Bazı CHP yöneticileri iktidarın ömrünün uzun olmadığı yönünde tahmini düşüncelerini dile getirince AK Parti ve destekleyicisi medyada bir fırtına koptu.

Tartışmanın göbeğinde yine "darbe iması" ve "darbe tehdidi" iddiası yer alıyor.

CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel, "Saray rejiminin, saray düzeninin sonu geliyor" şeklinde bir öngörüde bulundu ve kamu görevlilerini hukuksuz uygulamalar konusunda uyarıp yasalara uygun ve adil davranmalarını istedi.

Beklenebileceği gibi, iktidar cenahı ve destekçisi basın bu açıklamaları "darbe tehdidi" olarak yorumladı.

Özgür Özel'in söylediklerinde anormal olan ne?

CHP ve Millet İttifakı bugün ciddi bir iktidar alternatifi durumunda. Özgür Özel de CHP'nin önemli bir temsilcisi. Türkiye’deki iktidarı, rejimi ve düzeni değerlendirmesi ve sonunun gelmekte olduğunu ileri sürmesi, bir muhalefet partisinden beklenebilecek olağan bir yaklaşım değil mi?

Rejime ve düzene yönelik siyasal bir sıfat kullanmış ve iktidarın gideceğine dair bir öngörü ifade etmiş; hepi topu bu.

Olağan demokratik ölçüler içinde, isteyen "saray" nitelemesini tartışabilir; isteyen de "sonu geliyor" öngörüsünü çürütebilir.

Peki, bunun neresinde darbe iması, isteği ve çağrısı var ki, iktidar çevreleri bu kadar alevlendi!

Hiçbir yerinde yok. Yok, ama son dönemde iktidar açısından darbe suçlamasının fevkalâde kullanışlı politik bir araç haline geldiği hiç de gözden kaçmıyor.

Tabii önemli olan husus, etkisiz hale gelmiş bir parlamentoda dahi çoğunluğu elinde tutan, güçler ayrılığı ilkesinin neredeyse tamamen askıya alındığı bir başkanlık rejimiyle iktidarını sürdüren bir partinin, muhalefet hakkında neden bu tür suçlamalara ihtiyaç duyduğudur.

Kaftancıoğlu: "Seçim dışında düşüncem yok"

CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu'na gelince, attığı bir tweet onu da hedef tahtasına oturttu. İktidarı bir yana bırakalım, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli de mevzua bodoslama daldı.

Kaftancıoğlu'nun AK Parti'yi gidici görenler arasında olduğunu biliyoruz. Bunun nasıl olacağına dair malum tweet’te "Bir erken seçimle veya başka bir şekilde" yazdı. Özellikle cümlenin ikinci kısmı olan "başka bir şekilde" ifadesindeki muğlaklık ister istemez eleştirilere yol açtı.

Seçim ve demokrasi dışı seçeneklerin ima edildiği ileri sürüldü. Kaftancıoğlu, Ahmet Hakan'la yaptığı görüşmede "genel seçimleri" kastettiğini söyleyerek, seçim dışında herhangi bir düşüncesi olmadığını açıkladı. Ancak bu düzeltme, iktidar çevrelerini tatmin etmedi.

İstanbul’un AK Parti'den koparılmasındaki rolüyle birlikte yıldızı parlayan Kaftancıoğlu kimi zaman CHP'yi zorlayan çıkışlar yapıyor. AK Parti’nin ise ondan hiç hazzetmediğini tahmin etmek zor değil.

Demokrasiye inanan bir politikacı olan Canan Katfancıoğlu'nun cümlesinin, seçimle gelenin seçimle gitmesi ilkesine hiç de uygun düşmeyen bir muğlaklık içerdiği bir gerçek.

İktidar çevrelerini yatıştırmak diğer Grup Başkanvekili Engin Altay’a düştü. "Türkiye'de darbeler dönemi kapanmıştır. Kimse darbe yapmayı aklından geçirmesin. Erdoğan, bir darbeyle oradan inmeyecek. Böyle bir şeye tevessül edilirse, önce CHP o girişim karşısında görevini yapar, göğsünü siper eder" açıklamasını yaparak konuyu kapatmaya çalıştı.

Ama nafile; iktidar çevreleri "Tamam, anladık" demedi; Altay'ın son derece isabetli açıklamasından sonra bıçak gibi kesilmesi gereken tartışma halen devam ediyor.

Kullanışlı suçlama fihristi

Durum böyle olunca, iktidarın özellikle son 3-4 yıldır muhalefete karşı biteviye kullandığı bazı politik başlıklar aklıma geldi. Her zaman işe yarayan, kullanışlı bir fihrist bu. Seç, beğen, kullan!

İşte bazıları: Beka sorunu, darbe girişimi, vesayet, Gezi olayları, din ve dindarlık, uluslararası komplo ve bölücülük.

İktidar, bu elbiseleri usta bir terzi gibi kesip biçerek, sağını solunu toparlayarak, zamanın modasına uygun hale getirerek muhalefete, özellikle de CHP’ye döne döne giydirmekten bıkmıyor.

Bu fevkalâde değerli malzeme içinden bir kez daha darbe seçilmiş.

İktidarın bu "darbe" suçlamasında, ülkenin siyasi partilerini demokrasiye ve halkın rızasına sadakat konusunda bir müşterekte buluşturma motivasyonu ve niyeti pek yok.

Daha çok, ana muhalefeti bu nevi gerçek dışı ithamlar yoluyla marjinalleştirme; yükselme ihtimali varsa zayıflatma; kendi parti örgütü, üye ve seçmen kitlesinde görülen merkezkaç eğilimi durdurma amacı güdülüyor.

AK Parti anlamalı; CHP artık eski CHP değil

Evet, bir zamanlar CHP vesayet güçlerinin gözünün içine bakardı. Darbeler karşısında demokrasi değerlerini gözeten bir tavır almaz, hattâ destekçisi olurdu. Darbe sonrası iktidar kombinasyonları içinde kendine yer arardı.

Bunun arkasında yatan, jakoben laiklik anlayışı nedeniyle dindar seçmene hayli uzak olması, halka güvenmemesi ve seçimler yoluyla iktidara gelmeyi imkânsız görmesiydi. Geride bıraktığımız on yıllarda bu durumu sık sık yaşadık.

Ancak bir süredir durum hayli değişti. Taşıdığı mirasın kimi olumsuzluklarından bütünüyle arındı denilemezse bile, CHP son yıllarda halkın rızasına dayalı bir meşruiyet hattı üzerinden iktidara gelmeye çalışıyor. Bu doğrultuda Kemal Kılıçdaroğlu'nun liderliğinde dikkat çekici adımlar atıldığını görüyoruz.

Parti, bu amaçla inanç ve kimlik farklarını, yaşam tarzını sorun etmeyen politik buluşmalar gerçekleştiriyor. Umudunu vesayete ve darbelere bağlayanlarla arasına sınır çekiyor. İktidara yürüyüşünü böyle bir eksen üzerinde inşa etmeye çalışıyor.

Bocaladığı durumlar olmuyor mu? Şüphesiz oluyor. Fakat bugün CHP'yi darbecilikle suçlamanın hiçbir ikna ediciliğinin kalmadığı görülmelidir.

AK Parti ve destekçilerinin bu yöndeki yoğun çabalarının ise iktidarın gittikçe daralan toplumsal desteğini genişleteceğini hiç mi hiç sanmıyorum. Çünkü ellerindeki aracın kullanım süresi geçmiş bulunuyor.