Kürtler (2): 19. yüzyıl

Ümit Kardaş

21-06-2021 03:38

17 ve 18. yüzyıllarda tarıma ve fetih gelirlerine dayalı ekonomik yapının çökmesiyle Osmanlı İmparatorluğu için duraklama ve gerileme başlamış, Osmanlı Devlet sisteminin dayandığı padişah-ulema-yeniçeri arasındaki uyum bozulmuş, hatta çatışmaya dönüşmüştü.

Büyük vezir ve memurların oluşturduğu "askeri cunta", padişah, sadrazam ya da vezir devirmede kullanılmaya başlanmıştı. Bu dönemde yalnız merkezi kurumlar çökmekle kalmamış, imparatorluğun siyasi bütünlüğü iki yönden tehdide uğramaya başlamıştı.

Bunlardan birincisi ayan denilen Osmanlı feodalitesinin halkı ezerek imparatorluğun bütünlüğünü sarsması, diğeri ise imparatorluk içindeki toplulukların uluslaşma sürecine girerek 19. yüzyıl başlarında siyasal-ulusal boyutta eylemlere başlamalarıydı. Tanzimat öncesi reformculuğun zirveye çıktığı II. Mahmut dönemi de bu tablonun üstüne oturmuştur (1808-1839).

II. Mahmut, toplumsal çalkantıların ve merkezdeki çözülmenin reformlarla atlatılabileceği inancını taşıyordu. II. Mahmut reformlar için öncelikle ortamı temizleme ve merkezi yeniden güçlendirme çabalarına girişti, işe ayanın ve merkezi askeri güçlerin oluşturduğu engelleri yıkmakla başladı.

Alemdar Mustafa Paşa ve Senedi İttifak engelini aşan II. Mahmut yerel egemen güçleri temsil eden ayanın ekonomik ve askeri dayanaklarını sarsacak uygulamalara girişti. Niyazi Berkes'in bunalımlara, otoriter ve merkezi yöntemlerle çözüm aramanın Osmanlı devlet geleneğinde bulunduğu yönündeki saptaması dikkat çekicidir.

Bu uygulamalar Genç Cumhuriyet tarafından aynen tevarüs edilmiştir. Sorunları talepleri olan kesimlerle yüzleşme-müzakere-uzlaşma-işbirliği çerçevesinde çözmek yerine güvenlik boyutuyla yaklaşıp inkâr, imha, tehcir ve tenkil yöntemleriyle bastırma devlet geleneği olarak bugüne kadar gelmiştir.

1808 yılında II. Mahmut başa geçtiğinde Kürt emirlikleri artık yarı bağımsız olmaktan çıkmış, tam iktidar sahibi derebeyleri haline gelmişlerdi. Hatta atanan valiler dahi merkezi dinlemiyorlardı.

Oysa Avrupa'nın izinden gitmeye kararlı II. Mahmut döneminde, merkeziyetçiliği güçlendiren ve doğrudan yönetimi sağlamayı amaçlayan askeri ve idari reformlara start verilecekti. Bu siyasetin kaçınılmaz sonucu, merkez ile derebeyleri arasında çatışmaydı.

II. Mahmut'un merkezileştirme girişimlerine ilk karşı çıkış Soran Emiri Mir Muhammed (Kör Mir)'den geldi. Bu karşı koyuş neticesinde, başta merkezi otoritenin verdiği ödünle Rewanduz Valisi olan Mir Muhammed, daha sonra emirliğiyle birlikte ortadan kaldırıldı.

Daha meşhur ve belirleyici bir diğer örnek ise Bedirhan Bey'di. 1821 yılında Bedirhan Bey, yönetilmesi güç bir aşiretler konfederasyonu olan Botan Emirliği'nin miri oldu. Miran reisi İbrahim Ağa'yı vergi vermediği için öldürdü. Aşiretler arası savaşta çok sayıda insan hayatını kaybetti.

Sonuçta Bedirhan Bey döneminde Botan Emirliği'nde asayiş büyük oranda sağlandı. Yaşam ve mülkiyet hakları korunmaya başlandı. Ancak Botan miri güçlendikçe merkezin istemlerini reddetmeye de başlayacaktı. Hatta denilebilir ki bölge fiilen Bedirhan Bey'in denetimi altına girmişti. Nitekim Osmanlı-Rus savaşına aşiret askerlerini göndermeye yanaşmadı.

Fakat Bedirhan Bey'in tek endişesi, merkezi otorite değildi. Kürt egemenliğinden kurtulma ümidi içinde olan Hıristiyan Nasturiler, İngiliz ve Amerikalıların desteğiyle Bedirhan Bey'e karşı çıkışa hazırlanıyorlardı.

Sonunda beklenen oldu ve yıllık haracı ödememeleri üzerine Bedirhan Bey'in Nasturi katliamına girişmesi Batı'yı ayağa kaldırdı. Katliamın önlenmesi ve mirin cezalandırılması istendi. Bu dış talebi kendi merkezileştirme siyaseti noktasında bir fırsat olarak gören Osmanlı, güçlü bir ordu göndererek Bedirhan'ın teslim olmasını sağladı. Sonuçta Botan mirsiz kaldı.

Böylece Kürt emirliklerinin devlet benzeri örgütlenmelerinin sonuna gelinmiş oldu. Sonrasında sözkonusu yapılar çok daha basit toplumsal ve siyasi biçimlere gerileyeceklerdi. Devlet merkezi gücünü ne kadar artırırsa, aşiretler de o kadar küçülüyor, yapıları basitleşiyordu. Mirlerin ardından merkez, bu yerlere valiler atadı. Mirler döneminde bölgede var olan can ve mal güvenliği sağlanamaz oldu.

Mirlerin yerine atanan valiler halkın nezdinde meşru sayılmıyorlardı. Valilerin aşiretler arası çatışmaları çözebilecek yetenek ve güçleri yoktu. Geçmişte mirler, aşiretler arası çatışmaların halledilmesi noktasında katı ve acımasız yöntemler uyguluyorlardı ama bunlar, halk nezdinde kabul edilir çözümlerdi. Artık benzer bir çözümü sağlayacak meşruiyete sahip bir yönetici güç kalmamıştı.

Bu koşullar sonucu şeyhler hızla politik önder rolünü üstlenerek bu çatışmalara çözüm getirmeye başladılar. Kısa sürede şeyhlerin otoritesi aşiret sınırlarını aşarak onları politik önderler haline getirdi. Ancak onlar da aşiretler arası çelişkileri otoritelerini güçlendirmek için kullanır oldular.

Abdülmecid'in 1858 yılında çıkardığı Arazi Kanunnamesi (Toprak Yasası) Kürdistan'ın sosyal ve ekonomik örgütlenmesini büyük ölçüde etkileyecekti. Bu yasa ve diğer reformlarla amaçlanan aşiret yapılarının çözülmesiydi. Ancak uygulamada bu amaca ulaşılamayacaktı.

Kanunname sonrası ağalar, şeyhler, tüccarlar, yüksek memurlar büyük arazileri kendi adlarına kaydettirdiler. Ortaya kentlerde yaşayan toprak beyleri çıktı. Bunlara ilaveten birçok ağa da toprak beyi oldu. Aşiret üyelerinin payına ise kiracı-ortakçı olmak düştü. Toprağı işleyenler geleneksel haklarını yitirirken zamanla ücretli toprak emekçisi haline geldiler. Toprak yasasının bir diğer neticesi de, politik güce kavuşan şeyhlerin geniş topraklar elde etmesiydi.

Şeyhler böylece zengin toprak ağaları haline gelecek, politik güçlerini daha da artıracak ve milli duyguların odağı haline geleceklerdi. Sonuç itibariyle merkezin doğrudan yönetimi arzu edildiği şekilde gerçekleşememiş ve imparatorluk yerel güçlü aşiret reisleri vasıtasıyla dolaylı yoldan yönetime geri dönmüştü.

Abdülhamit 1891'de Ermeni ve Ruslara karşı koyabilmek, bunun yanında Kürt aşiretlerini bölerek güç dengelerini değiştirmek amacıyla Hamidiye alaylarını kurdu. Bunun için, aşiret reislerinin yönetiminde bir aşiret milisi oluşturuldu. Aşiret reisleri subay yapılarak, yeni yetkilerle donatıldılar.

Abdülhamit ücretli ve yüksek prestijli bir iş olanağı sağlayıp, baskın ve yağma hakkı tanıyarak belli Kürt aşiretlerini kendisine bağlamıştı. Bu olanaklardan yararlanan Kürtler, Abdülhamit'e Bava Kürdan (Kürtlerin Babası) diyorlardı. Bunun tahmin edilebilir bir sonucu, sisteme dahil olan aşiret reislerinin gücünün artmasıydı.

Diğerlerine göre güçlenen aşiretler, bölgedeki güç dengesini değiştirdiler. Değişen güç dengesi aşiretler arası çatışmalara ivme kazandırdı. Denilebilir ki merkezin yeni siyaseti, bir ölçüde başarılı olmuştu, çünkü bu siyaset sonucu arzu edilen amaçlardan biri (Ermeni faaliyetlerini bastırmanın yanı sıra) aşiretler arası çatışmalardan yararlanarak merkezi yönetime karşı aşiretlerin birleşmelerini önlemekti.

1908'de Abdülhamit'in devrilmesiyle Hamidiye alayları dağıtıldı. Ancak Kürt aşiret birlikleri sınırlarda ordunun tamamlayıcısı olarak öngörüldü ve Hamidiye benzeri milis örgütlenmeleri oluşturulmaya devam edildi. Bu milisler Balkan Savaşı'na, I. Dünya Savaşı'na ve Kurtuluş Savaşı'na katıldılar. Bu milislerin komutanları arasından, 1923 yılında Kürt Milliyetçi Partisi Azadi'nin (Özgürlük) üyeleri çıkacaktı.

I. Dünya Savaşı sonunda Batılı güçler bağımsız bir Kürt devleti vaat etmiş olmalarına rağmen Kürdistan'ın paylaşılması yoluna gidildi. Türkiye, Irak ve Suriye'nin sınırlarının aşiretlerin arazilerinin ortasından geçmesi arazilerin bölünmesine yol açtı. Göçerler yerleşik düzene geçti. Kışlık ve otlaklar yetmemeye başladı. Bu koşullar altında bölgede yeni bir de meslek doğdu: Kaçakçılık.

KAYNAKÇA

Erik Jan Zürcher, Modernleşen Türkiye'nin Tarihi, İletişim, İstanbul, 2013

François Georgeon, Sultan Abdülhamit, İletişim, İstanbul, 2012

Fuat Dündar, Modern Türkiye’nin Şifresi, İletişim, İstanbul, 2008

Martin Von Bruinessen, Ağa, Şeyh, Devlet, çev. Banu Yalkut,  İletişim, İstanbul, 2003

Mehmet Emin Bozarslan, İslamiyet Açısından Şeyhlik, Ağalık, Toplum Yayınları, Ankara, 1964

Ümit Kardaş, Demokrasi ve Hukuk Krizi, İletişim, İstanbul, 2010

DİĞER YAZILARI CHP: Çok partili dönem–2 01-01-1970 03:00 CHP: Tek partili dönem–1 01-01-1970 03:00 Seçim sonrasının düşündürdükleri 01-01-1970 03:00 Hakikat yolunda yürümek 01-01-1970 03:00 1971-1973: Geriye gidişin ara rejimi 01-01-1970 03:00 Hukukla bağını koparan Türkiye 01-01-1970 03:00 Afrika balladı! 01-01-1970 03:00 Güney Afrika Vicdan Girişimi 01-01-1970 03:00 Cumhuriyetin tercihi tekçi otokratik rejim: 1925 Kürt ayaklanması 01-01-1970 03:00 Postkolonyal dönemde insanın durumu 01-01-1970 03:00 İnsanın medeniyetle tanışması 01-01-1970 03:00 İnsan olmanın anlamı 01-01-1970 03:00 Hafıza aktivizmiyle hakikate ulaşma çabası 01-01-1970 03:00 Bahçeden yeryüzüne bakmak 01-01-1970 03:00 'Demokratik süreç odaklı' bir anayasa inşa edebilecek miyiz? 01-01-1970 03:00 İktidarın amaç ve zihniyetiyle yeni-sivil Anayasa inşa edilebilir mi? 01-01-1970 03:00 Kassandra çağrısı 01-01-1970 03:00 Küresel kozmopolit demokrasi 01-01-1970 03:00 Barbarlığı aşamamak: Savaşmaktan vazgeçmeyen insanlık 01-01-1970 03:00 Cumhuriyet oryantalizmi ve modernleştirmeci milliyetçilik 01-01-1970 03:00 'Eylül'ün içinden geçen şiirler 01-01-1970 03:00 Rumlar üzerinden otoriterleşmeyi meşrulaştırma 01-01-1970 03:00 6-7 Eylül’e giden süreç–2 01-01-1970 03:00 6-7 Eylül'e giden süreç 01-01-1970 03:00 Değişimin önündeki aşılmaz duvar: İdeolojik zihniyetin kemikleşmesi 01-01-1970 03:00 Türkiye değişebilir mi? 01-01-1970 03:00 Zihniyet değişikliğine ülke isimlerinden başlamak! 01-01-1970 03:00 Tekçi-tek kişilik siyasi rejimin kendi hukukunu oluşturması 01-01-1970 03:00 İktidara uzanan yerleşik düşünceden itirazcı-ihlalci göçebe düşünceye 01-01-1970 03:00 ‘Boşluk’tan ‘toz’a, ‘kültür’den ‘uygarlığa’ 01-01-1970 03:00 İnsanın hangi hali – 2 01-01-1970 03:00 İnsanın hangi hali! – 1 01-01-1970 03:00 Yalanların hakikate dönüşmesi 01-01-1970 03:00 Anayasanın temeli ne olmalı? 01-01-1970 03:00 Vicdan, mazlumlardan kelimeleri esirger mi? 01-01-1970 03:00 Yargının yeniden inşası: Adil yargılanma hakkı 01-01-1970 03:00 Yargının yeniden inşası: Hukuksal pozitivizmden doğal hukuka 01-01-1970 03:00 Enkaz altında kalmanın dayattığı zaruret: Adem-i merkeziyet 01-01-1970 03:00 Sorumlular ayağa kalksın! 01-01-1970 03:00 Kürtlerin siyasal temsilde var olma mücadelesi – 2 01-01-1970 03:00 Kürtlerin siyasal temsilde var olma mücadelesi – 1 01-01-1970 03:00 Hrant'ın ideallerini yaşatmak! 01-01-1970 03:00 Tarihsel kronik çizgi: İktidarın merkezde şahsileşmesi 01-01-1970 03:00 Şiddetin vardığı son nokta: Otosansür 01-01-1970 03:00 Rejimin HDP üzerinden yarattığı gerilim 01-01-1970 03:00 Hukukla bağını kesen devlet şiddeti 01-01-1970 03:00 Devlet - Demokrasi - Değişim 01-01-1970 03:00 Türkiye'nin çıkmazı: Korku duvarını aşamamak (3) 01-01-1970 03:00 Türkiye’nin çıkmazı: Merkeziyetçi devletten bölgesel devlete (2) 01-01-1970 03:00 Türkiye'nin çıkmazı: Sömürge tipi idari vesayet rejimi (1) 01-01-1970 03:00 Neden 'Yetmez ama evet' denildi? (3) 01-01-1970 03:00 Neden 'Yetmez ama evet' denildi? (2) 01-01-1970 03:00 Neden ‘Yetmez ama evet’ denildi? (1) 01-01-1970 03:00 Zihniyetin esaretinde yozlaşan dil 01-01-1970 03:00 Zihniyet ikliminde bir çıkmaz: Kısırdöngüde debelenen Türkiye 01-01-1970 03:00 Halife Sultan II. Abdülhamid 01-01-1970 03:00 Adığe (Çerkez) Katliamı 01-01-1970 03:00 Gerçekdışının karşısındaki güç: Sevgi 01-01-1970 03:00 Otokratik rejimin ceza kanunundaki aygıtları 01-01-1970 03:00 Adaletin yitiminde son nokta: Kavala davası 01-01-1970 03:00 Küreselleşmenin bencil aktörleri: Çöküşe giden yol 01-01-1970 03:00 Duvarları yıkabilecek miyiz? 01-01-1970 03:00 Süpürenler ve süpürülenler 01-01-1970 03:00 Dünya: Hassas kalplerin cehennemi 01-01-1970 03:00 Yeni bir dünya inşası-2: Rusya rol alabilir mi? 01-01-1970 03:00 Yeni bir dünya inşası: Madalyonun iki yüzü 01-01-1970 03:00 Birlikte yapabiliriz! 01-01-1970 03:00 Türkiye Mahkemesi nihai mütalaası: 'Yargı bağımsızlığı ve adalete erişim' 01-01-1970 03:00 Kalıcı istisna hali: Hukuksuzluğun normalleşmesi 01-01-1970 03:00 Şiddetin sıradanlaşması 01-01-1970 03:00 İnsanın güçle sınanması 01-01-1970 03:00 Siyaset-bürokrasi-mafya-organize suç örgütü döngüsü 01-01-1970 03:00 Hukukun askıya alınması 01-01-1970 03:00 Yükseltin vicdanınızı! 01-01-1970 03:00 Bırakın adalet yerini bulsun... 01-01-1970 03:00 Düşüncenin erotikleşmesi 01-01-1970 03:00 Akıldışılığın büyüsüne kapılmak 01-01-1970 03:00 Dekadans: Çöküş! 01-01-1970 03:00 Alevilik (8): Başat kimliğin yarattığı çıkmaz 01-01-1970 03:00 Alevilik (7): Ayrı bir inanç sistemi mi? 01-01-1970 03:00 Alevilik (6): Devletin değişmeyen politikası 01-01-1970 03:00 Tekçi Cumhuriyet'ten Çoğulcu Demokrasi'ye 01-01-1970 03:00 Alevilik (5): 18-19. yüzyıl katliamlar zinciri 01-01-1970 03:00 Alevilik (4): Yeniçerilikle ilişkisi bağlamında Bektaşilik 01-01-1970 03:00 Alevilik (3): 15–16. Yüzyıl: 'Kıyım dönemi' 01-01-1970 03:00 Alevilik (2): Babai Ayaklanması 01-01-1970 03:00 'Turkey Tribunal' ('Türkiye Mahkemesi') 01-01-1970 03:00 Alevilik (1): Aleviliğin oluşum süreci 01-01-1970 03:00 "Tekçi-Otokratik" rejimin simgesi: Diyanet İşleri Başkanlığı 01-01-1970 03:00 12 Eylül'ün simgesi: Diyarbakır Cezaevi 01-01-1970 03:00 "Eylül" 01-01-1970 03:00 Kürtler (13): Talepler - Yeni bir inşa için öneriler - 2 01-01-1970 03:00 Kürtler (12): Yeni bir inşa için öneriler 01-01-1970 03:00 Kürtler (11): Yüzleşme-Müzakere-Uzlaşma-İşbirliği ihtiyacı 01-01-1970 03:00 Kürtler (10): Devlet iktidarının hedefindeki HDP 01-01-1970 03:00 Kürtler-9: Taleplerin siyasallaşmasını engelleme süreci 01-01-1970 03:00 Kürtler (8): 1980 Askeri Darbesi'ne uzanan süreç 01-01-1970 03:00 Kürtler (7): Dersim'den "Tunç Eli"ne 01-01-1970 03:00 Kürtler (6): Ağrı İsyanı'ndan Zilan katliamına! 01-01-1970 03:00 Kürtler (5): Takrir-i Sükûn rejimine geçiş 01-01-1970 03:00 Kürtler (4): 1922-1924 01-01-1970 03:00 Kürtler (3): 1916-1923 01-01-1970 03:00 Kürtler (1): 16-18. yüzyıl 01-01-1970 03:00 Çağdaş tiranlığın terör yönetimi 01-01-1970 03:00 Organize suç örgütlenmesi bağlamında mafya 01-01-1970 03:00 "Bir daha asla!" diyebilmek için - 3 01-01-1970 03:00 "Bir daha asla!" diyebilmek için - 2 01-01-1970 03:00 "Bir daha asla!" diyebilmek için 01-01-1970 03:00 İnsanın hangi hali? 01-01-1970 03:00 Mağdurların empati ittifakı 01-01-1970 03:00 "Dil"den "Gönül"lere akmak! 01-01-1970 03:00 Kanımla düşünüyorum! / Hermann Göring 01-01-1970 03:00 Yeni anayasa inşa sürecinin açmazları 01-01-1970 03:00 Türk anayasaları bağlamında yasama-yürütme dengesi 01-01-1970 03:00 Sıfırdan Anayasa İnşası: Yeni Anayasa Platformu (YAP) örneği 01-01-1970 03:00 "Küresel eril sistem"in mağdurları: Kadınlar 01-01-1970 03:00 Çok dilli - çok bölgeli anayasa: Güney Afrika anayasası 01-01-1970 03:00 Tabula Rasa: Sıfırdan anayasa inşası 01-01-1970 03:00 Kayyım atamaları bağlamında 1921 Anayasası 01-01-1970 03:00 Anayasacılık: Batı-Osmanlı anayasa hareketleri 01-01-1970 03:00 Sistemin saldırısı karşısında direniş odağı: Aşk 01-01-1970 03:00 Empati ihtiyacı 01-01-1970 03:00 'Çok Kalpli Asi' 01-01-1970 03:00 Eylül’le gelen 01-01-1970 03:00 Tercihiniz; otokrasi mi, demokrasi mi? 01-01-1970 03:00 Hukukun işlevi 01-01-1970 03:00 Barbarlığın son noktası: Çocuklarına kavuşamadan ölen anneler! 01-01-1970 03:00 Vandalizmin kurumlaşmış hali: Cezasızlık pratiği 01-01-1970 03:00 Beton avluların çocukları: Anne! Toprak ne demek? 01-01-1970 03:00 Medeniyetsizlik: Boğulan adalet 01-01-1970 03:00 Meşruiyet: Temel mutabakat – Kamusal müzakere 01-01-1970 03:00 Frenlenemeyen iktidar sorunu 01-01-1970 03:00 Bu kaçıncı Cumhuriyet! 01-01-1970 03:00 İslam'ın siyasetle serüveni: Milliyetçiliğe savrulma 01-01-1970 03:00 Devlet: Güç ve çıkar çatışmalarının alanı 01-01-1970 03:00 Sürgünün trajedisi: Toprağın tadını özlemek 01-01-1970 03:00 Devletin emrindeki din: Diyanet İslam'ı 01-01-1970 03:00