Duvar yazılarının bir ifade biçimi olarak yaşamımızda önemli bir yeri vardır.
Geçtiğimiz günlerde Bodrum’da yaşayan 68 ve 78 kuşağı gençlerinin (bu kuşak hep genç kalacak), bir kahvaltıda ('Güneşin Sofrası') anılarımızı canlandırdığı bu görkemli buluşmasında ilk gençlik anılarımdan, duvarlara yazdığım yazıları anımsadım.
Lise öğrencilik yıllarında devrimci arkadaşlarımızla ders saatleri dışında, okulun hemen yanında olan Halkevi ve TÖS'te (Türkiye Öğretmenler Sendikası lokali; kapatıldıktan sonra TÖBDER oldu) bir araya gelirdik. Bazı akşamlar belirlediğimiz duvarlara sloganlar yazardık. Yazma işlemini de genellikle ben yapardım.
Yine bir akşam duvara yazı yazıyorum, arkadaşlar etrafı gözlüyorlar. Duvara yazmak istediğim slogan, "Kahrolsun Halkı Soyanlar" olacaktı. Tam bu sırada "polis geliyor" uyarısı yapılınca, aceleyle 'k' harfini atlamış ve slogan "halı soyanlar" olarak kalmıştı. Ertesi gün sokakta gezerken bir polis yanımıza yaklaştı ve "K'yı atlamışsın," diyerek gülüp geçti.
Bizim kuşak için duvar yazıları çok önemliydi.
Duvarlarda neleri görmezsiniz ki; sevdiğinin adını yazanlar, mesajlar, aklınıza ne gelirse...
Cezaevi duvarları, volta atılan avlu duvarları, işkence, sorgu odaları duvarları... İşkence ve sorguların sessiz tanıkları...
Bir de han duvarları var. Motorlu araçların henüz yaşamımıza girmediği yıllarda yol güzergâhlarındaki hanlar. Han duvarları, gariplerin, dertlilerin sırdaşı, dert ortağı olmuşlar duvarlara baktığımızda...
Faruk Nafiz Çamlıbel'in "Han Duvarları" şiirini, Maraşlı Şeyhoğlu'nu yazmışlar duvarlara... Özlemleri, ayrılıkları, umutları...
[...]
"Garibim, namıma Kerem diyorlar
Aslı’mı el almış, harem diyorlar
Dertliyim, derdime verem diyorlar
Maraşlı Şeyhoğlu Satılmış’ım ben".
Ve devam eder:
"Gönlümü çekse de yârin hayali
Aşmaya gücüm yetmez Cibali
Yolcuyum bir kuru yaprak misali
Rüzgârın önüne atılmışım ben".
Duvarlar derken 'han'a geçtik. Han duvarları gibi, hanlar da gariplerin buluşma, dertleşme mekânları olmuştur.
Bekir Sıtkı Erdoğan'ın dörtlüğü ile noktalayalım:
[...]
"Gurbetten gelmişim, yorgunum hancı
Şuraya bir yatak ser yavaş yavaş
Sana her şeyimi anlatacağım
Otur başucuma sor yavaş yavaş".