Değişimin önündeki aşılmaz duvar: İdeolojik zihniyetin kemikleşmesi

Ümit Kardaş

25-08-2023 00:52

"...uzlaşmaz her ideoloji bir ölüm krallığıdır... Resmi tarih, oldum olası, büyük katillerin tarihidir." Albert Camus

İdeolojiler kalıplaşmış düşüncelerle hayatı kuşatır, kendi ideolojisinin dışında kalanları ötekileştirir, düşmanlaştırır.

Modern anlamda ideoloji, zamanı ve mekânı kuşatma iddiasında olan; bütüncü ve sistematik düşünce biçimleridir. Belli başlı modern ideolojiler; Milliyetçilik, Nazizm, Faşizm, Liberalizm ve Marksizm olarak sayılabilir.

Din, laik olan ülkelerde bireyin tercihi, ibadet ve inanç özgürlüğü çerçevesinde kaldığında ideolojiden farklılaşır. Ancak siyaset, toplum, ekonomi alanlarında dinsel argümanlara dayalı görüşlerle iktidara talip olduğunda artık din motifli bir ideolojiye dönüşür. Bu durumda bir ön kabule dayandığından dogmatik niteliğiyle ideolojiyle örtüşür.

Antonio Gramsci, ideolojiyi hegemonya olarak nitelemekte. Neo-gramscian yaklaşım olarak bilinen teoriye göre ise, hegemonya yalnızca tahakküm ve güç, yani baskı yoluyla kurulmamakta, aynı zamanda rıza da üreterek, gönüllük oluşturarak güç unsuruyla birlikte etki altına girme olarak değerlendirilmekte. Hegemonya kavramının, devletin toplumu şekillendirdiği; okullar, ordu, medya, aile, dini kurumlar gibi bütün aracı kurumları kapsadığı ifade edilmekte.

Frankfurt Okulu Marksistlerinden Theodor Adorno, "bütün yanlıştır" ilkesinden hareketle toplumda egemen olan ideolojinin, bu "bütünsel" yanlışın ya da yalanın bir yansımasından ibaret olduğunu belirtir. Bu nedenle "gerçek tarihsel savaşım" ideolojiye karşı bir savaşımdır; çünkü savaşılması gereken toplumu temelden biçimlendiren "toplumsal bilinç"tir. Bu, toplum içindeki insanların en incelmiş beğenilerinden en gündelik algılarına dek, onların düşünsel yapılarını derinlemesine biçimlendiren "ideoloji"dir.

İdeolojiyi iktidarla özdeşleştiren Habermas'a göre; "iktidar tarafından sistemli biçimde çarpıtılan bir iletişim biçimi" olan ideoloji, "bir tahakküm aracı haline gelmekte ve güç ilişkilerini meşrulaştırmaya" hizmet etmektedir. Dilin iletişimsel yapısı da iktidar çıkarları tarafından bozulup kuşatılmaktadır.

Yanlış bir bilinç olan ideoloji, evrensellik iddiasında olan düşüncelerin, gerçekte kişisel çıkarların birer maskesi olduğunu gizlerken, durmadan tekrarlanarak basmakalıp düşünceye dönüşmekte, "İzm"ler yüzünden kültür, insani yönlerini yitirmekte.

Doğduğunda insanın zihni boş bir sayfadır (Tabula Rasa). Büyüdükçe zihnine aile, devlet ve onun ideolojik aparatları olan okul, çevre, ordu, yargı, bürokratik kurumlar, ideolojik kodlarla saldırmaya başlar. Böylece devlet ideolojisinin kodlarıyla dolan zihin, artık hayatla ve toplumla ilişkisini bunun üzerinden kurar.

Zihinlerde oluşan ve hayata yansıyan zihniyet çoğalarak çoğunluğu oluşturur. Ne kadar farklı olmaya çalışsanız, ne kadar okuyup gözlem yapsanız da sözkonusu zihniyet sizi bir yerde yakalar ve aşağıya doğru çekmeye çalışır. Hele bu zihniyet çıkarların maskesi haline getirilmişse iş daha da karmaşık bir hal alır.

Besim F. Dellaloğlu zihniyet kavramına ilişkin önemli bir tespit yapar: "Zihniyet aynı zamanda toplumla birey arasındaki ilişkiyi de kurabiliyor. Çünkü zihniyetler hep bir mekânda ve zamanda oluşuyorlar. Zihniyet tam bir mücadele alanı. Toplumun bireyi ele geçirdiği, bireyin topluma isyan ettiği bir zemin." ("Bir Tanpınar Fetişizmi")

Kuşkusuz toplum, bireyi devlet ideolojisi kodlarının oluşturduğu zihniyet üzerinden ele geçirmeye çalışmakta. İşte “ele geçirilemez” olmak, bu anlamda çok önemli. Burada Ömer Faruk'un "Çok Kalpli Asi" tanımlamasını hatırlamak gerekir.

Türkiye özeline geldiğimizde devletin kurucu ideolojisi "çoğulculuk", "farklılıklara saygı", "katılımcılık", "müzakere-uzlaşma" kavramlarının aksine "tekçilik", "farklı olanı asimile veya inkâr ya da imha etme", "merkeziyetçilik" esaslarına dayalı olduğundan ve devlet organizasyonu (iktidar, yasama, yargı, bürokrasi) ve tüm aparatları ile bu ideolojiyi besleyip sürekli olarak yeniden var edebildiğinden, değişmezlik yönünde ortaya aşılamaz muazzam bir bariyer çıkmakta.

Türk-İslam sentezine dayalı ideolojik yapının oluşturduğu zihniyet ve ürettiği "kod"lar toplumu ve seçimlerde oy veren kitlenin büyük bir çoğunluğunu kuşatmış ve bu çoğunluk sözkonusu zihniyeti içselleştirmiş durumda. Bu çoğunluğa karşılık gelen ister sağda, ister solda olsun, tüm siyasi partiler programlarına ne yazarlarsa yazsınlar aynı zihniyetle sakatlanmış durumdalar.

Türkiye'de resmi kayıtlı 126 parti var. Ancak biz, sistemin siyaset alanı içinde oyun hakkı verdiği sözkonusu ideolojik zihniyetin temsilcileri olan siyasi partileri görebilmekte ve oylamaktayız. Sözkonusu ideolojik yapıya aykırı olduğu düşünülen HDP'yi her türlü gayri hukuki ve ahlaki yöntemle sistemin dışına itme çabası ve diğer partilerin buna karşı sessiz kalmaları, hatta bazılarının azmettirici rolü oynamaları bu durumu açıklamakta.

Kemal Kılıçdaroğlu'nun siyasi çıkarla da olsa Zafer Partisi ile imzaladığı protokol da bunu göstermekte. Bu eylem sadece partiden ve ortaklardan gizli yapılmasının doğru olmadığı yönünde bir söylem dışında eleştirilmedi. Aslında bu durum partilerin sözkonusu kemikleşmiş ideolojik zihniyette nasıl da kolaylıkla buluşabildiklerini göstermekte.

Diyanet İşleri Başkanlığı (DİB) kurumuna yönelik siyasi tavır da bu konuda en önemli gösterge. CHP'nin, Kemalistlerin, ulusalcıların ve solcuların bir bölümünün Mustafa Kemal'in kurduğu bir kurum olarak varlığı üzerinde titredikleri DİB'in Cumhur İttifakı iktidarındaki uygulamaları bu kesimi rahatsız etmekte. Yıllarca askeri vesayetin ideolojik bir aparatı olarak kullanılan bu kurumu eleştiren muhafazakâr dindar kesimin partileri, başta iktidar olmak üzere kurumu ideolojik bir aparat olarak kullanmaktan çok memnunlar. Kurumu savunurken onu devasa bir holding haline de getirdiler.

Demek ki toplumda ve siyasette büyük bir çoğunluk laiklik ilkesine tamamen aykırı da olsa, iktidarı ele geçiren gücün dini sözkonusu kurum üzerinden kendi çıkarı için kullanıp laiklik ilkesini çiğnese de DİB'in varlığını savunmakta.

Çoklu, çoğulcu, özgürlükçü, katılımcı, hukukun üstünlüğüne ve adil yargılanma hakkına dayalı gerçek bir demokrasiyi savunan kesimin ancak yüzde beş ile on arasında olabileceği, bu kesimin de gerçek bir siyasi partisinin bulunmadığı, oylarının sistem partileri içinde eridiği kanısındayım.

"Türkiye değişebilir mi?" sorusuna mevcut ideolojik zihniyet kalıbının toplumun büyük çoğunluğu ve siyaseti oluşturan sistem içi tüm siyasi partiler tarafından içselleştirildiği gerçeği karşısında olumlu bir cevap vermek mümkün değil. Kötümserlik yaymak için yazmıyorum. Gerçeği bilelim. Yolun meşakkatli, dikenli ve engellerle dolu olduğunu anlayalım... Sistem partileri tarafından aldatılmayalım. Müesses nizamı zorlayacak yeni oluşumlara, yeni düşüncelere, kavramlara, kelimelere ihtiyacımız var.

O zaman şu sözlere kulak verelim:

"Düşünceleri komutlara uymaya şartlanmış... Halbuki düşünce bizi çağırmalı! Düşünce evcil olmamalı! Gırtlağımıza yapışmalı düşünce."

"Düşünce her daim tepelere özgüdür... Dağlara özgü... Düşünür her şeyin üzerinde süzülmelidir. Hakikate yakın. Ebedi şeylere yakın..." Lars Iyer

DİĞER YAZILARI CHP: Altı oku revize edebilecek mi? – 3 01-01-1970 03:00 CHP: Çok partili dönem–2 01-01-1970 03:00 CHP: Tek partili dönem–1 01-01-1970 03:00 Seçim sonrasının düşündürdükleri 01-01-1970 03:00 Hakikat yolunda yürümek 01-01-1970 03:00 1971-1973: Geriye gidişin ara rejimi 01-01-1970 03:00 Hukukla bağını koparan Türkiye 01-01-1970 03:00 Afrika balladı! 01-01-1970 03:00 Güney Afrika Vicdan Girişimi 01-01-1970 03:00 Cumhuriyetin tercihi tekçi otokratik rejim: 1925 Kürt ayaklanması 01-01-1970 03:00 Postkolonyal dönemde insanın durumu 01-01-1970 03:00 İnsanın medeniyetle tanışması 01-01-1970 03:00 İnsan olmanın anlamı 01-01-1970 03:00 Hafıza aktivizmiyle hakikate ulaşma çabası 01-01-1970 03:00 Bahçeden yeryüzüne bakmak 01-01-1970 03:00 'Demokratik süreç odaklı' bir anayasa inşa edebilecek miyiz? 01-01-1970 03:00 İktidarın amaç ve zihniyetiyle yeni-sivil Anayasa inşa edilebilir mi? 01-01-1970 03:00 Kassandra çağrısı 01-01-1970 03:00 Küresel kozmopolit demokrasi 01-01-1970 03:00 Barbarlığı aşamamak: Savaşmaktan vazgeçmeyen insanlık 01-01-1970 03:00 Cumhuriyet oryantalizmi ve modernleştirmeci milliyetçilik 01-01-1970 03:00 'Eylül'ün içinden geçen şiirler 01-01-1970 03:00 Rumlar üzerinden otoriterleşmeyi meşrulaştırma 01-01-1970 03:00 6-7 Eylül’e giden süreç–2 01-01-1970 03:00 6-7 Eylül'e giden süreç 01-01-1970 03:00 Türkiye değişebilir mi? 01-01-1970 03:00 Zihniyet değişikliğine ülke isimlerinden başlamak! 01-01-1970 03:00 Tekçi-tek kişilik siyasi rejimin kendi hukukunu oluşturması 01-01-1970 03:00 İktidara uzanan yerleşik düşünceden itirazcı-ihlalci göçebe düşünceye 01-01-1970 03:00 ‘Boşluk’tan ‘toz’a, ‘kültür’den ‘uygarlığa’ 01-01-1970 03:00 İnsanın hangi hali – 2 01-01-1970 03:00 İnsanın hangi hali! – 1 01-01-1970 03:00 Yalanların hakikate dönüşmesi 01-01-1970 03:00 Anayasanın temeli ne olmalı? 01-01-1970 03:00 Vicdan, mazlumlardan kelimeleri esirger mi? 01-01-1970 03:00 Yargının yeniden inşası: Adil yargılanma hakkı 01-01-1970 03:00 Yargının yeniden inşası: Hukuksal pozitivizmden doğal hukuka 01-01-1970 03:00 Enkaz altında kalmanın dayattığı zaruret: Adem-i merkeziyet 01-01-1970 03:00 Sorumlular ayağa kalksın! 01-01-1970 03:00 Kürtlerin siyasal temsilde var olma mücadelesi – 2 01-01-1970 03:00 Kürtlerin siyasal temsilde var olma mücadelesi – 1 01-01-1970 03:00 Hrant'ın ideallerini yaşatmak! 01-01-1970 03:00 Tarihsel kronik çizgi: İktidarın merkezde şahsileşmesi 01-01-1970 03:00 Şiddetin vardığı son nokta: Otosansür 01-01-1970 03:00 Rejimin HDP üzerinden yarattığı gerilim 01-01-1970 03:00 Hukukla bağını kesen devlet şiddeti 01-01-1970 03:00 Devlet - Demokrasi - Değişim 01-01-1970 03:00 Türkiye'nin çıkmazı: Korku duvarını aşamamak (3) 01-01-1970 03:00 Türkiye’nin çıkmazı: Merkeziyetçi devletten bölgesel devlete (2) 01-01-1970 03:00 Türkiye'nin çıkmazı: Sömürge tipi idari vesayet rejimi (1) 01-01-1970 03:00 Neden 'Yetmez ama evet' denildi? (3) 01-01-1970 03:00 Neden 'Yetmez ama evet' denildi? (2) 01-01-1970 03:00 Neden ‘Yetmez ama evet’ denildi? (1) 01-01-1970 03:00 Zihniyetin esaretinde yozlaşan dil 01-01-1970 03:00 Zihniyet ikliminde bir çıkmaz: Kısırdöngüde debelenen Türkiye 01-01-1970 03:00 Halife Sultan II. Abdülhamid 01-01-1970 03:00 Adığe (Çerkez) Katliamı 01-01-1970 03:00 Gerçekdışının karşısındaki güç: Sevgi 01-01-1970 03:00 Otokratik rejimin ceza kanunundaki aygıtları 01-01-1970 03:00 Adaletin yitiminde son nokta: Kavala davası 01-01-1970 03:00 Küreselleşmenin bencil aktörleri: Çöküşe giden yol 01-01-1970 03:00 Duvarları yıkabilecek miyiz? 01-01-1970 03:00 Süpürenler ve süpürülenler 01-01-1970 03:00 Dünya: Hassas kalplerin cehennemi 01-01-1970 03:00 Yeni bir dünya inşası-2: Rusya rol alabilir mi? 01-01-1970 03:00 Yeni bir dünya inşası: Madalyonun iki yüzü 01-01-1970 03:00 Birlikte yapabiliriz! 01-01-1970 03:00 Türkiye Mahkemesi nihai mütalaası: 'Yargı bağımsızlığı ve adalete erişim' 01-01-1970 03:00 Kalıcı istisna hali: Hukuksuzluğun normalleşmesi 01-01-1970 03:00 Şiddetin sıradanlaşması 01-01-1970 03:00 İnsanın güçle sınanması 01-01-1970 03:00 Siyaset-bürokrasi-mafya-organize suç örgütü döngüsü 01-01-1970 03:00 Hukukun askıya alınması 01-01-1970 03:00 Yükseltin vicdanınızı! 01-01-1970 03:00 Bırakın adalet yerini bulsun... 01-01-1970 03:00 Düşüncenin erotikleşmesi 01-01-1970 03:00 Akıldışılığın büyüsüne kapılmak 01-01-1970 03:00 Dekadans: Çöküş! 01-01-1970 03:00 Alevilik (8): Başat kimliğin yarattığı çıkmaz 01-01-1970 03:00 Alevilik (7): Ayrı bir inanç sistemi mi? 01-01-1970 03:00 Alevilik (6): Devletin değişmeyen politikası 01-01-1970 03:00 Tekçi Cumhuriyet'ten Çoğulcu Demokrasi'ye 01-01-1970 03:00 Alevilik (5): 18-19. yüzyıl katliamlar zinciri 01-01-1970 03:00 Alevilik (4): Yeniçerilikle ilişkisi bağlamında Bektaşilik 01-01-1970 03:00 Alevilik (3): 15–16. Yüzyıl: 'Kıyım dönemi' 01-01-1970 03:00 Alevilik (2): Babai Ayaklanması 01-01-1970 03:00 'Turkey Tribunal' ('Türkiye Mahkemesi') 01-01-1970 03:00 Alevilik (1): Aleviliğin oluşum süreci 01-01-1970 03:00 "Tekçi-Otokratik" rejimin simgesi: Diyanet İşleri Başkanlığı 01-01-1970 03:00 12 Eylül'ün simgesi: Diyarbakır Cezaevi 01-01-1970 03:00 "Eylül" 01-01-1970 03:00 Kürtler (13): Talepler - Yeni bir inşa için öneriler - 2 01-01-1970 03:00 Kürtler (12): Yeni bir inşa için öneriler 01-01-1970 03:00 Kürtler (11): Yüzleşme-Müzakere-Uzlaşma-İşbirliği ihtiyacı 01-01-1970 03:00 Kürtler (10): Devlet iktidarının hedefindeki HDP 01-01-1970 03:00 Kürtler-9: Taleplerin siyasallaşmasını engelleme süreci 01-01-1970 03:00 Kürtler (8): 1980 Askeri Darbesi'ne uzanan süreç 01-01-1970 03:00 Kürtler (7): Dersim'den "Tunç Eli"ne 01-01-1970 03:00 Kürtler (6): Ağrı İsyanı'ndan Zilan katliamına! 01-01-1970 03:00 Kürtler (5): Takrir-i Sükûn rejimine geçiş 01-01-1970 03:00 Kürtler (4): 1922-1924 01-01-1970 03:00 Kürtler (3): 1916-1923 01-01-1970 03:00 Kürtler (2): 19. yüzyıl 01-01-1970 03:00 Kürtler (1): 16-18. yüzyıl 01-01-1970 03:00 Çağdaş tiranlığın terör yönetimi 01-01-1970 03:00 Organize suç örgütlenmesi bağlamında mafya 01-01-1970 03:00 "Bir daha asla!" diyebilmek için - 3 01-01-1970 03:00 "Bir daha asla!" diyebilmek için - 2 01-01-1970 03:00 "Bir daha asla!" diyebilmek için 01-01-1970 03:00 İnsanın hangi hali? 01-01-1970 03:00 Mağdurların empati ittifakı 01-01-1970 03:00 "Dil"den "Gönül"lere akmak! 01-01-1970 03:00 Kanımla düşünüyorum! / Hermann Göring 01-01-1970 03:00 Yeni anayasa inşa sürecinin açmazları 01-01-1970 03:00 Türk anayasaları bağlamında yasama-yürütme dengesi 01-01-1970 03:00 Sıfırdan Anayasa İnşası: Yeni Anayasa Platformu (YAP) örneği 01-01-1970 03:00 "Küresel eril sistem"in mağdurları: Kadınlar 01-01-1970 03:00 Çok dilli - çok bölgeli anayasa: Güney Afrika anayasası 01-01-1970 03:00 Tabula Rasa: Sıfırdan anayasa inşası 01-01-1970 03:00 Kayyım atamaları bağlamında 1921 Anayasası 01-01-1970 03:00 Anayasacılık: Batı-Osmanlı anayasa hareketleri 01-01-1970 03:00 Sistemin saldırısı karşısında direniş odağı: Aşk 01-01-1970 03:00 Empati ihtiyacı 01-01-1970 03:00 'Çok Kalpli Asi' 01-01-1970 03:00 Eylül’le gelen 01-01-1970 03:00 Tercihiniz; otokrasi mi, demokrasi mi? 01-01-1970 03:00 Hukukun işlevi 01-01-1970 03:00 Barbarlığın son noktası: Çocuklarına kavuşamadan ölen anneler! 01-01-1970 03:00 Vandalizmin kurumlaşmış hali: Cezasızlık pratiği 01-01-1970 03:00 Beton avluların çocukları: Anne! Toprak ne demek? 01-01-1970 03:00 Medeniyetsizlik: Boğulan adalet 01-01-1970 03:00 Meşruiyet: Temel mutabakat – Kamusal müzakere 01-01-1970 03:00 Frenlenemeyen iktidar sorunu 01-01-1970 03:00 Bu kaçıncı Cumhuriyet! 01-01-1970 03:00 İslam'ın siyasetle serüveni: Milliyetçiliğe savrulma 01-01-1970 03:00 Devlet: Güç ve çıkar çatışmalarının alanı 01-01-1970 03:00 Sürgünün trajedisi: Toprağın tadını özlemek 01-01-1970 03:00 Devletin emrindeki din: Diyanet İslam'ı 01-01-1970 03:00