Dürüstlük, insan olmanın temel değerlerinden birisidir. Devleti yönetenler, siyasiler ve yönetime talip olanlar, söyledikleri ile yaptıklarının örtüşmesi konusunda toplumun gözünün üzerlerinde olduğunu bilmeleri gerekir. Önceden söyledikleri ile şimdiki ya da şimdiki söylemleri ile daha önceki söylemleri çelişiyorsa güvenilirliğini (varsa) kaybeder.

2024 yerel seçimlerinden sonra ivme kazanan antidemokratik uygulamalar, "ülke otoriter bir yönetime mi gidiyor" sorusunu gündeme getiriyor.

Yargı, yürütmenin elinde bir infaz aracı haline getiriliyor ve uygulamalar da bunu açıkça gösteriyor. Muhalifler bu şekilde tutsak ediliyor. Öğrenciler, gazeteciler, avukatlar... Neredeyse düşünmenin bile suç sayıldığı bir ortama sürükleniyoruz.

Atatürk'ün önderliğinde emperyal güçlere ve yerli işbirlikçilerine karşı ulusal kurtuluş savaşı kazanarak Türkiye Cumhuriyeti kuruldu. Bu savaş, tüm mazlum uluslara örnek oldu. Bu bakımdan, emperyalizmin, yeryüzünde ve Müslüman toplumlara demokratik ve laik bir devlet kurulabileceğinin örneği olması nedeniyle de Türkiye üzerinde hesapları ve planları hiç eksik olmamıştır. Bu planlarını ise iktidarlardaki işbirlikçileri ile uygulamak isterler. Son yerel seçimlerde yenilgiye uğrayan iktidar ve Erdoğan'ın, seçimleri kazanabilmek ve Erdoğan'ın yeniden Cumhurbaşkanı olabilmesinin önünü açmak için düşledikleri yeni bir anayasayı meclisten geçirmek... Ancak referanduma gitmeden sorunu Meclis’te çözmek için DEM Parti'nin desteğine ihtiyaçları var.

Kuzey Irak'ta Talabani yönetiminde özerk bir Kürdistan var. Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) için koşullar ABD ve onun en sadık müttefikleri İngiltere ve İsrail'in planları gereği Suriye'yi de (şimdilik) kapsayan Kürdistan'ı ilan aşamasına gelindi. Sözcülük görevinin Bahçeli'ye verildiği bu planın uygulama aşamasına geçildi. Adına da "demokratik çözüm" dediler. Demokratik olmayan bir hükümetten nasıl demokratik açılım ya da çözüm beklenirse...

Türkiye'nin bir Kürt sorunu vardır ve bu sorunun çözümü de demokrasi ve Kürt halkının kimliğinin tanınması ile mümkündür. Çözüm; ulusal sınırlar içinde eşit vatandaşlık, hak ve özgürlüklerin, demokrasinin ayrımcılık olmadan eşit olarak paylaşıldığı bir ülke yaratmaktır. Bunun çözümü de siyasidir ve yeri de TBMM'dir. Çözüm yeri TBMM olduğuna göre, Kürt halkının sözcülüğünü DEM Parti mi yapacak, PKK mı?

PKK, kongresinde tasfiyesini ilan etti. Açıklamada, 1924 öncesine, Lozan'a vurgu yapıldı. 1924 öncesi hilafet vardı ve bildiğiniz gibi 3 Mart 1924 yılında kaldırıldı. Şeriatı getirmek isteyen iktidar ile PKK'nın ortak noktası burada. ABD bunu çok iyi biliyor ve PKK bildirisinin ABD'nin bilgisi ve onayı dışında hazırlanmadığını da biliyoruz.

Sonuç olarak; DEM Parti konumunu netleştirmelidir. Tek çözümün ulusal sınırlar içinde tam bağımsız, laik ve demokratik bir ülkede halkların eşit vatandaşlık haklarından yararlandığı düzen oluşturmak olduğunu ve demokrasiyi tanımayan bu iktidarla mümkün olamayacağı, bir an evvel bu iktidardan kurtulmak gerektiğini anlamalı.

Hepimizin istediği, barış, kardeşlik içinde demokratik bir ülkede özgürce yaşamak.