Tahminlerin ardı arkası kesilmese de, kritik seçimlere her gün biraz daha yaklaşıyoruz.

Akıllarda çok sayıda soru var.

Cumhurbaşkanı Erdoğan bir kez daha seçilebilecek mi?

"Türk tipi başkanlık" sürecek mi, "Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem"e geçilebilecek mi?

Tek adamlı parti devleti mi kazanacak, yoksa demokrasi, özgürlük ve hukuk devleti umudu mu?

Dokunduğunuzda yurttaş, etkisiz Meclis'i, bitmiş ekonomiyi, dizginsiz enflasyonu, yüksek işsizliği, çifte diplomalı işsizleri, afet halini almış çaresizliği, yolsuzluğu ve 3-4 maaşa doymayan haramzadeleri soluksuz anlatıyor.

Korku perdesi yırtılmaya başlamış; her kesimden yükselen sesten bunu anlıyoruz. Son seçimlerden beri, Millet İttifakı'nın etrafında gün geçtikçe biraz daha fazla kümelenen yurttaşlar bunu gösteriyor.

Millet ittifakını yetersiz görenler

Buna karşılık, sol/sosyalist bazı kesimlerde daha radikal bir muhalefet isteği, sokakta daha fazla görünürlük beklentisi dillendiriliyor. Mevcut eylem ve söylem dozunun tatmin etmediği ve etkili olmadığı ileri sürülüyor.

Ayrıca, CHP ve İYİ Parti başta, bu ittifakın Erdoğan sonrası döneme dair somut ortak iktidar programı olmadığına dikkat çekilip, bunun zaaf olduğu, seçim sonrası için belirsizlik yarattığı iddia ediliyor. Partilerin ideolojik ve politik farklılıklarından dolayı, seçim kazanılsa bile öncesinden angajmanlar yapılmadığı için, anlaşmazlık doğma ihtimaline dikkat çekiyorlar.

Cumhurbaşkanlığı adaylığında CHP ile İYİ Parti arasındaki "rekabeti", HDP'nin ittifakla ilişkisini ve Kürt Sorunu'nun çözümüne dair yaklaşımlar konusunda başta İYİ Parti olmak üzere, kısmen CHP'nin ikircikli durumunu örnek gösteriyorlar.

Bunun önüne geçilmesi için de, şimdiden temel sorunlar ve çözümleri hususunda ortak yaklaşım ve çözümlerinin kamuoyuna yansıtılmasını istiyorlar. Seçmen önünde verilmiş bir sözün, taahhüt anlamına geleceğini; ittifak partileri arasındaki uzlaşmanın kapsamının görüleceği ve anlaşmazlık alanlarının neler olduğunun ortaya çıkacağını düşünüyorlar.

Güçlükler ve avantajlar

Şüphesiz muhalefeti desteklerken, aynı zamanda yapıcı eleştiri ortaya koymak mümkün ve gereklidir. Bu kesimlerce yapılan eleştirilerin kısmen böyle bir boyutu olduğunu düşünmekle beraber, bir karamsarlık ve acelecilik de olduğunu sanıyorum.

Gözden kaçırılmaması gereken noktalar var. Muhalefetin çok parçalı yapısı, bir araya gelmelerini de ortak politika ve eylem zemini yaratmalarını da zorlaştırıyor. Güven veren bir iktidar alternatifi haline gelmeleri ve bunu sürdürülebilir kılmaları dikkatli bir siyasal diplomasiyi gerektiriyor.

Millet İttifakı'nın etnisite, inanç, ideoloji ve yaşam tarzını dikkate aldığımızda, az çok ülke sosyolojisini yansıttığını söyleyebiliriz. Belki iyimser bir yorum olacak ama AK Parti iktidarına karşı özü itibariyle demokrasi bloğu vasfına yaklaşan geniş yelpazeli bu ittifak, Cumhuriyet tarihinde ender rastlanan bir tabloyu gösteriyor.

Ülkede yaratılan derin yıkım ve çöküntüyü dikkate alırsak, muhtemelen seçimde iktidara gelecek olan bu güçlerin, kendi istek ve iradelerinin dışında yeni bir kurucu misyon üstlenmekle de karşı karşıya kalacaklarını söyleyebiliriz.

Bu nedenle, sözkonusu kurucu ittifakın geniş yelpazeli olması, ülkede demokrasinin restorasyonu (olumlu anlamda), toplumsal normalleşmenin sağlanması, güçlendirilmiş ve çoğulcu parlamenter sisteme giden yolun yeniden açılması bakımından çok önemlidir.

Geçerken HDP'nin konumu hakkında da bazı değerlendirmelerimi paylaşmak isterim. HDP ister ittifakın resmen içinde ister dışında olsun, bu seçim döneminde tıpkı diğer partiler gibi, Türkiye'de demokrasinin ve parlamenter sistemin inşasında kurucu bir misyon üstlenecektir. Bunun, HDP'nin yıllardır sözünü ettiği "Türkiye Partisi" olma vizyonuna en uygun adım olacağı aşikârdır. Kapatılması ve/veya yeni bir partiyle yola devam edilmesi de durumu değiştirmeyecek. Bu nedenle de HDP yönetiminin, bu partiden sözkonusu misyonu almak, kaçırmak isteyenlere karşı gerekli uyanıklığı göstereceğini düşünüyorum.

Dikkatli olmayı gerektiren günler!

Kaldığımız yerden devam edersek, Millet İttifakı'ndaki güçler, siyasal şartların niteliğini doğru okuyarak iktidar ve ortağının süreci zorlayan demokrasi dışı girişimlerine karşı dikkatli davranıyor ve ona alan açmamaya çalışıyorlar. İktidarın, kaybetme endişesinin neler yaptırabileceğini anlamaya çalışıyorlar.

İktidarın etrafında kümelenen menfaat gruplarının, kaderini ona bağlamış silahlı bürokrasi ve angaje yargı kesimlerinin, mafyatik yapıların ve paramiliter güçlerin demokraside ısrar eden bir toplumsal muhalefetle hareket edemez hale getirilmesinin, ülkenin geleceği ve esenliği bakımından önemli olduğunu görüyorlar.

Örneğin, iki genel başkana yönelik saldırıyı ve tertipleri boşa çıkardılar. Deniz Poyraz'ın katledilmesi karşısında tepki göstermekle serinkanlı olmak arasındaki dengeyi iyi kurdular. "Adalet Yürüyüşü" gibi gündem belirleyen kitlesel etkinliklere kapıları kapamadan, iktidarın planlı sokağa çekme hesaplarına prim vermediler.

Ortak çözümlere yaklaşma çabaları

Açıklamalarını ve basına yansıyanları dikkate alırsak, Millet İttifakı partilerinin hem birlikte hem de ayrı ayrı Erdoğan sonrası dönem için hazırlıkları olduğunu da görüyoruz. CHP, İYİ Parti ve DEVA, "Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem" hakkında görüşmeler yaptılar, çalıştılar ve sonuç veren çevrimiçi toplantılar düzenlediler. Birçok konuda uzlaşma içerisinde oldukları anlaşılıyor.

CHP, 37. Kurultay'dan hareketle "Demokratik Hukuk Devleti İçin Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem-Bağımsız ve Tarafsız Yargı Raporu"nun 29 ilkesini açıkladı. İYİ Parti Genel Başkan Yardımcısı Prof. Bahadır Erdem ise çalışmalarının başlıkları ve içeriği hakkında bilgi verdi.

Muhalefet partileri, başkanlık rejiminin ciddi zarar verdiği ve 150 yıllık parlamenter geleneğin demokratik kurum ve ilkelerini tahrip ettiği düşüncesindeler. Partili cumhurbaşkanının kutuplaşmayı beslediği, uzlaşmayı ortadan kaldırdığı, adalet duygusunu zedelediği fikrindeler. Seçilecek cumhurbaşkanının partisinden ayrılmasını, çoğu yetkisini parlamentoya ve ilgili kurumlara devretmesini istiyorlar. Seçim sonrası normalleşmenin ardından, katılımla hazırlanacak bir anayasanın halkoyuna sunulmasını istiyorlar. AK Parti ve MHP'nin anayasa taslaklarına itibar etmiyor ve tartışmaktan uzak duruyorlar.

Tek adamlı parti devletinin sonlanması, demokratik hukuk devletine geçilmesi, parlamentonun ve milletvekillerinin yasama gücünün artırılması, kuvvetler ayrılığı prensibinin yeniden tesisi, yargı bağımsızlığının hayata geçirilmesi, düşünce ve hak arama özgürlüğünün güçlendirilmesi ve korunması, bu partilerin öncelikleri arasında görünüyor.

CHP'nin 29 ilkesi

Yazıyı, CHP Genel Başkan Yardımcısı Muharrem Erkek ve İstanbul Milletvekili Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu'nun çalışmasını yaptığı 29 ilkenin özetiyle bitirmek istiyorum.

Partisiz ve tarafsız, görevleri sınırlanmış cumhurbaşkanı; kuvvetler ayrılığının yeniden tesisi, yürütmenin yargı üzerindeki vesayetinin sonlandırılması, Anayasa Mahkemesi'nin darbe kalıntısı mevzuattan arındırılıp yeniden düzenlenmesi önemli hedefler arasında bulunuyor.

29 İlke'ye göre denetleme gücünün artırılması, yurtdışındaki yurttaşlara seçilme hakkı verilmesi, vatandaşın meclise doğrudan kanun teklifi vermesi, yasama sürecine odalar, sendikalar ve STK'ların katılımı da sağlanacak. Meclis'te genel görüşme, araştırma, soruşturma ve gensoru verilmesi kolaylaştırılacak. Başbakan ve bakanlar Meclis'ten seçilirken dışarıdan atama istisna olacak. Hükümet kolay kurulup zor yıkılacak.

Meclis'te Kesin Hesap Komisyonu kurulup başkanlığı ana muhalefete verilecek. Artık tüm Sayıştay raporları Meclis'e gelecek. Siyasetle zengin olmanın yolunu kapamak için Siyasi Ahlak Yasası çıkarılacak. Sözlü sınavlar kalkacak, liyakat, etkililik ve saydamlık uygulanacak.

Merkez Bankası'nın bağımsızlığının sağlanması, Ulusal Vergi Konseyi kurulması, ihalelerde şeffaflık önemli hedefler arasında. Asgari ücretin vergi dışı olması, dezavantajlı gruplara pozitif ayrımcılık, Stratejik Planlama Kurulu kurulması isteniyor. Kadın ve çocuğa şiddet ve istismarın önlenmesi sağlanacak.

Merkez ile yerel yönetimler arasına yeni denge kurulacak. Yerel yönetimlerin gelirleri artacak. Kayyum atamalarına son verilip, seçimle gelenin seçimle gitmesi güvenceye bağlanacak.

HSK kaldırılıp Adalet Yüksek Kurulu oluşturulacak ve avukatlar dahil edilecek. Adalet Bakanı ve müsteşarı yer almayacak. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı ve vekili, Yargıtay Genel Kurulu tarafından seçilecek. Mahkemelerde savcılar ve avukatlar arasındaki eşitsizlik giderilecek. Yüksek Seçim Kurulu seçim mahkemesi olacak ve kararları Anayasa Mahkemesi'ne götürülebilecek. Çevre Yargısı kurulacak.