Birleşmiş Milletler terör örgütü listesindeki HTŞ’nin elini kolunu sallayarak Şam’a kadar gelip Suriye’yi ele geçirmesi sonucu askeri ve siyasi uzmanların analizlerini izliyoruz. Farklı senaryoları da görüyoruz.

Kesin olan ve herkesin kabul ettiği ortak görüş ise, bu operasyonu ABD ve İsrail’in organize ettiğidir. Buradaki tek amaç ise İsrail’in güvenliğine tehdit oluşturacak unsurların etkisizleştirilmesi olarak görülmektedir.

HTŞ, bölgedeki ayrılıkçı unsurların ittifakı ile Suriye’yi ele geçirmiştir, ancak bu ittifakın sürekli olacağına inanmak ise fazla iyimserlik olur. Öncelikle HTŞ; El Kaide, IŞİD gibi şeriat isteyen bir örgüttür. İsrail, Hizbullah ile savaşırken Afganistan benzeri bir Suriye’ye katlanabilir ya da izin verir mi?

Şu anda her şey İsrail’in istediği şekilde gidiyor. Suriye’deki tüm askeri varlıkları imha etti.

Gelelim HTŞ terör örgütüne: Örgüt lideri kendilerinin terör listesinden çıkarılması çağrısında bulunuyor ve Suriye’deki tüm azınlıkların haklarının korunacağı sözünü veriyor. Müslüman olmayan azınlıklar için bunu yapabilir, aksi durum ABD ve Batı’nın desteği için hayati önemdedir. Alevilere gelince; şimdiden baskı ve tehditleri görüyoruz. HTŞ için şu anda en önemli sorun ise Suriye’yi terk etmiş Esat rejimi karşıtı gruplar ki, Suriye nüfusun yarısı deniliyor. Yani, sözün özü, “göçmenler gelmezse işim zor” diyor HTŞ lideri.

Bu gelişmeler karşısında Türkiye’nin durumu nedir? Her ne kadar Suriye’nin toprak bütünlüğünün korunması gereğini söylüyorsa da, bunun gerçekleşmesinin olası olmadığı görülüyor. Öte yandan bir askeri harekât da konuşuluyor. ABD’nin onayı olmadan bir müdahale mümkün değildir. Ancak, İsrail örneği, Suriye’nin kuzeyinde, Türkiye’nin kontrolünde bir tampon güvenlik bölgesi oluşturulması düşüncesinin olduğunu, ABD’nin buna hayır demeyeceğini düşünüyorum.

Suriye’de 2025 yılında, Suriye’nin bölünmesine de varacak çatışmalar, iç savaş olasılığını unutmamak gerek. Neden mi derseniz; Rusya şimdilik çekildi ve mevcut yönetim karşıtlarının ve özellikle de Alevilerin katkısı ile uygun zamanı beklediklerini söyleyerek noktalayalım. Bölgedeki Kürtlerin durumuna burada değinmeyeceğim. Gidişatın Kürtlerin lehine olduğunu söyleyebilirim.

Yeni yılda, savaşsız bir dünya dileklerimizin başında gelir ama, bu defa bu dileğin bile boş olacağını görüyorum.