AK Parti’nin toplumu kutuplaştırarak yönetme ve siyasal güç konsolide etme tarzı, Türkiye siyasetini teslim almış durumda.

Siyasi partiler, sivil toplum örgütleri adeta kendi mahallelerinin sorunlarına hapsoluyorlar ve iktidarın hedefine ulaşmasını kolaylaştırır konuma düşüyorlar.

Bırakalım gündemi belirlemeyi, sürekli iktidar partisinin liderinin toplumu kutuplaştırmak için ürettiği yapay gündemlerin peşinden sürüklenerek bitap düşüyorlar.

İsrail’in Gazze’de dört aydır sürdürdüğü soykırım bunların en yakıcılarının başında geliyor. İsrail 21. yüzyılın bu en vahşi soykırımını, dünyanın haydut devlet yönetimlerine sırtını dayayarak ve Gazze’de herhangi bir Filistin otoritesine rıza göstermeme hedefli sürdürüyor. Bu soykırımın bölgede yol açacağı siyasi ve sosyal sonuçların ne olacağını bugünden kestirmenin pek bir olanağı yok. Birçok senaryo ortalıkta dolaşıyor.

Daha uzun bir süre devam edecek gibi görünen İsrail saldırılarının gidişatının ve muhtemel sonuçlarının, bütün bölge ülkelerini ciddi ölçüde etkisi altına alacağı şimdiden belli.

Emperyalist ülkelerin devlet yöneticilerinin İsrail’in Gazze’deki soykırım savaşına yaklaşımları, Filistin sorununun artık eskisi gibi olmadığını ve farklı değerlendirildiğini gösteriyor.

İsrail’in, katliamlarını kısa sürede sona erdirmeye niyetinin olmadığı çok açık. Başbakan Netanyahu, uzun süreli savaş başlattıklarını birkaç kez çok açık ifade etti. İsrail Savunma Bakanı Yoav Gallant, bölgede güvenlik kontrolünün İsrail’de olacağından ve kısıtlı bir bölge yönetiminin Filistin’de olabileceğinden söz etmekte. İsrail’in bu gücü nereden aldığı çok belli.

Diğer taraftan, dünyanın çeşitli kentlerinde savaş karşıtları her gün daha kitlesel sokağa çıkmakta, İsrail’in soykırımına karşı ses çıkarmakta. Netanyahu’nun savaş ve soykırım suçlarından yargılanması talepleri daha bir kitleselleşiyor ve yaygınlaşıyor.

Güney Afrika Cumhuriyeti’nin İsrail’in Gazze’de soykırım yaptığı gerekçesiyle ihtiyati tedbir talebiyle Uluslararası Adalet Divanı’nda (UAD) açtığı davanın ilk duruşması dün yapıldı.

Kaybedecek zamanımız yok

Bu eylemlerin, yıllardır ezilen, yok sayılan halkların mücadelesine esin kaynağı olmuş Türkiye’de de yaygınlaşması ve kitleselleşmesi, Türkiye’nin geleceği için hayati önemde bir konu.

Gazze savaşı sonrası gelişmeler ve Filistin sorununun alacağı yeni biçim, kuşkusuz Türkiye’nin başta Kürt sorunu olmak üzere bir dizi sorununa ve çözüm olasılıklarına doğrudan etki edecek. Gazze’deki soykırım, bu toprakların insanlarının geleceği üzerinde büyük etkisi olacak. Ne yazık ki, ABD’nin Irak’ı işgaline ve yıkımına karşı yükselen ses gibi güçlü bir ses, hâlâ Gazze’deki soykırım için çıkmış değil.

Muhalefet partileri ve sivil toplum büyük ölçüde, Filistin’deki soykırıma hâlâ Hamas meselesi olarak yaklaşıyor, bu alanı iktidar partisine terk etmiş durumda. Soykırımın, Filistin’deki büyük yıkımın, vahşetin karşısında sessiz kalınıyor, bunun için Hamas’ın varlığı veya Hamas’ın sivilleri katletmesi bahane yapılıyor; ya da her mahalle kendi tekil aktüel sorununun sınırına sıkışmış durumda.

Bunu aşmaya yönelik kayda değer çabalar yok değil. Bunlardan biri de Kasım ayı sonrasında Şenol Karakaş’ın davetiyle bir araya gelen; Gencay Gürsoy, Hacer Ansal, Fatma Akdokur, Ümit Aktaş, Ufuk Uras, Zeki Kılıçaslan, Fatma Bostan, Berrin Sönmez, Taha Elgazi, Hidayet Tuksal, Hakan Girgit, Arif Koçar, Yıldız Ramazanoğlu, Gürhan Ertür, Şebnem Oğuz, Mehmet Ali Devecioğlu gibi onlarca isimle birlikte oluşturduğumuz Filistin’e Özgürlük Platformu.

Savaş karşıtı bir yurttaş girişimi olan platform, 9 ve 30 Aralık 2023’te Kadıköy’de, 6 Ocak 2024’te Ankara’da “Soykırımı durduralım, Netanyahu’yu yargılayalım” talebiyle sokağa çıktı. 13 Ocak 2024 Cumartesi günü saat 14.00’te İzmir Kıbrıs Şehitleri Caddesi’nde ÖSYM önünde “Filistin’e Özgürlük” sesini yükseltecek. 14 Ocak 2024 Pazar günü ise İstanbul Kadıköy Sahnesi’nde saat:19.00’da “Filistin’e Özgürlük Konseri” düzenliyoruz. Her yerde, her koşulda amasız, tereddütsüz barış için mücadele edenleri, soykırıma, her türden ırkçılığa karşı çıkan her vicdan sahibini bekleriz.

Platforma ilişkin detaylı bilgi, çalışmalara katılım ve Filistin halkıyla dayanışma için www.filistineozgurluk.org adresini incelemekte yarar var.

Filistin’e Özgürlük Platformu olarak bizler İsrail’in Filistin’i işgaline ve soykırım biçiminde yürüttüğü saldırılarına karşı birleşik mücadele için yola çıktık. Uzun yıllar sonra farklı görüşlerden, farklı çevrelerden insanlarla çoğulcu bir zemin oluşturduk. Tıpkı Gezi gibi, tıpkı Irak’ta Savaşa Hayır Koordinasyonu gibi.

Onlar kadar etkili ve kitlesel olmadı ama doğru bir başlangıç yaptık. İşimizin bu kez zor olduğunun farkındayız. İktidarın kutuplaştırma ve sokağı kontrol etme siyasetinin etkileri bu zorlukların başında geliyor.

Katranlaşmış önyargıları terk etmeyi tercih edenler ve evrensel insani değerlerin kıymetinin farkında olanlar, dün olduğu gibi bugün de bu zoru başarabiliriz. Başarmak zorundayız. Kaybedecek zamanımız yok.

Milyonların İsrail’in Gazze savaşına karşı öfkesini ortak bir kanala akıtmak ve siyasal kutuplaşmayı eritmek için tüm sivil toplum kuruluşları, sendikalar, barışı savunanlar ve ırkçılığa karşı olan herkes, yan yana gelmek ve ortak ses çıkarmak zorundayız.

Filistin’e Özgürlük Platformu’nu özgün kılan bir başka nokta, İsrail devletinin ve yönetiminin Gazze’deki soykırımına, saldırılarına karşı çıkarken aynı zamanda her türden ırkçılığa da amasız ve fakatsız karşı durmasıdır. Bu noktada İsrail’e tepkilerin genel olarak Yahudilere, özel olarak da Türkiyeli Yahudilere yöneltilmesini, suçlanmasına ve antisemitist yaklaşımlara karşıdır.

Diğer yandan iktidarın, Filistin sorununu ve İsrail saldırılarını kendi siyasal hedefine uygun araçsallaştıran yaklaşım ve tutumlarını teşhir etmek gerekiyor. Türkiye’nin bir yandan Filistin halkının yanındaymış gibi yaparak İsrail’le ikili ilişkileri ve ticari işbirliklerini sürdürmesi tam bir ikiyüzlülüktür.

(Politik Yol)