Cumhurbaşkanı'na Irak, Suriye ve Libya’ya asker gönderme iznini veren tezkere, muhalefet partilerinin bazılarının desteğiyle Meclis'ten geçti. İYİ Parti 'evet', DEVA Partisi ise 'çekimser' oy kullandı.

Muhalefet partilerinden HDP ve TİP'in tezkereye 'hayır' oyu kullanmaları varoluşları gereği beklenen bir şeydi.

CHP'nin uzun yıllar sonra ilk kez tezkereye 'hayır' oyu vermesi ise beklenmiyordu ve çeşitli tartışmalara yol açtı.

CHP'nin ilk kez tezkereye 'hayır' demesi, "seçim hesabı, tutarsızlık, Millet İttifakı'na sorun yaratacak bir tutum" gibi başlıklarla tartışmalara yol açarken, muhalefet açısından tartışılması gereken bir konu gözden kaçırıldı.

Tartışılması gereken konu ve sorunlardan biri de, tezkerenin ilk kez iki yıl gibi uzun bir süreyi kapsaması olmalıydı.

İki yıllık süre, Cumhurbaşkanı'nın ve Meclis'in görev süresini aşan bir süre. Muhalefet partilerinin, her türlü sorunun en önemli nedeni olduğunu iddia ettikleri Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'ne (tek adam rejimine) son vermeyi vaat ettikleri bir dönemi de kapsıyor.

Bu, bize CHP'nin, parlamenter sisteme geçiş hazırlığı içinde olduğu ve ittifak yaptığı partilerle ne türden ilişki içinde olduğuna dair ipuçları veriyor.

Muhalefet bloğunun iki büyük partisi CHP ve İYİ Parti, iki ay önce, "Hudut namustur" kampanyası yaptılar. Bundan kısa bir süre önce de CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu tekrar Suriyelileri geri gönderme vaadinde bulunmuştu.

CHP'nin son tezkere tavrı dışında, muhalefet bloğunun iki büyük partisinin, Cumhur İttifakı'nın ulusal güvenlik ve beka meselesindekine benzer pozisyonlar alması çok sık oluyor.

Daha açık ifade edecek olursak HDP ve TİP hariç muhalefet partileri, iktidar bloğunun milliyetçi ve güvenlikçi politikasını büyük ölçüde paylaşıyorlar. Yer yer de bu konularda Cumhur İttifakı'yla yarış ederek seçimi kazanma hesabı yapıyorlar.

Seçim kazanılabilir, ama bu politikalarla bugünkünden daha farklı, başka bir Türkiye yaratılamaz. Hatta ortaya çıkacak seçim sonuçları ve toplumsal-siyasal tablo yeni bir kaos ortamı yaratabilir.

CHP tezkereye 'hayır' diyerek bu tehlikeden ilk kez ayrışma, uzaklaşma eğilimine girdi. Bu, ciddiye alınması ve önemsenmesi gereken bir adım, gelişme.

Bu adımı neden, niçin attığından daha çok, muhtemel sonuçları üzerine kafa yormak daha anlamlı ve sonuç alıcı olacaktır.

Muhalefetin iki büyük partisinden biri olan İYİ Parti, tezkere oylamasında Cumhur İttifakı'nın milliyetçi, güvenlikçi ve militarist politikalarını paylaşarak milliyetçi merkez sağı inşa etme yolunda ilerlerken, olası iktidarında bu politikaları sürdüreceğini gösterdi. Yani seçim sonrasına ilişkin tercihini ortaya koydu, seçmen iradesini ipotek etti.

Muhalefetin diğer büyük partisi ise 'hayır' diyerek bundan uzak durma konusunda bir adım attı. Ama Cumhur İttifakı'nın militarist, milliyetçi ve güvenlikçi politikaları karşısında; demokratik, iç tutarlılığa sahip, bütünsel ve berrak bir iç ve dış güvenlik politikaları geliştirmekten hâlâ çok uzak.

Bu durum seçimler sonrasına ilişkin bilinmezleri çoğaltıyor, belirsizliği güçlü kılıyor. Seçmen belirsizliğe oy vermekten her daim imtina eder. Seçmenin risk almasını daha fazla güçlendiren yaklaşımlara prim verdiği görülmüş değil. Seçmen öngörülemezliği sevmez, güvensizliğe rıza göstermez.

Cumhur İttifakı tam da buraya oynayarak seçim kazanmanın peşine düşmüşe benziyor.

İki seçim, iki ittifak

CHP ise, içeride ve bölgede güvenlikçi, milliyetçi politika ve söylemden uzaklaşmak zorunda. İçeride farklılıklarla demokratik, eşit bir yaşam iradesi; dışarıda, bölgede ülkelerin kendi siyasal iradesine saygı ve iyi komşuluk temelinde ilişkiler, politikalar geliştirdikçe başka bir Türkiye yaratmak imkân dahilinde olabilir.

Bu yola girmek, mevcut sistemde iki ayaklı ittifak politikasını dayatıyor. İlk seçimde "asgarinin asgarisi" diyebileceğimiz, bir elin parmaklarını geçmeyecek sayıda net maddeden oluşan bir programla, hiçbir muhalif siyasal özneyi dışarda bırakmayan çok geniş bir muhalefet ittifakı gerekiyor.

Bir anlamda bu, seçimler sonrasında mevcut çok geniş yetkili ve partili cumhurbaşkanının yetkilerini filen sınırlayan, güçlendirilmiş parlamentoya geçişte parlamentonun çalışmasını planlayan ortak protokol olmalı.

Şayet muhalefet seçimlerden başarıyla çıkarsa, güçlendirilmiş parlamenter sisteme geçiş için kısa süre sonra bir seçim daha yapılmak zorunda. Bu seçimlerde demokratik halkçı bir programla; barışa, eşitliğe, insancıl evrensel hukuka kapı aralayacak asgari demokratik halkçı bir program temelinde ittifak gerekiyor. Bu ittifakın ağlarının da bugünden örülmesi ve ilişkilerinin gözetilmesi önemli.

Böyle olunca HDP'siz ittifakla seçime girmek, aritmetik riskin çok ötesinde, demokratik bir gelecek için büyük bir eksiklik olacak. CHP, yeni bir merkez sağın yaratılmasına payanda olmak yerine, demokratik siyasetin inşası ve toplumun yaratılması perspektifiyle hareket edebilirse gelecek vaat edebilir.

Bu nedenle de bazı muhalefet partilerinin seçim sonrası süreci de kapsayan bir tezkereye onay vermesi, aynı zamanda yeni dönemi vesayet altına da almak olduğu için, yanlış olmuştur. Cumhur İttifakı'na demokratik karşı oluş, tezkereye her yoluyla karşı çıkılmasını gerektirir.