Sinan Ateş cinayeti gündemdeki yerini koruyor. Basından izlediğimiz kadarı ile savcılık cinayet davasını belli sınırlar içerisinde tutmaya gayret ediyor izlenimi bırakıyor.

İlk günden beri cinayet görüntüleri ve bulgular Bahçeli’yi oldukça rahatsız etmiş görünüyor. Bilindiği gibi Ülkü Ocakları MHP'nin yan kuruluşudur ve Ülkü Ocakları partinin onayı olmadan hiçbir şey yapamaz.

Peki, Sinan Ateş neden ya da niçin öldürüldü? Bu sıradan bir cinayet değil. Ülkü Ocakları başkanlığı yapmış etkin bir kişi.

MHP ve Ülkü Ocakları'nın geçmişine bir baktığımızda, 1980 öncesi yaşanan katliamlar, faili meçhul cinayetler gibi pek çok konuda kabarık bir dosyası olduğunu görürüz ve bu bakımdan sabıkalıdır.

Öyle zannediyorum ki, Sinan Ateş MHP'nin alışılagelmiş bu politikalarına ters düşmüş, ya da başka bir deyişle; bu çarka çomak sokmuş. Bu nedenle öldürülmesine karar verilmiş. Ya da çok önemli bilgi ve belgelere sahip olduğundan, bunların açıklanmasından kaygı duyulduğu için olabilir mi?

Daha ilk günden Bahçeli ne demişti: "Hiç kimsenin MHP'yi yargılamak haddi değildir, yargılatmayız." Ateş olmayan yerden duman tütmez.

Büyük ortak AKP de MHP'den geri kalmaz. Anayasa Mahkemesi kararı ile "irticai faaliyetlerin odak noktası" olmaktan sabıkalıdır. Meclisteki ve kabinesindeki isimlerin çoğu katliamlara karışmış, FETÖ ilişkili geçmişleri şaibeli kişiler.

Özel Harekât Daire Başkanlığı'nı ziyarette el öpülmesi, Suriye’de rejime karşı savaşan cihatçı ÖSO komutanlarının Türkiye'ye gelip Çakıcı ile buluşmaları... En son 154 kişilik bir liste ile "hesap verecekler" diyerek tehditler savurmalar...

Anadolu’da bir halk deyimi vardır; "köpeksiz köye rast geldiler, değneksiz geziyorlar" diye.

Ne demiştik; TENCERE YUVARLANMIŞ, KAPAĞINI BULMUŞ.

Şunu da hatırlatmakta yarar var. Laik Cumhuriyet sahipsiz değildir.