Bu kaçıncı Cumhuriyet!

Ümit Kardaş

09-06-2020 19:56

26.Ekim 1961 tarihli Hayat Dergisi'nin 44. sayısının ön kapağında Ankara'daki Zafer Anıtı fotoğrafının yanında şu cümle yer almış: "İkinci Cumhuriyet milletimize hayırlı ve başarılı olsun." "İkinci Cumhuriyet" nitelemesi, Türk siyasal yaşamında ilk defa 27 Mayıs Hareketi ve 1961 Anayasası ile başlayan dönemi ifade etmek için, daha çok askeri darbeyi meşrulaştırmak, yapılan eylemi Cumhuriyetin ilanı kadar değerli kılmak amacıyla yapıldı.

Devlet Başkanı Cemal Gürsel, 1961 yılını İkinci Cumhuriyet'in kuruluş yılı olarak ilan ediyor, başkanlığındaki hükümetin görevini de "teminatlı bir demokratik nizam içinde, hakka, adalete, hürriyete, eşitliğe ve fazilete dayanan İkinci Cumhuriyet'i kurmak" olarak açıklıyordu.

1960 askeri darbesinden sonra hazırlatılan Anayasa tasarısı, 27/05/1961 tarihinde Kurucu Meclis tarafından kabul edildi,09/07/1961 tarihinde halkoylamasına sunuldu. Halkoylamasında kabul edilen Anayasa 20/07/1961 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girdi. 15/10/1961 tarihinde ise genel seçimler yapıldı.

Sözkonusu dergi genel seçimlerden hemen sonra yayımlanmış. Derginin ilk sayfasında yer alan sandık başlarında çekilmiş fotoğrafların başındaki başlık "İkinci Cumhuriyet'in İlk Seçimi Nasıl Yapıldı?" şeklinde atılmış. Derginin aynı zamanda sahibi olan Şevket Rado 5. sayfada yer alan "Yeni Döneme Girerken" başlıklı yazısında "İkinci Cumhuriyet" nitelemesini yazısının birçok yerinde kullanıyor: "İkinci Cumhuriyet'in eşiğine ayak basıncaya kadar politikacılar birlikten, beraberlikten, kardeşlikten çok bahsettiler. Ama bunları hep halktan, bizlerden istediler."

Rado, halkın seçimlerde tek partiye iktidar vermediğini, dört partiyi memleket idaresinde birlik olmaya davet ettiğini belirterek, "İkinci Cumhuriyet'in eşiğinde particiler, milletin ortaya çıkan bu isteği karşısında ne yapacaklarını, canları sıkılarak düşünmektedirler." demiş.

Yazar yazının son paragrafını şöyle bitirmiş: "Büyük gayretlerle kurmaya çalıştığımız İkinci Cumhuriyet'in selameti, memleketin refah ve saadeti buna bağlıdır."

Ordunun genç subaylar diyebileceğimiz kesimi, generalleri tasfiye ederek, siyasetin, medyanın, üniversitenin bir kısım unsurlarıyla toplumu ve siyaseti merkezden ve tepeden inşa ederken aslında cumhuriyetin tekçi paradigmasını güvence altına alıyordu.

Militarist bürokratik rejimin yolları açılırken ordunun radikal unsurları 1962 ve 1963'te iki darbe teşebbüsünde bulundular. Darbe teşebbüsünün liderleri olan Albay Talat Aydemir ve Binbaşı Fethi Gürcan 1964'te yargılanarak idam edildi.

İkinci Cumhuriyet'in Kürtlere yönelik inkâr ve imha politikalarında da bir değişiklik yoktu. 14 Temmuz 1960 tarihli Hürriyet Gazetesi'nin ana sayfasındaki "Kürt yok, Türk vardır" başlıklı haber bunu göstermekte.

Haber gazetede aynen şöyle yer alıyor: "Tarih öğretmenlerinden F. Kırzioğlu tarafından bu akşam Türk Ocağı'nda verilen bir konferansta; Kürtlerin aslında Türk ırkından oldukları tarihi vesikalara ve kitabelere dayanılarak ispat edilmiştir. Milli Savunma Bakanı Fahri Özdilek, Garnizon Kumandanı Tümgeneral Cemal Madanoğlu ve Milli Birlik Komitesi üyeleriyle kalabalık bir topluluk tarafından merakla takip edilen konferansında Kırzioğlu, Rusların Ön-Asya'yı parçalamak için bir Kürtçülük meselesini nasıl ihdas ederek yaşattıklarını anlatmış, Kürtlerin, Türk ırkından geldiklerini; Sakaların bir kolu olan Karduk Kavmine mensup bulunduklarını ispatlamıştır. Konferans bittikten sonra, Milli Birlik Komitesi üyeleri, bu dava hakkında ne yapılması gerektiğini sormuş; sözcü de bunun üzerine Erzurum Üniversitesinde Türkçülük ile ilgili çalışmalar yapılmasını, böylelikle Rusların menfi faaliyetlerinin önlenebileceğini söylemiştir. Bunun üzerine Komite üyeleri de bu konuda gerekli kararların alınacağını bildirmişlerdir."

12 Mart 1971'de asker muhtıra vererek siyasete müdahale ederken gerekçesi; 1961 Anayasasının özgürlükler konusunda ileri düzenlemeler barındırması nedeniyle, sosyal uyanışın ekonomik gelişmeyi aşması ve bunun da anarşiye sebep olmasıydı.

Bunun sonucu hak ve özgürlüklerin üzerlerine şal örtüldü, hak ve özgürlükleri sınırlama nedenleri çoğaltılarak "devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğü" gibi soyut, muğlak sınırlamalar getirildi, MGK gibi vesayet kurumları güçlendirildi.

Böylece cumhuriyetin temeli olan kanun önünde eşit yurttaşın değer olarak var olması sürecine girilemedi, cumhuriyetin demokratikleşmesi aşamasına geçmek hayal oldu. Bir gerilemeyi ifade eden bu dönemi "Üçüncü Cumhuriyet" olarak adlandırmak mümkün.

Bugüne kadar etkileri sürmekte olan 12 Eylül 1980 askeri darbesi ise; yaratılmış olan kaotik ortamın sona erdirilmesi gerekçesiyle hak, özgürlük, demokrasi ve hukuk alanlarında yetersiz de olsa elde edilmiş birikimlerin heba edildiği gerici bir hareketti. Gerilemeyi ifade eden bu dönemi de "Dördüncü Cumhuriyet" olarak adlandırabiliriz.

12 Eylül'de, Diyarbakır sıkıyönetim bölgesindeki gözaltı merkezlerinde ve Diyarbakır Askeri Cezaevi'nde Kürtlere karşı insanlık onuruyla bağdaşmayan işkence uygulamalarının yapılması, işkenceler sonucu ölümlerin ve sakatlıkların meydana gelmesi, bunun sonucu PKK'nın güçlenerek Kürt milliyetçiliğinin radikalleşmesi bu zihniyetin eseridir.

Dördüncü Cumhuriyet 28 Şubat postmodern darbesi ve 27 Nisan e-muhtırasıyla kendini tahkim ederek yeniden üretti. 2001 yılında kurulan Adalet ve Kalkınma Partisi, 2002 yılında değişim, demokrasi ve Kürtlerle uzlaşı vaatleriyle iktidara geldi.

İktidarının ilk yıllarında rejimin kuşatması ve baskısı altında tutuldu. 2007 yılında yapılacak cumhurbaşkanlığı seçimine Ordu e- muhtırayla müdahale etti. AKP iktidarı bu süreci iç ve dış dinamiklerin desteğiyle aştı. 2008-2011 yılları arası daha çok AB dış dinamiğiyle, yani Osmanlı'da olduğu gibi yandan itmeyle, sahih bir demokratik cumhuriyete doğru evrilme umudu yaratıldı.

Ancak 2011'den itibaren bu umut yok olmaya başladı. Bir türlü eskimeyen rejim 17-25 Aralık süreciyle birlikte AKP iktidarını, programının ve iddiasının aksine bir yöne çekmeyi başardı.

15 Temmuz 2016 tarihli  darbe  girişimi, rejimin AKP'yi  kendi kırmızı çizgileri içine çekip, iç ve dış güvenlik politikalarını uygulama imkânını bulmasına yaradı. Kuşkusuz 15 Temmuz darbe girişiminde faal görev alanların, bu girişimi azmettirenlerin ve hareketin gerisindeki yapılanmaların soruşturulması ve kovuşturulması zorunluydu.

Ancak Dördüncü Cumhuriyet, darbe girişiminden sonra uygulanan OHAL-KHK uygulamalarıyla yaşanan insan hakları ihlalleri, adil yargılanma hakkının ortadan kaldırılması, anayasa kurallarına uymama sonucu yaratılan istisna haliyle fiili bir rejime dönüştü.

2018 yılında rejimin AKP üzerinde vasi tayin ettiği MHP ile kurulan "Cumhur İttifakı" ve bu ittifaktan alınan destekle birlikte Türkiye nevi şahsına münhasır bir partili cumhurbaşkanlığı sistemine geçti. Böylece "Dördüncü Cumhuriyet" artık rejimin kendini yeniden üretemeyeceği "Beşinci Cumhuriyet" dönemine geçiyordu.

Bütün yetkilerin merkezde, yani iç bölgede toplanması otoriter rejimlere temel oluşturur. Bu durumda çoğulcu ve katılımcı demokrasinin en temel unsuru olan dikey güçler ayrılığı sözkonusu olmaz. Avrupa, bölgeler Avrupası iken, Türkiye katıksız bir merkeziyetçi devlet olarak kaldı. Atanmış vali ve kaymakamlar ve onların emrindeki memurlar üzerinden kolonyal bir idari vesayet sistemi uygulandığından, yerelde demokrasinin ve bireyin katılımcı bir yolla inşası mümkün olmadı.

Türkiye tek kişinin merkezdeki bütün yetkileri kullandığı bir sisteme geçince yatay güçler ayrılığı da ortadan kalkmış oldu. Kendi atadığı ve parlamentoya hesap vermeyen bakanlarla birlikte tek başına, güçlü bir şekilde kalan yürütme denetimsiz kaldı. Yasama organı işlevsizleştirilirken, yargı organı bağımsızlığını ve tarafsızlığını kaybetti, hukuk güvenliği yitirildi.

Bu dönemde de önemli bir toplumsal desteğe sahip HDP'yi kriminalize etme çabaları, partinin seçimlerde kazandığı belediye başkanlıklarına keyfi kayyım atamaları yapılması, eş başkanlarının siyasi nedenlerle tutuklanması, Kürtlerle çoğulcu, katılımcı, özgürlükçü bir demokrasi inşasında işbirliği yapılmaması Beşinci Cumhuriyet'te de hiçbir şeyin değişmediğini, hatta daha kötüye gittiğini göstermekte.

Cumhuriyet sahih bir rejimi inşa edebilme ve onu demokrasiyle taçlandırma becerisini gösteremedi, tekçi, yasakçı ve ötekileştirici ideolojisini dayatıp, işbirliği-uzlaşma yolunu kapattı.

Böyle bir cumhuriyetin yaratacağı alternatif de bu nitelikte olacaktı. Cumhuriyet merkeze geleni kendisine benzetirken sahih bir cumhuriyet olma ve demokrasiye evrilme şansını da kaybetti.

Michel Foucault'nun dediği gibi, "bir yerde herkes birbirine benziyorsa; orada kimse yok demektir".

DİĞER YAZILARI CHP: Çok partili dönem–2 01-01-1970 03:00 CHP: Tek partili dönem–1 01-01-1970 03:00 Seçim sonrasının düşündürdükleri 01-01-1970 03:00 Hakikat yolunda yürümek 01-01-1970 03:00 1971-1973: Geriye gidişin ara rejimi 01-01-1970 03:00 Hukukla bağını koparan Türkiye 01-01-1970 03:00 Afrika balladı! 01-01-1970 03:00 Güney Afrika Vicdan Girişimi 01-01-1970 03:00 Cumhuriyetin tercihi tekçi otokratik rejim: 1925 Kürt ayaklanması 01-01-1970 03:00 Postkolonyal dönemde insanın durumu 01-01-1970 03:00 İnsanın medeniyetle tanışması 01-01-1970 03:00 İnsan olmanın anlamı 01-01-1970 03:00 Hafıza aktivizmiyle hakikate ulaşma çabası 01-01-1970 03:00 Bahçeden yeryüzüne bakmak 01-01-1970 03:00 'Demokratik süreç odaklı' bir anayasa inşa edebilecek miyiz? 01-01-1970 03:00 İktidarın amaç ve zihniyetiyle yeni-sivil Anayasa inşa edilebilir mi? 01-01-1970 03:00 Kassandra çağrısı 01-01-1970 03:00 Küresel kozmopolit demokrasi 01-01-1970 03:00 Barbarlığı aşamamak: Savaşmaktan vazgeçmeyen insanlık 01-01-1970 03:00 Cumhuriyet oryantalizmi ve modernleştirmeci milliyetçilik 01-01-1970 03:00 'Eylül'ün içinden geçen şiirler 01-01-1970 03:00 Rumlar üzerinden otoriterleşmeyi meşrulaştırma 01-01-1970 03:00 6-7 Eylül’e giden süreç–2 01-01-1970 03:00 6-7 Eylül'e giden süreç 01-01-1970 03:00 Değişimin önündeki aşılmaz duvar: İdeolojik zihniyetin kemikleşmesi 01-01-1970 03:00 Türkiye değişebilir mi? 01-01-1970 03:00 Zihniyet değişikliğine ülke isimlerinden başlamak! 01-01-1970 03:00 Tekçi-tek kişilik siyasi rejimin kendi hukukunu oluşturması 01-01-1970 03:00 İktidara uzanan yerleşik düşünceden itirazcı-ihlalci göçebe düşünceye 01-01-1970 03:00 ‘Boşluk’tan ‘toz’a, ‘kültür’den ‘uygarlığa’ 01-01-1970 03:00 İnsanın hangi hali – 2 01-01-1970 03:00 İnsanın hangi hali! – 1 01-01-1970 03:00 Yalanların hakikate dönüşmesi 01-01-1970 03:00 Anayasanın temeli ne olmalı? 01-01-1970 03:00 Vicdan, mazlumlardan kelimeleri esirger mi? 01-01-1970 03:00 Yargının yeniden inşası: Adil yargılanma hakkı 01-01-1970 03:00 Yargının yeniden inşası: Hukuksal pozitivizmden doğal hukuka 01-01-1970 03:00 Enkaz altında kalmanın dayattığı zaruret: Adem-i merkeziyet 01-01-1970 03:00 Sorumlular ayağa kalksın! 01-01-1970 03:00 Kürtlerin siyasal temsilde var olma mücadelesi – 2 01-01-1970 03:00 Kürtlerin siyasal temsilde var olma mücadelesi – 1 01-01-1970 03:00 Hrant'ın ideallerini yaşatmak! 01-01-1970 03:00 Tarihsel kronik çizgi: İktidarın merkezde şahsileşmesi 01-01-1970 03:00 Şiddetin vardığı son nokta: Otosansür 01-01-1970 03:00 Rejimin HDP üzerinden yarattığı gerilim 01-01-1970 03:00 Hukukla bağını kesen devlet şiddeti 01-01-1970 03:00 Devlet - Demokrasi - Değişim 01-01-1970 03:00 Türkiye'nin çıkmazı: Korku duvarını aşamamak (3) 01-01-1970 03:00 Türkiye’nin çıkmazı: Merkeziyetçi devletten bölgesel devlete (2) 01-01-1970 03:00 Türkiye'nin çıkmazı: Sömürge tipi idari vesayet rejimi (1) 01-01-1970 03:00 Neden 'Yetmez ama evet' denildi? (3) 01-01-1970 03:00 Neden 'Yetmez ama evet' denildi? (2) 01-01-1970 03:00 Neden ‘Yetmez ama evet’ denildi? (1) 01-01-1970 03:00 Zihniyetin esaretinde yozlaşan dil 01-01-1970 03:00 Zihniyet ikliminde bir çıkmaz: Kısırdöngüde debelenen Türkiye 01-01-1970 03:00 Halife Sultan II. Abdülhamid 01-01-1970 03:00 Adığe (Çerkez) Katliamı 01-01-1970 03:00 Gerçekdışının karşısındaki güç: Sevgi 01-01-1970 03:00 Otokratik rejimin ceza kanunundaki aygıtları 01-01-1970 03:00 Adaletin yitiminde son nokta: Kavala davası 01-01-1970 03:00 Küreselleşmenin bencil aktörleri: Çöküşe giden yol 01-01-1970 03:00 Duvarları yıkabilecek miyiz? 01-01-1970 03:00 Süpürenler ve süpürülenler 01-01-1970 03:00 Dünya: Hassas kalplerin cehennemi 01-01-1970 03:00 Yeni bir dünya inşası-2: Rusya rol alabilir mi? 01-01-1970 03:00 Yeni bir dünya inşası: Madalyonun iki yüzü 01-01-1970 03:00 Birlikte yapabiliriz! 01-01-1970 03:00 Türkiye Mahkemesi nihai mütalaası: 'Yargı bağımsızlığı ve adalete erişim' 01-01-1970 03:00 Kalıcı istisna hali: Hukuksuzluğun normalleşmesi 01-01-1970 03:00 Şiddetin sıradanlaşması 01-01-1970 03:00 İnsanın güçle sınanması 01-01-1970 03:00 Siyaset-bürokrasi-mafya-organize suç örgütü döngüsü 01-01-1970 03:00 Hukukun askıya alınması 01-01-1970 03:00 Yükseltin vicdanınızı! 01-01-1970 03:00 Bırakın adalet yerini bulsun... 01-01-1970 03:00 Düşüncenin erotikleşmesi 01-01-1970 03:00 Akıldışılığın büyüsüne kapılmak 01-01-1970 03:00 Dekadans: Çöküş! 01-01-1970 03:00 Alevilik (8): Başat kimliğin yarattığı çıkmaz 01-01-1970 03:00 Alevilik (7): Ayrı bir inanç sistemi mi? 01-01-1970 03:00 Alevilik (6): Devletin değişmeyen politikası 01-01-1970 03:00 Tekçi Cumhuriyet'ten Çoğulcu Demokrasi'ye 01-01-1970 03:00 Alevilik (5): 18-19. yüzyıl katliamlar zinciri 01-01-1970 03:00 Alevilik (4): Yeniçerilikle ilişkisi bağlamında Bektaşilik 01-01-1970 03:00 Alevilik (3): 15–16. Yüzyıl: 'Kıyım dönemi' 01-01-1970 03:00 Alevilik (2): Babai Ayaklanması 01-01-1970 03:00 'Turkey Tribunal' ('Türkiye Mahkemesi') 01-01-1970 03:00 Alevilik (1): Aleviliğin oluşum süreci 01-01-1970 03:00 "Tekçi-Otokratik" rejimin simgesi: Diyanet İşleri Başkanlığı 01-01-1970 03:00 12 Eylül'ün simgesi: Diyarbakır Cezaevi 01-01-1970 03:00 "Eylül" 01-01-1970 03:00 Kürtler (13): Talepler - Yeni bir inşa için öneriler - 2 01-01-1970 03:00 Kürtler (12): Yeni bir inşa için öneriler 01-01-1970 03:00 Kürtler (11): Yüzleşme-Müzakere-Uzlaşma-İşbirliği ihtiyacı 01-01-1970 03:00 Kürtler (10): Devlet iktidarının hedefindeki HDP 01-01-1970 03:00 Kürtler-9: Taleplerin siyasallaşmasını engelleme süreci 01-01-1970 03:00 Kürtler (8): 1980 Askeri Darbesi'ne uzanan süreç 01-01-1970 03:00 Kürtler (7): Dersim'den "Tunç Eli"ne 01-01-1970 03:00 Kürtler (6): Ağrı İsyanı'ndan Zilan katliamına! 01-01-1970 03:00 Kürtler (5): Takrir-i Sükûn rejimine geçiş 01-01-1970 03:00 Kürtler (4): 1922-1924 01-01-1970 03:00 Kürtler (3): 1916-1923 01-01-1970 03:00 Kürtler (2): 19. yüzyıl 01-01-1970 03:00 Kürtler (1): 16-18. yüzyıl 01-01-1970 03:00 Çağdaş tiranlığın terör yönetimi 01-01-1970 03:00 Organize suç örgütlenmesi bağlamında mafya 01-01-1970 03:00 "Bir daha asla!" diyebilmek için - 3 01-01-1970 03:00 "Bir daha asla!" diyebilmek için - 2 01-01-1970 03:00 "Bir daha asla!" diyebilmek için 01-01-1970 03:00 İnsanın hangi hali? 01-01-1970 03:00 Mağdurların empati ittifakı 01-01-1970 03:00 "Dil"den "Gönül"lere akmak! 01-01-1970 03:00 Kanımla düşünüyorum! / Hermann Göring 01-01-1970 03:00 Yeni anayasa inşa sürecinin açmazları 01-01-1970 03:00 Türk anayasaları bağlamında yasama-yürütme dengesi 01-01-1970 03:00 Sıfırdan Anayasa İnşası: Yeni Anayasa Platformu (YAP) örneği 01-01-1970 03:00 "Küresel eril sistem"in mağdurları: Kadınlar 01-01-1970 03:00 Çok dilli - çok bölgeli anayasa: Güney Afrika anayasası 01-01-1970 03:00 Tabula Rasa: Sıfırdan anayasa inşası 01-01-1970 03:00 Kayyım atamaları bağlamında 1921 Anayasası 01-01-1970 03:00 Anayasacılık: Batı-Osmanlı anayasa hareketleri 01-01-1970 03:00 Sistemin saldırısı karşısında direniş odağı: Aşk 01-01-1970 03:00 Empati ihtiyacı 01-01-1970 03:00 'Çok Kalpli Asi' 01-01-1970 03:00 Eylül’le gelen 01-01-1970 03:00 Tercihiniz; otokrasi mi, demokrasi mi? 01-01-1970 03:00 Hukukun işlevi 01-01-1970 03:00 Barbarlığın son noktası: Çocuklarına kavuşamadan ölen anneler! 01-01-1970 03:00 Vandalizmin kurumlaşmış hali: Cezasızlık pratiği 01-01-1970 03:00 Beton avluların çocukları: Anne! Toprak ne demek? 01-01-1970 03:00 Medeniyetsizlik: Boğulan adalet 01-01-1970 03:00 Meşruiyet: Temel mutabakat – Kamusal müzakere 01-01-1970 03:00 Frenlenemeyen iktidar sorunu 01-01-1970 03:00 İslam'ın siyasetle serüveni: Milliyetçiliğe savrulma 01-01-1970 03:00 Devlet: Güç ve çıkar çatışmalarının alanı 01-01-1970 03:00 Sürgünün trajedisi: Toprağın tadını özlemek 01-01-1970 03:00 Devletin emrindeki din: Diyanet İslam'ı 01-01-1970 03:00