Son zamanlarda Sosyal Medya'da TÜGVA Vakfı gençliğinin bir videosu dönüyor. Yapılacaklar ve yapılmayacaklar tek tek sıralanarak yumruklar havada hep birlikte yemin töreni yapıyorlar. Herkesin inandığı değerler üzerine yemin etmesinde bir sorun yok. İnanç ve düşünce özgürlüğünün varlığı konusunda fikir birliği içindeysek bu kimseyi ilgilendirmez diyebiliriz. Ancak işin gerçeği öyle değil. Dün gençliği özel tarikat yurtları ve yatılı okulları üzerinden örgütleyenlerin yerini bugün iktidarın kontrolündeki kimi vakıflar ve iktidarla sarmaş dolaş tarikatlar almaya başladı. Anlayış, aynı anlayış. Sadece gençliğin kullanılmasına yönelik araçlar el değiştirmiş durumda.

 İyi de karşı devrim kendi geleceğini yeniden yapılandırırken demokratlar ve devrimciler ne yapıyor?

Esas sorunun kaynağı burada yatıyor. Bu soruyu şunun için sorma gereğini duyuyorum. Bir dönem ülkenin geleceği için hiçbir tereddüt etmeden canını feda eden, idealleri uğruna dünyevi fırsatları elinin tersiyle iten bizim gençlik hareketlerimiz vardı. Bu gençliğin yarattığı siyasi dinamizm, aydınlık bir Türkiye'nin gelecek beklentisine yol gösterici oldu. Ve bu süreç ne yazık ki iki kişinin yan yana gelmesini örgütlü bir suç olarak gören ve cezalandıran 12 Eylül faşizminden itibaren başka bir "şeye" dönüştü. Bu yıllardan beri de apolitik bir nesil oluşmaya başladı. Siyasete ilgili küçük bir gençlik kesimi varlık göstermeye çalışsa da onların da sesi cılızlaşarak etkisiz hale geldi. Değişen dünya ve ülke konjonktürünün gerçeğine teslim oldu.

Öğrenci gençliği, işçi gençliği ve bir bütün olarak yurtsever-devrimci gençlik örgütlü bir varlık gösteremiyor. Oysa örgütlenme için sosyal medya araçları ve teknoloji buna çok fırsatlar sunabiliyor. Çevre konusundaki duyarlılığa ve olumsuz politikalara karşı çıkışı bir istisna olarak görüyorum. Ne sınıfsal ne de ideolojik perspektifi olmayan çıkışlar iyi niyetli tepkiler olarak tarihteki yerini alacaktır.

Bugün sol partilerin neden kurak düşünce iklimine sahip olduklarını, neden topluma umut olamadıklarını, iktidar seçeneği olabilecek "güven" unsurunu neden yaratamadıklarını anlamak zorundayız. Bu partilerde uzun süreden beri arkadan gelecek "yeni liderler" çıkartılamamasının nedeni, gençliğin bu partilerde yaşam alanı bulamamasında saklı. Bir de lider kültü partilerin, antidemokratik örgütlü yapıları, delege ağalığı modelleri buna cevaz vermiyor. Bakın Türkiye'de lider profillerine 65 yaşından aşağı pek lider yok (biri hariç o da hapiste). Belki biraz konunun dışında kalacak ama aklıma takıldığı için sizinle paylaşayım. Örneğin 65 yaşında veya onu biraz geçtiğinizde bir notere gidip vasiyetname hazırlamak isterseniz veya şahsınıza ait bir gayrimenkulünüzü satmak isterseniz tapu sicil memurları ve noterler çoğunlukla sizden akıl sağlığınızın yerinde olup olmadığı konusunda doktor raporu isteyebiliyorlar. Komik olan şu ki 814 milyon 578 bin metrekare büyüklükte olan ülkemizin gayrimenkulünü yönetenler veya onun geleceği hakkında söz ve karar sahibi olanlardan böylesi bir doktor raporu istenmiyor. Konumuza dönecek olursak dünyada Yunanistan, Kanada, Fransa ve başka ülkelerde gençler söz ve karar sahibi olarak iktidara gelebiliyor. Hatta geçen hafta Orta Amerika ülkesi El Salvador'da bile Osmanlı döneminde Filistin'den göç eden bir ailenin çocuğu olan 37 yaşındaki Nayib Bukele başkanlık seçimlerini kazanarak başarıya ulaşabildi. Demek ki önü açılırsa bizim gençlerimiz de ülkemizi başarı ile yönetebilir.

Muhalefette olan bir partinin genel başkanı koltuktan gitmeye kalksa (ki bu olmadık bir mucize demektir) "yerine adam yok ki" denilecek kadar toplumda umutsuzluk örtüsü egemen olmuştur. Çünkü bugünün liderleri etraflarında düşünen, sorgulayan, eleştiren bağımsız kişilikler istemiyorlar. Parti disiplini adı altında aşağıdan yukarıya gelme potansiyeli taşıyan gençliğin önü kesilmektedir. Benim eleştirim muhafazakâr partiler için değil, kendini demokrat ve devrimci gören partileredir.

Gençliğin her alanda örgütlenmesi zorunludur. Üniversitelerde, işyerlerinde, sokakta, kültürde, sanatta, siyasette örgütlü bir şekilde hayata müdahale etmeleri gerekmektedir. Gençlik kendi geleceğine sahip çıkmazsa hiçbir zaman gelecek gençlikte olmayacak, "dönülmez akşamın ufkunda" olanların kararları ile yönetilmeye mecbur kalacaklardır.

Bırakın artık, bu koca çınarın filizleri güzel yurdumuzun üzerinde dal budak salsın ve hayat kendi ırmağında yatağına aksın.