Yüzüncü yılını kutlamaya hazırlandığımız Cumhuriyetimizin, kuruluştan bugüne yaşadığı ve yaşamakta olduğu süreçte Cumhuriyete karşı hareketlere baktığımızda önümüzü daha iyi ve net olarak görürüz diye düşünüyorum.

Kurtuluş Savaşı, işgalci emperyalist güçler ile işbirlikçilerine (Saray, şeyhler, mollalar, yani hilafet yanlıları) karşı kazanılmıştı. Kurtuluş Savaşı sırasında özellikle İngiltere'nin destekleri ile başlatılan isyanlar da bastırılıp yenilgiye uğratılmışlardı.

Cumhuriyetin ilanı ile birlikte ayaklanmalar bitti mi?

Emperyalizm, bir ülkeyi çökertmek, ele geçirmek için artık silahlı güce gereksinim duymuyor. En tehlikeli silah olan insanların din ve inançlarını kullanıyor.

Şimdi sizlere yüz yılın ayaklanmaları ve karşı devrim hareketlerini kısa başlıklarla kronolojik olarak sıralamaya çalışacağım:

  • 1921 yılında Sivas'ın Koçgiri bölgesinde başlatılan isyan. Bu isyanın bastırılması ile militanlar Dersim bölgesine kaçarak gizlenmişlerdir.

  • 7 Ağustos – 26 Eylül 1924 tarihleri arasında İngiltere’nin kışkırtması ile Süryanilerin başlattığı bağımsızlık ayaklanması. Bu ayaklanma sırasında İngiliz uçakları Süryanilere destek için Türk mevzilerine saldırıda bulunmuşlardır.

  • Şeyh Said isyanları. Şubat – Nisan 1925 tarihleri arasında Kürt ve Zaza aşiretlerinin başlattığı hilafet yanlısı isyanlar.

  • Ağrı ayaklanmaları. 16 Mayıs 1926 – 25 Eylül 1930 tarihleri arasında dört yıl süren ayaklanmalar sonucu Ağrı Türkiye Cumhuriyeti kontrolüne girdi.

  • Oramar isyanı. 16 Temmuz 10 Ekim 1930. Ahmet Barzani'ye bağlı Molla Şerif komutasındaki 500 silahlı militanın Dağlıca köyündeki Oramar taburuna saldırması ile başlayan ayaklanma, hava kuvvetlerimizin müdahalesi sonucu isyancılar Irak'a kaçmışlardır.

  • 23 Aralık 1930'da Menemen'de hilafet ayaklanmasında Kubilay şehit oldu.

​​​​​​​

  • Dersim isyanı (1937–1938). Koçgiri isyanının bastırılmasından sonra kaçan isyancılar, Dersim (Tunceli, Erzincan, Elazığ, Sivas, Malatya ve Bingöl'ün bir kısmı) bölgesinde örgütlendiler. Baytar Nuri Alışır ve Koçgirililer, isyanın beyin takımı olarak bilinir. İsyanın bastırılması katliama dönüşür ve kayıtlara göre 13.160 kişi öldürülür, 12.000'i aşkın kişi zorunlu göçe tabi tutulur.

  • 1946 yılından sonra çok partili sisteme geçilmesi ile Demokrat Parti içinde dini gruplar daha etkin çalışma ortamına kavuşurlar.

  • NATO'ya girebilmek için Adnan Menderes’in Başbakanı olduğu Demokrat Parti hükümeti, 17 Eylül 1950 yılında 5090 kişiden oluşan Türk Tugayı'nı Kore'ye savaşa gönderdi. 722 askerimiz orada şehit oldu.

  • 18 Şubat 1952'de TBMM, Türkiye'nin NATO'ya üyeliğini onayladı.

  • Gericilerin kışkırtması ile 6-7 Eylül 1955’te Rumlar, Ermeniler ve Yahudilere ait 4214 ev, 1000 işyeri, 73 kilise ve 26 okul yakılıp yağmalandı, tahrip edildi. 15 kişi hayatını kaybetti.

  • Demokrat Parti iktidarının baskıcı yönetimi 27 Mayıs 1960 ihtilalinin yapılmasına neden oldu.

  • 1970'ten itibaren Türkiye'de bunalımlı günler başladı. 12 Mart 1971'de ordu hükümete muhtıra verdi. Siyasi partiler kapatılmadı ama sıkıyönetim mahkemeleri solcu gençleri ve aydınları cezalandırmakla ünlendiler. Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan, idam edildiler. Yüzlerce genç öldürüldü.

​​​​​​​

  • 1 Mayıs 1977 Taksim'deki KANLI 1 MAYIS'ta 34 kişi hayatını kaybetti, 136 kişi yaralandı. Ankara Bahçelievler'de TİP'li gençler katledildi.

  • Alevi, Kürt ve solculara yönelik 19–26 Aralık tarihindeki Kahramanmaraş katliamında 111 kişi öldü, binin üzerinde kişi yaralandı.

  • Mayıs–Temmuz 1980 Çorum katliamında 57 kişi katledildi.

  • Bütün bu olaylar 12 Eylül faşist darbesini getirdi. Faili meçhuller, işkenceler sıradan oldu. 12 Eylül'ün devamında Turgut Özal ile tarikatlar, cemaatler yeşermeye başladı. Devlet kadrolarına yerleştirilmeye başlandılar.  Aydınlara ve gazetecilere suikastlar peş peşe gelmeye başlandı. Sivas'ta Madımak Oteli'ni ateşe verip aydınları yaktılar.

Atatürk'ün "ŞEYHLER, DERVİŞLER, MÜRİTLER ÜLKESİ OLAMAZ" dediği ülkenin geldiği durumun özetidir yukarıda yazdıklarım.

Yüzüncü yılda gelinen vahim nokta ve çizgi budur.

Bu katliamları, vahşetleri yapanlar "Allah" diyerek, "bayrak" diyerek yapıyorlardı. Yine "Allah" ve "bayrak" diyerek her türlü ihaneti, sapıklığı ve en acısı halkı kandırmayı sürdürüyorlar.

Bu yaşananları unutmadan, geçmişten ders alarak cumhuriyetin, demokrasinin erdemini iyi bilelim ve sahip çıkalım.

Bunun ortası yok. Ya Demokratik Laik Cumhuriyet, ya da şeriat.

Demokrasiyi yaşayacağımız günlerde buluşmak dileğiyle...