İnsanın medeniyetle tanışması

Ümit Kardaş

04-01-2024 02:45

Geçmişte farklı anlamlar kazanmış olan "medeniyet" kelimesi güçlü bir kavram. Mezopotamya'dan Meksika'ya, Peru'dan Çin'e kadar toplumları tanımlamak için kullanılmış. Bu toplumların bilim ve sanat alanlarında gösterdikleri gelişme düzeyi bugün bizi hâlâ şaşırtıyor.

Tarihsel açıdan medeniyet olarak nitelendirilen toplumlar, toplumun ihtiyacından fazla gıda üretimini sağlayan tarım teknikleri uygulanması, işbölümü sonucu gıda üretimiyle uğraşmayanların sürekli yerleşim alanlarında yaşamaları, yönetici sınıfın kurumsallaşmasıyla birlikte gıdanın denetimi, ekonomik mübadelenin ve ticaretin yayılması, yazma becerisiyle birlikte sanatın gelişmesi gibi ortak nitelikler taşımışlardır.

Yurttaş ya da kent insanı anlamına gelen "civis" kelimesinden türeyen medeniyet kelimesi, 18. yüzyılın ilk çeyreğinden itibaren "barbarlığın" ya da "vahşetin" zıttı anlamında da kullanılmaya başlanmıştır. Günümüze kadar gelen bu anlamlandırma, medeniyetin olumlanmasını, medeni olarak görülmeyenin ise ötekileştirilmesini ve aşağılanmasını öngören açık bir yargı içermekte.

1860'ta başta İngiltere olmak üzere önemli Avrupa devletlerinin Afrika, Güney Amerika ve Asya'yı işgali "vahşilere medeniyet götürme" ya da "beyaz insanın yükümlülüğünü yerine getirmesi" şeklinde nitelendirilmiştir. Sömürgecilik düşüncesine hâkim olan anlayışa göre barbarlara, medenilere uygulanan kurallardan farklı kurallar uygulanmalıdır. Bunun anlamı medeniyet dışı yöntemlerin medenileştirme sürecinde kullanılabileceğiydi. Yabancı hukuk kurallarının zorla uygulanmasıyla medeniler yurttaş, barbarlar da tebaaya dönüşmüştü.

Medenileştirilmesi gereken barbarlar siyasi haklara sahip olmadan, ekonomik anlamda istismar edilerek, zorla kabul ettirilen yabancı bir hayat tarzı ve hukuk sistemi ile yaşamaya tabi kılındılar. Bir toplumun medenileştirilmesi sürecinde mevcut kültürleri yıkarak bir etki yaratmak için halkı asimilasyona tabi tutmak eğilim ve uygulaması oldu.

Afrika'da yerel dillerin unutturulması pahasına Avrupa dilleri resmi dil olarak tanındı. Bu etkinin sonucu, özellikle Güney Afrika'da oldukça açıktır. Medeniyet ve modern devlet adına kolonyal Afrika'da güçlü Avrupa ülkelerinin hukukları uygulandı ve birçok ülkenin yaşam biçimi ve yapısı geri dönülemez biçimde değişmiş oldu.

Mahmood Mamdani, Citizen and Subject isimli kitabında bunun eleştirisini şöyle yapıyor: "Şunu hatırlamamız gerekmektedir ki koloni öncesi Afrika'da hiçbir yerde sosyal hayatın her alanında karşı konamaz güçleri olan geleneksel şefler yoktu. Her yerde, geleneksel otoriteler çoğuldu: Her biri açık bir biçimde tanımlanmış ve sınırlandırılmış alanda meşru bir söz hakkına sahip şeflerin yanında klan başkanları, cinsiyet grupları yanında yaş grupları vardı. Sosyal hayatın tüm alanlarına egemen olan karşı konamaz ve tam bir yürütme otoritesi fikri, koloni öncesi Afrika'ya yabancıdır. İkinci olarak, geleneğin birçok kaynaklarının varlığı, geleneğin hiçbir zaman tekil olmadığı, her zaman çoğulcu olduğu anlamına da gelirdi. Geleneğin kaynakları sadece çoğulcu değildi; aynı zamanda sık sık birbiriyle çatışıyorlardı. Bu şaşırtıcı olmamalı, çünkü gelenek her zaman insanların farklı anıları, kaynakları, inançları ve gelecek için umutları olan yaşanmış bir gerçek olmuştur. Gerilim içinde yaşanarak ve yeniden oluşarak, gelenek her zaman değişmekteydi. Yeni ve geleneksel olmayan, 'teamül hukuku' adı altında resmen tanınan ve uygulanan tek bir gelenek olabileceği fikriydi."

Avrupa, koloniler aracılığıyla 1800'de dünya yüzölçümünün % 35'ini, 1878'de % 67'sini, 1914'te % 84'ünü kontrol ediyordu. Afrika ve Uzakdoğu'daki sömürge durumunda olan ülkeler 20. yüzyılın ortalarından itibaren bağımsızlıklarını kazanmaya başladılar. 1960'lı yıllarda ise soğuk savaş döneminde Amerika Birleşik Devletleri ile Sovyetler Birliği etrafında politik ve ekonomik ideoloji temelinde iki kutuplu bir dünya oluşmuştu.

1989'da komünizmin çözülmesinden sonra çatışmanın kaynağının ne olacağı tartışılmaya başlanıyordu. 1993 yılında siyaset bilimci Samuel Huntington "Medeniyetler Çatışması" isimli makalesinde şu tezi ortaya atıyordu: "Bu yeni dünyadaki çatışmanın temel kaynağı esas olarak ideolojik ya da ekonomik olmayacaktır. İnsanoğlu arasındaki büyük bölünmelerin ve çatışmanın hâkim kaynağı kültürel olacaktır. Milli devletler dünya meselelerinde en güçlü aktörler olarak kalmaya devam edecekler, fakat küresel politikanın temel çatışmaları milletler ve farklı medeniyet grupları arasında meydana gelecektir. Medeniyetler çatışması küresel politikaya hâkim olacaktır. Medeniyetler arasındaki fay hatları, geleceğin savaş hatları olacaktır."

Huntington bu tezini Medeniyetler Çatışması ve Dünya Düzenini Yeniden Oluşturma isimli kitabında geliştirerek dinsel ve kültürel temelde dünyadaki medeniyetleri Batı Medeniyeti, Hindu Medeniyeti, Müslüman Medeniyeti, Ortodoks Medeniyeti, Afrika Medeniyeti olarak sınıflandırıyor.

Hungtinton, Çin, Hindu, Ortodoks ve Batı medeniyetlerinin merkez devlete sahip oldukları, Afrika, Latin Amerika ve İslam medeniyetlerinin ise merkezsiz olduğu tespitini yaparak "dünyanın medeniyetler ekseninde yeniden şekillenmesi" ve "İslami diriliş" gibi iki önemli gelişmenin aynı anda yaşandığını belirtiyor. Osmanlı İmparatorluğu'nun sona ermesinden sonra merkez ülkesiz kalan İslam dünyasını "birliksiz bilinçlilik" (consciousness without cohesion) olarak tanımlayan Huntington, bu nedenle İslam medeniyetinin yaşanılan uyuşmazlıklarda bir tehdit kaynağı olarak görüldüğünü söylüyor.

Huntington, ilginç bir şekilde Türkiye'yi bir taraftan Haiti, Etiyopya gibi yalnız ülkeler arasında sayarken, diğer taraftan Rusya, Meksika ve Avustralya gibi örneklerle birlikte kafası karışık ülkeler arasında göstermekte. Huntington, Mustafa Kemal'in İslami geçmişi reddettiğini, diniyle, kültürüyle ve kurumlarıyla Müslüman olan bir toplumu modern ve Batılı kılmaya kararlı yönetici elit sınıflarla birlikte hareket ederek Türkiye'yi kararsız ülke (torn country) haline getirdiğini öne sürüyor.

Bu noktada Huntington, Kemalizm'in yüzyıllardır var olan bir kültürü yok etmek ve yerine başka bir medeniyetten tamamen ithal edilmiş olan (oryantalist bir "toplumsal dönüşüm projesi") yeni bir kültür koymak gibi zor ve travmatik bir göreve sahip olduğu sonucuna varıyor. Huntington, Kemalist uygulamaların zamanında Batı tarafından Türk toplumu demokrasiye yaklaştığından değil, Batı bakımından tehlikeli bulunan bir kültürü ve anlayışı ortadan kaldırdığı için sempati duyulduğu tespitinde bulunuyor ve sıfırdan medeniyet inşa etmeye kalkan liderlerin başarısız olmaya mahkûm olduklarını, bu tutumun Batılılaşmayı değil, kimliksizleşmeyi ve şizofren-travmatik bir toplum doğurduğunu belirtiyor.

Ancak cumhuriyetin katı merkeziyetçi ve kolonyal siyasi-idari yapılanması karşısında muhalefet olarak güç kazanıp iktidara gelen İslam referanslı iktidarın milliyetçi bir ortakla (Cumhur İttifakı), aynı nitelikteki siyasi-idari yapılanmayı ve otokratik cumhuriyet geleneğini devam ettirmesi sonucu siyasi birliği ve toplum olma duygusunu sağlayamadığı, şiddet ve savaş politikalarına bel bağladığı görülmekte.

Bağımsızlıklarını kazanmış ülkelerin postkolonyal dönemde, modernleştirilmiş ülkelerin de postmodern dönemde demokrasiden çok otokrasiye evrilmesi ve şiddetin artması bir olgu olarak karşımıza çıkmakta.

DİĞER YAZILARI CHP: Altı oku revize edebilecek mi? – 3 01-01-1970 03:00 CHP: Çok partili dönem–2 01-01-1970 03:00 CHP: Tek partili dönem–1 01-01-1970 03:00 Seçim sonrasının düşündürdükleri 01-01-1970 03:00 Hakikat yolunda yürümek 01-01-1970 03:00 1971-1973: Geriye gidişin ara rejimi 01-01-1970 03:00 Hukukla bağını koparan Türkiye 01-01-1970 03:00 Afrika balladı! 01-01-1970 03:00 Güney Afrika Vicdan Girişimi 01-01-1970 03:00 Cumhuriyetin tercihi tekçi otokratik rejim: 1925 Kürt ayaklanması 01-01-1970 03:00 Postkolonyal dönemde insanın durumu 01-01-1970 03:00 İnsan olmanın anlamı 01-01-1970 03:00 Hafıza aktivizmiyle hakikate ulaşma çabası 01-01-1970 03:00 Bahçeden yeryüzüne bakmak 01-01-1970 03:00 'Demokratik süreç odaklı' bir anayasa inşa edebilecek miyiz? 01-01-1970 03:00 İktidarın amaç ve zihniyetiyle yeni-sivil Anayasa inşa edilebilir mi? 01-01-1970 03:00 Kassandra çağrısı 01-01-1970 03:00 Küresel kozmopolit demokrasi 01-01-1970 03:00 Barbarlığı aşamamak: Savaşmaktan vazgeçmeyen insanlık 01-01-1970 03:00 Cumhuriyet oryantalizmi ve modernleştirmeci milliyetçilik 01-01-1970 03:00 'Eylül'ün içinden geçen şiirler 01-01-1970 03:00 Rumlar üzerinden otoriterleşmeyi meşrulaştırma 01-01-1970 03:00 6-7 Eylül’e giden süreç–2 01-01-1970 03:00 6-7 Eylül'e giden süreç 01-01-1970 03:00 Değişimin önündeki aşılmaz duvar: İdeolojik zihniyetin kemikleşmesi 01-01-1970 03:00 Türkiye değişebilir mi? 01-01-1970 03:00 Zihniyet değişikliğine ülke isimlerinden başlamak! 01-01-1970 03:00 Tekçi-tek kişilik siyasi rejimin kendi hukukunu oluşturması 01-01-1970 03:00 İktidara uzanan yerleşik düşünceden itirazcı-ihlalci göçebe düşünceye 01-01-1970 03:00 ‘Boşluk’tan ‘toz’a, ‘kültür’den ‘uygarlığa’ 01-01-1970 03:00 İnsanın hangi hali – 2 01-01-1970 03:00 İnsanın hangi hali! – 1 01-01-1970 03:00 Yalanların hakikate dönüşmesi 01-01-1970 03:00 Anayasanın temeli ne olmalı? 01-01-1970 03:00 Vicdan, mazlumlardan kelimeleri esirger mi? 01-01-1970 03:00 Yargının yeniden inşası: Adil yargılanma hakkı 01-01-1970 03:00 Yargının yeniden inşası: Hukuksal pozitivizmden doğal hukuka 01-01-1970 03:00 Enkaz altında kalmanın dayattığı zaruret: Adem-i merkeziyet 01-01-1970 03:00 Sorumlular ayağa kalksın! 01-01-1970 03:00 Kürtlerin siyasal temsilde var olma mücadelesi – 2 01-01-1970 03:00 Kürtlerin siyasal temsilde var olma mücadelesi – 1 01-01-1970 03:00 Hrant'ın ideallerini yaşatmak! 01-01-1970 03:00 Tarihsel kronik çizgi: İktidarın merkezde şahsileşmesi 01-01-1970 03:00 Şiddetin vardığı son nokta: Otosansür 01-01-1970 03:00 Rejimin HDP üzerinden yarattığı gerilim 01-01-1970 03:00 Hukukla bağını kesen devlet şiddeti 01-01-1970 03:00 Devlet - Demokrasi - Değişim 01-01-1970 03:00 Türkiye'nin çıkmazı: Korku duvarını aşamamak (3) 01-01-1970 03:00 Türkiye’nin çıkmazı: Merkeziyetçi devletten bölgesel devlete (2) 01-01-1970 03:00 Türkiye'nin çıkmazı: Sömürge tipi idari vesayet rejimi (1) 01-01-1970 03:00 Neden 'Yetmez ama evet' denildi? (3) 01-01-1970 03:00 Neden 'Yetmez ama evet' denildi? (2) 01-01-1970 03:00 Neden ‘Yetmez ama evet’ denildi? (1) 01-01-1970 03:00 Zihniyetin esaretinde yozlaşan dil 01-01-1970 03:00 Zihniyet ikliminde bir çıkmaz: Kısırdöngüde debelenen Türkiye 01-01-1970 03:00 Halife Sultan II. Abdülhamid 01-01-1970 03:00 Adığe (Çerkez) Katliamı 01-01-1970 03:00 Gerçekdışının karşısındaki güç: Sevgi 01-01-1970 03:00 Otokratik rejimin ceza kanunundaki aygıtları 01-01-1970 03:00 Adaletin yitiminde son nokta: Kavala davası 01-01-1970 03:00 Küreselleşmenin bencil aktörleri: Çöküşe giden yol 01-01-1970 03:00 Duvarları yıkabilecek miyiz? 01-01-1970 03:00 Süpürenler ve süpürülenler 01-01-1970 03:00 Dünya: Hassas kalplerin cehennemi 01-01-1970 03:00 Yeni bir dünya inşası-2: Rusya rol alabilir mi? 01-01-1970 03:00 Yeni bir dünya inşası: Madalyonun iki yüzü 01-01-1970 03:00 Birlikte yapabiliriz! 01-01-1970 03:00 Türkiye Mahkemesi nihai mütalaası: 'Yargı bağımsızlığı ve adalete erişim' 01-01-1970 03:00 Kalıcı istisna hali: Hukuksuzluğun normalleşmesi 01-01-1970 03:00 Şiddetin sıradanlaşması 01-01-1970 03:00 İnsanın güçle sınanması 01-01-1970 03:00 Siyaset-bürokrasi-mafya-organize suç örgütü döngüsü 01-01-1970 03:00 Hukukun askıya alınması 01-01-1970 03:00 Yükseltin vicdanınızı! 01-01-1970 03:00 Bırakın adalet yerini bulsun... 01-01-1970 03:00 Düşüncenin erotikleşmesi 01-01-1970 03:00 Akıldışılığın büyüsüne kapılmak 01-01-1970 03:00 Dekadans: Çöküş! 01-01-1970 03:00 Alevilik (8): Başat kimliğin yarattığı çıkmaz 01-01-1970 03:00 Alevilik (7): Ayrı bir inanç sistemi mi? 01-01-1970 03:00 Alevilik (6): Devletin değişmeyen politikası 01-01-1970 03:00 Tekçi Cumhuriyet'ten Çoğulcu Demokrasi'ye 01-01-1970 03:00 Alevilik (5): 18-19. yüzyıl katliamlar zinciri 01-01-1970 03:00 Alevilik (4): Yeniçerilikle ilişkisi bağlamında Bektaşilik 01-01-1970 03:00 Alevilik (3): 15–16. Yüzyıl: 'Kıyım dönemi' 01-01-1970 03:00 Alevilik (2): Babai Ayaklanması 01-01-1970 03:00 'Turkey Tribunal' ('Türkiye Mahkemesi') 01-01-1970 03:00 Alevilik (1): Aleviliğin oluşum süreci 01-01-1970 03:00 "Tekçi-Otokratik" rejimin simgesi: Diyanet İşleri Başkanlığı 01-01-1970 03:00 12 Eylül'ün simgesi: Diyarbakır Cezaevi 01-01-1970 03:00 "Eylül" 01-01-1970 03:00 Kürtler (13): Talepler - Yeni bir inşa için öneriler - 2 01-01-1970 03:00 Kürtler (12): Yeni bir inşa için öneriler 01-01-1970 03:00 Kürtler (11): Yüzleşme-Müzakere-Uzlaşma-İşbirliği ihtiyacı 01-01-1970 03:00 Kürtler (10): Devlet iktidarının hedefindeki HDP 01-01-1970 03:00 Kürtler-9: Taleplerin siyasallaşmasını engelleme süreci 01-01-1970 03:00 Kürtler (8): 1980 Askeri Darbesi'ne uzanan süreç 01-01-1970 03:00 Kürtler (7): Dersim'den "Tunç Eli"ne 01-01-1970 03:00 Kürtler (6): Ağrı İsyanı'ndan Zilan katliamına! 01-01-1970 03:00 Kürtler (5): Takrir-i Sükûn rejimine geçiş 01-01-1970 03:00 Kürtler (4): 1922-1924 01-01-1970 03:00 Kürtler (3): 1916-1923 01-01-1970 03:00 Kürtler (2): 19. yüzyıl 01-01-1970 03:00 Kürtler (1): 16-18. yüzyıl 01-01-1970 03:00 Çağdaş tiranlığın terör yönetimi 01-01-1970 03:00 Organize suç örgütlenmesi bağlamında mafya 01-01-1970 03:00 "Bir daha asla!" diyebilmek için - 3 01-01-1970 03:00 "Bir daha asla!" diyebilmek için - 2 01-01-1970 03:00 "Bir daha asla!" diyebilmek için 01-01-1970 03:00 İnsanın hangi hali? 01-01-1970 03:00 Mağdurların empati ittifakı 01-01-1970 03:00 "Dil"den "Gönül"lere akmak! 01-01-1970 03:00 Kanımla düşünüyorum! / Hermann Göring 01-01-1970 03:00 Yeni anayasa inşa sürecinin açmazları 01-01-1970 03:00 Türk anayasaları bağlamında yasama-yürütme dengesi 01-01-1970 03:00 Sıfırdan Anayasa İnşası: Yeni Anayasa Platformu (YAP) örneği 01-01-1970 03:00 "Küresel eril sistem"in mağdurları: Kadınlar 01-01-1970 03:00 Çok dilli - çok bölgeli anayasa: Güney Afrika anayasası 01-01-1970 03:00 Tabula Rasa: Sıfırdan anayasa inşası 01-01-1970 03:00 Kayyım atamaları bağlamında 1921 Anayasası 01-01-1970 03:00 Anayasacılık: Batı-Osmanlı anayasa hareketleri 01-01-1970 03:00 Sistemin saldırısı karşısında direniş odağı: Aşk 01-01-1970 03:00 Empati ihtiyacı 01-01-1970 03:00 'Çok Kalpli Asi' 01-01-1970 03:00 Eylül’le gelen 01-01-1970 03:00 Tercihiniz; otokrasi mi, demokrasi mi? 01-01-1970 03:00 Hukukun işlevi 01-01-1970 03:00 Barbarlığın son noktası: Çocuklarına kavuşamadan ölen anneler! 01-01-1970 03:00 Vandalizmin kurumlaşmış hali: Cezasızlık pratiği 01-01-1970 03:00 Beton avluların çocukları: Anne! Toprak ne demek? 01-01-1970 03:00 Medeniyetsizlik: Boğulan adalet 01-01-1970 03:00 Meşruiyet: Temel mutabakat – Kamusal müzakere 01-01-1970 03:00 Frenlenemeyen iktidar sorunu 01-01-1970 03:00 Bu kaçıncı Cumhuriyet! 01-01-1970 03:00 İslam'ın siyasetle serüveni: Milliyetçiliğe savrulma 01-01-1970 03:00 Devlet: Güç ve çıkar çatışmalarının alanı 01-01-1970 03:00 Sürgünün trajedisi: Toprağın tadını özlemek 01-01-1970 03:00 Devletin emrindeki din: Diyanet İslam'ı 01-01-1970 03:00