Akıldışılığın büyüsüne kapılmak

Ümit Kardaş

27-11-2021 03:23

Tarih içinde demokrasilerin, kült haline getirilen bir lider ve onun mülkiyetindeki bir parti örgütlenmesiyle nasıl istismar edildiğini biliyoruz. Demokrasinin seçim sandığından ibaret bir "milli irade fetişizmi"ne dönüştürülmesi ve ele geçirilen iktidarın ne olursa olsun bırakılmaması amacına yönelik paramiliter örgütlenmeler örnekleriyle yaşandı.

Yirminci yüzyılda Avrupa demokrasileri faşizme, Nazizm'e ve komünizme birer birer yenildiler. Avrupa'da yaşanan bu tarihsel süreç, bize demokrasilerin kırılgan olduklarını göstermiş durumda.

Toplumun kutuplaştırılıp parçalanması, etik değerlerin yitirilmesi, demokrasinin çöküşe uğraması, hukukun adalet işlevini yerine getirememesi, insanları hiç ummadıkları koşullarda yaşamaya mecbur edebilir.

Yirminci yüzyılın başında küresel ticaret yaygınlaşırken küreselleşmenin getirdiği eşitsizliği gidermede demokrasinin çözüm bulmaktaki yetersizliği faşist rejimlerin önünü açmıştı. Ortaya çıkan faşist liderler bu ortamda halkın sesi oldukları iddiasıyla etkileyici propaganda yöntemleri kullanarak kitleleri peşlerinden sürüklediler. Artık kitleler en objektif hakikatleri dahi inkâr ederek kendi iradelerini lidere teslim etme noktasına gelmişlerdi.

Avrupalılar yirminci yüzyılda demokrasilerin nasıl faşizme, Nazizm'e ya da komünizme dönüşebileceğini gördüler. Bizim avantajımız, yaşanan süreçten ders çıkarabilecek durumda olmamız.

Çıkarılması gereken derslerden biri, gerçekle olan bağımızı kesmememiz olmalı. Dilbilimci yazar Victor Klemperer totaliter sistemleri incelerken, gerçekle bağın dört aşamada kesildiğini belirtmekte.

İlk aşamada, doğrulanabilir gerçeğe karşı sergilenen açık düşmanlık sonucu uydurulan yalanlar gerçekmiş gibi sunularak kitlelere benimsetilir. Kurgusal bir dünya oluşturulmaya başlandıkça gerçek dünya aşağılanır.

Amerikalı tarihçi, yazar Timothy D. Snyder'e göre ikinci aşama, Şaman büyüsü gibidir. Klemperer'in dediği gibi, faşist stil "sonsuz tekrara" dayanır ve yinelemeler kurgusallığı makul ve arzulanır hale getirmek için tasarlanmıştır.

Alman filolojisi doktoru ve Hitler'in Halkı Aydınlatma ve Propaganda Bakanı Paul Joseph Goebbels, yıllar boyunca mümkün olabilecek her türlü büyük yalanı söylerken yalanı yinelemenin sonucunu şöyle açıklıyor: "Bir yalanı ne kadar çok tekrar ederseniz, insanlar ona o kadar çok inanırlar."

Goebbels'in maharetle uyguladığı kara propagandanın hedefi, karşıt görüşü ya da inancı benimseyenlerin düşüncelerini yerle bir ederek değersizleştirmektir. Bunun için yaşanmamış olaylar âdeta tanık olunmuşçasına anlatılır.

İktidarın eleştirilmesi vatana ihanet olarak nitelendirilir. Amaç, kutuplaştırmayı artırmak, insanların birbirlerine karşı kin ve nefret duymalarını sağlamaktır. Bunun için kötülüğün üretebileceği her türlü oyun kurgulanır.

Üçüncü aşama, büyülü düşüncenin ya da tutarsızlığın kitlelerce açıkça kucaklanması ve kabulüdür. Seçim kampanyalarında yapılan vaatler birbiriyle çelişir ve yerine getirilmez. Snyder, bu çelişkiyi şu örnekle açıklıyor: "Bu, tıpkı bir çiftçinin kümesinden aldığı bir yumurtayı pişirip karısına yedirdikten sonra yeniden haşlayarak çocuklarına ikram etmesinin ardından, aynı yumurtayı sapasağlam bir şekilde kümese geri götürüp içinden civciv çıkmasını beklemesine benzemektedir."

Bu örneği doğru kabul etmek mantıktan uzaklaşmak ve bir büyüye kapılmak demek. Nitekim Klemperer, bu büyülenmeye bizzat tanık olur. Eski öğrencilerinden biri ona yalvararak şunu söyler: "Kendinizi hislerinize bırakın, böylece şu anda sizi rahatsız eden şeyleri düşünmeyi bir kenara bırakıp sürekli olarak Führer'in büyüklüğüne odaklanırsınız."

Almanya'nın savaşı kaybetmesinden on iki yıl sonra bile, bacaklarını kaybeden bir asker, Hitler'in hiç yalan söylemediğini ve hâlâ ona inandığını söyleyebilmişti.

Son aşama ise, inancın gökten yere indirilip yöneten tek kişiye yönlendirilmesiydi. "Ben her şeyi bilirim ve meseleleri tek başıma çözerim" ifadesi bunu tanımlamakta.

Snyder'in tespitiyle inanç, bu şekilde gökten yere inince, kişisel izlenimlerimizin ve tecrübelerimizin o küçücük gerçeklerine en ufak bir yer bile bırakmaz.

Gerçek, olgusal olmaktan çıkıp inanç alanından anlatılıyorsa, o zaman gerçek muğlak bir hale gelmiş, bunun sonucu kanıtın da gerçekle bir ilgisi kalmamış demektir. Savaşın sonunda işçilerden biri Klemperer'e, "Anlamanıza gerek yok, ama inanmalısınız. Ben Führer'e inanıyorum" der.

Rumen oyun yazarı Eugene Ionescu, Gergedanlar isimli absürt oyununda, propagandaların tuzağına düşen insanların boynuzlu dev bir canavara dönüşmelerini anlatıyordu. Oyun gergedanlar vasıtasıyla insanları şaşırtarak, çevrelerinde olup bitenlere karşı daha duyarlı olmalarını sağlamaya çalışıyordu.

Snyder, gerçeklerden şaşmamamızı öğütlerken şunları söylüyor: "Gerçekleri terk etmek özgürlüğü terk etmek demektir. Eğer gerçek diye bir şey yoksa, o zaman hiç kimse hükümeti eleştiremez; çünkü bunu yapmak için temeli olamaz. Eğer hiçbir şey gerçek değilse her şey bir oyundur. En göz alıcı gösteriyi, cüzdanı kabarık olanlar izler."

Gerçekleri terk etmek, birey olmaktan vazgeçip tiranlığa teslim olmak anlamına gelmekte. İnsanlar yöneten tek kişinin ve onun çevresinin propagandalarını olgulara dayanan gerçeği göz ardı ederek inanç gibi kabul etmeye başladıklarında siyasi ve toplumsal çöküş başlamış demektir.

Bugünün otokrat liderlerinin uyguladıkları rejimler post-faşizm kavramıyla tanımlanmakta. Soğuk Savaş'ın bitiminden sonra yeni sağ, muhafazakar, otoriter ve popülist bir rejime evrilebilen ve faşizme dönüşme potansiyeli taşıyan bir süreç içinde.

Partili cumhurbaşkanlığı sisteminin uygulanmasıyla birlikte, AKP iktidarı da hızlı bir şekilde gerçeklerle bağını koparmaya, âdeta kurgusal bir dünyada yaşamaya başladı. İnsanların acı, yoksulluk, çaresizlik ve umutsuzluk hallerine yabancılaşmış, aklın yolundan vazgeçmiş durumda. Oysa aklın uykuya girdiği yerde ortamın canavarlara kalacağını bilmeliyiz.

DİĞER YAZILARI CHP: Tek partili dönem–1 01-01-1970 03:00 Seçim sonrasının düşündürdükleri 01-01-1970 03:00 Hakikat yolunda yürümek 01-01-1970 03:00 1971-1973: Geriye gidişin ara rejimi 01-01-1970 03:00 Hukukla bağını koparan Türkiye 01-01-1970 03:00 Afrika balladı! 01-01-1970 03:00 Güney Afrika Vicdan Girişimi 01-01-1970 03:00 Cumhuriyetin tercihi tekçi otokratik rejim: 1925 Kürt ayaklanması 01-01-1970 03:00 Postkolonyal dönemde insanın durumu 01-01-1970 03:00 İnsanın medeniyetle tanışması 01-01-1970 03:00 İnsan olmanın anlamı 01-01-1970 03:00 Hafıza aktivizmiyle hakikate ulaşma çabası 01-01-1970 03:00 Bahçeden yeryüzüne bakmak 01-01-1970 03:00 'Demokratik süreç odaklı' bir anayasa inşa edebilecek miyiz? 01-01-1970 03:00 İktidarın amaç ve zihniyetiyle yeni-sivil Anayasa inşa edilebilir mi? 01-01-1970 03:00 Kassandra çağrısı 01-01-1970 03:00 Küresel kozmopolit demokrasi 01-01-1970 03:00 Barbarlığı aşamamak: Savaşmaktan vazgeçmeyen insanlık 01-01-1970 03:00 Cumhuriyet oryantalizmi ve modernleştirmeci milliyetçilik 01-01-1970 03:00 'Eylül'ün içinden geçen şiirler 01-01-1970 03:00 Rumlar üzerinden otoriterleşmeyi meşrulaştırma 01-01-1970 03:00 6-7 Eylül’e giden süreç–2 01-01-1970 03:00 6-7 Eylül'e giden süreç 01-01-1970 03:00 Değişimin önündeki aşılmaz duvar: İdeolojik zihniyetin kemikleşmesi 01-01-1970 03:00 Türkiye değişebilir mi? 01-01-1970 03:00 Zihniyet değişikliğine ülke isimlerinden başlamak! 01-01-1970 03:00 Tekçi-tek kişilik siyasi rejimin kendi hukukunu oluşturması 01-01-1970 03:00 İktidara uzanan yerleşik düşünceden itirazcı-ihlalci göçebe düşünceye 01-01-1970 03:00 ‘Boşluk’tan ‘toz’a, ‘kültür’den ‘uygarlığa’ 01-01-1970 03:00 İnsanın hangi hali – 2 01-01-1970 03:00 İnsanın hangi hali! – 1 01-01-1970 03:00 Yalanların hakikate dönüşmesi 01-01-1970 03:00 Anayasanın temeli ne olmalı? 01-01-1970 03:00 Vicdan, mazlumlardan kelimeleri esirger mi? 01-01-1970 03:00 Yargının yeniden inşası: Adil yargılanma hakkı 01-01-1970 03:00 Yargının yeniden inşası: Hukuksal pozitivizmden doğal hukuka 01-01-1970 03:00 Enkaz altında kalmanın dayattığı zaruret: Adem-i merkeziyet 01-01-1970 03:00 Sorumlular ayağa kalksın! 01-01-1970 03:00 Kürtlerin siyasal temsilde var olma mücadelesi – 2 01-01-1970 03:00 Kürtlerin siyasal temsilde var olma mücadelesi – 1 01-01-1970 03:00 Hrant'ın ideallerini yaşatmak! 01-01-1970 03:00 Tarihsel kronik çizgi: İktidarın merkezde şahsileşmesi 01-01-1970 03:00 Şiddetin vardığı son nokta: Otosansür 01-01-1970 03:00 Rejimin HDP üzerinden yarattığı gerilim 01-01-1970 03:00 Hukukla bağını kesen devlet şiddeti 01-01-1970 03:00 Devlet - Demokrasi - Değişim 01-01-1970 03:00 Türkiye'nin çıkmazı: Korku duvarını aşamamak (3) 01-01-1970 03:00 Türkiye’nin çıkmazı: Merkeziyetçi devletten bölgesel devlete (2) 01-01-1970 03:00 Türkiye'nin çıkmazı: Sömürge tipi idari vesayet rejimi (1) 01-01-1970 03:00 Neden 'Yetmez ama evet' denildi? (3) 01-01-1970 03:00 Neden 'Yetmez ama evet' denildi? (2) 01-01-1970 03:00 Neden ‘Yetmez ama evet’ denildi? (1) 01-01-1970 03:00 Zihniyetin esaretinde yozlaşan dil 01-01-1970 03:00 Zihniyet ikliminde bir çıkmaz: Kısırdöngüde debelenen Türkiye 01-01-1970 03:00 Halife Sultan II. Abdülhamid 01-01-1970 03:00 Adığe (Çerkez) Katliamı 01-01-1970 03:00 Gerçekdışının karşısındaki güç: Sevgi 01-01-1970 03:00 Otokratik rejimin ceza kanunundaki aygıtları 01-01-1970 03:00 Adaletin yitiminde son nokta: Kavala davası 01-01-1970 03:00 Küreselleşmenin bencil aktörleri: Çöküşe giden yol 01-01-1970 03:00 Duvarları yıkabilecek miyiz? 01-01-1970 03:00 Süpürenler ve süpürülenler 01-01-1970 03:00 Dünya: Hassas kalplerin cehennemi 01-01-1970 03:00 Yeni bir dünya inşası-2: Rusya rol alabilir mi? 01-01-1970 03:00 Yeni bir dünya inşası: Madalyonun iki yüzü 01-01-1970 03:00 Birlikte yapabiliriz! 01-01-1970 03:00 Türkiye Mahkemesi nihai mütalaası: 'Yargı bağımsızlığı ve adalete erişim' 01-01-1970 03:00 Kalıcı istisna hali: Hukuksuzluğun normalleşmesi 01-01-1970 03:00 Şiddetin sıradanlaşması 01-01-1970 03:00 İnsanın güçle sınanması 01-01-1970 03:00 Siyaset-bürokrasi-mafya-organize suç örgütü döngüsü 01-01-1970 03:00 Hukukun askıya alınması 01-01-1970 03:00 Yükseltin vicdanınızı! 01-01-1970 03:00 Bırakın adalet yerini bulsun... 01-01-1970 03:00 Düşüncenin erotikleşmesi 01-01-1970 03:00 Dekadans: Çöküş! 01-01-1970 03:00 Alevilik (8): Başat kimliğin yarattığı çıkmaz 01-01-1970 03:00 Alevilik (7): Ayrı bir inanç sistemi mi? 01-01-1970 03:00 Alevilik (6): Devletin değişmeyen politikası 01-01-1970 03:00 Tekçi Cumhuriyet'ten Çoğulcu Demokrasi'ye 01-01-1970 03:00 Alevilik (5): 18-19. yüzyıl katliamlar zinciri 01-01-1970 03:00 Alevilik (4): Yeniçerilikle ilişkisi bağlamında Bektaşilik 01-01-1970 03:00 Alevilik (3): 15–16. Yüzyıl: 'Kıyım dönemi' 01-01-1970 03:00 Alevilik (2): Babai Ayaklanması 01-01-1970 03:00 'Turkey Tribunal' ('Türkiye Mahkemesi') 01-01-1970 03:00 Alevilik (1): Aleviliğin oluşum süreci 01-01-1970 03:00 "Tekçi-Otokratik" rejimin simgesi: Diyanet İşleri Başkanlığı 01-01-1970 03:00 12 Eylül'ün simgesi: Diyarbakır Cezaevi 01-01-1970 03:00 "Eylül" 01-01-1970 03:00 Kürtler (13): Talepler - Yeni bir inşa için öneriler - 2 01-01-1970 03:00 Kürtler (12): Yeni bir inşa için öneriler 01-01-1970 03:00 Kürtler (11): Yüzleşme-Müzakere-Uzlaşma-İşbirliği ihtiyacı 01-01-1970 03:00 Kürtler (10): Devlet iktidarının hedefindeki HDP 01-01-1970 03:00 Kürtler-9: Taleplerin siyasallaşmasını engelleme süreci 01-01-1970 03:00 Kürtler (8): 1980 Askeri Darbesi'ne uzanan süreç 01-01-1970 03:00 Kürtler (7): Dersim'den "Tunç Eli"ne 01-01-1970 03:00 Kürtler (6): Ağrı İsyanı'ndan Zilan katliamına! 01-01-1970 03:00 Kürtler (5): Takrir-i Sükûn rejimine geçiş 01-01-1970 03:00 Kürtler (4): 1922-1924 01-01-1970 03:00 Kürtler (3): 1916-1923 01-01-1970 03:00 Kürtler (2): 19. yüzyıl 01-01-1970 03:00 Kürtler (1): 16-18. yüzyıl 01-01-1970 03:00 Çağdaş tiranlığın terör yönetimi 01-01-1970 03:00 Organize suç örgütlenmesi bağlamında mafya 01-01-1970 03:00 "Bir daha asla!" diyebilmek için - 3 01-01-1970 03:00 "Bir daha asla!" diyebilmek için - 2 01-01-1970 03:00 "Bir daha asla!" diyebilmek için 01-01-1970 03:00 İnsanın hangi hali? 01-01-1970 03:00 Mağdurların empati ittifakı 01-01-1970 03:00 "Dil"den "Gönül"lere akmak! 01-01-1970 03:00 Kanımla düşünüyorum! / Hermann Göring 01-01-1970 03:00 Yeni anayasa inşa sürecinin açmazları 01-01-1970 03:00 Türk anayasaları bağlamında yasama-yürütme dengesi 01-01-1970 03:00 Sıfırdan Anayasa İnşası: Yeni Anayasa Platformu (YAP) örneği 01-01-1970 03:00 "Küresel eril sistem"in mağdurları: Kadınlar 01-01-1970 03:00 Çok dilli - çok bölgeli anayasa: Güney Afrika anayasası 01-01-1970 03:00 Tabula Rasa: Sıfırdan anayasa inşası 01-01-1970 03:00 Kayyım atamaları bağlamında 1921 Anayasası 01-01-1970 03:00 Anayasacılık: Batı-Osmanlı anayasa hareketleri 01-01-1970 03:00 Sistemin saldırısı karşısında direniş odağı: Aşk 01-01-1970 03:00 Empati ihtiyacı 01-01-1970 03:00 'Çok Kalpli Asi' 01-01-1970 03:00 Eylül’le gelen 01-01-1970 03:00 Tercihiniz; otokrasi mi, demokrasi mi? 01-01-1970 03:00 Hukukun işlevi 01-01-1970 03:00 Barbarlığın son noktası: Çocuklarına kavuşamadan ölen anneler! 01-01-1970 03:00 Vandalizmin kurumlaşmış hali: Cezasızlık pratiği 01-01-1970 03:00 Beton avluların çocukları: Anne! Toprak ne demek? 01-01-1970 03:00 Medeniyetsizlik: Boğulan adalet 01-01-1970 03:00 Meşruiyet: Temel mutabakat – Kamusal müzakere 01-01-1970 03:00 Frenlenemeyen iktidar sorunu 01-01-1970 03:00 Bu kaçıncı Cumhuriyet! 01-01-1970 03:00 İslam'ın siyasetle serüveni: Milliyetçiliğe savrulma 01-01-1970 03:00 Devlet: Güç ve çıkar çatışmalarının alanı 01-01-1970 03:00 Sürgünün trajedisi: Toprağın tadını özlemek 01-01-1970 03:00 Devletin emrindeki din: Diyanet İslam'ı 01-01-1970 03:00