Türkiye'de siyasetin DNA'sı son on yılda tümden bozuldu. İtibarı yerlerde sürünüyor. Böyle bir ortamda ülkenin siyasal, ekonomik krizini ve sorunlarını çözecek, seçmene güven veren siyasal irade oluşmuyor.

Türkiye’nin değişimi ve dönüşümü için hayati bir öneme sahip 2023 Mayıs seçimlerinde muhalefet başarılı olamadı. Toplum bir tür tükenmişlik sendromuyla umutsuzluk iklimine mahkûm olmuş duygusunu yaşıyor.

Bu tablonun birinci derecede sorumlusu hiç kuşkusuz Millet İttifakı. İttifakı oluşturan altı partinin hiçbirinin sorumluluğu diğerinden daha az değil.

Seçimlerin üzerinden 45 günden fazla zaman geçti. Ama ne yazık ki şu ana kadar hiçbir Millet İttifakı partisi ciddi bir sorgulama niyeti ortaya koymuş, başarısızlığın politik nedenleriyle ilgili söz dahi etmiş değil. Her biri sorumluğu kendi dışındaki partilere veya parti içi muhalefete yüklemenin, mazeret üretmenin telaşındalar.

Diğer taraftan sekiz ay sonra yapılacak yerel seçimlere ilişkin nafile küçük hesaplar yapılıyor. Yerel seçimlerde sahiden başarı elde etmek isteyenler, öncelikle 2023 seçimlerinin politik muhasebesini yapmak durumunda.

Yerel seçimlerde, ittifak değil işbirlikleri yapılması gerek. Bir anlamda muhalefetin işi daha da zor olacak. Başarının yolunun muhalefet partileri arasında sağlam ve güçlü bir işbirliğinden geçtiği herkesin malumu.

2023 seçimlerinin tecrübesi; araştırma rakamlarına indirgenmiş 'siyasetsiz' ittifakın, partiler arasında güvensizliğe pazarlıkların ve iktidar partisinin belirlediği siyasal alanda sorunlara çözüm üretmenin başarı getirmediğini gösterdi. Başka bir ifadeyle, nelerin yapılmaması gerektiği ortaya çıktı. Seçim sonuçları, muhalefetin topyekûn demokratik ve katılımcı bir muhasebe yapmasını ve politik olarak yeniden yapılanmasını zorunlu kılıyor.

AK Parti hazırlıklara başladı. Muhalefet, 2023 seçimlerinde olduğu gibi, zamanın hızla akıp geçtiğinin farkında değil. Muhalefet partileri enkazın altında âdeta birbirlerine peşrev çekmekle meşguller. Hiçbir şeyin 2019 veya 2023 seçimlerinde olduğu gibi olamayacağını algılamış değiller.

Kılıçdaroğlu yanlış yolda

CHP'den içeriği belirsiz 'değişim' sesleri çıkıyor. Bugüne kadar seçmenlerin yüreğine su serpecek, kırgınlıkları giderecek, öfkeyi yatıştıracak ve umutların yeşermesine vesile olacak kapsamlı politik değerlendirme ve özeleştiri yapılmış değil.

Genel başkan değişimine indirgenmiş bir iç hesaplaşma süreci yaşanıyor. Kemal Kılıçdaroğlu ortaya çıkan sorunun ciddiyetinin ve kapsamının yeterince farkına varmış değil. Ya da hafife alıyor.

Seçimlerden sonra uzun sessizlikten sonra çıktığı ilk televizyon programında partisinin milletvekili listesini sekiz kişilik komisyonun hazırladığını ve kendisinin son anda gördüğünü söylemesi, sorumluluğuna ve sorunun ağırlığına denk düşen bir yaklaşım olmadı.

Aksine bu türden yaklaşımlar ve tutumlar, sorunu ve muhalefet saflarındaki kaygıları derinleştiriyor. Politik ve örgütsel değişimin önünü açma konusunda tereddütlü davranışlar, seçim öncesi geniş kesimlerde yaratılan pozitif algıyı yerle bir ediyor. CHP'nin, Deniz Baykal döneminin partisi olma yoluna girmesini kolaylaştırıyor. Geniş toplumsal kesimlerde CHP'nin değişmeyeceği inancını güçlendiriyor, seçmende değersizlik duygusu yaratıyor.

CHP lideri yanlış yolda ilerlemeye çalışıyor. Seçmen ise ondan partisine yeni bir yol açmasını bekliyor.

Akşener’in anlamsızlığı

İYİ Parti lideri Meral Akşener ise ilk kez geçtiğimiz hafta partisinin kongresinde konuştu. Seçim başarısızlığının faturasını CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu'na ve parti içi muhaliflerine kesti. Anlamsız ithamlarda bulunarak eleştirilerin önünü kesmeye çalıştı ve yüksek perdeden attı.

Sürece en büyük zarar veren, masadan kalkan ve iki gün sonra seçmenin hoş karşılamadığı, güven vermeyen pazarlıklarla masaya dönen kendisi değilmiş gibi davranıyor. Bir pirüpak olduğunu iddia etmediği kaldı. Yerel seçimlerde CHP ile zorlu bir pazarlık sürdüreceği imajını, algısını yaratıyor.

Bu süreçte gelişen olaylar, Meral Akşener'in İYİ Parti'yi merkez sağda konumlandırma arzusu içinde olduğu iddialarının gerçeklikle bir ilgisinin olmadığını gösteriyor.

Akşener için esas olarak faşist Türk milliyetçisi bir çizgide partisini geliştirme ve güçlendirme siyasetinin, "Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem"e geçişten çok daha önemli ve öncelikli bir hedef olduğu görüldü.

Meral Akşener kongrede HDP'yi düşmanlaştıran cümleleriyle, İYİ Parti'nin geleceğini tıpkı iktidar bloku gibi Kürt karşıtlığı üzerinde kurmakta ısrarcı olduğunu sergiledi. 2019 yerel seçimlerinde olduğu gibi ‘İstanbul ittifakına’ benzer geniş bir işbirliğinin gerçekleştirilmesini zorlaştırma kararlığı sergiledi. Hâlâ HDP'siz, Kürt'süz daha iyi bir yaşam olmadığının farkına varabilmiş değil.

2023 seçimleri sürecinde "Türk siyaseti içinde Akşener'in özgün bir yeri ve gücü olduğu" tarzındaki görüşlerin isabetsizliği ortaya çıktı. İYİ Parti tipik Türk milliyetçisi bir parti olmanın çok ötesinde bir misyona ve işleve sahip değil.

TELE 1 Genel Yayın Yönetmeni Merdan Yanardağ'ın PKK lideri Abdullah Öcalan ile ilgili sözleri nedeniyle yandaş trollerin başlattığı hedef gösterme kampanyasında; İYİ Parti sözcüsü Kürşat Zorlu, grup başkanvekili Müsavat Dervişoğlu, partinin önde gelenleri Ümit Dikbayır, Bahadır Erdem ve Buğra Kavuncu gibi isimler aktif olarak yer aldılar. Bu da İYİ Parti'nin artık kartları açık oynanacağını gösteriyor.

Millet İttifakı'nın diğer dört partisi ise seçim sonuçlarına ilişkin kayda değer bir yaklaşım sergilemiş değiller. Esasında hayatlarından memnun bir görüntü veriyorlar.

Bu haliyle yerel seçimlerde muhalefetin anlamlı bir işbirliği üretmesinin oldukça zor olacağı ve toplumsal bir değişime, dönüşüme yol açamayacağı çok belli. Belli ki böyle bir istek de yok. AK Parti'ye kaybettirmeye indirgenen siyaset ve işbirliği iyice anlamsızlaştı.

Türk siyaseti tıkandı, siyasetsizliğe mahkûm edildi. Türkiye'ye yeni bir yol açmanın zamanı geldi. Daha fazla gecikmeden bunun hangi güçlerle, nasıl bir program zemininde olacağı tartışılmalı ve netleştirilmelidir.

(Politik Yol)