Hasta yatağında yorgun, solgun yüzü ve belirsiz bakışlarıyla etrafındakileri süzüyordu.
Ünlü bir satıcıydı ama iyi tüccar mıydı, esnaf mıydı bilinmez.
Ona göre; bu işin ustası kendisiydi. Hal böyle olunca bu ticaretten nemalanan, kesesini dolduranlar yanı başından hiç eksik olmaz, "Haklısınız, siz daha iyi bilirsiniz," diyen dalkavukları duacılarıydı.
Son zamanlarda yaptıklarından dolayı alışılmışın ötesi tepkilerden sonra "istenmeyen" olduğunun o da farkına varmaya başlamıştı.
Yolun sonu görünür gibiydi.
Ara sıra "şunda hata yaptım, yaptık" gibi itirafları oluyordu ama öyle görünüyor ki yolun sonunda açıklayacağı çok itirafları olacaktı ve bunun sıkıntısı bedenine ve beynine çökmüştü.
Ticaret Bakanı bir tebliğ ile İsrail'e ihraç edilen ürünlere sınırlama getiren bir genelge yayımladı.
Medyada belgelerinin açıklanmasına "yalan haber" diye geçiştirmelerine karşın, kamuoyundan gelen büyük tepkiler üzerine bilineni itiraf etmek zorunda kaldılar.
Meydanlarda İsrail'e lanet, Gazze nutukları atıp ticaretle köşeyi dönenler sonunda geri adım atmak zorunda kaldı ve yalanın itirafı olan belgeyi yayımladı.
Ne demişti Erdoğan: "Evet İstanbul'a ihanet ettik..."
Ama bu ihanetin itirafına karşın seçim meydanlarında sorumlu olarak muhalefeti suçluyordu.
İtiraflar başladı, devamı gelecek.
İzleyeceğiz, göreceğiz.
Yolun sonu görünüyor, asıl itirafları siz o zaman görün.
İyi bayramlar...