Seçim sonrasının düşündürdükleri

Ümit Kardaş

03-04-2024 03:37

22 yıldır Türkiye'yi yöneten AKP iktidarı, 31 Mart yerel seçimleri sonucu seçmenden ilk kez esaslı bir uyarı aldı. İtirazın ağırlığı, en azından ekonomik krizin vurduğu kitlelerde bıçağın kemiğe dayandığını göstermekte.

Devlet Bahçeli'nin denetimi ve yönlendirmesi altında uygulanan tek adam rejiminin ülkeyi hukuksuzluk, yolsuzluk ve yoksulluk batağına sürüklediği açık.

Seçmenler sadece ekonomik sıkıntıların yarattığı çaresizlikle mi bir itirazda bulundular, yoksa ekonomik krizin esas nedenlerinin bilincinde olarak mı hareket ettiler? Bunu bilemiyoruz. Nevi şahsına münhasır partili cumhurbaşkanlığı sisteminin yarattığı sakıncaların farkındalar mı? Denetimsiz ve sınırlanamaz gücün keyfiliğe, despotizme, otokrasiye kayarak demokrasi, hukuk=adalet, özgürlük eksikliğine, hukuksuzluğa, çeteleşme, yoksulluk, yoksunluk ve refah kaybına neden olduğunun bilincindeler mi?

İtirazını oy verirken bilinçli yapanlar heyecan içinde geleceğe umutla bakmaya başladılar. Ancak sadece ekonomik sıkıntıları nedeniyle uyarı mahiyetinde oy verenlerle, sandığa gitmeyen küskün seçmenin görece bir iyileşme karşısında otokrasiyi desteklemeye devam edip etmeyeceği meçhul.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, cumhuriyetin dayanağı olan milli iradeyi belli bir oy üzerinden otoriter iradesinin bir aracı, hukuk dışı bir inşanın dayanağı haline getirdi. Yine genç cumhuriyette olduğu gibi ötekileştirici, kutuplaştırıcı dil, söylem ve uygulamalarla inkâr edilmiş ve eşit olmayan yurttaşlar yaratmaya devam etti.

Toplum kutuplaştırılıp parçalandı, etik değerler yitirildi, demokrasi kavramının içi boşaltıldı, hukuk adalet işlevini yerine getiremez oldu. Ekonomide tek yetkili cumhurbaşkanının ekonomist olduğunu beyan ederek irrasyonel politikalar uygulamasının çok ağır olan bedeli alt gelir grubuna ödettirildi.

Dünyada Arjantin'den sonra en yüksek ikinci enflasyon oranıyla paranın alım gücü düşerken, milli gelir dağılımında uçurum oluştu, orta sınıf fakirleşti, zengin daha zengin hale geldi.

Çoğunluğun yoksullaşmasının da, önemli bir bölümünün açlık sınırı altında hayatta kalmaya çalışmasının da tamamen siyasi tercihlerle ilgili olduğu görülmekte. Toplumsal-siyasal birliği ve barışı uzlaşma üzerinden sağlayamayan Türkiye, güvenlik eksenli politikalara dönme sonucu silahlanmak, yurtiçi ve yurtdışı askeri operasyonlar yapmak için para harcamaya başladı, refahı sağlamak yerine savaş tercihinde bulundu.

Türkiye, savunma sanayiinde yerli üretim yapmanın yanı sıra ihracat yapmaya başlasa da; üretimde yüksek oranda ithal girdi kullanılması, gelişmiş silahların ithalinin yüksek maliyeti ve gerçekleştirilen askeri operasyonların ekonomik bedelleri cari işlemler dengesinde ciddi bozulmalara neden olmakta.

Buna dış politikadaki tutarsızlıklar sonucu gereksiz yere alınan savunma silahlarının maliyeti eklendiğinde durum daha da ağırlaşmakta. Türkiye, Rusya’dan S-400 Hava Savunma Sistemi satın aldığından bu yana dış politikada ciddi bir kırılma yaşadı. Türkiye’nin F-35 programından çıkarılması ve CAATSA yaptırımlarına maruz kalması S-400 alımı nedeniyle oldu.

SIPRI (Stockholm Uluslararası Barış Araştırmaları Enstitüsü) raporuna göre, Türkiye 2022 yılında 10.6 milyar dolar ile dünyanın en çok savunma harcaması yapan 23’üncü ülkesi oldu. Türkiye, savunma ve güvenlik sektörü için 2024 yılında 1 trilyon 133.5 milyar lira ödenek ayırdı.

İnsanın ve doğanın sömürülmesinin derinleşmesi olgusuyla silahlanma–savaş sarmalının bağlantılı olduğu açık. Bu nedenle dünya çapında ve Türkiye’de yoksulluk yaygınlaşıyor. Savunma–silahlanma ödeneğinde yapılacak % 10’luk bir kesinti yoksulluğu aşmada kullanılabilir.

Askeri harcamalarla ilgili tespiti yaptıktan sonra Diyanet İşleri Başkanlığı’nın (DİB) varlığına, bütçesine, harcamalarına bakıp yoksulluk–açlık sonucuyla ilgili bağlantıyı görmek gerekir.

Diyanet İşleri Başkanlığı’nın yapısı, bağlı vakıfları, bağışları, bütçesi, lüks makam araçları nedeniyle de eleştirilmesi gereken bir noktada. Diyanet İşleri Başkanlığı’nın 2023 yılı bütçesi 36.4 milyar TL iken, 2024 yılında yüzde 151’lik artış ile 91.8 milyar TL’ye çıktı. Son beş yılın verilerinde, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın bütçe oranının Enerji ve Tabii Kaynaklar, Sanayi ve Teknoloji, Kültür ve Turizm, İçişleri, Dışişleri, Ticaret gibi bakanlıkları geride bıraktığı görülmekte.

Diyanet İşleri Başkanlığı, bütçeden aldığı milyarlarca liralık pay, sahip olduğu binlerce taşınmaz, yurtiçinde ve dışında yaptığı yatırımlar, 100 bini aşan istihdamı ve yönettiği vakıflar ile âdeta devasa bir holdingi andırmakta. Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün 2018 yılında yaptığı tahsisler ile Diyanet’in toplam taşınmaz sayısı 2 bin 17’ye yükselmiş durumda.

Bütçeden aldığı devasa ödenek dışında Hac ve Umre’den, yurtiçi ve yurtdışındaki kurban kesimlerinden ve sahip olduğu vakıflar üzerinden yaptığı yatırımlardan elde ettiği gelirler de hesaba katıldığında, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın devasa bir ekonomik büyüklüğü yönettiği anlaşılmakta.

Bu kadar büyük bir ekonomik yapıyı yöneten Diyanet İşleri Başkanlığı’nın gelir ve giderlerinin yeteri ölçüde denetlenemediği, şeffaflık ve hesap verebilirlik kriterlerinin uzağında olduğu da bir gerçek. Ayrıca kapitalist bir ekonomi ve otokratik bir siyasi rejimle bütünleşmiş bir devlet kurumunun İslam adına söz alması uygun değil.

Diyanet İşleri Başkanlığı bünyesindeki en büyük yapılardan biri de Türkiye Diyanet Vakfı... Diyanet İşleri Başkanı tarafından yönetilen vakıf, dünyanın 145 ülkesinde eğitim, kültür ve yardım faaliyetleri yürütüyor. 1977’de Bakanlar Kurulu tarafından alınan bir kararla vakfa ‘vergi muafiyeti’ getirilirken, 2005 yılında yapılan bir düzenleme ile de Vakıf “izin almadan yardım toplayan kuruluşlar” arasına alınmış durumda.

Vakıf tarafından işletilen ülke genelinde 13 adet sosyal tesis bulunurken, özellikle vakıf bünyesindeki KOMAŞ AŞ hem yurtiçinde hem de yurtdışında yüzlerce anahtar teslim cami, müftülük hizmet binası, Kur’an kursu, öğrenci yurdunun yanı sıra okul, iş merkezi, misafirhane, hastane ve otel inşaatları yapıyor. Vakfın iştirakleri arasında RTÜK’ten yayın lisansı almış bir TV kanalı ve matbaa da bulunuyor.

Diyanet İşleri Başkanlığı gibi bir kurumun ayrımcılık gütmeyen, çoğulcu, katılımcı, laik bir demokraside yerinin olmadığı açık. Diyanet İşleri Başkanlığı’nın bütçesinin ve malvarlığının makul ölçülere çekilmesi de önemli bir kaynak yaratabilir.

Ayrıca cumhurbaşkanından başlayarak siyaset ve bürokraside şatafat, gösteriş ve savurganlıktan kaçınılması gerekmekte.

Muhalefet partilerinin ülkenin getirildiği noktada; siyasi-hukuki-ekonomik-kültürel-ahlaki çöküntünün yarattığı krizin gerçek nedenlerinin farkında olup olmadıklarını, farkındalarsa ne gibi çözümler düşündüklerini bilmiyoruz.

Bildiklerimizle, yaşadıklarımızla, deneyimlerimizle kötümser olsak bile, iyimser düşünmeye, umutlu olmaya, direnmeye gayret edelim.

DİĞER YAZILARI 'Bırakın adalet yerini bulsun, isterse kıyamet kopsun' 01-01-1970 03:00 CHP: Altı oku revize edebilecek mi? – 3 01-01-1970 03:00 CHP: Çok partili dönem–2 01-01-1970 03:00 CHP: Tek partili dönem–1 01-01-1970 03:00 Hakikat yolunda yürümek 01-01-1970 03:00 1971-1973: Geriye gidişin ara rejimi 01-01-1970 03:00 Hukukla bağını koparan Türkiye 01-01-1970 03:00 Afrika balladı! 01-01-1970 03:00 Güney Afrika Vicdan Girişimi 01-01-1970 03:00 Cumhuriyetin tercihi tekçi otokratik rejim: 1925 Kürt ayaklanması 01-01-1970 03:00 Postkolonyal dönemde insanın durumu 01-01-1970 03:00 İnsanın medeniyetle tanışması 01-01-1970 03:00 İnsan olmanın anlamı 01-01-1970 03:00 Hafıza aktivizmiyle hakikate ulaşma çabası 01-01-1970 03:00 Bahçeden yeryüzüne bakmak 01-01-1970 03:00 'Demokratik süreç odaklı' bir anayasa inşa edebilecek miyiz? 01-01-1970 03:00 İktidarın amaç ve zihniyetiyle yeni-sivil Anayasa inşa edilebilir mi? 01-01-1970 03:00 Kassandra çağrısı 01-01-1970 03:00 Küresel kozmopolit demokrasi 01-01-1970 03:00 Barbarlığı aşamamak: Savaşmaktan vazgeçmeyen insanlık 01-01-1970 03:00 Cumhuriyet oryantalizmi ve modernleştirmeci milliyetçilik 01-01-1970 03:00 'Eylül'ün içinden geçen şiirler 01-01-1970 03:00 Rumlar üzerinden otoriterleşmeyi meşrulaştırma 01-01-1970 03:00 6-7 Eylül’e giden süreç–2 01-01-1970 03:00 6-7 Eylül'e giden süreç 01-01-1970 03:00 Değişimin önündeki aşılmaz duvar: İdeolojik zihniyetin kemikleşmesi 01-01-1970 03:00 Türkiye değişebilir mi? 01-01-1970 03:00 Zihniyet değişikliğine ülke isimlerinden başlamak! 01-01-1970 03:00 Tekçi-tek kişilik siyasi rejimin kendi hukukunu oluşturması 01-01-1970 03:00 İktidara uzanan yerleşik düşünceden itirazcı-ihlalci göçebe düşünceye 01-01-1970 03:00 ‘Boşluk’tan ‘toz’a, ‘kültür’den ‘uygarlığa’ 01-01-1970 03:00 İnsanın hangi hali – 2 01-01-1970 03:00 İnsanın hangi hali! – 1 01-01-1970 03:00 Yalanların hakikate dönüşmesi 01-01-1970 03:00 Anayasanın temeli ne olmalı? 01-01-1970 03:00 Vicdan, mazlumlardan kelimeleri esirger mi? 01-01-1970 03:00 Yargının yeniden inşası: Adil yargılanma hakkı 01-01-1970 03:00 Yargının yeniden inşası: Hukuksal pozitivizmden doğal hukuka 01-01-1970 03:00 Enkaz altında kalmanın dayattığı zaruret: Adem-i merkeziyet 01-01-1970 03:00 Sorumlular ayağa kalksın! 01-01-1970 03:00 Kürtlerin siyasal temsilde var olma mücadelesi – 2 01-01-1970 03:00 Kürtlerin siyasal temsilde var olma mücadelesi – 1 01-01-1970 03:00 Hrant'ın ideallerini yaşatmak! 01-01-1970 03:00 Tarihsel kronik çizgi: İktidarın merkezde şahsileşmesi 01-01-1970 03:00 Şiddetin vardığı son nokta: Otosansür 01-01-1970 03:00 Rejimin HDP üzerinden yarattığı gerilim 01-01-1970 03:00 Hukukla bağını kesen devlet şiddeti 01-01-1970 03:00 Devlet - Demokrasi - Değişim 01-01-1970 03:00 Türkiye'nin çıkmazı: Korku duvarını aşamamak (3) 01-01-1970 03:00 Türkiye’nin çıkmazı: Merkeziyetçi devletten bölgesel devlete (2) 01-01-1970 03:00 Türkiye'nin çıkmazı: Sömürge tipi idari vesayet rejimi (1) 01-01-1970 03:00 Neden 'Yetmez ama evet' denildi? (3) 01-01-1970 03:00 Neden 'Yetmez ama evet' denildi? (2) 01-01-1970 03:00 Neden ‘Yetmez ama evet’ denildi? (1) 01-01-1970 03:00 Zihniyetin esaretinde yozlaşan dil 01-01-1970 03:00 Zihniyet ikliminde bir çıkmaz: Kısırdöngüde debelenen Türkiye 01-01-1970 03:00 Halife Sultan II. Abdülhamid 01-01-1970 03:00 Adığe (Çerkez) Katliamı 01-01-1970 03:00 Gerçekdışının karşısındaki güç: Sevgi 01-01-1970 03:00 Otokratik rejimin ceza kanunundaki aygıtları 01-01-1970 03:00 Adaletin yitiminde son nokta: Kavala davası 01-01-1970 03:00 Küreselleşmenin bencil aktörleri: Çöküşe giden yol 01-01-1970 03:00 Duvarları yıkabilecek miyiz? 01-01-1970 03:00 Süpürenler ve süpürülenler 01-01-1970 03:00 Dünya: Hassas kalplerin cehennemi 01-01-1970 03:00 Yeni bir dünya inşası-2: Rusya rol alabilir mi? 01-01-1970 03:00 Yeni bir dünya inşası: Madalyonun iki yüzü 01-01-1970 03:00 Birlikte yapabiliriz! 01-01-1970 03:00 Türkiye Mahkemesi nihai mütalaası: 'Yargı bağımsızlığı ve adalete erişim' 01-01-1970 03:00 Kalıcı istisna hali: Hukuksuzluğun normalleşmesi 01-01-1970 03:00 Şiddetin sıradanlaşması 01-01-1970 03:00 İnsanın güçle sınanması 01-01-1970 03:00 Siyaset-bürokrasi-mafya-organize suç örgütü döngüsü 01-01-1970 03:00 Hukukun askıya alınması 01-01-1970 03:00 Yükseltin vicdanınızı! 01-01-1970 03:00 Bırakın adalet yerini bulsun... 01-01-1970 03:00 Düşüncenin erotikleşmesi 01-01-1970 03:00 Akıldışılığın büyüsüne kapılmak 01-01-1970 03:00 Dekadans: Çöküş! 01-01-1970 03:00 Alevilik (8): Başat kimliğin yarattığı çıkmaz 01-01-1970 03:00 Alevilik (7): Ayrı bir inanç sistemi mi? 01-01-1970 03:00 Alevilik (6): Devletin değişmeyen politikası 01-01-1970 03:00 Tekçi Cumhuriyet'ten Çoğulcu Demokrasi'ye 01-01-1970 03:00 Alevilik (5): 18-19. yüzyıl katliamlar zinciri 01-01-1970 03:00 Alevilik (4): Yeniçerilikle ilişkisi bağlamında Bektaşilik 01-01-1970 03:00 Alevilik (3): 15–16. Yüzyıl: 'Kıyım dönemi' 01-01-1970 03:00 Alevilik (2): Babai Ayaklanması 01-01-1970 03:00 'Turkey Tribunal' ('Türkiye Mahkemesi') 01-01-1970 03:00 Alevilik (1): Aleviliğin oluşum süreci 01-01-1970 03:00 "Tekçi-Otokratik" rejimin simgesi: Diyanet İşleri Başkanlığı 01-01-1970 03:00 12 Eylül'ün simgesi: Diyarbakır Cezaevi 01-01-1970 03:00 "Eylül" 01-01-1970 03:00 Kürtler (13): Talepler - Yeni bir inşa için öneriler - 2 01-01-1970 03:00 Kürtler (12): Yeni bir inşa için öneriler 01-01-1970 03:00 Kürtler (11): Yüzleşme-Müzakere-Uzlaşma-İşbirliği ihtiyacı 01-01-1970 03:00 Kürtler (10): Devlet iktidarının hedefindeki HDP 01-01-1970 03:00 Kürtler-9: Taleplerin siyasallaşmasını engelleme süreci 01-01-1970 03:00 Kürtler (8): 1980 Askeri Darbesi'ne uzanan süreç 01-01-1970 03:00 Kürtler (7): Dersim'den "Tunç Eli"ne 01-01-1970 03:00 Kürtler (6): Ağrı İsyanı'ndan Zilan katliamına! 01-01-1970 03:00 Kürtler (5): Takrir-i Sükûn rejimine geçiş 01-01-1970 03:00 Kürtler (4): 1922-1924 01-01-1970 03:00 Kürtler (3): 1916-1923 01-01-1970 03:00 Kürtler (2): 19. yüzyıl 01-01-1970 03:00 Kürtler (1): 16-18. yüzyıl 01-01-1970 03:00 Çağdaş tiranlığın terör yönetimi 01-01-1970 03:00 Organize suç örgütlenmesi bağlamında mafya 01-01-1970 03:00 "Bir daha asla!" diyebilmek için - 3 01-01-1970 03:00 "Bir daha asla!" diyebilmek için - 2 01-01-1970 03:00 "Bir daha asla!" diyebilmek için 01-01-1970 03:00 İnsanın hangi hali? 01-01-1970 03:00 Mağdurların empati ittifakı 01-01-1970 03:00 "Dil"den "Gönül"lere akmak! 01-01-1970 03:00 Kanımla düşünüyorum! / Hermann Göring 01-01-1970 03:00 Yeni anayasa inşa sürecinin açmazları 01-01-1970 03:00 Türk anayasaları bağlamında yasama-yürütme dengesi 01-01-1970 03:00 Sıfırdan Anayasa İnşası: Yeni Anayasa Platformu (YAP) örneği 01-01-1970 03:00 "Küresel eril sistem"in mağdurları: Kadınlar 01-01-1970 03:00 Çok dilli - çok bölgeli anayasa: Güney Afrika anayasası 01-01-1970 03:00 Tabula Rasa: Sıfırdan anayasa inşası 01-01-1970 03:00 Kayyım atamaları bağlamında 1921 Anayasası 01-01-1970 03:00 Anayasacılık: Batı-Osmanlı anayasa hareketleri 01-01-1970 03:00 Sistemin saldırısı karşısında direniş odağı: Aşk 01-01-1970 03:00 Empati ihtiyacı 01-01-1970 03:00 'Çok Kalpli Asi' 01-01-1970 03:00 Eylül’le gelen 01-01-1970 03:00 Tercihiniz; otokrasi mi, demokrasi mi? 01-01-1970 03:00 Hukukun işlevi 01-01-1970 03:00 Barbarlığın son noktası: Çocuklarına kavuşamadan ölen anneler! 01-01-1970 03:00 Vandalizmin kurumlaşmış hali: Cezasızlık pratiği 01-01-1970 03:00 Beton avluların çocukları: Anne! Toprak ne demek? 01-01-1970 03:00 Medeniyetsizlik: Boğulan adalet 01-01-1970 03:00 Meşruiyet: Temel mutabakat – Kamusal müzakere 01-01-1970 03:00 Frenlenemeyen iktidar sorunu 01-01-1970 03:00 Bu kaçıncı Cumhuriyet! 01-01-1970 03:00 İslam'ın siyasetle serüveni: Milliyetçiliğe savrulma 01-01-1970 03:00 Devlet: Güç ve çıkar çatışmalarının alanı 01-01-1970 03:00 Sürgünün trajedisi: Toprağın tadını özlemek 01-01-1970 03:00 Devletin emrindeki din: Diyanet İslam'ı 01-01-1970 03:00