aristoteles'e göre eşitlik ve adalet bir devlet düzeninde insanların düzene karşı tutumlarını belirler. Bu nedenle eşitsizliği iç savaşın en büyük sebebi olarak görür. Adalet devletten gelmelidir, çünkü hukuk içinde hareket eden devlet barışa dayalı toplumsal düzeni sağlayabilir.

Sözkonusu filozoflar tiranlık tehlikesine karşı hukuka dayalı bir cumhuriyet fikriyle birlikte, iyi çalışan bir kontrol ve denge sistemini öngörmekteydiler. Ancak tiranlık 21. yüzyılda da zorba yönünü göstermeye devam ediyor.

20. yüzyılın başında Avrupa'da ortaya çıkan demokratik modeller yüzyılın ilk çeyreğinde faşizme yenik düştüler. 30 Aralık 1922'de kurulan komünist Sovyetler Birliği de kendi modelini Avrupa'nın bir bölümüne dayattı.

Avrupa'nın 20. yüzyıl tarihi bize toplumların ayrışabileceğini, demokrasilerin zorba yöneticilerce yok edilebileceğini, insaniyetin sükût edebileceğini ve Primo Levi'nin söylemiyle bir anda "ölüm trenleri"nin sıradan insanları bekler durumda olabileceğini göstermiş durumda.

Bugün de demokrasilerin kırılgan olduğunu, kötü niyetli yöneticiler tarafından istismar edilebileceğini görmekteyiz.

Timothy Snyder, "peşinen itaat etmeyin" derken, geleceğe yönelik beklentilere dayalı bir itaatin siyasi bir trajedi olduğunu belirtmekte. Otoriterliğin sahip olduğu gücün büyük kısmı özgür bir iradeyle verilirken, bireyler baskıcı bir iktidarın kendilerinden daha talep edilmeden istediklerini yerine getirirler. Buna uyum sağlayan yurttaş, iktidara neler yapılabileceğinin yolunu da göstermiş olur. (Tiranlık Üzerine - Yirminci Yüzyıldan Yirmi Ders)

1938 başlarında Avusturya hükümetinin Adolf Hitler'e teslim olmasından sonra Avusturya'nın yerli Nazileri, Yahudilere caddeleri yıkatıp, bağımsız Avusturya sembollerini temizlettiler, Yahudilerin ellerindeki malları yağmaladılar. Bu eylemlere Nazi olmayanlar da karıştı.

İnsanlar faşist rejime neler yapılabileceğini öğretmişti. Avusturya örneğinin ardından, Kasım 1938'de Alman Nazileri Kristallnacht diye bilinen (Almanya'da Yahudilere ait evlere, işyerlerine ve sinagoglara gece yapılan toplu saldırı) soykırımı gerçekleştirdiler.

1941'de Almanlar Sovyetler Birliği'ni işgal ettiklerinde, SS'ler herhangi bir emir almaksızın Hitler'in düşündüklerinden bile daha ötesinde kitlesel katliamlar yaptılar.

Snyder, "dünyaya karşı sorumluluklarınızı üstlenin", "bugünün sembolleri yarının gerçeklerini mümkün kılar" derken bizi uyarıyor: "Gamalı haçların ve diğer nefret işaretlerinin farkında olun. Bunları görmezlikten gelmeyin ve hiçbirine alışmayın. Bunları bizzat siz söküp atın ve diğer insanlar için bir örnek teşkil etmiş olsun."

Yahudilerin evlerini ve dükkânlarını işaretleyen Almanlar daha sonra bu mekânlara yapılan saldırılara katkı sunmuşlardı ama işaretleri görüp geçenler de katliamlara iştirak etmiş oldular.

Josef Stalin idaresindeki Sovyetler Birliği'nde katliam mesajları varlıklı çiftçileri domuz şeklinde gösterilerek verilmişti. Domuz olarak gösterilen çiftçilerin ellerinden malları alındıktan sonra devlet ortak çiftlikler kurmak amacıyla herkesin arazisini elinden aldı. 1930-1933 yılları arasında milyonlarca insan korkunç bir biçimde ölüme terk edildi.

Snyder, siyasi liderler olumsuz bir örnek oluşturduklarında meslek sahiplerinin mesleki ahlak değerlerinden sapmamaları gerektiğine işaret ederken de şu tespiti yapıyor: "Hukukçular olmadan bir hukuk devletini altüst etmek ya da hakimler olmadan göstermelik bir davayı yürütmek hiç de kolay değildir. Otoriterler, itaatkâr memurlara ihtiyaç duyar." (a.g.e.)

Hukukun ırklara hizmet için var olduğu fikrine sahip Hitler'in avukatı Hans Frank, Polonya'nın işgalinden sonra genel valiliğe getirildi. Milyonlarca Yahudi ve pek çok Polonyalının idam edilmelerinde rol oynadı.

Yahudilerin, Çingenelerin, komünistlerin, engellilerin hedef alındığı toplu katliamların gerçekleştirilmesinden sorumlu Einsatzgruppen (açılma-yayılma grubu) örgütlenmesindeki hukukçulara aşırı ölçüde yetkiler verilmişti.

Alman doktorlar toplama kamplarında korkunç deneyler gerçekleştirdiler. Prag yakınlarındaki Terezin toplama kampının krematoryumlarında doktorların deney yaptıkları odaları, kullandıkları aletleri gördüğümde, insanın ötekileştirdiği insanlara karşı sergilediği acımasızlık karşısında irkildim.

Doktorlar kendi yeminlerine sadık kalabilseydi, hukukçular insanlık suçlarına karşı çıkabilseydi, işadamları gettolarda sıkıştırılan insanları istismar etmeseydi Nazi rejimi kötülüğün sınırlarını bu kadar genişletebilir miydi?

Snyder, gerçeklerden şaşmamamız gerektiğini belirtirken de şunları söylüyor: "Görmek ya da duymak istediğinle, gerçekte olan arasındaki farktan vazgeçtiğinde, tiranlığa teslim olmuşsun demektir... Gerçekleri terk etmek, özgürlüğü terk etmek demektir."

Faşist rejimde doğrulanabilir gerçeğe karşı düşmanlık sergilenirken kurgusal bir dünya oluşturulur, yalanlar gerçekmiş gibi sunulur. Bu yalanlar sonsuz bir tekrara dayanırken, birbiriyle çelişen büyülü vaatlerde bulunulur. Artık otoriterliği temsil eden kişiyi anlamanız gerekmemektedir. Ona iman derecesinde inanma aşamasına geçilir.

Gergedanlar isimli absürt oyunun Rumen yazarı Eugene Ionesco eserinde propagandaların tuzağına düşen insanların boynuzlu bir canavara dönüşmelerini anlatırken kişisel deneyimini şöyle anlatıyordu: "Üniversite profesörleri, öğrenciler, aydınlar birbiri ardına birer Nazi'ye dönüşüyor ve birer demir muhafız haline geliyorlardı."

Snyder, çağdaş tiranlığı terör yönetimi olarak tanımlarken, herhangi bir terör saldırısı olduğunda, otoriter yönetimlerin güçlerini kanıtlayabilmek için bunu kendi çıkarlarına kullanacaklarını aklımızdan çıkarmamız gerektiğini belirtiyor.

Tiranlığın en kadim geleneği; yaratılan felaketleri kuvvetler ayrılığını sona erdirmek, ifade özgürlüğünü askıya almak, adil yargılanma hakkını ortadan kaldırmak için bahane olarak kullanmasıdır.

27 Şubat 1933 günü gecesi Alman parlamento binası Reichstag yanıyordu. Yangını kimin çıkarttığından daha önemlisi sözkonusu olağanüstü terör eyleminin olağanüstü hal uygulamalarını başlatmış olmasıydı. Yangını bir lütuf gibi karşılayan Hitler şunları söyledi: "Bu yangın sadece bir başlangıç. Artık kimseye merhamet etmek yok. Yolumuza kim çıkarsa ezip geçeceğiz."

Çıkarılan bir kararnameyle Almanların bütün temel hakları askıya alındı, 5 Mart'taki seçimleri Hitler kazandı, muhalifler paramiliterle işbirliği yapan polislerce toplama kamplarına konuldu, parlamento Hitler'e kararname çıkartma yetkisi verdi ve Almanya 12 yıl boyunca olağanüstü hal rejimiyle yönetildi.

Snyder, günümüz otoriterlerini de bir terör yöneticisi olarak görürken Vladimir Putin örneğini vermekte. Putin başbakan olduktan sonra Rus gizli polis teşkilatı şehirlerdeki binaları bombalamaya başladı. Çeçenistan bölgesindeki Müslüman halktan intikam almak için savaş ilan etti.

Bu gelişmelerden sonra başkanlık seçimini kazanan Putin, iyi bir terör yönetimi sayesinde (gerçek, sahte, şüpheli) özel televizyonların denetimini ele geçirirken bölge valilerini ortadan kaldırdı.

2012'de terör yönetimini dış politikasına yansıttı. 2014'te Ukrayna'yı işgal ederken askerlerin yaşattıkları korkunç acıların sorumluluğunu üzerlerinden almak için üniformalarından rütbelerini sökerek ordu birliklerini âdeta bir terör örgütüne çevirdi.

15 Temmuz darbe teşebbüsü de bizi OHAL rejimine götürdü. Hukukun ve ifade özgürlüğünün askıya alındığı, adil yargılanma hakkının yok edildiği, kanunlara dahi uyulmayan bir keyfilik dönemi başladı. Partili cumhurbaşkanlığı sistemiyle istisna rejimi kalıcı hale getirildi. Dış politikada çıkmaz sokaklara sapıldı.

Snyder bizi uyarıyor: "Tiranların Reichstag yangınından çıkardıkları ders, bir anlık şokun ebedi bir teslimiyet sağladığıdır. Bizim bundan çıkaracağımız ders ise kendi korkularımız ya da kayıplarımız yüzünden kurumlarımızı heba etmememiz gerektiğidir. Cesaret, terör yönetimini bilip, saldırı anından itibaren buna direnebilmektir."

DİĞER YAZILARI CHP: Tek partili dönem–1 01-01-1970 03:00 Seçim sonrasının düşündürdükleri 01-01-1970 03:00 Hakikat yolunda yürümek 01-01-1970 03:00 1971-1973: Geriye gidişin ara rejimi 01-01-1970 03:00 Hukukla bağını koparan Türkiye 01-01-1970 03:00 Afrika balladı! 01-01-1970 03:00 Güney Afrika Vicdan Girişimi 01-01-1970 03:00 Cumhuriyetin tercihi tekçi otokratik rejim: 1925 Kürt ayaklanması 01-01-1970 03:00 Postkolonyal dönemde insanın durumu 01-01-1970 03:00 İnsanın medeniyetle tanışması 01-01-1970 03:00 İnsan olmanın anlamı 01-01-1970 03:00 Hafıza aktivizmiyle hakikate ulaşma çabası 01-01-1970 03:00 Bahçeden yeryüzüne bakmak 01-01-1970 03:00 'Demokratik süreç odaklı' bir anayasa inşa edebilecek miyiz? 01-01-1970 03:00 İktidarın amaç ve zihniyetiyle yeni-sivil Anayasa inşa edilebilir mi? 01-01-1970 03:00 Kassandra çağrısı 01-01-1970 03:00 Küresel kozmopolit demokrasi 01-01-1970 03:00 Barbarlığı aşamamak: Savaşmaktan vazgeçmeyen insanlık 01-01-1970 03:00 Cumhuriyet oryantalizmi ve modernleştirmeci milliyetçilik 01-01-1970 03:00 'Eylül'ün içinden geçen şiirler 01-01-1970 03:00 Rumlar üzerinden otoriterleşmeyi meşrulaştırma 01-01-1970 03:00 6-7 Eylül’e giden süreç–2 01-01-1970 03:00 6-7 Eylül'e giden süreç 01-01-1970 03:00 Değişimin önündeki aşılmaz duvar: İdeolojik zihniyetin kemikleşmesi 01-01-1970 03:00 Türkiye değişebilir mi? 01-01-1970 03:00 Zihniyet değişikliğine ülke isimlerinden başlamak! 01-01-1970 03:00 Tekçi-tek kişilik siyasi rejimin kendi hukukunu oluşturması 01-01-1970 03:00 İktidara uzanan yerleşik düşünceden itirazcı-ihlalci göçebe düşünceye 01-01-1970 03:00 ‘Boşluk’tan ‘toz’a, ‘kültür’den ‘uygarlığa’ 01-01-1970 03:00 İnsanın hangi hali – 2 01-01-1970 03:00 İnsanın hangi hali! – 1 01-01-1970 03:00 Yalanların hakikate dönüşmesi 01-01-1970 03:00 Anayasanın temeli ne olmalı? 01-01-1970 03:00 Vicdan, mazlumlardan kelimeleri esirger mi? 01-01-1970 03:00 Yargının yeniden inşası: Adil yargılanma hakkı 01-01-1970 03:00 Yargının yeniden inşası: Hukuksal pozitivizmden doğal hukuka 01-01-1970 03:00 Enkaz altında kalmanın dayattığı zaruret: Adem-i merkeziyet 01-01-1970 03:00 Sorumlular ayağa kalksın! 01-01-1970 03:00 Kürtlerin siyasal temsilde var olma mücadelesi – 2 01-01-1970 03:00 Kürtlerin siyasal temsilde var olma mücadelesi – 1 01-01-1970 03:00 Hrant'ın ideallerini yaşatmak! 01-01-1970 03:00 Tarihsel kronik çizgi: İktidarın merkezde şahsileşmesi 01-01-1970 03:00 Şiddetin vardığı son nokta: Otosansür 01-01-1970 03:00 Rejimin HDP üzerinden yarattığı gerilim 01-01-1970 03:00 Hukukla bağını kesen devlet şiddeti 01-01-1970 03:00 Devlet - Demokrasi - Değişim 01-01-1970 03:00 Türkiye'nin çıkmazı: Korku duvarını aşamamak (3) 01-01-1970 03:00 Türkiye’nin çıkmazı: Merkeziyetçi devletten bölgesel devlete (2) 01-01-1970 03:00 Türkiye'nin çıkmazı: Sömürge tipi idari vesayet rejimi (1) 01-01-1970 03:00 Neden 'Yetmez ama evet' denildi? (3) 01-01-1970 03:00 Neden 'Yetmez ama evet' denildi? (2) 01-01-1970 03:00 Neden ‘Yetmez ama evet’ denildi? (1) 01-01-1970 03:00 Zihniyetin esaretinde yozlaşan dil 01-01-1970 03:00 Zihniyet ikliminde bir çıkmaz: Kısırdöngüde debelenen Türkiye 01-01-1970 03:00 Halife Sultan II. Abdülhamid 01-01-1970 03:00 Adığe (Çerkez) Katliamı 01-01-1970 03:00 Gerçekdışının karşısındaki güç: Sevgi 01-01-1970 03:00 Otokratik rejimin ceza kanunundaki aygıtları 01-01-1970 03:00 Adaletin yitiminde son nokta: Kavala davası 01-01-1970 03:00 Küreselleşmenin bencil aktörleri: Çöküşe giden yol 01-01-1970 03:00 Duvarları yıkabilecek miyiz? 01-01-1970 03:00 Süpürenler ve süpürülenler 01-01-1970 03:00 Dünya: Hassas kalplerin cehennemi 01-01-1970 03:00 Yeni bir dünya inşası-2: Rusya rol alabilir mi? 01-01-1970 03:00 Yeni bir dünya inşası: Madalyonun iki yüzü 01-01-1970 03:00 Birlikte yapabiliriz! 01-01-1970 03:00 Türkiye Mahkemesi nihai mütalaası: 'Yargı bağımsızlığı ve adalete erişim' 01-01-1970 03:00 Kalıcı istisna hali: Hukuksuzluğun normalleşmesi 01-01-1970 03:00 Şiddetin sıradanlaşması 01-01-1970 03:00 İnsanın güçle sınanması 01-01-1970 03:00 Siyaset-bürokrasi-mafya-organize suç örgütü döngüsü 01-01-1970 03:00 Hukukun askıya alınması 01-01-1970 03:00 Yükseltin vicdanınızı! 01-01-1970 03:00 Bırakın adalet yerini bulsun... 01-01-1970 03:00 Düşüncenin erotikleşmesi 01-01-1970 03:00 Akıldışılığın büyüsüne kapılmak 01-01-1970 03:00 Dekadans: Çöküş! 01-01-1970 03:00 Alevilik (8): Başat kimliğin yarattığı çıkmaz 01-01-1970 03:00 Alevilik (7): Ayrı bir inanç sistemi mi? 01-01-1970 03:00 Alevilik (6): Devletin değişmeyen politikası 01-01-1970 03:00 Tekçi Cumhuriyet'ten Çoğulcu Demokrasi'ye 01-01-1970 03:00 Alevilik (5): 18-19. yüzyıl katliamlar zinciri 01-01-1970 03:00 Alevilik (4): Yeniçerilikle ilişkisi bağlamında Bektaşilik 01-01-1970 03:00 Alevilik (3): 15–16. Yüzyıl: 'Kıyım dönemi' 01-01-1970 03:00 Alevilik (2): Babai Ayaklanması 01-01-1970 03:00 'Turkey Tribunal' ('Türkiye Mahkemesi') 01-01-1970 03:00 Alevilik (1): Aleviliğin oluşum süreci 01-01-1970 03:00 "Tekçi-Otokratik" rejimin simgesi: Diyanet İşleri Başkanlığı 01-01-1970 03:00 12 Eylül'ün simgesi: Diyarbakır Cezaevi 01-01-1970 03:00 "Eylül" 01-01-1970 03:00 Kürtler (13): Talepler - Yeni bir inşa için öneriler - 2 01-01-1970 03:00 Kürtler (12): Yeni bir inşa için öneriler 01-01-1970 03:00 Kürtler (11): Yüzleşme-Müzakere-Uzlaşma-İşbirliği ihtiyacı 01-01-1970 03:00 Kürtler (10): Devlet iktidarının hedefindeki HDP 01-01-1970 03:00 Kürtler-9: Taleplerin siyasallaşmasını engelleme süreci 01-01-1970 03:00 Kürtler (8): 1980 Askeri Darbesi'ne uzanan süreç 01-01-1970 03:00 Kürtler (7): Dersim'den "Tunç Eli"ne 01-01-1970 03:00 Kürtler (6): Ağrı İsyanı'ndan Zilan katliamına! 01-01-1970 03:00 Kürtler (5): Takrir-i Sükûn rejimine geçiş 01-01-1970 03:00 Kürtler (4): 1922-1924 01-01-1970 03:00 Kürtler (3): 1916-1923 01-01-1970 03:00 Kürtler (2): 19. yüzyıl 01-01-1970 03:00 Kürtler (1): 16-18. yüzyıl 01-01-1970 03:00 Organize suç örgütlenmesi bağlamında mafya 01-01-1970 03:00 "Bir daha asla!" diyebilmek için - 3 01-01-1970 03:00 "Bir daha asla!" diyebilmek için - 2 01-01-1970 03:00 "Bir daha asla!" diyebilmek için 01-01-1970 03:00 İnsanın hangi hali? 01-01-1970 03:00 Mağdurların empati ittifakı 01-01-1970 03:00 "Dil"den "Gönül"lere akmak! 01-01-1970 03:00 Kanımla düşünüyorum! / Hermann Göring 01-01-1970 03:00 Yeni anayasa inşa sürecinin açmazları 01-01-1970 03:00 Türk anayasaları bağlamında yasama-yürütme dengesi 01-01-1970 03:00 Sıfırdan Anayasa İnşası: Yeni Anayasa Platformu (YAP) örneği 01-01-1970 03:00 "Küresel eril sistem"in mağdurları: Kadınlar 01-01-1970 03:00 Çok dilli - çok bölgeli anayasa: Güney Afrika anayasası 01-01-1970 03:00 Tabula Rasa: Sıfırdan anayasa inşası 01-01-1970 03:00 Kayyım atamaları bağlamında 1921 Anayasası 01-01-1970 03:00 Anayasacılık: Batı-Osmanlı anayasa hareketleri 01-01-1970 03:00 Sistemin saldırısı karşısında direniş odağı: Aşk 01-01-1970 03:00 Empati ihtiyacı 01-01-1970 03:00 'Çok Kalpli Asi' 01-01-1970 03:00 Eylül’le gelen 01-01-1970 03:00 Tercihiniz; otokrasi mi, demokrasi mi? 01-01-1970 03:00 Hukukun işlevi 01-01-1970 03:00 Barbarlığın son noktası: Çocuklarına kavuşamadan ölen anneler! 01-01-1970 03:00 Vandalizmin kurumlaşmış hali: Cezasızlık pratiği 01-01-1970 03:00 Beton avluların çocukları: Anne! Toprak ne demek? 01-01-1970 03:00 Medeniyetsizlik: Boğulan adalet 01-01-1970 03:00 Meşruiyet: Temel mutabakat – Kamusal müzakere 01-01-1970 03:00 Frenlenemeyen iktidar sorunu 01-01-1970 03:00 Bu kaçıncı Cumhuriyet! 01-01-1970 03:00 İslam'ın siyasetle serüveni: Milliyetçiliğe savrulma 01-01-1970 03:00 Devlet: Güç ve çıkar çatışmalarının alanı 01-01-1970 03:00 Sürgünün trajedisi: Toprağın tadını özlemek 01-01-1970 03:00 Devletin emrindeki din: Diyanet İslam'ı 01-01-1970 03:00