Yeni bir dünya inşası: Madalyonun iki yüzü

Ümit Kardaş

06-03-2022 00:47

"Eğer umut olmadığını düşünecek olursanız umudun olmadığına güvence veriyorsunuz demektir. Eğer özgürlük içgüdüsünün var olduğunu düşünürseniz, bir şeyleri değiştirmek için fırsat var demektir ve daha iyi bir dünya yaratmada sizin de katkınız olabileceği ihtimali doğar. Seçim sizin."

Noam Chomsky

 

1930'lu yılların dünya ekonomik bunalımı 1939 yılında savaşı getirmiş, savaş sonrası küresel ekonominin yeni çerçevesini belirlemek üzere 1944 yılı temmuz ayında 44 ülke delegesi Bretton Woods'ta toplanmıştı.

Konferans, Amerikan dolarını uluslararası para birimi olarak kabul etti. Dolar, altına bağlanarak altın kadar değerli hale getirildi. Böylece dolar, uluslararası döviz piyasalarının belirleyicisi oldu.

Konferanstan küresel ekonomiyi yönetecek ve koordine edecek küresel rekabet ve şirket girişimciliğinden yana üç kurum doğdu. John Maynerd Keynes'in küresel bir merkez bankasının idaresinde bir dünya "rezerv parası" oluşturma önerisi ise reddedildi.

Keynes, fazlası olan ülkelere ithalatlarını artırarak fazlayı açık veren ülkelere geri aktarmaları için baskı yapılmasını, sistemin ancak bu şekilde dengeye kavuşacağını belirtiyordu. Ancak Keynes'in bu görüşü kabul görmedi.

Konferans sonucu kurulan üç kurumdan biri, Uluslararası Para Fonu (IMF) idi. IMF'nin ana görevi, savaş ve ekonomik bunalımdan çıkmış olan dünyaya ekonomik istikrar kazandırmaktı. Bu kurumun görevinin önemli bir parçası, sabit döviz kuru sistemini denetlemek ve dövizlerin konvertibilitesini geliştirmekti.

Yine bu kurum kısa vadeli nakit sıkıntısına düşen ülkelere acil durum kredisi sağlamakla görevliydi. Keynes, ödemeler dengesinde sorun olan ülkelere koşulsuz kredi sağlayacak bir Uluslararası Takas (Kliring) Birliği'nin kurulmasını ve bu birliğin koşulsuz kredi vererek iç talebi destekleyip istihdamı sürdürmeyi sağlamasını öneriyordu. Keynes'in bu önerisi de kabul görmedi.

Bretton Woods Konferansı'ndan doğan ikinci kurum olan Dünya Bankası, Uluslararası İmar ve Kalkınma Bankası (IBRD) ismiyle kuruldu. Başlangıçtaki görevi savaşta ekonomisi harap olan ülkelere altyapı yatırımları için kredi sağlamaktı. 1950'lerde Üçüncü Dünya ülkelerine yönelerek Dünya Bankası olarak anılmaya başladı.

Bu konferanstan doğan üçüncü kurum ise, Gümrük Tarifeleri ve Ticaret Genel Anlaşması ile ticareti yaratacak kurallar dizisi belirlendikten sonra uzun yıllar süren görüşmeler sonucu 1994 yılında oluşturulan Dünya Ticaret Örgütü idi. Dünya Ticaret Örgütü bugün dünya ticaretini, çevre yasalarından, çalışma koşullarından, insan haklarından, kültürel koruma ve sağlık politikalarından daha önemli gören bir anlayışla yönetilmekte.

İkinci Dünya savaşından 1970 yılı ortalarına kadar kapitalist sistem Latin Amerika, Asya ve Afrika ülkelerinde uluslararası şirketlerin gereksinimleri doğrultusunda iç pazarlar oluşturarak, ayrıca sosyalist blokla var olan soğuk savaş döneminin yarattığı gerilim ve bölgesel savaşlarla silahlandırmayı teşvik ederek sistemin yürümesini sağlamıştı.

Güçlü ülkelerin lehine işleyen küresel ekonomik sistem bu üç kurumla yürütülüyordu. 1960’lı yıllardan itibaren gelişmekte olan ülkeler daha adil ticaret koşullarını da içeren bir Uluslararası Yeni Ekonomik Düzen için mücadele etmeye başladılar. Amaç, sömürgeciliğin mirasından kurtulmak ve ülkeler arasında ekonomik adalet temelinde yeni bir küresel sistem yaratmaktı.

Birleşmiş Milletler Ticaret ve Kalkınma Konferansı (UNCTAD) gibi BM kuruluşları ve OPEC gibi üretici kartelleriyle bu amaca ulaşmak için çabalar harcandı. Petro-dolarlar kuzeyin mali merkezlerine, oradan da Üçüncü Dünya'ya kredi olarak aktı. 1970'e gelindiğinde istikrarlı sabit kur sistemi ABD'nin ticaret ve bütçe açıkları karşısında çökmekteydi.

Vietnam savaşı uzadıkça ABD'nin borçları ve enflasyon arttı. Başkan Richard Nixon, tek taraflı olarak doların altına bağlılığına son verip dalgalı döviz kuru sistemine geçti. Doları devalüe ederek ABD'nin borçlarını azalttı. Faizleri de yükselterek Üçüncü Dünya ülkelerinin borçlarını artırdı.

İşte bu noktada IMF ve Dünya Bankası, borca batmış ülkeleri iflastan kurtarmak için devreye girdiler. Artık bu ülkelerin borçlarını döndürebilmek için dayatılan yapısal uyum programlarını uygulamaktan başka seçenekleri kalmamıştı.

1980'li yıllardan itibaren oluşturulan Yeni Dünya Düzeni ise çokuluslu şirketlerin önündeki engellerin kaldırılmasını, Üçüncü Dünya ülkelerinin borçlarını ödeyebilir programlara tabi tutulmalarını ve uluslararası sermaye için yeni kâr alanlarının açılmasını amaçlıyordu.

IMF, Dünya Bankası ve Dünya Ticaret Örgütü, bu amaçları dünya sistemi içinde uygulayan ve oluşturdukları politikaları azgelişmiş ve gelişmekte olan ülkelere dayatan kurumlar olarak işlev görmeye başladılar.

1980-1990 arası Üçüncü Dünya ülkelerinin büyük bölümü için borçların iki katına çıktığı ve büyümenin artmadığı bir dönem oldu. 1990'lı yıllar boyunca yaşananlar büyük kitlelerde "Yeni Dünya Düzeni"nin sorgulanmasına yol açtı.

Afrika'daki insanların yoksulluğa ve ölüme terk edilişleri, Asya Kaplanlarının çöküşü, Irak'ın 12 yıl boyunca bombalanarak ambargolarla halkının yıkıma uğratılması, Yugoslavya ve Çeçenistan'da yaşananlar, Afganistan'ın ve Irak'ın işgali ABD'nin güçlü devletlerle yarattığı sistemin silah, savaş, yıkım ve ölümle ayakta durabildiğini gösteriyordu.

Sonuç, sosyal devletin geriletilmesi, çıplak ve vahşi bir piyasa ekonomisinin oturtulması, yapısal uyum programlarının acımasızca uygulanması ile yaşanılan yenilgi ve kayıplar, hayal kırıklıkları, yeni ekonomik siyasetlerin yarattığı yoksulluk, işsizlik, açlık ve öfke. İşte Seattle (1999) bu hayal kırıklığının ve öfkenin tepkiye dönüştüğü yer oldu.

Sürekli büyüme üzerine kurulu bu sistem sınırlarına dayanınca krize girildi ve monetarist uygulamalar başladı. IMF ve Dünya Bankası gibi kurumlar güçlenirken, 1975 yılında makroekonomik ve uluslararası politikaları yönlendirmek amacıyla ABD, İspanya, Kanada, İngiltere, Fransa, Almanya ve İtalya'dan oluşan G-7'ler kuruldu. "Uluslararası Yeni İş Bölümü" ve "Serbest Bölgeler" gibi yeni olgularla karşılaşıldı.

(1997'de G-7'lere 8. üye olarak kabul edilen Rusya, 2014 yılında Ukrayna'ya ait olan Kırım Yarımadası'nı ilhak etmesi ve Ukrayna'nın doğusundaki Lugansk ve Donesk bölgesinde Rus ayrılıkçılara destek sağlaması sonrasında G-8 grubundan çıkarıldı. Ukrayna'yı işgaliyle birlikte geriye dönüşü askıya alındı.)

Bu gelişmeyle yük yine dünya üzerindeki yoksul ülkelerde yaşayan kitlelerin üzerine aktarıldı. Bu nedenle 1970-1980 yıllarında askeri darbeler yoğun bir şekilde yaşandı. İnsan hakları ihlalleri en yüksek düzeye ulaştı. Faili meçhul cinayetler, kayıplar, işkenceler yoğunlaştı.

12 Eylül 1980 askeri müdahalesi, uygulamaları ve topluma giydirilen ve bir türlü yırtıp atamadığımız deli gömleği bu durumun en somut göstergesidir. Bugün gelinen noktada güncel kriz daha karmaşık ve toplumsal sonuçları bakımından daha derindir.

Küresel düzeyde ülkelerarası gelir dağılımındaki büyük fark, çok önemli bir gerçeğe işaret etmekte. Bilgi, enformasyon ve  sermayenin sınır tanımadığı ve küreselleştiği bir ortamda zengin ülkelerle, azgelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler arasında gelir ve gelişme farkları giderek artmakta.

Dünya ticaretinde önemli rol oynayan ulus-ötesi şirketlerin sayılarında ve gelirlerinde son yıllarda önemli artışlar meydana gelmiş durumda. Piyasa değeri 3 trilyon doları geçen Apple, 183 devletin yıllık bütçesinden daha büyük bir parayı yönetmekte.

Servetin giderek daha az elde birikmesinin göstergesi olarak, nüfusun en yoksul yüzde 50'sinin sahip olduğu servet miktarına eşdeğer servete sahip olan milyarderlerin sayısı 2016'da 61 iken 2017'de 43'e ve 2018'de 26'ya düştü. En zenginlerin serveti yüzde 12 oranında artarken, dünya nüfusunun en yoksul yarısının varlığı yüzde 11 azaldı.

Eşitsizlik sadece gelirin adaletsiz paylaştırılmasından ibaret değil. Servetin adaletsiz paylaştırılması, sağlık ve eğitim hizmetlerine erişim imkânlarındaki farklılıklar; bölgelere, dinlere ve ırklara göre yapılan ayrımcılıklar da eşitsizlik kavramının bileşenlerini oluşturmakta.

Bireyler veya gruplar arasında meydana gelen eşitsizlik tek başına bir sorun olmayıp ekonomik ve sosyal hayatta da zincirleme etkilere yol açabilmekte. Gelir eşitsizliğinin yüksek olduğu bir ekonomide büyümeden elde edilen kârlar genellikle toplumun üst tabakaları arasında paylaşıldığı için toplumdaki yoksulluk azalmamakta.

Aynı zamanda eşitsizlik, suç oranlarının artmasına, sosyal çalkantıların ve şiddetin tırmanmasına da neden olabilmekte. Bu tür olaylardaki artış ve yoksulluğun azalmaması, ekonomik büyüme oranlarını da negatif yönde etkilemekte.

Sözkonusu olumsuzluklar ulusdevletlerde sosyal patlamalara neden olmakta; bunun sonucu olarak insan hakları ihlalleri çoğalmakta, demokratikleşme süreci zayıflamakta. Bunun dışında 11 Eylül 2001'de somutlaşan küresel ve bölgesel terör eylemleri de tehlike işareti vermekte.

Dünyadaki gelir paylaşımının küreselleşmeyle birlikte giderek bozulduğu, azgelişmiş ülkelerde üretimin düşük kaldığı, açlıktan ve hastalıktan dolayı çocuk ölümlerinin arttığı, çevrenin hızla kirlendiği, silah üreten teknolojilerin global politikaları etkilediği, işgal ve savaşların önlenemediği, önyargıların ve çelişkilerin kol gezdiği cehennemi bir gezegende yaşamaktayız. İnsanlık bağrından doğduğu yaratıcı ve üretken gezegenini hem kendi cinsini, hem doğadaki tüm canlıları yok edecek şekilde kullanmakta.

Eşitsizlik, adaletsizlik üreten ve insanlığı nükleer bir dehşet dengesi gerilimi içinde yaşatan Pan-kapitalizm madalyonun bir yüzü. İmparatorluk alanını genişletme kodlarını tevarüs ederek bir dönem sosyalizm ideolojisiyle yayılmaya çalışan Rusya bu düzende nerede duruyor? Devam edeceğim.

DİĞER YAZILARI CHP: Altı oku revize edebilecek mi? – 3 01-01-1970 03:00 CHP: Çok partili dönem–2 01-01-1970 03:00 CHP: Tek partili dönem–1 01-01-1970 03:00 Seçim sonrasının düşündürdükleri 01-01-1970 03:00 Hakikat yolunda yürümek 01-01-1970 03:00 1971-1973: Geriye gidişin ara rejimi 01-01-1970 03:00 Hukukla bağını koparan Türkiye 01-01-1970 03:00 Afrika balladı! 01-01-1970 03:00 Güney Afrika Vicdan Girişimi 01-01-1970 03:00 Cumhuriyetin tercihi tekçi otokratik rejim: 1925 Kürt ayaklanması 01-01-1970 03:00 Postkolonyal dönemde insanın durumu 01-01-1970 03:00 İnsanın medeniyetle tanışması 01-01-1970 03:00 İnsan olmanın anlamı 01-01-1970 03:00 Hafıza aktivizmiyle hakikate ulaşma çabası 01-01-1970 03:00 Bahçeden yeryüzüne bakmak 01-01-1970 03:00 'Demokratik süreç odaklı' bir anayasa inşa edebilecek miyiz? 01-01-1970 03:00 İktidarın amaç ve zihniyetiyle yeni-sivil Anayasa inşa edilebilir mi? 01-01-1970 03:00 Kassandra çağrısı 01-01-1970 03:00 Küresel kozmopolit demokrasi 01-01-1970 03:00 Barbarlığı aşamamak: Savaşmaktan vazgeçmeyen insanlık 01-01-1970 03:00 Cumhuriyet oryantalizmi ve modernleştirmeci milliyetçilik 01-01-1970 03:00 'Eylül'ün içinden geçen şiirler 01-01-1970 03:00 Rumlar üzerinden otoriterleşmeyi meşrulaştırma 01-01-1970 03:00 6-7 Eylül’e giden süreç–2 01-01-1970 03:00 6-7 Eylül'e giden süreç 01-01-1970 03:00 Değişimin önündeki aşılmaz duvar: İdeolojik zihniyetin kemikleşmesi 01-01-1970 03:00 Türkiye değişebilir mi? 01-01-1970 03:00 Zihniyet değişikliğine ülke isimlerinden başlamak! 01-01-1970 03:00 Tekçi-tek kişilik siyasi rejimin kendi hukukunu oluşturması 01-01-1970 03:00 İktidara uzanan yerleşik düşünceden itirazcı-ihlalci göçebe düşünceye 01-01-1970 03:00 ‘Boşluk’tan ‘toz’a, ‘kültür’den ‘uygarlığa’ 01-01-1970 03:00 İnsanın hangi hali – 2 01-01-1970 03:00 İnsanın hangi hali! – 1 01-01-1970 03:00 Yalanların hakikate dönüşmesi 01-01-1970 03:00 Anayasanın temeli ne olmalı? 01-01-1970 03:00 Vicdan, mazlumlardan kelimeleri esirger mi? 01-01-1970 03:00 Yargının yeniden inşası: Adil yargılanma hakkı 01-01-1970 03:00 Yargının yeniden inşası: Hukuksal pozitivizmden doğal hukuka 01-01-1970 03:00 Enkaz altında kalmanın dayattığı zaruret: Adem-i merkeziyet 01-01-1970 03:00 Sorumlular ayağa kalksın! 01-01-1970 03:00 Kürtlerin siyasal temsilde var olma mücadelesi – 2 01-01-1970 03:00 Kürtlerin siyasal temsilde var olma mücadelesi – 1 01-01-1970 03:00 Hrant'ın ideallerini yaşatmak! 01-01-1970 03:00 Tarihsel kronik çizgi: İktidarın merkezde şahsileşmesi 01-01-1970 03:00 Şiddetin vardığı son nokta: Otosansür 01-01-1970 03:00 Rejimin HDP üzerinden yarattığı gerilim 01-01-1970 03:00 Hukukla bağını kesen devlet şiddeti 01-01-1970 03:00 Devlet - Demokrasi - Değişim 01-01-1970 03:00 Türkiye'nin çıkmazı: Korku duvarını aşamamak (3) 01-01-1970 03:00 Türkiye’nin çıkmazı: Merkeziyetçi devletten bölgesel devlete (2) 01-01-1970 03:00 Türkiye'nin çıkmazı: Sömürge tipi idari vesayet rejimi (1) 01-01-1970 03:00 Neden 'Yetmez ama evet' denildi? (3) 01-01-1970 03:00 Neden 'Yetmez ama evet' denildi? (2) 01-01-1970 03:00 Neden ‘Yetmez ama evet’ denildi? (1) 01-01-1970 03:00 Zihniyetin esaretinde yozlaşan dil 01-01-1970 03:00 Zihniyet ikliminde bir çıkmaz: Kısırdöngüde debelenen Türkiye 01-01-1970 03:00 Halife Sultan II. Abdülhamid 01-01-1970 03:00 Adığe (Çerkez) Katliamı 01-01-1970 03:00 Gerçekdışının karşısındaki güç: Sevgi 01-01-1970 03:00 Otokratik rejimin ceza kanunundaki aygıtları 01-01-1970 03:00 Adaletin yitiminde son nokta: Kavala davası 01-01-1970 03:00 Küreselleşmenin bencil aktörleri: Çöküşe giden yol 01-01-1970 03:00 Duvarları yıkabilecek miyiz? 01-01-1970 03:00 Süpürenler ve süpürülenler 01-01-1970 03:00 Dünya: Hassas kalplerin cehennemi 01-01-1970 03:00 Yeni bir dünya inşası-2: Rusya rol alabilir mi? 01-01-1970 03:00 Birlikte yapabiliriz! 01-01-1970 03:00 Türkiye Mahkemesi nihai mütalaası: 'Yargı bağımsızlığı ve adalete erişim' 01-01-1970 03:00 Kalıcı istisna hali: Hukuksuzluğun normalleşmesi 01-01-1970 03:00 Şiddetin sıradanlaşması 01-01-1970 03:00 İnsanın güçle sınanması 01-01-1970 03:00 Siyaset-bürokrasi-mafya-organize suç örgütü döngüsü 01-01-1970 03:00 Hukukun askıya alınması 01-01-1970 03:00 Yükseltin vicdanınızı! 01-01-1970 03:00 Bırakın adalet yerini bulsun... 01-01-1970 03:00 Düşüncenin erotikleşmesi 01-01-1970 03:00 Akıldışılığın büyüsüne kapılmak 01-01-1970 03:00 Dekadans: Çöküş! 01-01-1970 03:00 Alevilik (8): Başat kimliğin yarattığı çıkmaz 01-01-1970 03:00 Alevilik (7): Ayrı bir inanç sistemi mi? 01-01-1970 03:00 Alevilik (6): Devletin değişmeyen politikası 01-01-1970 03:00 Tekçi Cumhuriyet'ten Çoğulcu Demokrasi'ye 01-01-1970 03:00 Alevilik (5): 18-19. yüzyıl katliamlar zinciri 01-01-1970 03:00 Alevilik (4): Yeniçerilikle ilişkisi bağlamında Bektaşilik 01-01-1970 03:00 Alevilik (3): 15–16. Yüzyıl: 'Kıyım dönemi' 01-01-1970 03:00 Alevilik (2): Babai Ayaklanması 01-01-1970 03:00 'Turkey Tribunal' ('Türkiye Mahkemesi') 01-01-1970 03:00 Alevilik (1): Aleviliğin oluşum süreci 01-01-1970 03:00 "Tekçi-Otokratik" rejimin simgesi: Diyanet İşleri Başkanlığı 01-01-1970 03:00 12 Eylül'ün simgesi: Diyarbakır Cezaevi 01-01-1970 03:00 "Eylül" 01-01-1970 03:00 Kürtler (13): Talepler - Yeni bir inşa için öneriler - 2 01-01-1970 03:00 Kürtler (12): Yeni bir inşa için öneriler 01-01-1970 03:00 Kürtler (11): Yüzleşme-Müzakere-Uzlaşma-İşbirliği ihtiyacı 01-01-1970 03:00 Kürtler (10): Devlet iktidarının hedefindeki HDP 01-01-1970 03:00 Kürtler-9: Taleplerin siyasallaşmasını engelleme süreci 01-01-1970 03:00 Kürtler (8): 1980 Askeri Darbesi'ne uzanan süreç 01-01-1970 03:00 Kürtler (7): Dersim'den "Tunç Eli"ne 01-01-1970 03:00 Kürtler (6): Ağrı İsyanı'ndan Zilan katliamına! 01-01-1970 03:00 Kürtler (5): Takrir-i Sükûn rejimine geçiş 01-01-1970 03:00 Kürtler (4): 1922-1924 01-01-1970 03:00 Kürtler (3): 1916-1923 01-01-1970 03:00 Kürtler (2): 19. yüzyıl 01-01-1970 03:00 Kürtler (1): 16-18. yüzyıl 01-01-1970 03:00 Çağdaş tiranlığın terör yönetimi 01-01-1970 03:00 Organize suç örgütlenmesi bağlamında mafya 01-01-1970 03:00 "Bir daha asla!" diyebilmek için - 3 01-01-1970 03:00 "Bir daha asla!" diyebilmek için - 2 01-01-1970 03:00 "Bir daha asla!" diyebilmek için 01-01-1970 03:00 İnsanın hangi hali? 01-01-1970 03:00 Mağdurların empati ittifakı 01-01-1970 03:00 "Dil"den "Gönül"lere akmak! 01-01-1970 03:00 Kanımla düşünüyorum! / Hermann Göring 01-01-1970 03:00 Yeni anayasa inşa sürecinin açmazları 01-01-1970 03:00 Türk anayasaları bağlamında yasama-yürütme dengesi 01-01-1970 03:00 Sıfırdan Anayasa İnşası: Yeni Anayasa Platformu (YAP) örneği 01-01-1970 03:00 "Küresel eril sistem"in mağdurları: Kadınlar 01-01-1970 03:00 Çok dilli - çok bölgeli anayasa: Güney Afrika anayasası 01-01-1970 03:00 Tabula Rasa: Sıfırdan anayasa inşası 01-01-1970 03:00 Kayyım atamaları bağlamında 1921 Anayasası 01-01-1970 03:00 Anayasacılık: Batı-Osmanlı anayasa hareketleri 01-01-1970 03:00 Sistemin saldırısı karşısında direniş odağı: Aşk 01-01-1970 03:00 Empati ihtiyacı 01-01-1970 03:00 'Çok Kalpli Asi' 01-01-1970 03:00 Eylül’le gelen 01-01-1970 03:00 Tercihiniz; otokrasi mi, demokrasi mi? 01-01-1970 03:00 Hukukun işlevi 01-01-1970 03:00 Barbarlığın son noktası: Çocuklarına kavuşamadan ölen anneler! 01-01-1970 03:00 Vandalizmin kurumlaşmış hali: Cezasızlık pratiği 01-01-1970 03:00 Beton avluların çocukları: Anne! Toprak ne demek? 01-01-1970 03:00 Medeniyetsizlik: Boğulan adalet 01-01-1970 03:00 Meşruiyet: Temel mutabakat – Kamusal müzakere 01-01-1970 03:00 Frenlenemeyen iktidar sorunu 01-01-1970 03:00 Bu kaçıncı Cumhuriyet! 01-01-1970 03:00 İslam'ın siyasetle serüveni: Milliyetçiliğe savrulma 01-01-1970 03:00 Devlet: Güç ve çıkar çatışmalarının alanı 01-01-1970 03:00 Sürgünün trajedisi: Toprağın tadını özlemek 01-01-1970 03:00 Devletin emrindeki din: Diyanet İslam'ı 01-01-1970 03:00