Türkiye'nin çıkmazı: Sömürge tipi idari vesayet rejimi (1)

Ümit Kardaş

01-10-2022 00:19

"Bir yerde herkes birbirine benziyorsa; orada kimse yok demektir." (Michel Foucault)

 

Bütün yetkilerin merkezde, yani iç bölgede toplanması, otoriter rejimlere temel oluşturur.  Bu durumda çoğulcu ve katılımcı demokrasinin en temel unsuru olan dikey güçler ayrılığı sözkonusu olmaz. Avrupa, bölgeler Avrupa'sı iken, Türkiye katıksız bir merkeziyetçi devlet olarak kaldı ve 200 yıldır merkezde aşırı yetki toplanması sorunu aşılamadı.

Atanmış vali ve kaymakamlar ve onların emrindeki memurlar üzerinden sömürge tipi bir idari vesayet sistemi uygulandığından, yerelde demokrasinin ve bireyin katılımcı bir yolla inşası mümkün olmadı.

Türkiye tek kişinin merkezdeki bütün yetkileri kullandığı bir sisteme geçince yatay güçler ayrılığı da ortadan kalkmış oldu. Kendi atadığı ve parlamentoya hesap vermeyen bakanlarla birlikte tek başına, güçlü bir şekilde kalan yürütmenin keyfiliğe kaçması kolaylaştı. Yasama organı işlevsizleştirilirken, yargı organı bağımsızlığını ve tarafsızlığını kaybetti, hukuk güvenliği yitirildi.

1961 Anayasası'nın kabulünden sonra yatay güçler ayrılığı tam olmasa da bir ölçüde uygulanırken, dikey güçler ayrılığı sorunu gündeme dahi gelmedi. Oysa bölgelere yetki devri meselesi (âdemimerkeziyet) Türkiye'nin demokratikleşmesinde öncelikli birincil mesele. Türkiye âdemimerkeziyetçi bir yapıya geçmedikçe çoğulcu, katılımcı, özgürlükçü, barışın ve huzurun güvencesi bir demokrasi inşa etmesi mümkün değil.

Hal böyleyken muhalefetin önemli bir bölümünü temsil eden altılı masada bu değişikliğe yatkın bir zihniyet var mı? Ya da bu konu tartışılıyor mu? Siyasetçisi bir yana, entelektüelinin bile zihninde yerel-bölgesel yönetimlere yetki devri belediye yetkilerinin artırılması olarak algılanmakta.

Belediyeler ile merkez arasındaki büyük boşluktan, bölgesel yönetim boşluğundan kimsenin haberi yokmuş gibi gözüküyor. Gerçek bir demokrasinin yolunun açılmasının ancak bölgelere yetki devriyle, bölgeye ilişkin kararların halkın kürsüsünde fikrini beyan edeceği parlamentolar tarafından alınmasıyla ve bunun sonucu bireyin demokrasi kültürü içinde yetişmesiyle doğrudan bağlantılı olduğu açık.

Dikey güçler ayrılığı iktidarın frenlenmesi konusuna çok önemli bir katkı yapmakta. Yasama, yürütme, yargı erkleri arasındaki klasik yatay ayrılık, ancak merkezi devletle bölgesel yapılar arasındaki dikey güçler ayrılığının sağlanmasıyla pekişmekte. Kuşkusuz merkezden bölgelere yetki devriyle egemenliğin paylaşılması, klasik güçler ayrılığından daha fazla denge ve denetleme mekanizması ve imkânı yaratmakta. (Cengiz Aktar, Ademimerkeziyet Elkitabı)

Aktar, dikey güçler ayrılığının yararlarını şöyle anlatıyor:

"Çok taraflı kontrol, karşılıklı itibar ve ortak akla erişmek için verilecek tavizler aşırı kararları bertaraf eder, en azından engeller. Âdemimerkeziyet bu anlamda dengeleyici ve dolayısıyla istikrarlaştırıcı etkiye sahiptir. Daha küçük siyasi birimlere bölünmüş bir yönetim, kamusal eylemi daha şeffaf ve anlaşılır kılar. Vatandaşın, yerindelik ilkesi uyarınca karar alma sürecine katılımını sağlar, kamusal eylemi sahiplenmesini kolaylaştırır. Ulusal düzlemdeki seçimlere ilaveten alt ölçeklerde yapılan her yerel seçim (bölge, belediye vs.) kamusal eylemin ardındaki temsiliyet, sahiplenme ve dolayısıyla meşruiyeti güçlendirir."

Özgürlükçü, katılımcı, çoğulcu bir demokrasinin gerçekleşmesi ve güçlenmesi erkler arası klasik yatay denge ve denetlemenin yanı sıra dikey denge ve denetlemenin sağlanmasıyla mümkün.

Türkiye, dünyada az görülür bir şekilde merkezden katı bir merkeziyetçilikle yönetilmekte. Kuşkusuz bu sistemden siyaset ve bürokrasi gayet memnun. Zaman zaman darbe yapan ve merkezi tekeline almış bir bürokrasi merkezin yetkilerini kullanıyor. Siyasetin güçlü olduğu durumlarda da parti içi demokrasinin bulunmadığı, lider kültüne dayalı iktidarlar merkezde yetkileri denetimsiz, keyfi olarak kullanmakta.

Peki merkez bu yetkileri ülke genelinde hangi araçlarla kullanıyor? Toplumun kılcallarına kadar yayılan koyu bir sömürge tipi idari vesayet örgütlenmesiyle. Merkezden atanan valiler ve kaymakamlar aracılığıyla. Böyle bir modelle iktidarın dengelenip denetlenmesi mümkün mü? Egemenliği katılımcı bir anlayışla halkla paylaşmadan otoriterliği engellemek mümkün değil.

Nitekim bugünlerde konser, festival gibi sanatla ilgili etkinliklerin aşırı merkeziyetçi ve hukuki denetimden uzak merkezdeki gücün talimatıyla ve aynı merkezin atadığı vali ve kaymakamlar aracılığıyla yasaklandığını görüyoruz.

Merkezdeki gücün meşru ve hukuki olmayan bir iradeyle hak ve özgürlükleri sınırlamasının anayasanın ihlali anlamına geldiği, sömürge tipi vesayet rejiminin idari amirlerinin ise bu iradeyi uygulayarak ihlal fiiline iştirak ettikleri açık. Çünkü konusu suç olan emir yerine getirilmez.

Bölgesel yönetimlerinin yetkili bulunduğu bir idari-siyasi yapılanmada yöneticilerin bu tür müdahaleleri fütursuzca yapmaları çok zor. Mülki amirlerin olmayacağı bir sistemde merkezdeki devletin topluma bu denli tasallut etmesi imkânı ortadan kalkarken, polis zora dayalı polisliği değil, bölge halkının hak ve özgürlüklerini çiğnemeden demokratik polislik yapmayı tercih edecek.

Ne yazık ki demokrasinin gerçekleşmesini engelleyen aşırı merkeziyetçilik sorunu bir demokrasi meselesi olarak değil, sadece Kürtlerin dile getirdiği ve ülkenin bölünmesine neden olacak bir sorun olarak algılanıyor ya da algılatılıyor. Oysa bu mesele, tam anlamıyla ülkenin demokratikleşmesiyle ilgili.

Türkiye siyaseti ve sivil toplumu, âdemimerkeziyet meselesinin çoklu ve katılımcı bir demokrasi için ne kadar hayati olduğunun henüz farkında değil. Kuşkusuz kadim bir merkeziyetçi algı dayanağının değişmesi kolay bir iş değil.

Cumhuriyet rejimi demokrasiyle taçlandırma becerisini gösteremedi, tekçi, yasakçı, dayatmacı ve ötekileştirici ideolojisiyle işbirliği-uzlaşma yolunu kapattı.

Bu nitelikteki bir cumhuriyetin yaratacağı alternatifin de demokrasi ve hukuk kalibresinin düşük olacağı açıktı. Kendisi derinleşen devlet merkeze geleni kendisine benzetirken, eşit yurttaş temeline dayalı bir cumhuriyet olma ve demokrasiye evrilme şansını da kaybetti.

Devam edeceğim.

DİĞER YAZILARI CHP: Altı oku revize edebilecek mi? – 3 01-01-1970 03:00 CHP: Çok partili dönem–2 01-01-1970 03:00 CHP: Tek partili dönem–1 01-01-1970 03:00 Seçim sonrasının düşündürdükleri 01-01-1970 03:00 Hakikat yolunda yürümek 01-01-1970 03:00 1971-1973: Geriye gidişin ara rejimi 01-01-1970 03:00 Hukukla bağını koparan Türkiye 01-01-1970 03:00 Afrika balladı! 01-01-1970 03:00 Güney Afrika Vicdan Girişimi 01-01-1970 03:00 Cumhuriyetin tercihi tekçi otokratik rejim: 1925 Kürt ayaklanması 01-01-1970 03:00 Postkolonyal dönemde insanın durumu 01-01-1970 03:00 İnsanın medeniyetle tanışması 01-01-1970 03:00 İnsan olmanın anlamı 01-01-1970 03:00 Hafıza aktivizmiyle hakikate ulaşma çabası 01-01-1970 03:00 Bahçeden yeryüzüne bakmak 01-01-1970 03:00 'Demokratik süreç odaklı' bir anayasa inşa edebilecek miyiz? 01-01-1970 03:00 İktidarın amaç ve zihniyetiyle yeni-sivil Anayasa inşa edilebilir mi? 01-01-1970 03:00 Kassandra çağrısı 01-01-1970 03:00 Küresel kozmopolit demokrasi 01-01-1970 03:00 Barbarlığı aşamamak: Savaşmaktan vazgeçmeyen insanlık 01-01-1970 03:00 Cumhuriyet oryantalizmi ve modernleştirmeci milliyetçilik 01-01-1970 03:00 'Eylül'ün içinden geçen şiirler 01-01-1970 03:00 Rumlar üzerinden otoriterleşmeyi meşrulaştırma 01-01-1970 03:00 6-7 Eylül’e giden süreç–2 01-01-1970 03:00 6-7 Eylül'e giden süreç 01-01-1970 03:00 Değişimin önündeki aşılmaz duvar: İdeolojik zihniyetin kemikleşmesi 01-01-1970 03:00 Türkiye değişebilir mi? 01-01-1970 03:00 Zihniyet değişikliğine ülke isimlerinden başlamak! 01-01-1970 03:00 Tekçi-tek kişilik siyasi rejimin kendi hukukunu oluşturması 01-01-1970 03:00 İktidara uzanan yerleşik düşünceden itirazcı-ihlalci göçebe düşünceye 01-01-1970 03:00 ‘Boşluk’tan ‘toz’a, ‘kültür’den ‘uygarlığa’ 01-01-1970 03:00 İnsanın hangi hali – 2 01-01-1970 03:00 İnsanın hangi hali! – 1 01-01-1970 03:00 Yalanların hakikate dönüşmesi 01-01-1970 03:00 Anayasanın temeli ne olmalı? 01-01-1970 03:00 Vicdan, mazlumlardan kelimeleri esirger mi? 01-01-1970 03:00 Yargının yeniden inşası: Adil yargılanma hakkı 01-01-1970 03:00 Yargının yeniden inşası: Hukuksal pozitivizmden doğal hukuka 01-01-1970 03:00 Enkaz altında kalmanın dayattığı zaruret: Adem-i merkeziyet 01-01-1970 03:00 Sorumlular ayağa kalksın! 01-01-1970 03:00 Kürtlerin siyasal temsilde var olma mücadelesi – 2 01-01-1970 03:00 Kürtlerin siyasal temsilde var olma mücadelesi – 1 01-01-1970 03:00 Hrant'ın ideallerini yaşatmak! 01-01-1970 03:00 Tarihsel kronik çizgi: İktidarın merkezde şahsileşmesi 01-01-1970 03:00 Şiddetin vardığı son nokta: Otosansür 01-01-1970 03:00 Rejimin HDP üzerinden yarattığı gerilim 01-01-1970 03:00 Hukukla bağını kesen devlet şiddeti 01-01-1970 03:00 Devlet - Demokrasi - Değişim 01-01-1970 03:00 Türkiye'nin çıkmazı: Korku duvarını aşamamak (3) 01-01-1970 03:00 Türkiye’nin çıkmazı: Merkeziyetçi devletten bölgesel devlete (2) 01-01-1970 03:00 Neden 'Yetmez ama evet' denildi? (3) 01-01-1970 03:00 Neden 'Yetmez ama evet' denildi? (2) 01-01-1970 03:00 Neden ‘Yetmez ama evet’ denildi? (1) 01-01-1970 03:00 Zihniyetin esaretinde yozlaşan dil 01-01-1970 03:00 Zihniyet ikliminde bir çıkmaz: Kısırdöngüde debelenen Türkiye 01-01-1970 03:00 Halife Sultan II. Abdülhamid 01-01-1970 03:00 Adığe (Çerkez) Katliamı 01-01-1970 03:00 Gerçekdışının karşısındaki güç: Sevgi 01-01-1970 03:00 Otokratik rejimin ceza kanunundaki aygıtları 01-01-1970 03:00 Adaletin yitiminde son nokta: Kavala davası 01-01-1970 03:00 Küreselleşmenin bencil aktörleri: Çöküşe giden yol 01-01-1970 03:00 Duvarları yıkabilecek miyiz? 01-01-1970 03:00 Süpürenler ve süpürülenler 01-01-1970 03:00 Dünya: Hassas kalplerin cehennemi 01-01-1970 03:00 Yeni bir dünya inşası-2: Rusya rol alabilir mi? 01-01-1970 03:00 Yeni bir dünya inşası: Madalyonun iki yüzü 01-01-1970 03:00 Birlikte yapabiliriz! 01-01-1970 03:00 Türkiye Mahkemesi nihai mütalaası: 'Yargı bağımsızlığı ve adalete erişim' 01-01-1970 03:00 Kalıcı istisna hali: Hukuksuzluğun normalleşmesi 01-01-1970 03:00 Şiddetin sıradanlaşması 01-01-1970 03:00 İnsanın güçle sınanması 01-01-1970 03:00 Siyaset-bürokrasi-mafya-organize suç örgütü döngüsü 01-01-1970 03:00 Hukukun askıya alınması 01-01-1970 03:00 Yükseltin vicdanınızı! 01-01-1970 03:00 Bırakın adalet yerini bulsun... 01-01-1970 03:00 Düşüncenin erotikleşmesi 01-01-1970 03:00 Akıldışılığın büyüsüne kapılmak 01-01-1970 03:00 Dekadans: Çöküş! 01-01-1970 03:00 Alevilik (8): Başat kimliğin yarattığı çıkmaz 01-01-1970 03:00 Alevilik (7): Ayrı bir inanç sistemi mi? 01-01-1970 03:00 Alevilik (6): Devletin değişmeyen politikası 01-01-1970 03:00 Tekçi Cumhuriyet'ten Çoğulcu Demokrasi'ye 01-01-1970 03:00 Alevilik (5): 18-19. yüzyıl katliamlar zinciri 01-01-1970 03:00 Alevilik (4): Yeniçerilikle ilişkisi bağlamında Bektaşilik 01-01-1970 03:00 Alevilik (3): 15–16. Yüzyıl: 'Kıyım dönemi' 01-01-1970 03:00 Alevilik (2): Babai Ayaklanması 01-01-1970 03:00 'Turkey Tribunal' ('Türkiye Mahkemesi') 01-01-1970 03:00 Alevilik (1): Aleviliğin oluşum süreci 01-01-1970 03:00 "Tekçi-Otokratik" rejimin simgesi: Diyanet İşleri Başkanlığı 01-01-1970 03:00 12 Eylül'ün simgesi: Diyarbakır Cezaevi 01-01-1970 03:00 "Eylül" 01-01-1970 03:00 Kürtler (13): Talepler - Yeni bir inşa için öneriler - 2 01-01-1970 03:00 Kürtler (12): Yeni bir inşa için öneriler 01-01-1970 03:00 Kürtler (11): Yüzleşme-Müzakere-Uzlaşma-İşbirliği ihtiyacı 01-01-1970 03:00 Kürtler (10): Devlet iktidarının hedefindeki HDP 01-01-1970 03:00 Kürtler-9: Taleplerin siyasallaşmasını engelleme süreci 01-01-1970 03:00 Kürtler (8): 1980 Askeri Darbesi'ne uzanan süreç 01-01-1970 03:00 Kürtler (7): Dersim'den "Tunç Eli"ne 01-01-1970 03:00 Kürtler (6): Ağrı İsyanı'ndan Zilan katliamına! 01-01-1970 03:00 Kürtler (5): Takrir-i Sükûn rejimine geçiş 01-01-1970 03:00 Kürtler (4): 1922-1924 01-01-1970 03:00 Kürtler (3): 1916-1923 01-01-1970 03:00 Kürtler (2): 19. yüzyıl 01-01-1970 03:00 Kürtler (1): 16-18. yüzyıl 01-01-1970 03:00 Çağdaş tiranlığın terör yönetimi 01-01-1970 03:00 Organize suç örgütlenmesi bağlamında mafya 01-01-1970 03:00 "Bir daha asla!" diyebilmek için - 3 01-01-1970 03:00 "Bir daha asla!" diyebilmek için - 2 01-01-1970 03:00 "Bir daha asla!" diyebilmek için 01-01-1970 03:00 İnsanın hangi hali? 01-01-1970 03:00 Mağdurların empati ittifakı 01-01-1970 03:00 "Dil"den "Gönül"lere akmak! 01-01-1970 03:00 Kanımla düşünüyorum! / Hermann Göring 01-01-1970 03:00 Yeni anayasa inşa sürecinin açmazları 01-01-1970 03:00 Türk anayasaları bağlamında yasama-yürütme dengesi 01-01-1970 03:00 Sıfırdan Anayasa İnşası: Yeni Anayasa Platformu (YAP) örneği 01-01-1970 03:00 "Küresel eril sistem"in mağdurları: Kadınlar 01-01-1970 03:00 Çok dilli - çok bölgeli anayasa: Güney Afrika anayasası 01-01-1970 03:00 Tabula Rasa: Sıfırdan anayasa inşası 01-01-1970 03:00 Kayyım atamaları bağlamında 1921 Anayasası 01-01-1970 03:00 Anayasacılık: Batı-Osmanlı anayasa hareketleri 01-01-1970 03:00 Sistemin saldırısı karşısında direniş odağı: Aşk 01-01-1970 03:00 Empati ihtiyacı 01-01-1970 03:00 'Çok Kalpli Asi' 01-01-1970 03:00 Eylül’le gelen 01-01-1970 03:00 Tercihiniz; otokrasi mi, demokrasi mi? 01-01-1970 03:00 Hukukun işlevi 01-01-1970 03:00 Barbarlığın son noktası: Çocuklarına kavuşamadan ölen anneler! 01-01-1970 03:00 Vandalizmin kurumlaşmış hali: Cezasızlık pratiği 01-01-1970 03:00 Beton avluların çocukları: Anne! Toprak ne demek? 01-01-1970 03:00 Medeniyetsizlik: Boğulan adalet 01-01-1970 03:00 Meşruiyet: Temel mutabakat – Kamusal müzakere 01-01-1970 03:00 Frenlenemeyen iktidar sorunu 01-01-1970 03:00 Bu kaçıncı Cumhuriyet! 01-01-1970 03:00 İslam'ın siyasetle serüveni: Milliyetçiliğe savrulma 01-01-1970 03:00 Devlet: Güç ve çıkar çatışmalarının alanı 01-01-1970 03:00 Sürgünün trajedisi: Toprağın tadını özlemek 01-01-1970 03:00 Devletin emrindeki din: Diyanet İslam'ı 01-01-1970 03:00