Yirmi birinci yüzyılın Türkiye'sinde bugüne kadar yaşadıklarımız, tanık olduklarımız ve duyduklarımıza baktığımızda, bir yozlaşma ve geriye gidişin pervasızlığını görmemek mümkün değil.

Ekonomik olarak iktidar "büyüdük" dese de halk yoksullaştı. Bu nedenle halkın birinci derecedeki gündemini ekonomik sıkıntılar teşkil etmekte. Durumun bu seviyeye gelmesi kanımca iktidarın hedefleri için bir araç gibi görünüyor. İnsan aç olduğunda başka şeyleri düşünemiyor, gündemin farkında bile olmuyor.

Baskıcı ve gerici yönetimlerin en büyük korkusu; bilim, sanat ve eğitimli insandır. Bu yüzdendir ki eğitimi dinselleştirip toplumu bilim ve sanattan koparmak amaçlarıdır.

Türkiye'nin gündeminde; eğitimde müfredat değişikliği, yeni anayasa ve mafya hesaplaşmaları, yargıdaki hukuksuzluklar ve son olarak da tasarruf tedbirleri genelgesi yer alıyor.

Tasarruf genelgesinin amacını, muhalif belediyeleri çalışamaz duruma getirmek, eğitime ayrılan ödeneği kısmak diye özetleyebiliriz.

Bu gündemler içerisinde sanatın adı bile anılmaz oldu dersek abartmış olmayız.

Yukarıda Türkiye'nin yirmi birinci yüzyıldaki konumundan söz ederken, sanatın da yozlaştırıldığına tanık olmaktayız. Sanat deyince tüm kollarını kastediyorum. Ama ben görsel sanatların bir dalı olan resim sanatından bahsetmek istiyorum.

Eline fırça alan herkesin "ressamım" dediği, her resim yapanın "ben sanatçıyım" dediği bir yozlaşmayı görüyoruz.

Her sanat dalında olduğu gibi resim de bir ifade biçimidir. Bir şeyi ifade etmiyorsa ona resim sanatı denmez ve denilmemelidir.

Sanatçı olmak için bazı evrensel kriterlerden geçmek gerekir. Evrensel kriterler; eserin sanat kavramındaki orijinalliği, eser özgün ve kendi olmalıdır. Kopya ve benzer resimler sanat eseri olamazlar. "Ben; resimde bir şeyi anlatmak zorunda değilim, ne görüyorsanız odur," benzeri yanıtlar bahaneden başka bir şey değildir. Adsız bir şeyi nasıl tartışacaksınız?

Eline kalem-kâğıt verseniz Cin Ali bile çizemeyenler "ressamım, sanatçıyım" diye sahneye çıkıyorsa ve de kabul görüyorsa sorgulanmalıdır. Bu duruma da en çok önayak olan, üzgünüm ama bazı sanat dernekleri oluyor.

Gündeme dönersek; yirmi birinci yüzyılın Türkiye'sinde iktidarların amacı eğitim seviyesi düşük insanlara sahip olmaktır. Bu sayede iktidarınızı sürdürebilirsiniz ve cahil bırakılmış, eğitim seviyesi düşük bir ülkede kendinizi sanatçı diye pazarlamaya kalkarsınız.

Son olarak; yerel yönetimler, tasarruf genelgesi diye sanat etkinliklerine desteği kesmeyin, kısıtlamayın. Sanattan ve eğitimden tasarruf olmaz.

Sanatla kalın, bilgiyle kalın...