Dün, Roboskî'de sınır ticaretinden dönen, 19'u çocuk, 34 Kürt yurttaşın Hava Kuvvetleri Komutanlığı'na ait uçaklar tarafından bombalanarak öldürülmesinin 12'nci yılıydı. Tek bir yetkili veya sorumlu, kusurlu dahi bulunmadı. Ailelerin "Kıyamete kadar davacıyız" feryadı yeri göğü sardı ama ne çare.

Dokuz başbakan, altı cumhurbaşkanı eskiten 40 yıllık Kürt savaşında hep aynı nakarat tekrarlandı durdu. "Analar ağlamasın; askerimizin ayağına taş değmesin; terörün kökünü kazıyacağız; büyük darbe indirdik; bitirdik, köklerini kazıdık; ayakkabı numaralarına kadar biliyoruz" gibi tonlarca hamasetle söylenen sözler, oyalanılarak geçirilen kocaman kırk yıl.

40 yıllık lanet bir döngü. Her dönem siyaset kendi bekası için toplumun bekasını tehlikeye atan yoldan yürüdü. Beka kavramı; çözülen, krize giren, çürüyen siyasetin en elverişli panzehiri oldu.

Bu hafta başı 12 askerin sınır dışı operasyonda çatışmada ölmesi sonrasında da benzer görüntüler, benzer şeyler yaşandı. Türk siyasetinin, özellikle de MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin Kürt karşıtı yaklaşımları artık bir halk sağlığı sorununa dönüştü. Türk siyaseti ıskartaya düşüşü yaşanıyor.

Zaman ayarlı milliyetçi gösteriler, hamaset dolu sözler, asker cenazelerinin istismar edilmesi, siyasetin zeminine dönüştürülmesi ve toplumu galeyana getirmek amaçlı provokasyonlar insanlarımızı bıkıp usandırdı, yordu.

CHP Genel Başkanı Özgür Özel, artık geleneksel hal alan bu durumu nihayet fark etti. Ezberleri bozdu. TBMM'de Kürt partisi dışında grubu bulunan partilerin basmakalıp tanımlarla ortak açıklama metnine CHP grup başkanvekilleri bu kez imza koymadılar. Genel Başkan ve Meclis Grup Başkanvekillerinin ortak imzasıyla, CHP ayrı bir açıklama yaptı. Meclise iktidar tarafından bilgi verilmesini istedi. Hükümetin politikalarını, hatalarını sorgulayan sorular ortaya atıldı.

Aslında ana muhalefet partisinin yapması gerekeni yaptı. İktidar politikalarını da eleştiren bir politik tavır geliştirmenin ilk adımını attı. İktidarın ayak izlerini takip etmek istemediğini ve işinin artık öncekiler gibi kolay olmayacağının işaretini verdi.

CHP Genel Başkanı Özgür Özel'in bu gelenekselleşmiş Meclis seremonisinden uzak duran tavrını, toplumun eğilimlerinin dikkate alınmaya başlandığına dair bir işaret olarak değerlendirmek mümkün.

Son bir yıldır değişik dönemlerde birçok kez yapılan kamuoyu araştırmaları, 40 yıldır izlenen güvenlik merkezli Kürt politikalarının toplum tarafından sorgulandığını gösteriyor. Bu, bütün saha araştırmalarının ortak veri sonuçlarında, çok belirgin olarak göze çarpıyor.

SODEV araştırması

Bunların en sonuncusu Sosyal Demokrasi Vakfı (SODEV) tarafından, 25 Aralık 2023 Pazartesi günü açıklanan Toplumsal Kutuplaşma Sebepleri ve Boyutu Araştırma Raporu. Araştırma, Ekim ayında 1067 kişiyle CATI (Bilgisayar Destekli Telefon ile Anket) yöntemiyle yapılmış.

Hiç kuşkusuz son seçimlerde bu türden araştırma verilerinin sonuçlarının yanıltıcı olduğu, toplumsal eğilimleri doğru ve tam yansıtmadığı bir kez daha deneyimlendi. Ancak bilimsel yöntemlerle yapılmış araştırmaların, siyasetçilerin ve karar alıcıların fikir edinmelerini kolaylaştırdığı bir gerçek.

Bu bakımdan araştırmanın birkaç sorusunun yanıtını paylaşmak isterim.

Bunlardan ilki, "Sizce Türkiye'de daha fazla huzur içinde yaşayabilmemiz için yapılabilecek ilk şey nedir?" sorusu... Verilen yanıtlar şöyle: Ekonominin düzeltilmesi % 32.4; Adaletin işlemesi % 14.5; Mültecilerin gönderilmesi % 11.0; AK Parti iktidarının değişmesi % 4.5; Eğitim sisteminin geliştirilmesi % 2.5; Barış ortamının sağlanması % 1.9; Güvenliğin sağlanması % 1.3; Savaştan uzak durulması % 1.0; Terörün bitirilmesi % 0.9.

Hemen peşinden, "Barışı güvence altına almak için aşağıdakilerden hangisi sizin görüşünüze daha yakındır?" sorusu sorulmuş.

Bu soruya, "Ne olursa olsun müzakere yolu tercih edilmelidir" yanıtını verenlerin oranı % 69.7 olmuş. "Gerekirse savaşılmalıdır" yanıtını verenlerin oranı % 30.3'te kalmış.

"Ne olursa olsun müzakere yolu tercih edilmelidir" yanıtını erkeklerin % 62.4, kadınların % 77.2 oranında tercih etmesi, her yerde ve her zaman kadınların erkeklere göre daha fazla barıştan yana olduğunu gösteriyor.

"Ne olursa olsun müzakere yolu tercih edilmelidir" yanıtını, 2023 seçimlerinde AK Parti'ye oy verenler % 69.9; CHP'ye oy verenler % 77.1; MHP'ye oy verenler % 57.9; İYİ Parti'ye oy verenler % 80.9 ve HDP/YSP'ye oy verenler % 90.4 oranında tercih etmiş.

Bu da, toplumun çok geniş kesiminin ölümü değil yaşamı ve barışı tercih ettiğini, tartışmaya yer bırakmayacak ölçüde ortaya koymaktadır.

Yani toplum ve seçmen; devletin, iktidarın mevcut Kürt politikalarına rıza göstermiyor.

"Sizce toplumdaki ayrışma ve kutuplaşmanın en büyük nedeni nedir?" sorusuna verilen yanıtların en başında % 19.6 oranında "Siyasilerin söylem ve davranışları" ile % 14.8 oranında "Eğitimsizlik/Cehalet" cevaplarının yer alması, sorunun kaynağını işaret ediyor.

Son bir veri; "Önümüzdeki yıllarda sizce Türkiye'nin kutuplaşmaya yönelik gidişatı ne yönde olacaktır?" sorusuna "artacak" diyenler % 52.9; "aynı kalacak" diyenler % 32.9; "azalacak" diyenler % 14.5 oranında olmuş. Bu cevaplar, toplumdaki umutsuzluğu yansıtıyor olsa gerek.

Daha detaylı bilgi için araştırmanın bütününe bakmakta yarar var. Bunlar toplumun siyasetten ileride olduğunu gösteren veriler. Başka bir ifadeyle, seçmenlerin sandık başında kendi özgün düşünceleriyle değil siyasi liderlerinin söylemlerine göre irade sergilediğinin açık birer göstergesi.

Kısacası, toplumun gönlü, daha fazla ölüm için el yükseltmeye son verilmesinden yana. Ölüm dileklerinin, intikam yeminlerinin son bulmasından yana. Siyaset duymalı, görmeli ve kavramalı. Başka yol yok.

Bugün kerpiçsiz damlardan evlat acısının feryatlarıyla birlikte "gayri yetti" feryatları yükseliyor, bunu görün.

(Politik Yol)