Senin adın Deniz, etrafı üç yerinden çevrilmiş bir ülkeye armağan. Senin adın Hüseyin, onlar Kerbela'dan beri insana düşman. Senin adın Yusuf, doğuşundan beri inledin, isyan etti çığlığın zulüm altında bir ülke ki durmadan yaraları kanayan.

Ne eğildi başınız ne gözlerinizde bir korku, ne belirdi yüzünüzde ne görebildiler gelecek güzel günlere dair bir kuşku. Kalemi kıranlar bakamazken gözlerinize, evet derken kalkan eller ilmeği geçirmeyi boynunuza av sürüleri gibi, başınız dik yine de söylediniz özgürlüğün şarkısını. Yaşıyor şarkınız kaç mevsim, sayamadım kaç bahar. Dillerinde yükselecek çocukların sabah güneşi, karanlığı boğana kadar.

Acıyor yurdumuz bıraktığınızdan geri. Ne taş koyabildik üstüne ne aşırabildik tepeyi. Hep karanlık, hep karanlık, yürümüyor ülkede aydınlığın tekeri.

Rahat yatın çocuklar. Daha kaç deniz doğacak bilseniz. Kaybetmek azalmak değildir son ana kadar, son soluk filiz verecek hücrenize güneş dolana kadar. Bu bahar bir daha söylenecek adınız, bir daha sokaklarda çınlayacak umudu anlatan şarkılar.

Ben Deniz, sen Yusuf, o Hüseyin eğilmeyecek rüzgârda zeytin dalları olana kadar. Beşikte ağlamayacak açlıktan bebelerimiz, annesinin memesi sütle dolana kadar. Suskunluk dar gelecek evlere, yüreğimizde keder, dudaklarımızda ezgiler. Ölümü değil hayatı kutsayacak mayıslar ve çağıldayacak türküler, hepimizi meydanlar alana kadar.

Susmayın ey çocuklar. Bugün günlerden acı, üç fidan üç darağacı. Çıkın odalarınızdan yıkılsın bu gökyüzü ve sesinizle evlerdeki balkonlar. Son mektup son sigara, hoşça kal arkadaşlar derken şehirlerde ve dağlarda yankılandı ayağında prangalar.

Bakışlarında Anadolu, biraz kara denizdi biraz Rumeli, Konya ovası kadar büyük, Adana toprağı kadar bakir ve delikanlı tarafından yıkılmış kaşları bir güneydoğu. Koşun çocuklar koşun, kaldırmak için karanlığı üstümüzden. Siz gittiğinizden beri her sabah yeniden doğuyor köylerden ve kentlerden güneşin oğlu.

Yurdumuz işgal altında, limanlar fethedilmiş yalan akıtıyor gazeteler satılmış puntolarla. Başaklar dolu, toprak davetkâr, herkese yetecek kadar su, herkese yetecek kadar ekmek var. Yine de bitmiyor açlarımız, haysiyet ölüleriyse çoğalıyor asfalt kenarlarında.

Bugün günlerden Deniz, yarın Hüseyin’se, sonrasındaki Yusuf’un adına. Korkak, yalnız içine çekilmiş evlere benzemiş hayat. Devrimse belki gelmeyecek bahara. Kalkın çocuklar kalkın yurdumuz çoktan satılmış düşmanlara.

Darağacı kurulu her mevsim yüreğimizde. Son sözü söylemedik, söylemedik son türkülerimizi daha. Perdelerinizi açın, bulutlar dolsun odalarınıza. Sulamazsan her sabah çiçeğini umudun, yoksa her yan kapkara, şimdi her yer kapkara...