1971-1973: Geriye gidişin ara rejimi

Ümit Kardaş

14-03-2024 05:34

1961 Anayasası’nın getirdiği ifade ve örgütlenme özgürlüğü toplumun özellikle gençlerin politika alanında düşünmelerine, ülkedeki siyasi hareketlerle birlikte dünyadaki siyasal ve toplumsal ideoloji ve uygulamalarla tanışmalarına imkân vermişti.

Bu durum hızlı bir şekilde çoğulcu ve dinamik bir toplum yaratırken, ülke ekonomik kalkınmayı sağlayacak sermayeden yoksundu. Bu durum, devlet imkânlarıyla büyümeyi hedefleyen sermaye ile milli gelirden daha çok pay almayı isteyen başta işçiler olmak üzere geniş halk kitleleri arasında bir gerilim yaratıyordu.

Bu durumun sonucu olarak şekillenen siyasi ve toplumsal hayat, sağ ve sol ideolojik kutuplaşmalara neden olmuştu. Özellikle solcu gençlik dış dünyayla yaptığı kıyaslamalar sonucu işçi sınıfı ile birlikte politik bir güç haline gelmişti.

Ordu içinde taraftar bulan sol ideoloji ABD aleyhtarlığını doğururken, sağ partilerin ve iktidarın da ABD ile ilişkileri bozulmaya başlamıştı. İlişkilerin bozulmasında ABD’nin destek vermediği projeler için Sovyetler Birliği’nden yardım alınması, 1967 Arap-İsrail savaşında Rus savaş uçaklarına hava sahasının açılması, ABD’nin U-2 casus uçaklarının uçuşuna sınırlama getirilmesi gibi siyasi kararlar etkili oldu.

Diğer taraftan Anadolu’da büyüme yolları arayan Batı’ya mesafeli orta ölçekli girişimciler kendilerini temsil edecek yeni politik arayışlara girişmeye başlamışlardı.

Bu ortam siyasal bir kargaşa yaratmış, böylece ülke geniş kitlelerin siyasi mutabakatına dayalı koalisyonlar yerine küçük partilere verilen tavizlere ve aritmetik hesaplara dayalı koalisyonlarla idare edilmeye başlanmıştı. Bu durum, ilkesiz siyasi hayatın çürümesine yol açtı.

Tekelci İstanbul sermayesi devletten ucuz krediler alarak büyüdüğünden, sendikal hareketlerden ve devlet desteğinin azalacağından endişe ettiğinden askerin müdahalesine sıcak bakıyordu.

Süleyman Demirel, ordudan emin olmadığı ve güvenemediği için, doğrudan kontrolü altında olan polisi kullanarak sosyal muhalefeti ve özellikle işçi hareketini bastırarak geriletmeye çalıştı.

AP iktidarı süresince toplumsal muhalefetin eylemlerinin kanunlarla çeliştiği her durumda mahkemeler özgürlükleri geniş yorumlayarak karar veriyorlardı. Bu nedenle de iktidar, “Polis yakalıyor, mahkeme bırakıyor, biz ne yapalım? Yasaları değiştirmek lâzım” gerekçesine sığınıyordu.

Adalet Partisi kurulduğu günden beri 61 Anayasası’nın getirdiği hak ve özgürlük düzenlemelerinden rahatsızdı. Demirel başbakan olduğu günden itibaren 61 Anayasası’nın topluma haddinden çok bol geldiğini savunuyordu.

1969 seçimlerine giderken AP bir anayasa ıslahat programı hazırlamıştı. Yürütmenin güçlendirilmesini, parlamentonun daha kolay çalışmasını, akademik özgürlüklerin sınırlanmasını, özerk kuruluşların yeniden düzenlenmesini, özgürlüklerin kötüye kullanılmasının önlenmesini istiyordu.

Askerler de gerek MGK toplantılarında, gerekse “Genişletilmiş Komuta Konseyi”nde Anayasanın toplumun bünyesine uymadığı, fazla özgürlükçü olduğu belirtiliyor, sendikacılıktan ve idari yargıdan yakınılıyordu.

Genelkurmay Başkanı Memduh Tağmaç, “sosyal uyanmanın ekonomik gelişmeyi geçtiğini” belirterek anayasa değişikliği istiyordu. Bu arada Genelkurmay’da anayasa değişikliği çalışmaları yapacak olan bir “Planlama Grubu” oluşturuldu.

Ordu içinde sol ideolojiye mensup cuntanın 9 Mart 1971’de yapmak istediği darbe bu darbeye katılması beklenen kuvvet komutanlarının çekilmesiyle bastırıldı ve 12 Mart 1971’de TSK adına Genelkurmay Başkanı ve kuvvet komutanları tarafından bir muhtıra verildi.

12 Mart 1971’de verilen “Muhtıra”da parlamento ve hükümetin tutumları yüzünden ülkenin anarşiye sürüklendiği, reformların yapılmadığı ve cumhuriyetin ağır bir tehlikeyle karşı karşıya olduğu belirtiliyor, partiler üstü ve anarşiyi durdurup reformları yapacak bir hükümetin kurulması isteniyor, bunlar yapılmadığı takdirde TSK’nın yönetime doğrudan el koyacağı bildiriliyordu.

Askerler bir teknokrat hükümeti istiyorlardı. Bunun için tarafsız bir milletvekili aranmaya başlandı. CHP Kocaeli milletvekili Nihat Erim ismi üzerinde anlaşıldı. Erim, 26 Mart günü CHP’den istifa etti. Teknokratlardan oluşan partiler üstü reform hükümetini kurdu.

İsrail Başkonsolosu’nun Türkiye Halk Kurtuluş Partisi-Cephesi militanları tarafından kaçırılıp öldürülmesinden sonra düzenlenen Balyoz Harekâtı ile İstanbul’da sokağa çıkma yasağı ilan edildi. Tutuklamalar zinciri başlatıldı.

TİP ve DİSK kapatıldı. Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan ve Yusuf Aslan’ın idam edilmesine kadar varacak olan süreç başlatılmış oldu. Erim, bu uygulamaları, “Gerekirse demokrasilerin üstüne şal örtmeli” sözüyle meşrulaştırmaya çalıştı.

12 Mart askeri darbesi özellikle radikal sol muhalefeti ezerken, bu kesimin yeraltına girmesine neden oldu. Darbeyi emir-komuta zinciri içinde yapan askerler ve onların siyasi ve sivil uzantıları topluma ağır travmalar yaşatırken, toplumsal çelişki ve çatışmalar tırmandırıldı.

Askerin istediği yönde değişiklikleri yapma konusunda AP ve Demokratik Parti gönüllüydüler. Ancak değişiklik için oyları yeterli değildi. CHP’nin İnönü önderliğindeki sağ kanadı destek verirken, muhtıraya karşı çıkan Bülent Ecevit önderliğindeki sol kanat pasifleştirildi. Böylece geriye gidiş CHP’nin desteğiyle yapılan anayasa değişiklikleriyle sağlandı.

1961 Anayasası MGK gibi yarı-askeri bir kurulu anayasal organ haline getirerek, yürütme erkine ortak etmiş, ilk kez askeri mahkemeleri ve Askeri Yargıtay’ı anayasal organ haline getirmiş, asker kişiler açısından tabii hakim ilkesine aykırı olarak askeri yargıya geniş bir görev alanı belirlemiş, sivilleri bazı önemli suçları nedeniyle askeri yargının görev alanına sokmuştu.

1971 askeri müdahalesinden sonra anayasanın askeri yargıyı düzenleyen 138. maddesinde yapılan değişiklikle sivillerin askeri mahkemelerde yargılanma alanı genişletildi. Değişiklikten önce askeri mahkemeler sivilleri ancak özel kanunda belirtilen askeri suçlarından dolayı yargılayabiliyorken, değişiklikle bunun yanı sıra sivillerin kanunda gösterilen görevlerini ifa ettikleri sırada veya kanunda gösterilen askeri mahallerde askerlere karşı işledikleri suçları da yargılar hale getirildi.

MGK’nın kuruluşu ve yetkilerinde yapılan değişikliklerle TSK’nın yürütme üzerindeki ağırlığı artırıldı ve daha önemlisi, asker kişilerle ilgili idari işlem ve eylemlerin yargısal denetimi Danıştay’dan alınarak ilk kez oluşturulan Askeri Yüksek İdare Mahkemesi’ne verildi.

Böylece asker kişiler sivil ve tek idari yargı sisteminden kopartılarak idari yargının bütünlüğü bozulmuş oldu (An. m. 140/son). Ayrıca sıkıyönetim ilanının koşulları kolaylaştırıldı (An. m. 124/1). TSK’nın elindeki devlet mallarının normal ve aleni biçimde denetlenmesinden vazgeçildi, gizlilik esaslarına uygun düzenlemeler yapılması öngörüldü.

Bunun dışında MGK ile ilgili önemli değişiklikler yapıldı. MGK’ya askeri kanattan “kuvvet temsilcileri” katılıyorken, değişiklikle “kuvvet komutanları”nın katılması sağlandı, maddedeki “yardımcılık etmek üzere” ibaresi kaldırılarak “bildirir” ibaresi “tavsiye eder” şekline sokulup MGK kararlarının yürütme üzerindeki etkisi artırıldı.

Anayasa yargısı alanında yapılan değişiklikle Anayasa Mahkemesi’nin anayasa değişikliklerini sadece biçim yönünden denetleyebileceği hükmü getirilmiştir.

Anayasada yapılan değişikliklerle yasama geriletilerek yürütme güçlendirildi. Buna örnek olarak hükümete vergi kanunlarında değişiklik yapma yetkisinin verilmesi gösterilebilir (An. m. 61/ek fıkra). Diğer önemli bir yetki, hükümete kanun hükmünde kararnameler çıkarma yetkisi tanınması oldu (An. m. 64/2-6 ek fıkralar).

61 Anayasası’nda özerk olarak düzenlenen ve Başbakan Erim tarafından “dükalıklar” olarak nitelenen üniversite ve TRT gibi özerk kurumların özerkliklerini azaltıcı ya da ortadan kaldırıcı düzenlemeler de değişiklikler arasında yer aldı. Bu da yürütmenin güçlendirilmesi demekti.

Asıl önemli olan temel hak ve özgürlükler alanında yapılan değişikliklerdi. Bu değişiklikler devlet otoritesinin toplum ve kişi aleyhine büyümesi şeklinde oldu. 61 Anayasası’nın ilk şeklinde liberal anayasacılık anlayışına uygun olarak özgürlük kural, sınırlama ise istisna iken, 11. maddede yapılan değişiklikle bu anlayış tersine çevrilmiş oldu.

Maddenin ilk halinde başlık “Temel hakların özü” iken, değişiklikle buna ek olarak “... Sınırlanması ve kötüye kullanılmaması” ibaresi geldi. Ayrıca özgürlüklerin sınırlanmasında mevcut nedenler çoğaltılarak, “Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğü”, “milli güvenliğin gerektirdiği gizlilik” gibi muğlak ve kaypak terimlere yer verildi.

Memurların sendika kurabilmeleri (An. m. 46 ve 119 ), öğretim üyelerinin ve yardımcılarının siyasi partilere üye olabilmeleri (An. m. 120) imkânsız hale getirildi, küçük partilerin siyasi ve hukuki alandaki etkinlikleri azaltıldı. Mesela küçük partilerin hazine yardımı alması engellendi (An. m. 56/son-ek getirilmiş), Anayasa Mahkemesi’nde iptal davası açma imkânı geri alındı (An. m. 149).

Bazı özgürlüklerin somut olarak sona erdirilmesinde hâkim şartı kaldırıldı, “gecikmesinde sakınca bulunan hallerde” idari makamlara, özgürlüklere müdahale yetkisi daha geniş bir şekilde tanındı (An. m. 22/3,29). Ayrıca 30. maddedeki gözaltı süreleri uzatıldı.

Tüm bu geriye gidişlerin dışında olağanüstü mahkeme niteliği taşıyan Devlet Güvenlik Mahkemeleri’nin yasayla kurulabilmeleri imkânsız görüldüğünden bu mahkemelerin anayasa değişikliği yoluyla yaratılmaları yoluna gidildi (An. m. 136). Bu nedenle de 32. maddenin başlığı “tabii yargı yolu” iken, “kanuni yargı yolu” olarak değiştirildi.

Askeri bürokrasinin 1961 Anayasası’nın fazla özgürlükçü olduğu, bunun da anarşi ürettiği görüşünden hareketle anayasada değişiklik yapılmasına ilişkin talepleriyle Adalet Partisi’nin bu yöndeki talepleri örtüşmüş, asker-siyasetçi uyumu sağlanmıştı.

CHP her zaman olduğu gibi ikna olup, kendi içinden bir milletvekilini hükümeti kurmakla görevlendirince, hak ve özgürlükler ve hukukun üstünlüğü hususlarında tam bir geriye gidiş gerçekleşmiş oldu.

Türkiye her zaman olduğu gibi bir adım ileri gidiyor gibi yaparken, iki adım geriye gitmeyi başarıyordu. Toplum ise neleri kaybettiğinin farkında değildi.

DİĞER YAZILARI CHP: Altı oku revize edebilecek mi? – 3 01-01-1970 03:00 CHP: Çok partili dönem–2 01-01-1970 03:00 CHP: Tek partili dönem–1 01-01-1970 03:00 Seçim sonrasının düşündürdükleri 01-01-1970 03:00 Hakikat yolunda yürümek 01-01-1970 03:00 Hukukla bağını koparan Türkiye 01-01-1970 03:00 Afrika balladı! 01-01-1970 03:00 Güney Afrika Vicdan Girişimi 01-01-1970 03:00 Cumhuriyetin tercihi tekçi otokratik rejim: 1925 Kürt ayaklanması 01-01-1970 03:00 Postkolonyal dönemde insanın durumu 01-01-1970 03:00 İnsanın medeniyetle tanışması 01-01-1970 03:00 İnsan olmanın anlamı 01-01-1970 03:00 Hafıza aktivizmiyle hakikate ulaşma çabası 01-01-1970 03:00 Bahçeden yeryüzüne bakmak 01-01-1970 03:00 'Demokratik süreç odaklı' bir anayasa inşa edebilecek miyiz? 01-01-1970 03:00 İktidarın amaç ve zihniyetiyle yeni-sivil Anayasa inşa edilebilir mi? 01-01-1970 03:00 Kassandra çağrısı 01-01-1970 03:00 Küresel kozmopolit demokrasi 01-01-1970 03:00 Barbarlığı aşamamak: Savaşmaktan vazgeçmeyen insanlık 01-01-1970 03:00 Cumhuriyet oryantalizmi ve modernleştirmeci milliyetçilik 01-01-1970 03:00 'Eylül'ün içinden geçen şiirler 01-01-1970 03:00 Rumlar üzerinden otoriterleşmeyi meşrulaştırma 01-01-1970 03:00 6-7 Eylül’e giden süreç–2 01-01-1970 03:00 6-7 Eylül'e giden süreç 01-01-1970 03:00 Değişimin önündeki aşılmaz duvar: İdeolojik zihniyetin kemikleşmesi 01-01-1970 03:00 Türkiye değişebilir mi? 01-01-1970 03:00 Zihniyet değişikliğine ülke isimlerinden başlamak! 01-01-1970 03:00 Tekçi-tek kişilik siyasi rejimin kendi hukukunu oluşturması 01-01-1970 03:00 İktidara uzanan yerleşik düşünceden itirazcı-ihlalci göçebe düşünceye 01-01-1970 03:00 ‘Boşluk’tan ‘toz’a, ‘kültür’den ‘uygarlığa’ 01-01-1970 03:00 İnsanın hangi hali – 2 01-01-1970 03:00 İnsanın hangi hali! – 1 01-01-1970 03:00 Yalanların hakikate dönüşmesi 01-01-1970 03:00 Anayasanın temeli ne olmalı? 01-01-1970 03:00 Vicdan, mazlumlardan kelimeleri esirger mi? 01-01-1970 03:00 Yargının yeniden inşası: Adil yargılanma hakkı 01-01-1970 03:00 Yargının yeniden inşası: Hukuksal pozitivizmden doğal hukuka 01-01-1970 03:00 Enkaz altında kalmanın dayattığı zaruret: Adem-i merkeziyet 01-01-1970 03:00 Sorumlular ayağa kalksın! 01-01-1970 03:00 Kürtlerin siyasal temsilde var olma mücadelesi – 2 01-01-1970 03:00 Kürtlerin siyasal temsilde var olma mücadelesi – 1 01-01-1970 03:00 Hrant'ın ideallerini yaşatmak! 01-01-1970 03:00 Tarihsel kronik çizgi: İktidarın merkezde şahsileşmesi 01-01-1970 03:00 Şiddetin vardığı son nokta: Otosansür 01-01-1970 03:00 Rejimin HDP üzerinden yarattığı gerilim 01-01-1970 03:00 Hukukla bağını kesen devlet şiddeti 01-01-1970 03:00 Devlet - Demokrasi - Değişim 01-01-1970 03:00 Türkiye'nin çıkmazı: Korku duvarını aşamamak (3) 01-01-1970 03:00 Türkiye’nin çıkmazı: Merkeziyetçi devletten bölgesel devlete (2) 01-01-1970 03:00 Türkiye'nin çıkmazı: Sömürge tipi idari vesayet rejimi (1) 01-01-1970 03:00 Neden 'Yetmez ama evet' denildi? (3) 01-01-1970 03:00 Neden 'Yetmez ama evet' denildi? (2) 01-01-1970 03:00 Neden ‘Yetmez ama evet’ denildi? (1) 01-01-1970 03:00 Zihniyetin esaretinde yozlaşan dil 01-01-1970 03:00 Zihniyet ikliminde bir çıkmaz: Kısırdöngüde debelenen Türkiye 01-01-1970 03:00 Halife Sultan II. Abdülhamid 01-01-1970 03:00 Adığe (Çerkez) Katliamı 01-01-1970 03:00 Gerçekdışının karşısındaki güç: Sevgi 01-01-1970 03:00 Otokratik rejimin ceza kanunundaki aygıtları 01-01-1970 03:00 Adaletin yitiminde son nokta: Kavala davası 01-01-1970 03:00 Küreselleşmenin bencil aktörleri: Çöküşe giden yol 01-01-1970 03:00 Duvarları yıkabilecek miyiz? 01-01-1970 03:00 Süpürenler ve süpürülenler 01-01-1970 03:00 Dünya: Hassas kalplerin cehennemi 01-01-1970 03:00 Yeni bir dünya inşası-2: Rusya rol alabilir mi? 01-01-1970 03:00 Yeni bir dünya inşası: Madalyonun iki yüzü 01-01-1970 03:00 Birlikte yapabiliriz! 01-01-1970 03:00 Türkiye Mahkemesi nihai mütalaası: 'Yargı bağımsızlığı ve adalete erişim' 01-01-1970 03:00 Kalıcı istisna hali: Hukuksuzluğun normalleşmesi 01-01-1970 03:00 Şiddetin sıradanlaşması 01-01-1970 03:00 İnsanın güçle sınanması 01-01-1970 03:00 Siyaset-bürokrasi-mafya-organize suç örgütü döngüsü 01-01-1970 03:00 Hukukun askıya alınması 01-01-1970 03:00 Yükseltin vicdanınızı! 01-01-1970 03:00 Bırakın adalet yerini bulsun... 01-01-1970 03:00 Düşüncenin erotikleşmesi 01-01-1970 03:00 Akıldışılığın büyüsüne kapılmak 01-01-1970 03:00 Dekadans: Çöküş! 01-01-1970 03:00 Alevilik (8): Başat kimliğin yarattığı çıkmaz 01-01-1970 03:00 Alevilik (7): Ayrı bir inanç sistemi mi? 01-01-1970 03:00 Alevilik (6): Devletin değişmeyen politikası 01-01-1970 03:00 Tekçi Cumhuriyet'ten Çoğulcu Demokrasi'ye 01-01-1970 03:00 Alevilik (5): 18-19. yüzyıl katliamlar zinciri 01-01-1970 03:00 Alevilik (4): Yeniçerilikle ilişkisi bağlamında Bektaşilik 01-01-1970 03:00 Alevilik (3): 15–16. Yüzyıl: 'Kıyım dönemi' 01-01-1970 03:00 Alevilik (2): Babai Ayaklanması 01-01-1970 03:00 'Turkey Tribunal' ('Türkiye Mahkemesi') 01-01-1970 03:00 Alevilik (1): Aleviliğin oluşum süreci 01-01-1970 03:00 "Tekçi-Otokratik" rejimin simgesi: Diyanet İşleri Başkanlığı 01-01-1970 03:00 12 Eylül'ün simgesi: Diyarbakır Cezaevi 01-01-1970 03:00 "Eylül" 01-01-1970 03:00 Kürtler (13): Talepler - Yeni bir inşa için öneriler - 2 01-01-1970 03:00 Kürtler (12): Yeni bir inşa için öneriler 01-01-1970 03:00 Kürtler (11): Yüzleşme-Müzakere-Uzlaşma-İşbirliği ihtiyacı 01-01-1970 03:00 Kürtler (10): Devlet iktidarının hedefindeki HDP 01-01-1970 03:00 Kürtler-9: Taleplerin siyasallaşmasını engelleme süreci 01-01-1970 03:00 Kürtler (8): 1980 Askeri Darbesi'ne uzanan süreç 01-01-1970 03:00 Kürtler (7): Dersim'den "Tunç Eli"ne 01-01-1970 03:00 Kürtler (6): Ağrı İsyanı'ndan Zilan katliamına! 01-01-1970 03:00 Kürtler (5): Takrir-i Sükûn rejimine geçiş 01-01-1970 03:00 Kürtler (4): 1922-1924 01-01-1970 03:00 Kürtler (3): 1916-1923 01-01-1970 03:00 Kürtler (2): 19. yüzyıl 01-01-1970 03:00 Kürtler (1): 16-18. yüzyıl 01-01-1970 03:00 Çağdaş tiranlığın terör yönetimi 01-01-1970 03:00 Organize suç örgütlenmesi bağlamında mafya 01-01-1970 03:00 "Bir daha asla!" diyebilmek için - 3 01-01-1970 03:00 "Bir daha asla!" diyebilmek için - 2 01-01-1970 03:00 "Bir daha asla!" diyebilmek için 01-01-1970 03:00 İnsanın hangi hali? 01-01-1970 03:00 Mağdurların empati ittifakı 01-01-1970 03:00 "Dil"den "Gönül"lere akmak! 01-01-1970 03:00 Kanımla düşünüyorum! / Hermann Göring 01-01-1970 03:00 Yeni anayasa inşa sürecinin açmazları 01-01-1970 03:00 Türk anayasaları bağlamında yasama-yürütme dengesi 01-01-1970 03:00 Sıfırdan Anayasa İnşası: Yeni Anayasa Platformu (YAP) örneği 01-01-1970 03:00 "Küresel eril sistem"in mağdurları: Kadınlar 01-01-1970 03:00 Çok dilli - çok bölgeli anayasa: Güney Afrika anayasası 01-01-1970 03:00 Tabula Rasa: Sıfırdan anayasa inşası 01-01-1970 03:00 Kayyım atamaları bağlamında 1921 Anayasası 01-01-1970 03:00 Anayasacılık: Batı-Osmanlı anayasa hareketleri 01-01-1970 03:00 Sistemin saldırısı karşısında direniş odağı: Aşk 01-01-1970 03:00 Empati ihtiyacı 01-01-1970 03:00 'Çok Kalpli Asi' 01-01-1970 03:00 Eylül’le gelen 01-01-1970 03:00 Tercihiniz; otokrasi mi, demokrasi mi? 01-01-1970 03:00 Hukukun işlevi 01-01-1970 03:00 Barbarlığın son noktası: Çocuklarına kavuşamadan ölen anneler! 01-01-1970 03:00 Vandalizmin kurumlaşmış hali: Cezasızlık pratiği 01-01-1970 03:00 Beton avluların çocukları: Anne! Toprak ne demek? 01-01-1970 03:00 Medeniyetsizlik: Boğulan adalet 01-01-1970 03:00 Meşruiyet: Temel mutabakat – Kamusal müzakere 01-01-1970 03:00 Frenlenemeyen iktidar sorunu 01-01-1970 03:00 Bu kaçıncı Cumhuriyet! 01-01-1970 03:00 İslam'ın siyasetle serüveni: Milliyetçiliğe savrulma 01-01-1970 03:00 Devlet: Güç ve çıkar çatışmalarının alanı 01-01-1970 03:00 Sürgünün trajedisi: Toprağın tadını özlemek 01-01-1970 03:00 Devletin emrindeki din: Diyanet İslam'ı 01-01-1970 03:00