Şiddetin vardığı son nokta: Otosansür

Ümit Kardaş

03-01-2023 23:53

Şiddet sadece bireyin fizyolojik varlığına yönelik fiziksel zor kullanılarak bedeni ve ruhi anlamda zarar verilmesi değildir. Şiddet bunun dışında bizi bunaltan, mutsuz kılan, diğer bireylerle ilişkilerimizi bozan, hatta çevremize ve kendimize zarar vermemize neden olan, kültürel gelişmemizin yollarını tıkayan sosyal, siyasal, hukuksal, kültürel, ekonomik alanlarda yaşadığımız devletin topluluklara ve bireylere uyguladığı baskı, sertlik ve sıkılıktır.

Aslında topluluk ve birey hakları tanınmamış olduğundan ülke insanları toplum olmayı da becerememiş, cumhuriyet-demokrasi sahih olmadığından eşit yurttaş ve özgür birey su üstüne çıkamamıştır.

Bugün AKP iktidarı ve bileşenlerinin yarattığı şiddet insanların hayatını her alanda çöküntüye uğratmıştır.

Rasyonaliteyi dışlayan, dogmalara dayalı bir ekonomi politikası, hamaseti, savaş çığırtkanlığını öne çıkaran bir dış politika uygulaması, gerilim alanlarını daraltma yerine kutuplaşmayı ve ötekileştirmeyi derinleştiren, her sorunu yüzeysel, sığ bir anlayışla güvenlik sorunu olarak gören bir iç siyaset yaklaşımı çöküşe zemin hazırlamış durumda.

Hak ve özgürlük kullanımının despotik bir zihniyetle kullanılamaz hale getirilmesi durumun ve sonuçlarının vahametini artırmakta.

Nitekim otosansüre varacak derecede vahim sonuçlar doğuracak, "sansür yasası" olarak adlandırılabilecek tasarıyla TCK içinde yeni bir suç yaratılarak keyfi, indi, sübjektif ve adaletsiz uygulamalara neden olacağı çok açık bir düzenleme yapılmakta. Bu düzenlemenin Anayasaya ve AİHM içtihatlarına, dolayısıyla hukuka açıkça aykırı olduğunu daha önceki yazımda ayrıntılı olarak belirtmiştim. Yasa tasarısı kanunlaştığı takdirde halkın haber alma hakkı tamamen ortadan kalkacaktır.

Yine Cumhurbaşkanı Erdoğan, yaptığı son açıklamada, yapılacak yeni düzenlemeyle cemevlerinin yönetiminin Kültür ve Turizm Bakanlığı'na bağlı olarak kurulacak Kültür ve Cemevi Başkanlığı tarafından yürütüleceğini, Alevi inanç önderlerine de talep etmeleri halinde bu başkanlık tarafından kadro verileceğini açıkladı.

Bu açıklamada Alevilik iktidar tarafından tanımlanıp kültürel bir oluşum kabul edilerek devlete bağlanmak istenmekte. Dedelere maaş vaadi de yaklaşımın sığlığını göstermekte.

Laik olduğunu iddia eden bir rejimde Diyanet İşleri Başkanlığı'nın varlığı kabul edilemez durumdayken Alevilik kurumunu devletleştirerek, Alevilere bir Diyanet yaratmaya kalkmak antidemokratik bir yaklaşımdır.

Tüm bunların yanı sıra daha vahimi "iktidar şiddeti" gelişmenin yollarını açmak ve hakikate yaklaşmak çabası içinde olan bilimi ve bilim insanlarını da etkilemekte. Eleştirel ve analitik düşünemeyen bir toplumda ifade özgürlüğünün yeşerebileceği umudu yerle bir edilmiştir.

Hakikat, yani bilim, özgürlüğün diyalektik eylemi şeklinde ortaya çıkar. Bu eylemi yöneten güç, özgürlüğün içinden gelen özgür akıl ve özgür vicdandır. Fikirler hem özgürlük kaynaklı hem de özgürlük hedeflidir.

Her fikrin bir özgürlüğü vardır. Kuşkusuz fikirler değişebilir ama bir fikir kendi özüyle değişmeden kalmak istiyorsa özgürlüğün ana zemininden ayrılmamalı ve fikirlerin özgür diyalektiğinde kendi karşıtını daima korumalı ve onunla ilişkisini kesmemelidir. Çünkü ancak bu durumda eleştirilebilme, değerlendirilebilme, ilerleyebilme ve gelişebilme olanağı bulabilir.

Özgür akıl ve özgür vicdan, özgür bilim ve özgür felsefe eylem halindeki hakikati temsil ederler. Bilmek, tek hakikat olduğunu iddia edip onu tartışılmaz kılmak değildir. Hakikate tam olarak ulaşabilmek hiçbir zaman olanaklı değildir. Önemli olan sürekli eleştirip araştırarak hakikate yaklaşma çabası göstermektir. Gelişme de buna bağlıdır.

Bu nedenle fikirlerin özgürce açıklanması ve tartışılması zorunludur. Erich Fromm bunu "bilmek gerçeği eline geçirip ona sahip olmak değil, sürekli eleştirip araştırarak gerçeğe biraz daha yaklaşma çabasıdır" şeklinde açıklar. Bu nedenle Voltaire'in "söylediklerinizin hiçbirine inanmıyorum ama konuşma hakkınızı ölünceye dek savunacağım" sözü evrensel ahlaki bir ilkedir. Fikir özgürlüğüne yapılan saldırı ancak totaliter-despotik bir anlayışın ürünü olabilir.

Özgürlüğün yerine geçmeye çalışan, özgürlük ve hakikat olduğunu iddia eden ve böylece bir ideoloji haline gelen fikir aslında kendi özgürlüğünü yitirir, başkalaşır, yani hiç olur. Diğer bir deyişle, tüm fikirleri kendine göre ölçen, değerlendiren, dünyaya kendinden pay biçen bir mutlaklaşma yoluna gider. Aslında tek fikir olduğu için sınırlıdır ve bu sınırlılık sonucu mutlaklaştığı için artık hukuk ve özgürlük tanımaz, baskıcı bir güç haline gelir. Bu, hakikatin bloke edilmesidir.

İnsan zihninin özgürlükten arındırılıp güdümlü hale getirilmesi insanın ruhuna karşı işlenmiş bir cinayettir. İnsanların zihinlerinin içine devletin "resmi görüşü" veya "resmi felsefesi" olarak girip orada saltanat kurmak, insanları robot haline getirmek ahlakdışı bir davranıştır.

Keyfiliğe dayanan baskı yönetimi (istibdat) sorunu da bu nedenle ahlaki bir sorun olur. Çünkü insana bir araç, bir eşya muamelesi yapılamaz. Bir toplumun gelişmesi özgür bireylerin varlığına bağlıdır. Korku ve baskıyla sindirilmiş, özgürlükleri kullandırılmayan, bir otoriteye bağlı kılınmış, birey olamamış insanların oluşturduğu oluşuma toplum denemez. Özgürlük olmadan hakikat olmaz. Ahlak ve adalet olmaz. Sonuç olarak insan olmaz.

Hakikat (bilim), estetik (sanat), etik (adalet, eşitlik, insaniyet) gibi yüksek ahlaki değerleri insanlığın yararına sunabilmek ancak fikir özgürlüğü ile olanaklıdır. Yaşam fikirlerle aydınlanmalı ve dile gelmelidir. Kuşkusuz fikir özgür olurken, özgür kalabilmek için aynı zamanda özgürlüğe saygılı ve ona hizmet eder olmalıdır.

Her fikir özgür kalabilmek için kendi karşıtlarının özgürlüğünü de korumalıdır. Ancak bu durumda hakikatin anlamı ortaya çıkabilir. İnsanı özgür olmaya çağıran ses manevi dünyadan gelen vicdanının sesidir. Vicdan bizi özgür olmaya çağırır. Çünkü özgür olmak demek, kendimize, diğer insanlara, doğaya, tarihe, yaratan güce karşı sorumlu olmak demektir. Bu nedenle özgürlük manevi karakterli, doğuştan gelen bir iç güçtür.

Türkiye gibi bir ülkede ifade özgürlüğüne ihtiyaç daha fazladır. Bu nedenle sadece entelektüellerin değil, politikacıların da halkı mutlak ve totaliter fikirlere doğru değil, özgürlük yolunda ve özgürlüğe doğru eğitme ve yönlendirme sorumlulukları vardır. Bu onların insanlığa karşı insani ve vicdani görevleridir.

Siyasi kadroların bugün ülkenin içinde bulunduğu durumda bilim insanlarına, sanatçılara, yazarlara, tüm aydınlara bu görevi yerine getirebilmeleri için hukuken güvence altına alınmış bir özgürlük ortamı yaratmaları gerekirken, aksine bunu engelleyip şiddet uygulamaları, despotik tavırlar sergilemeleri aslında toplumun ve bireyin manevi dünyasının ve ruhunun hançerlenmesidir.

Bugün insana verilen değer ve birey-yurttaşa tanınan insan hak ve özgürlüklerinin düzeyi ile değerlendirdiğimiz ülkelerde özgürlük uğruna uzun mücadeleler verilmiş ve bunun sonucu sözkonusu ülkelerin iç düzeni özgürlüğün ana zemini durumuna gelmiştir. Buna rağmen o ülkelerde dahi özgürlük sürekli bir emek ve özenle korunmakta.

Hukukun güce veya siyasete alet edilmesi durumunda toplumda uyumsuzluk ve huzursuzluk artar, kültürün gelişmesi engellenir ve toplumun geleceği tehlikeye düşer. Ama hukuk, nihai hedefi olan adalet, özgürlük ve insaniyete yönelik olarak görev yaparsa toplumda uyum, denge, barış ve huzur sağlanır ve kültürel gelişmenin yolları açılır.

Türkiye'nin demokratikleşme yönüne doğru gitmeyip faşizan bir anlayışa sürüklenmesi ve programında demokrasi ve hukuk vaadinde bulunan AKP'nin bunun öncülüğünü yapıyor olması siyasetin ilkesiz ve etik dışı bir zeminde cereyan ettiğini göstermekte.

DİĞER YAZILARI 'Bırakın adalet yerini bulsun, isterse kıyamet kopsun' 01-01-1970 03:00 CHP: Altı oku revize edebilecek mi? – 3 01-01-1970 03:00 CHP: Çok partili dönem–2 01-01-1970 03:00 CHP: Tek partili dönem–1 01-01-1970 03:00 Seçim sonrasının düşündürdükleri 01-01-1970 03:00 Hakikat yolunda yürümek 01-01-1970 03:00 1971-1973: Geriye gidişin ara rejimi 01-01-1970 03:00 Hukukla bağını koparan Türkiye 01-01-1970 03:00 Afrika balladı! 01-01-1970 03:00 Güney Afrika Vicdan Girişimi 01-01-1970 03:00 Cumhuriyetin tercihi tekçi otokratik rejim: 1925 Kürt ayaklanması 01-01-1970 03:00 Postkolonyal dönemde insanın durumu 01-01-1970 03:00 İnsanın medeniyetle tanışması 01-01-1970 03:00 İnsan olmanın anlamı 01-01-1970 03:00 Hafıza aktivizmiyle hakikate ulaşma çabası 01-01-1970 03:00 Bahçeden yeryüzüne bakmak 01-01-1970 03:00 'Demokratik süreç odaklı' bir anayasa inşa edebilecek miyiz? 01-01-1970 03:00 İktidarın amaç ve zihniyetiyle yeni-sivil Anayasa inşa edilebilir mi? 01-01-1970 03:00 Kassandra çağrısı 01-01-1970 03:00 Küresel kozmopolit demokrasi 01-01-1970 03:00 Barbarlığı aşamamak: Savaşmaktan vazgeçmeyen insanlık 01-01-1970 03:00 Cumhuriyet oryantalizmi ve modernleştirmeci milliyetçilik 01-01-1970 03:00 'Eylül'ün içinden geçen şiirler 01-01-1970 03:00 Rumlar üzerinden otoriterleşmeyi meşrulaştırma 01-01-1970 03:00 6-7 Eylül’e giden süreç–2 01-01-1970 03:00 6-7 Eylül'e giden süreç 01-01-1970 03:00 Değişimin önündeki aşılmaz duvar: İdeolojik zihniyetin kemikleşmesi 01-01-1970 03:00 Türkiye değişebilir mi? 01-01-1970 03:00 Zihniyet değişikliğine ülke isimlerinden başlamak! 01-01-1970 03:00 Tekçi-tek kişilik siyasi rejimin kendi hukukunu oluşturması 01-01-1970 03:00 İktidara uzanan yerleşik düşünceden itirazcı-ihlalci göçebe düşünceye 01-01-1970 03:00 ‘Boşluk’tan ‘toz’a, ‘kültür’den ‘uygarlığa’ 01-01-1970 03:00 İnsanın hangi hali – 2 01-01-1970 03:00 İnsanın hangi hali! – 1 01-01-1970 03:00 Yalanların hakikate dönüşmesi 01-01-1970 03:00 Anayasanın temeli ne olmalı? 01-01-1970 03:00 Vicdan, mazlumlardan kelimeleri esirger mi? 01-01-1970 03:00 Yargının yeniden inşası: Adil yargılanma hakkı 01-01-1970 03:00 Yargının yeniden inşası: Hukuksal pozitivizmden doğal hukuka 01-01-1970 03:00 Enkaz altında kalmanın dayattığı zaruret: Adem-i merkeziyet 01-01-1970 03:00 Sorumlular ayağa kalksın! 01-01-1970 03:00 Kürtlerin siyasal temsilde var olma mücadelesi – 2 01-01-1970 03:00 Kürtlerin siyasal temsilde var olma mücadelesi – 1 01-01-1970 03:00 Hrant'ın ideallerini yaşatmak! 01-01-1970 03:00 Tarihsel kronik çizgi: İktidarın merkezde şahsileşmesi 01-01-1970 03:00 Rejimin HDP üzerinden yarattığı gerilim 01-01-1970 03:00 Hukukla bağını kesen devlet şiddeti 01-01-1970 03:00 Devlet - Demokrasi - Değişim 01-01-1970 03:00 Türkiye'nin çıkmazı: Korku duvarını aşamamak (3) 01-01-1970 03:00 Türkiye’nin çıkmazı: Merkeziyetçi devletten bölgesel devlete (2) 01-01-1970 03:00 Türkiye'nin çıkmazı: Sömürge tipi idari vesayet rejimi (1) 01-01-1970 03:00 Neden 'Yetmez ama evet' denildi? (3) 01-01-1970 03:00 Neden 'Yetmez ama evet' denildi? (2) 01-01-1970 03:00 Neden ‘Yetmez ama evet’ denildi? (1) 01-01-1970 03:00 Zihniyetin esaretinde yozlaşan dil 01-01-1970 03:00 Zihniyet ikliminde bir çıkmaz: Kısırdöngüde debelenen Türkiye 01-01-1970 03:00 Halife Sultan II. Abdülhamid 01-01-1970 03:00 Adığe (Çerkez) Katliamı 01-01-1970 03:00 Gerçekdışının karşısındaki güç: Sevgi 01-01-1970 03:00 Otokratik rejimin ceza kanunundaki aygıtları 01-01-1970 03:00 Adaletin yitiminde son nokta: Kavala davası 01-01-1970 03:00 Küreselleşmenin bencil aktörleri: Çöküşe giden yol 01-01-1970 03:00 Duvarları yıkabilecek miyiz? 01-01-1970 03:00 Süpürenler ve süpürülenler 01-01-1970 03:00 Dünya: Hassas kalplerin cehennemi 01-01-1970 03:00 Yeni bir dünya inşası-2: Rusya rol alabilir mi? 01-01-1970 03:00 Yeni bir dünya inşası: Madalyonun iki yüzü 01-01-1970 03:00 Birlikte yapabiliriz! 01-01-1970 03:00 Türkiye Mahkemesi nihai mütalaası: 'Yargı bağımsızlığı ve adalete erişim' 01-01-1970 03:00 Kalıcı istisna hali: Hukuksuzluğun normalleşmesi 01-01-1970 03:00 Şiddetin sıradanlaşması 01-01-1970 03:00 İnsanın güçle sınanması 01-01-1970 03:00 Siyaset-bürokrasi-mafya-organize suç örgütü döngüsü 01-01-1970 03:00 Hukukun askıya alınması 01-01-1970 03:00 Yükseltin vicdanınızı! 01-01-1970 03:00 Bırakın adalet yerini bulsun... 01-01-1970 03:00 Düşüncenin erotikleşmesi 01-01-1970 03:00 Akıldışılığın büyüsüne kapılmak 01-01-1970 03:00 Dekadans: Çöküş! 01-01-1970 03:00 Alevilik (8): Başat kimliğin yarattığı çıkmaz 01-01-1970 03:00 Alevilik (7): Ayrı bir inanç sistemi mi? 01-01-1970 03:00 Alevilik (6): Devletin değişmeyen politikası 01-01-1970 03:00 Tekçi Cumhuriyet'ten Çoğulcu Demokrasi'ye 01-01-1970 03:00 Alevilik (5): 18-19. yüzyıl katliamlar zinciri 01-01-1970 03:00 Alevilik (4): Yeniçerilikle ilişkisi bağlamında Bektaşilik 01-01-1970 03:00 Alevilik (3): 15–16. Yüzyıl: 'Kıyım dönemi' 01-01-1970 03:00 Alevilik (2): Babai Ayaklanması 01-01-1970 03:00 'Turkey Tribunal' ('Türkiye Mahkemesi') 01-01-1970 03:00 Alevilik (1): Aleviliğin oluşum süreci 01-01-1970 03:00 "Tekçi-Otokratik" rejimin simgesi: Diyanet İşleri Başkanlığı 01-01-1970 03:00 12 Eylül'ün simgesi: Diyarbakır Cezaevi 01-01-1970 03:00 "Eylül" 01-01-1970 03:00 Kürtler (13): Talepler - Yeni bir inşa için öneriler - 2 01-01-1970 03:00 Kürtler (12): Yeni bir inşa için öneriler 01-01-1970 03:00 Kürtler (11): Yüzleşme-Müzakere-Uzlaşma-İşbirliği ihtiyacı 01-01-1970 03:00 Kürtler (10): Devlet iktidarının hedefindeki HDP 01-01-1970 03:00 Kürtler-9: Taleplerin siyasallaşmasını engelleme süreci 01-01-1970 03:00 Kürtler (8): 1980 Askeri Darbesi'ne uzanan süreç 01-01-1970 03:00 Kürtler (7): Dersim'den "Tunç Eli"ne 01-01-1970 03:00 Kürtler (6): Ağrı İsyanı'ndan Zilan katliamına! 01-01-1970 03:00 Kürtler (5): Takrir-i Sükûn rejimine geçiş 01-01-1970 03:00 Kürtler (4): 1922-1924 01-01-1970 03:00 Kürtler (3): 1916-1923 01-01-1970 03:00 Kürtler (2): 19. yüzyıl 01-01-1970 03:00 Kürtler (1): 16-18. yüzyıl 01-01-1970 03:00 Çağdaş tiranlığın terör yönetimi 01-01-1970 03:00 Organize suç örgütlenmesi bağlamında mafya 01-01-1970 03:00 "Bir daha asla!" diyebilmek için - 3 01-01-1970 03:00 "Bir daha asla!" diyebilmek için - 2 01-01-1970 03:00 "Bir daha asla!" diyebilmek için 01-01-1970 03:00 İnsanın hangi hali? 01-01-1970 03:00 Mağdurların empati ittifakı 01-01-1970 03:00 "Dil"den "Gönül"lere akmak! 01-01-1970 03:00 Kanımla düşünüyorum! / Hermann Göring 01-01-1970 03:00 Yeni anayasa inşa sürecinin açmazları 01-01-1970 03:00 Türk anayasaları bağlamında yasama-yürütme dengesi 01-01-1970 03:00 Sıfırdan Anayasa İnşası: Yeni Anayasa Platformu (YAP) örneği 01-01-1970 03:00 "Küresel eril sistem"in mağdurları: Kadınlar 01-01-1970 03:00 Çok dilli - çok bölgeli anayasa: Güney Afrika anayasası 01-01-1970 03:00 Tabula Rasa: Sıfırdan anayasa inşası 01-01-1970 03:00 Kayyım atamaları bağlamında 1921 Anayasası 01-01-1970 03:00 Anayasacılık: Batı-Osmanlı anayasa hareketleri 01-01-1970 03:00 Sistemin saldırısı karşısında direniş odağı: Aşk 01-01-1970 03:00 Empati ihtiyacı 01-01-1970 03:00 'Çok Kalpli Asi' 01-01-1970 03:00 Eylül’le gelen 01-01-1970 03:00 Tercihiniz; otokrasi mi, demokrasi mi? 01-01-1970 03:00 Hukukun işlevi 01-01-1970 03:00 Barbarlığın son noktası: Çocuklarına kavuşamadan ölen anneler! 01-01-1970 03:00 Vandalizmin kurumlaşmış hali: Cezasızlık pratiği 01-01-1970 03:00 Beton avluların çocukları: Anne! Toprak ne demek? 01-01-1970 03:00 Medeniyetsizlik: Boğulan adalet 01-01-1970 03:00 Meşruiyet: Temel mutabakat – Kamusal müzakere 01-01-1970 03:00 Frenlenemeyen iktidar sorunu 01-01-1970 03:00 Bu kaçıncı Cumhuriyet! 01-01-1970 03:00 İslam'ın siyasetle serüveni: Milliyetçiliğe savrulma 01-01-1970 03:00 Devlet: Güç ve çıkar çatışmalarının alanı 01-01-1970 03:00 Sürgünün trajedisi: Toprağın tadını özlemek 01-01-1970 03:00 Devletin emrindeki din: Diyanet İslam'ı 01-01-1970 03:00