14, 28 Mayıs derken seçimler bitti.

Demokratik ülkelerde seçimler demokrasinin bir gereğidir ve sonuçları itibari ile halkın iradesini yansıtır.

2017 Anayasa referandumu ile birlikte Türkiye’de yasal bir tek adam rejimine geçildi. 22 yıllık AKP iktidarı ile Türkiye demokrasiden adım adım uzaklaştı ve bugünlere gelindi. 2017 referandumundaki usulsüzlüklere ne ana muhalefet, ne de diğer muhalefet partileri sesini çıkardı. 2018 seçimlerinde mühürsüz oylar sandıkların kapanmasına yarım saat kala geçerli sayıldı, Muharrem İnce, “Adam kazandı,” deyip kayıplara karıştı; Erdoğan, “ATI ALAN ÜSKÜDARI GEÇTİ,” dedi. Muhalefetten ses yok.

2019 yerel seçimlerinde İstanbul seçimlerinin sadece Büyükşehir Belediye Başkanlığı iptal edilerek yenilenmesine karar verildi.

Ses yok.

Geldik bu seçimlere. Anayasaya göre ikinci defa cumhurbaşkanı olamayacağı açık olarak belirtilmiş iken Erdoğan’ın adaylığına ses çıkmadı.

“Yargı onların elinde, itiraz etsek ne olacak, kabul edilmeyecek.” Açıklama bu.

Bakanlar milletvekili adayı gösterildi, istifa etmediler ve bakanlık olanaklarını sonuna kadar kullandılar. Seçmen listelerini onlar hazırladı, parayı verene vatandaşlık verildi, oy kullandırıldı. Polisi, jandarması ile seçmenlere olmadık baskı ve tehditler, iftiralar... Medya yanlarında...

Evet, bu koşullarda seçime gidildi ve tüm bu olumsuzluklara karşın % 48 oy alabildi Kılıçdaroğlu. Sandığa gitmeyen veya gidemeyen seçmenlerin sayısı ortada.

Bu koşullarda yapılan seçimlere “demokratik seçim” diyebilen varsa parmak kaldırsın. Demokratik olmayan yönetimlerde, adına ister totaliter deyin, ister dikta deyin, ne derseniz deyin, yapılan seçimler, sadece iktidarın antidemokratik yapısını meşrulaştırmak amacından öteye gidemez.

Meşruiyetinin takdirini sizlere bırakıyorum.

Ne zaman başladı bunlar derseniz, Kılıçdaroğlu’nun ilk yanlışı Ekmeleddin ile derim. Daha sonra 2017’de başlayan tepkisizlikler... Meydanlara çıkarsak kaos olur, anarşi olur... Meydanlar demokrasi mücadelesinin demokratik haklarından birisidir ve en etkili olanıdır.

Sarı Öküz hikâyesini bilirsiniz, bilmeyenlere de okumasını öneririm. Bir defa susarsanız devamı kaçınılmaz olur ve bugünlere gelir ve yaşarız.

Halkın sesini duydunuz mu bilmiyorum. Ne diyorlardı: “Bunlar her türlü hileyi bugüne kadar yaptılar, yine yapacaklar ve kazanacaklar, sandığa gitsek ne olur, gitmesek ne olur.”

Sayın Kılıçdaroğlu temiz bir siyasetçi, çok çalıştı ama hataların sorgulanması gerek, insanlarımızın umutlarını, çocuklarımızın geleceklerini çaldılar, bunu kabul edecek misiniz? Kabul edecek miyiz?

Sarı Öküz’ü vermeyecektiniz.

Son olarak; tüm bu olumsuzluklar ve hatalardan ders alarak yılmadan demokratik mücadeleye devam etmek gerekiyor, önümüzde çok önemli bir yerel yönetim seçimleri var, unutmayalım.