Postkolonyal dönemde insanın durumu

Ümit Kardaş

11-01-2024 02:29

"Hiçbir medeniyet nişanesi yoktur ki aynı zamanda barbarlığa da bir çağrı olmasın."

Walter Benjamin

Ali Şeriatî, Medeniyet ve Moder­nizm adlı kitabında çarpıcı bir tespit yapıyor: "... Ne yazık ki modernizm, biz Avrupalı olmayan mil­letlere medeniyet adı altında empoze edilmiştir."

Doğu'nun temsil ettiği din-kültür eksenli medeniyet karşısında, Batı’nın medeniyet tanımında kullanılan kelime "civil"den türetilen "civilization"dı. Bu kavram kilise ve dinin dışındaki bir alanı işaret ediyor, din, tarih, kültür ancak alt dal sayılıyordu. Kuşkusuz bu sıçrama ekonomik, tarihsel, siyasal, toplumsal süreçlerin sonunda doğal bir modernleşme olarak doğdu.

Batı, pan- kapitalist sisteme uygun bir tüketim toplumunu ifade eden "uygarlık" ve "modernizm" kavramlarını öne çıkararak medeniyet kavramını daralttı.

Koloni olmayan Türkiye'de Osmanlı–Türk modernleşmesi Batı'nın yaşadığı süreçler sonunda değil, tepeden modernleştirilme şeklinde yaşandı. Ancak tekçi ideolojiye ve milliyetçiliğe yaslanan modern devletle gelen rejim, demokrasi, hukuk, hak ve özgürlükler alanında güdük kaldı, iç çatışma ve şiddetin artmasıyla otoriterliğe kaydı.

Batı kolonyalizmi ise, ekonomik istismar amacıyla sömürge durumuna getirdiği ülkelerde yaşayanları medeni (modern) olmayan barbarlar olarak tanımlarken sömürge coğrafyasında yaşayan insanlara büyük acılar çektirdi.

Ancak ilginç olan, bu ülkelerin bağımsızlıklarını kazandıktan sonraki postkolonyal dönemde iç çatışmalarda büyük acılar yaşayarak otoriter rejimlere kaymalarıydı.

Nijerya'da bağımsızlıktan hemen sonra patlak veren Biafra savaşının yanı sıra, 1994 yılında birkaç ay içinde bir milyona yakın insanın katledildiği Ruanda katliamı ve diğer Afrika ülkelerindeki iç savaşlar, sömürgeciliğin kalıtsal özelliğinin ülkelerin kaderinde sarsılmaz biçimde belirleyici olduğunu göstermekte (Ahmet Sait Akçay, "Afrika Çalışmaları, Kolonyalizm, Postkolonyalizm", Independent Türkçe, 2020).

Sömürgeciler çok güçlü bürokrasiler kurdular, sömürgecilikten çıkış sürecinde sömürgecilerin yönetim mekanizmalarını boşaltıp gitmeleri, arşivi neredeyse yok etmeleri yeni yönetimlere tiranlık ya da diktatörlük yolunu açmıştı (Akçay, a.g.e.).

Hintli yazar Mahmood Mamdani, "Postkolonyal Afrika'da Siyasal Şiddeti Anlamlandırmak" isimli makalesinde, Ruanda katliamındaki kolonyal etkilere ilişkin şu tespiti yapmakta:

"Ruanda’daki Hutu–Tutsi şiddetinin başlangıcı kolonyalizmdir. Fakat kolonyalizm, bu şiddetin Devrimden sonra neden devam ettiğini açıklamaz. Eğer kolonyalizm, ırksallaşmış siyasal kimliklerden biri olarak Hutu–Tutsi sorununun kökeniyse, o zaman milliyetçilik bu sorunu yeniden üretmiştir.

"Yüzleşmemiz gereken ikilem şudur: Irk etiketlemesi yalnızca bir devlet ideolojisi değildi, aynı zamanda yerli ve yabancı olarak etiketlenen o aynı Hutuların ve Tutsilerin çoğunun yeniden ürettiği toplumsal bir ideoloji haline de gelmişti.

"Bu yeniden üretme, Hutu’nun yerli Bantu ırkı olarak kolonyal kimliğini postkolonyal Ruanda ulusuna dönüştüren ve böylece kolonyal ırk etiketleme projesini postkolonyal ulus inşası projesine çeviren milliyetçi siyasi proje aracılığıyla gerçekleşti" (Akçay, a.g.e.).

Hintli ekonomist Amartya Sen, Identity and Violence (Kimlik ve Şiddet) isimli kitabında medeniyetleri sınıflandırmanın ve medeniyetler üzerinde yoğunlaşmanın yanlış olduğunu, insanların sadece tek boyutlu bir kimlikle bir medeniyetin ya da bir dinin üyesi olmadıklarını, bunun yanı sıra çeşitli görünümlerle ortaya çıkan ve katmanlardan oluşan kimliklere sahip olduklarını belirtmekte. Herhangi bir kişiyi basit bir şekilde onun diniyle veya medeniyetiyle kısıtlamanın, insanlığı ve sosyal etkileşimleri yanlış tanıtmak olduğunu öne sürmekte.

İndirgemeci bir düşünce ile medeniyetleri ya da dinleri tek boyutlu ve tekil yapılar olarak nitelendirmek yanlıştır. Oysa medeniyetler ya da dinler çeşitli, çok geniş ve sıklıkla değerler, politikalar ve inançlara ilişkin iç çatışmalar içerirler.

Güney Afrikalı hukukçu Pius Langa "Meydan Okuyan Medeniyetler" isimli makalesinde gerçek bir Müslüman'ın, gerçek bir Yahudi'nin ya da gerçek bir Hindu'nun ne düşündüğünü, neye inandığını ya da neler yapması gerektiğini belirlemeye çalışmanın imkânsız ve akılsızca olduğunu belirtmekte. Bir medeniyetin başka bir medeniyete ilişkin olarak nelerin o medeniyetin gerçek nitelikleri olduğuna ilişkin görüşü politik olacaktır. Batı'nın görüşüne göre, soğuk savaş döneminde iyi bir Müslüman, komünizme karşı gerilla savaşı yapan biri iken; bugün iyi bir Müslüman, savaş ve teröre karşı çıkan biridir. Burada değişen, siyasi ve ekonomik çıkarlara göre dışarıdan yapılan nitelendirmedir.

Amartya Sen, bize medeniyetler arası barışı sağlamanın yolunun medeniyetler hakkında konuşmayı bırakıp insanlar hakkında konuşmaya başlamak olduğunu söylemekte:

"İnsanlar arasındaki asıl ve heyecan verici dostluk ve hoşgörü arayışının medeniyetler arası hoşgörü olarak anlaşılması çok boyutlu bireyleri hızlı bir şekilde tek boyuta indirger ve sanat, edebiyat, bilim, matematik, oyunlar, ticaret, siyaset gibi insanlığın ortak bilgi alanını oluşturan hususlar da dahil, yüzyıllar boyunca kültürlerarası etkileşime zengin ve farklı kaynaklar sağlayan etkinliklerin çeşitliliğini göz ardı eder. Küresel barışı hedefleyen iyi niyetli girişimler, insanlığa ilişkin tamamen yanlış bir anlayış üzerine kurgulandığında tam aksi sonuçlar da doğurabilir."

İnsanlık, medeniyetlerin ya da milliyet veya ırk gibi tek bir niteliğin uluslararası ilişkilerin temeli haline getirilmesinin sakıncalarını acı, şiddet, açlık, savaş, insan hakları ihlalleri ile yaşamakta. İnsanlar bu kuşatmalardan çıkıp, dostluk, sevgi ve saygı temelinde bir araya gelerek, silahların yasaklandığı, evrensel hukuk ve adaletin esas alındığı, doğaya uyumlu ve ahenkli bir yeryüzü için çaba göstermeli.

Çıkarların ve gücün hükmettiği bir dünyada yeni bir başlangıç umudu her zaman var olacaktır.

Yeni yılın karanlık yanımızı sevgi ve merhametin ışığıyla aydınlattığı; barışa, adalete, özgürlüğe yaklaştığımız bir süreç olmasını dilerim.

DİĞER YAZILARI CHP: Altı oku revize edebilecek mi? – 3 01-01-1970 03:00 CHP: Çok partili dönem–2 01-01-1970 03:00 CHP: Tek partili dönem–1 01-01-1970 03:00 Seçim sonrasının düşündürdükleri 01-01-1970 03:00 Hakikat yolunda yürümek 01-01-1970 03:00 1971-1973: Geriye gidişin ara rejimi 01-01-1970 03:00 Hukukla bağını koparan Türkiye 01-01-1970 03:00 Afrika balladı! 01-01-1970 03:00 Güney Afrika Vicdan Girişimi 01-01-1970 03:00 Cumhuriyetin tercihi tekçi otokratik rejim: 1925 Kürt ayaklanması 01-01-1970 03:00 İnsanın medeniyetle tanışması 01-01-1970 03:00 İnsan olmanın anlamı 01-01-1970 03:00 Hafıza aktivizmiyle hakikate ulaşma çabası 01-01-1970 03:00 Bahçeden yeryüzüne bakmak 01-01-1970 03:00 'Demokratik süreç odaklı' bir anayasa inşa edebilecek miyiz? 01-01-1970 03:00 İktidarın amaç ve zihniyetiyle yeni-sivil Anayasa inşa edilebilir mi? 01-01-1970 03:00 Kassandra çağrısı 01-01-1970 03:00 Küresel kozmopolit demokrasi 01-01-1970 03:00 Barbarlığı aşamamak: Savaşmaktan vazgeçmeyen insanlık 01-01-1970 03:00 Cumhuriyet oryantalizmi ve modernleştirmeci milliyetçilik 01-01-1970 03:00 'Eylül'ün içinden geçen şiirler 01-01-1970 03:00 Rumlar üzerinden otoriterleşmeyi meşrulaştırma 01-01-1970 03:00 6-7 Eylül’e giden süreç–2 01-01-1970 03:00 6-7 Eylül'e giden süreç 01-01-1970 03:00 Değişimin önündeki aşılmaz duvar: İdeolojik zihniyetin kemikleşmesi 01-01-1970 03:00 Türkiye değişebilir mi? 01-01-1970 03:00 Zihniyet değişikliğine ülke isimlerinden başlamak! 01-01-1970 03:00 Tekçi-tek kişilik siyasi rejimin kendi hukukunu oluşturması 01-01-1970 03:00 İktidara uzanan yerleşik düşünceden itirazcı-ihlalci göçebe düşünceye 01-01-1970 03:00 ‘Boşluk’tan ‘toz’a, ‘kültür’den ‘uygarlığa’ 01-01-1970 03:00 İnsanın hangi hali – 2 01-01-1970 03:00 İnsanın hangi hali! – 1 01-01-1970 03:00 Yalanların hakikate dönüşmesi 01-01-1970 03:00 Anayasanın temeli ne olmalı? 01-01-1970 03:00 Vicdan, mazlumlardan kelimeleri esirger mi? 01-01-1970 03:00 Yargının yeniden inşası: Adil yargılanma hakkı 01-01-1970 03:00 Yargının yeniden inşası: Hukuksal pozitivizmden doğal hukuka 01-01-1970 03:00 Enkaz altında kalmanın dayattığı zaruret: Adem-i merkeziyet 01-01-1970 03:00 Sorumlular ayağa kalksın! 01-01-1970 03:00 Kürtlerin siyasal temsilde var olma mücadelesi – 2 01-01-1970 03:00 Kürtlerin siyasal temsilde var olma mücadelesi – 1 01-01-1970 03:00 Hrant'ın ideallerini yaşatmak! 01-01-1970 03:00 Tarihsel kronik çizgi: İktidarın merkezde şahsileşmesi 01-01-1970 03:00 Şiddetin vardığı son nokta: Otosansür 01-01-1970 03:00 Rejimin HDP üzerinden yarattığı gerilim 01-01-1970 03:00 Hukukla bağını kesen devlet şiddeti 01-01-1970 03:00 Devlet - Demokrasi - Değişim 01-01-1970 03:00 Türkiye'nin çıkmazı: Korku duvarını aşamamak (3) 01-01-1970 03:00 Türkiye’nin çıkmazı: Merkeziyetçi devletten bölgesel devlete (2) 01-01-1970 03:00 Türkiye'nin çıkmazı: Sömürge tipi idari vesayet rejimi (1) 01-01-1970 03:00 Neden 'Yetmez ama evet' denildi? (3) 01-01-1970 03:00 Neden 'Yetmez ama evet' denildi? (2) 01-01-1970 03:00 Neden ‘Yetmez ama evet’ denildi? (1) 01-01-1970 03:00 Zihniyetin esaretinde yozlaşan dil 01-01-1970 03:00 Zihniyet ikliminde bir çıkmaz: Kısırdöngüde debelenen Türkiye 01-01-1970 03:00 Halife Sultan II. Abdülhamid 01-01-1970 03:00 Adığe (Çerkez) Katliamı 01-01-1970 03:00 Gerçekdışının karşısındaki güç: Sevgi 01-01-1970 03:00 Otokratik rejimin ceza kanunundaki aygıtları 01-01-1970 03:00 Adaletin yitiminde son nokta: Kavala davası 01-01-1970 03:00 Küreselleşmenin bencil aktörleri: Çöküşe giden yol 01-01-1970 03:00 Duvarları yıkabilecek miyiz? 01-01-1970 03:00 Süpürenler ve süpürülenler 01-01-1970 03:00 Dünya: Hassas kalplerin cehennemi 01-01-1970 03:00 Yeni bir dünya inşası-2: Rusya rol alabilir mi? 01-01-1970 03:00 Yeni bir dünya inşası: Madalyonun iki yüzü 01-01-1970 03:00 Birlikte yapabiliriz! 01-01-1970 03:00 Türkiye Mahkemesi nihai mütalaası: 'Yargı bağımsızlığı ve adalete erişim' 01-01-1970 03:00 Kalıcı istisna hali: Hukuksuzluğun normalleşmesi 01-01-1970 03:00 Şiddetin sıradanlaşması 01-01-1970 03:00 İnsanın güçle sınanması 01-01-1970 03:00 Siyaset-bürokrasi-mafya-organize suç örgütü döngüsü 01-01-1970 03:00 Hukukun askıya alınması 01-01-1970 03:00 Yükseltin vicdanınızı! 01-01-1970 03:00 Bırakın adalet yerini bulsun... 01-01-1970 03:00 Düşüncenin erotikleşmesi 01-01-1970 03:00 Akıldışılığın büyüsüne kapılmak 01-01-1970 03:00 Dekadans: Çöküş! 01-01-1970 03:00 Alevilik (8): Başat kimliğin yarattığı çıkmaz 01-01-1970 03:00 Alevilik (7): Ayrı bir inanç sistemi mi? 01-01-1970 03:00 Alevilik (6): Devletin değişmeyen politikası 01-01-1970 03:00 Tekçi Cumhuriyet'ten Çoğulcu Demokrasi'ye 01-01-1970 03:00 Alevilik (5): 18-19. yüzyıl katliamlar zinciri 01-01-1970 03:00 Alevilik (4): Yeniçerilikle ilişkisi bağlamında Bektaşilik 01-01-1970 03:00 Alevilik (3): 15–16. Yüzyıl: 'Kıyım dönemi' 01-01-1970 03:00 Alevilik (2): Babai Ayaklanması 01-01-1970 03:00 'Turkey Tribunal' ('Türkiye Mahkemesi') 01-01-1970 03:00 Alevilik (1): Aleviliğin oluşum süreci 01-01-1970 03:00 "Tekçi-Otokratik" rejimin simgesi: Diyanet İşleri Başkanlığı 01-01-1970 03:00 12 Eylül'ün simgesi: Diyarbakır Cezaevi 01-01-1970 03:00 "Eylül" 01-01-1970 03:00 Kürtler (13): Talepler - Yeni bir inşa için öneriler - 2 01-01-1970 03:00 Kürtler (12): Yeni bir inşa için öneriler 01-01-1970 03:00 Kürtler (11): Yüzleşme-Müzakere-Uzlaşma-İşbirliği ihtiyacı 01-01-1970 03:00 Kürtler (10): Devlet iktidarının hedefindeki HDP 01-01-1970 03:00 Kürtler-9: Taleplerin siyasallaşmasını engelleme süreci 01-01-1970 03:00 Kürtler (8): 1980 Askeri Darbesi'ne uzanan süreç 01-01-1970 03:00 Kürtler (7): Dersim'den "Tunç Eli"ne 01-01-1970 03:00 Kürtler (6): Ağrı İsyanı'ndan Zilan katliamına! 01-01-1970 03:00 Kürtler (5): Takrir-i Sükûn rejimine geçiş 01-01-1970 03:00 Kürtler (4): 1922-1924 01-01-1970 03:00 Kürtler (3): 1916-1923 01-01-1970 03:00 Kürtler (2): 19. yüzyıl 01-01-1970 03:00 Kürtler (1): 16-18. yüzyıl 01-01-1970 03:00 Çağdaş tiranlığın terör yönetimi 01-01-1970 03:00 Organize suç örgütlenmesi bağlamında mafya 01-01-1970 03:00 "Bir daha asla!" diyebilmek için - 3 01-01-1970 03:00 "Bir daha asla!" diyebilmek için - 2 01-01-1970 03:00 "Bir daha asla!" diyebilmek için 01-01-1970 03:00 İnsanın hangi hali? 01-01-1970 03:00 Mağdurların empati ittifakı 01-01-1970 03:00 "Dil"den "Gönül"lere akmak! 01-01-1970 03:00 Kanımla düşünüyorum! / Hermann Göring 01-01-1970 03:00 Yeni anayasa inşa sürecinin açmazları 01-01-1970 03:00 Türk anayasaları bağlamında yasama-yürütme dengesi 01-01-1970 03:00 Sıfırdan Anayasa İnşası: Yeni Anayasa Platformu (YAP) örneği 01-01-1970 03:00 "Küresel eril sistem"in mağdurları: Kadınlar 01-01-1970 03:00 Çok dilli - çok bölgeli anayasa: Güney Afrika anayasası 01-01-1970 03:00 Tabula Rasa: Sıfırdan anayasa inşası 01-01-1970 03:00 Kayyım atamaları bağlamında 1921 Anayasası 01-01-1970 03:00 Anayasacılık: Batı-Osmanlı anayasa hareketleri 01-01-1970 03:00 Sistemin saldırısı karşısında direniş odağı: Aşk 01-01-1970 03:00 Empati ihtiyacı 01-01-1970 03:00 'Çok Kalpli Asi' 01-01-1970 03:00 Eylül’le gelen 01-01-1970 03:00 Tercihiniz; otokrasi mi, demokrasi mi? 01-01-1970 03:00 Hukukun işlevi 01-01-1970 03:00 Barbarlığın son noktası: Çocuklarına kavuşamadan ölen anneler! 01-01-1970 03:00 Vandalizmin kurumlaşmış hali: Cezasızlık pratiği 01-01-1970 03:00 Beton avluların çocukları: Anne! Toprak ne demek? 01-01-1970 03:00 Medeniyetsizlik: Boğulan adalet 01-01-1970 03:00 Meşruiyet: Temel mutabakat – Kamusal müzakere 01-01-1970 03:00 Frenlenemeyen iktidar sorunu 01-01-1970 03:00 Bu kaçıncı Cumhuriyet! 01-01-1970 03:00 İslam'ın siyasetle serüveni: Milliyetçiliğe savrulma 01-01-1970 03:00 Devlet: Güç ve çıkar çatışmalarının alanı 01-01-1970 03:00 Sürgünün trajedisi: Toprağın tadını özlemek 01-01-1970 03:00 Devletin emrindeki din: Diyanet İslam'ı 01-01-1970 03:00