Zor denklem!

Atilla Aytemur

02-11-2019 21:29

Türkiye’nin 'Güvenli Bölge’ oluşturma amacıyla Fırat’ın doğusuna Barış Pınarı adıyla yaptığı askeri müdahale bölgede yeni bir dönemin kapısını araladı.

Rusya Federasyonu’nun resmi açıklamasına göre, Türkiye’nin ilan ettiği 150 saatlik arada 68 birlikten oluşan yaklaşık 34 bin kişilik PYD/YPG güçleri 30 km derinliğin altına çekildi.

Farklı yerleşimlerinden aksi yönde haberler de medyaya yansıyor. Kandil’den yapılan kimi açıklamalar, bazı yerlerde görülen küçük çatışmalar, sivil halkın içine katılma iddiaları ve YPG içinden yansıyan dirençler, M-4 karayolunun altına çekilme konusunun tartışılmaya devam edeceğini gösteriyor.

İktidar sözcüleri, Tel Abyad ve Resulayn’ın dışında kalan bölgelerde 1 Kasım 2019 itibariyle Rus ile Türk askerlerince başlayan Ortak Devriyeler ve farklı kanallardan edinilecek istihbaratla sözkonusu bilginin teyit edilip ona göre davranılacağını söylüyorlar.

Türkiye, Suriye’ye yönelik yaptığı bu dördüncü askeri müdahalesiyle, uzun zamandır kendisine yönelik tehdit ve risk olarak gördüğü devletimsi bir yapılanma ihtimalini şimdilik engelledi. Suriyeli sığınmacıları yerleştirmeyi düşündüğü Güvenli Bölge için yeterli genişlikte bir alanı da kontrolü altına aldı.

Bu şartlar altında sığınmacıları rızalarıyla oraya göndermek ve milyonu aşan bir nüfus için sürdürülebilir yaşam koşullarını oluşturmak ne ölçüde mümkün olacak, zaman içinde göreceğiz.

Ancak, Suriye’de nihai sözü son gelişmelerle eli hayli güçlenen Rusya ve daha uzun süre oralarda kalacağına dair işaretler veren ABD’nin söyleyeceğini biliyoruz.

Özerkliği götüren hamle

Şu andaki pozisyonları ne olursa olsun, ABD, Rusya, Esad ve İran’ın PYD/YPG silahlı güçlerine Türkiye siyasi iradesinin baktığı gibi bakmadıkları biliniyor. Bölgedeki ve Suriye’deki Kürt etnisitesiyle bağlantılı yaklaşımlarını her adımda gösteriyorlar.

Bu nedenle, sözkonusu silahlı güç ve dayandığı bu sosyolojiyle kurdukları ilişki, ülkeye ve bölgeye yönelik stratejik hesaplarında bu anlamda bir yer işgal ediyor. Türkiye, örgütün varlığını tanımayan politikalar sergilemelerini isterken, aksine yeni dengelere kalıcılık işaretleri barındıran şekilde entegre etmeye çalışıyorlar.

Türkiye’nin PYD/YPG’yi, PKK’nın kolu olan bölücü bir terör örgütü alarak değerlendirmesi, bölge ve sınır güvenliği bakımından risk ve tehdit unsuru olduğunu söylemesi Barış ve Çözüm Süreci’nin teklemeye başladığı 2014 sonlarına doğru görüldü. O zamandan beri başta ABD olmak üzere, Rusya ve Şam rejiminin kendisiyle aynı değerlendirme noktasına gelmelerini ve sözkonusu örgüte tavır almalarını istedi.

Cerablus, El Bab ve Afrin’e asker soktuktan sonra Türkiye dördüncü ve sonuncu müdahalesini büyük bir askeri güçle Tel Abyad ve Resulayn arasındaki 120 km’lik hatta yaptı. PYD/YPG’yi sınırdan 30 km aşağıya çekilmesini bölgedeki bütün aktörlere dayattı.

Bu gelişme, Kobani’den Kamışlı’ya Türkiye sınırı boyunca uzanan, PYD/YPG’nin zincir halindeki kantonal yapılanmasını epey bir süre için sonlandırmış ve Suriyeli sığınmacıların yerleştirileceği belirtilen Güvenli bölge için belli bir alan açmış görünüyor.

Rusya ilerledi; ABD durumu idare ediyor

Diğer meseleler bir yana, Türkiye’nin bu adımı Esad’ı yönlendiren ve kollayan Rusya’nın hâkimiyet alanı oldukça genişletti.

Şimdi, sınır güvenliğinin tesisi ve Güvenli Bölge uygulanmasında Rusya, Türkiye’nin muhatabı ve ortağı konumuna geldi.

Şüphesiz Rusya’nın öncelikleri arasında DAEŞ ve diğer selefi aşırı örgütlerin bölgeden temizlenmesi ve ABD’nin etki alanının daraltılması var.

Bunun yanı sıra, Suriye’de toprak bütünlüğü koruyan, Esad’ı devre dışı bırakmayan, federalizmden kısmen uzak yeni bir anayasal rejim oluşmasını hedefliyor. Anayasa çalışmalarına da bu vizyonla yaklaşıyor. PYD/YPG silahlı güçlerini de bu kapsamda rejim ordusuna ve polis güçlerine entegre olmaya zorluyor. Türkiye, Esad ve PYD/YPG arasında kendi rolünü ve konumunu koruyacak bir çözüm gözetiyor.

Esad’ın, YPG’lilere, “Herhangi bir özel statüleri olmaksızın, kendisine bağlı ordu ve polis birliklerine katılmalarını” önermesi, buna karşılık örgütün, “Bu ancak anayasa belirlendikten sonra konuşulabilir” diyerek reddetmesi, önemli ölçüde güç ve mevzi kaybetmesine rağmen gelecek için bazı imkânlar gördüğü anlamına geliyor.

ABD’ye gelince, Haseke, Deyr Zor ve Rakka üçgeni arasında petrol kaynaklarının bulunduğu çöl bölgesinde mevzilenme kararı vermiş durumda. Hem Suriye’deki varlığını sürdürmeyi, hem de buradaki petrol kaynaklarını kontrolü altında tutmayı hesaplıyor.

İlginç olan nokta, bu kontrol işini, kendisinin yol vermesi ve Türkiye’nin askeri müdahalesi sonucunda güneye inmek zorunda kalan PYD/YPG güçlerine teklif etmesi. Onları bölgeyi korumaya davet ederken, petrol gelirlerinden pay verileceğini de ilave ediyor. Örgütün bu teklife nasıl bir cevap verdiği yeterince bilinmemekle beraber, ABD’nin bu planın gerisinde İran’a karşı bölgesel bir mevzi oluşturma hesabı yattığı herkesin bildiği bir sır olarak görünüyor.

Boşa koysan dolmuyor, doluya koysan almıyor!

Şüphesiz tablo yukarıda anlatılandan ibaret değil.

Tel Rıfat, Membiç, Kobani ve Kamışlı’dan PYD/YPG güçlerinin pek çekilmediği, Esad’ın resmi Suriye ordusuna ve polis güçlerine katılmayı reddettiği yönündeki haberler söz konusu. Türkiye’nin Tel Abyad-Resulayn arasındaki 120 km’lik müdahaleyi yaptığı günlerdeki geri çekilme havasından sıyrılıp, mevcut şartlarda yeni bir varoluş ve konumlanış imkânı aradığı anlaşılıyor.

Bu durumun farkında olan Türkiye, her ne kadar "Kobani dahil yerleşim yerlerini (Tel Rıfat, Menbiç vb.) boşaltıp 30 km güneye çekilmezlerse biz çıkaracağız” diyorsa da, ara verilmiş askeri operasyonları eskisinden daha kapsamlı ve iki yönlü olarak tekrar başlatmak mevcut uluslararası koşullarda daha zor olacak.

Çünkü çok sayıda aktörün rol sahibi olduğu bir sahada beklentilerin tamamen karşılığını bulması, uluslararası politikada çok ender görülebilecek hallerdendir. Ortadoğu’da ve Suriye özelinde ise bunun hiç kolay olmayacağı her aşamada kendini belli ediyor.

Tel Abyad’da PYD/YPG tarafından düzenlendiği açıklanan bombalı araç saldırısında çok sayıda can kaybı ve yaralının olması da sanki önümüzdeki sürecin nasıl olacağına dair işaret fişeği gibi görünüyor.

Keşke...

PYD’nin kurulma kararının PKK’nın Kandil’de yapılan 1992 kongresinde alındığı doğrudur. Kadro bakımından oradan bir hayli beslendiği de biliniyor. Programı, kurduğu uluslararası ilişkiler, örgütlenme ve eylem tarzı olarak farklı bir tercih içinde olmadığı da bir gerçektir. Suriye ve bölge Kürtlerine bakışı da şüphesiz benzerdir.

Bununla beraber, Suriye Kürtleri arasında dikkat çekici bir destek sağladığı ve silahlı gücünü ve örgütlenmesini büyük ölçüde bunun üzerine bina ettiğini de görmek gerekir. Belki bütün Suriye Kürtlerine dayanmıyor ama dayandıkları oran da göz ardı edilmemelidir.

Nitekim, Rusya ve ABD, İran ve Şam rejimi ve uluslararası güçlerin önemli bir kesimi de, bölgeye dönük stratejilerinde örgütün bir de bu boyutunu dikkate alarak politika geliştiriyorlar.

Türkiye on yıllar boyu Suriye’de askeri güç bulunduramayacağına göre, sayıca önemli bir bölümü ülkemiz yurttaşı Kürtlerin yakın akrabası olan Suriye Kürtlerinin gerçekliğini dikkate alan derinlikli politikalara kapıyı aralamanın yolu da mutlaka bulmalıdır.

Türkiye’nin yaşadığı ağır şeylerin, insani ve maddi kayıplarının hesaba kitaba gelir yanları olmadığını görüyorum. Terörle, güvenlik riski ve tehdidiyle baş etmenin kalıcı yolu, yabancı topraklarda asker bulundurmaktan çok, halkların gönüllerinde taht kurmaktan geçiyor, desem bilmiyorum böyle bir zamanda çok mu naif kaçar?

Yeni kitap: Aşk ve Ereksiyon “Aşk”ı

Ayrıntı Yayınları’nın eski genel yayın yönetmeni Ömer Faruk’un Aşk ve Ereksiyon “Aşk”ı isimli yeni kitabı Altıkırkbeş Yayınları’ndan çıktı. Çetin Balanuye’nin Etiko-politik olarak “aşk” başlıklı bir sunuş yazısının da yer aldığı kitabın tanıtım bülteninde hakkında şöyle bir bölüm yer alıyor:

“Kimlik devlet kurar, aşk biriktirmez!” çıkarsamasından hareketle içine doğduğumuz kimliği reddetmeden, kişisel özerkliğimizi edinmeden, kendimizi icat etmeden aşk yaşanabilir mi? “Leke bırakmayan dokunuş, samimiyetle dökülmüş gözyaşı, kasıkları ürperten kahkaha, etki eden ve etkilenen yakınlıklar...” gibi her tür çıkar ilişkisinin dışında serpilmesi gereken benzersiz “aşk halleri” mevcut toplumsal değerlerin dışına çıkmadan ne ölçüde mümkündür? İçe patlayan, küçük ama kesinlikle çarpıcı bir deneme...

(Ömer Faruk, Aşk ve Ereksiyon “Aşk”ı, Altıkırkbeş Yayınları, s.263, Ekim 2019, İstanbul)

DİĞER YAZILARI Bingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat * 01-01-1970 03:00 '68 İsyan Günleri' ve Özeleştiri Mahkemeleri 01-01-1970 03:00 Taner Akçam'dan 'Yüzyıllık Apartheid' 01-01-1970 03:00 Neymiş? 14 Mayıs siyasi darbeymiş. Eee... N'olacak? 01-01-1970 03:00 14 Mayıs seçiminde 'Yetmez ama evet' var mı? 01-01-1970 03:00 Dip dalga 01-01-1970 03:00 Umut yüklü görüşme 01-01-1970 03:00 Seçim ve üç risk 01-01-1970 03:00 Millet İttifakı ve HDP 01-01-1970 03:00 Vizyondan geriye kalan 01-01-1970 03:00 Kılıçdaroğlu yasa teklifiyle yanlış mı yaptı? 01-01-1970 03:00 Yolsuzluk ve rüşvet işleri ne olacak? 01-01-1970 03:00 Bekir Ağırdır ne demek istiyor? 01-01-1970 03:00 İttifaklar ve güç birlikleri 01-01-1970 03:00 Sosyal medya ve internet yasa tasarısı: Şekerler ve zehirler 01-01-1970 03:00 SADAT ve iktidar 01-01-1970 03:00 Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu davası 01-01-1970 03:00 Adil seçim ve seçim güvenliği sorunu 01-01-1970 03:00 Aysel Tuğluk 01-01-1970 03:00 Muhteşem Süleymaniye'ye perde çekmek! 01-01-1970 03:00 Millet İttifakı'nın performansı ve beklentiler 01-01-1970 03:00 Sevgili arkadaşımız Saffet Uygur'u kaybettik 01-01-1970 03:00 Vakit tamam; yeni ekonomiye geçiyoruz! 01-01-1970 03:00 Durmayan dolar ve duruşma 01-01-1970 03:00 Muhalefetin ayak sesleri... 01-01-1970 03:00 İktidar, hangi dala elini atsa elinde kalıyor! 01-01-1970 03:00 Ali Babacan, DEVA ve yakın gelecek 01-01-1970 03:00 Hedef muhalif belediyeler 01-01-1970 03:00 Edremit vakası 01-01-1970 03:00 Sosyal medyayı susturma yasası! 01-01-1970 03:00 Türkiye, Afganistan'da ne kazandı? 01-01-1970 03:00 Yangın dersleri 01-01-1970 03:00 Muhalefetin Cumhurbaşkanı Erdoğan sonrasına hazırlıkları 01-01-1970 03:00 Validebağ Korusu'na dokunmayın! 01-01-1970 03:00 HDP'ye yapılanlar ve yaklaşan seçimler 01-01-1970 03:00 Ezgi Mola'nın isyanı 01-01-1970 03:00 CHP Raporu'nun işaret ettiği çöküntü! 01-01-1970 03:00 MHP'nin şiddet dili ciddi riskler barındırıyor 01-01-1970 03:00 Emniyet genelgesi: Uydurma suç 01-01-1970 03:00 'Eylem Planı' neden heyecan yaratmıyor! 01-01-1970 03:00 Başarısız Gara operasyonu ve hedefteki HDP 01-01-1970 03:00 Boğaziçi'ndeki iktidar kuşatması 01-01-1970 03:00 Selahatttin Demirtaş ve Erol Katırcıoğlu 01-01-1970 03:00 Türkiye, bu filmi daha önce de gördü! 01-01-1970 03:00 İnanılmaz proje: Cami Gençlik Kolları! 01-01-1970 03:00 Millet İttifakı'nın durumu ve beklentiler 01-01-1970 03:00 Türkiye, Türkiye olalı böyle 'Devran' görmedi! 01-01-1970 03:00 Hedefteki lider: Kemal Kılıçdaroğlu 01-01-1970 03:00 İktidar yeni bir sayfa açabilir mi? 01-01-1970 03:00 Deprem vergisinin tuhaf hikâyesi 01-01-1970 03:00 Muhalif partiler olmasa memleket ne güzel... 01-01-1970 03:00 Seçim tartışması bu şartlarda biter mi? 01-01-1970 03:00 İktidar ülkeyi nereye sürüklüyor? 01-01-1970 03:00 "Samimi demokrasi" buysa... 01-01-1970 03:00 İçişleri Bakanı böyle davranamaz! 01-01-1970 03:00 Atlamayalım... Bahçeli bu defa idam istedi! 01-01-1970 03:00 Barış Atay'a saldırı geçiştirilemez! 01-01-1970 03:00 Müjde ve felaket: Karadeniz’in gazı ve seli 01-01-1970 03:00 İktidarın boş işleri 01-01-1970 03:00 'Nepotizm' dediğin böyle olur! 01-01-1970 03:00 Bugün CHP'den ayrılma ne anlama gelir? 01-01-1970 03:00 CHP'deki muhalefet ne diyor? 01-01-1970 03:00 Muteber işadamı ve durmaksızın patlayan fabrikası 01-01-1970 03:00 İktidar, kıdem tazminatında IMF ile aynı noktada buluştu 01-01-1970 03:00 Ak Parti’nin "ince" hesapları 01-01-1970 03:00 Türkiye, Kürt sorununu kiminle çözecek? 01-01-1970 03:00 HDP'yi kapattırma sevdası 01-01-1970 03:00 Yine neler oluyor? 01-01-1970 03:00 Siyasette iki tıkanma 01-01-1970 03:00 Hayır, cüretleri cehaletlerinden değil! 01-01-1970 03:00 Kullanım süresi geçmiş suçlama 01-01-1970 03:00 Adalete ve eşitliğe uzak İnfaz Yasası 01-01-1970 03:00 Vebadan sonra Avrupa’da ne oldu? 01-01-1970 03:00 Salgınla mücadelenin üzerine düşen gölge 01-01-1970 03:00 Korona günlerinde siyaset 01-01-1970 03:00 Ömer Faruk'tan 'Aşk ve Ereksiyon Aşk'ı' 01-01-1970 03:00 Kavala şimdi de FETÖ’nün beyni ve finansörü mü oldu? 01-01-1970 03:00 Vesayet ve darbe tehlikesi hortladı mı? 01-01-1970 03:00 Siyasi ayağı ararken 01-01-1970 03:00 Kanal İstanbul tartışması ve son gerçekler 01-01-1970 03:00 Kamu yetkililerinin sorunlu zihniyeti 01-01-1970 03:00 Kanal İstanbul-3: Risk bombası! 01-01-1970 03:00 Türkiye ücretli geçişe zorlayabilir mi? * 01-01-1970 03:00 Kanal İstanbul hakiki bir ihtiyaç mı? * 01-01-1970 03:00 Bunu da gördük: Üniversiteye haciz! 01-01-1970 03:00 Dipsiz Göl’ün ölümü 01-01-1970 03:00 Otizmli çocuklara ayrımcılık 01-01-1970 03:00 Yargı ve adalet krizi 01-01-1970 03:00 Bütün anneler birleşin! 01-01-1970 03:00 Sosyal medya ve 'Gariplikler' * 01-01-1970 03:00 İstanbul Belediyesi meğer kimleri finanse etmiş! 01-01-1970 03:00 HDP Diyarbakır Mitingi'nin düşündürdükleri 01-01-1970 03:00 Hedefteki adalet! 01-01-1970 03:00 Doğu Akdeniz krizi ve iklim değişikliği 01-01-1970 03:00 Ak Parti’de ayrılık rüzgârları 01-01-1970 03:00 Başkanlık tartışmasının ardında dış güçler mi var? 01-01-1970 03:00 Metamorfoz (başkalaşma) ve 23 Haziran Seçimi 01-01-1970 03:00 S-400'ler ve sol partiler 01-01-1970 03:00 "KHK uygulamaları ve Medeni Ölüm" 01-01-1970 03:00 Türkiye Gemisi 01-01-1970 03:00 #sanatçıyadokunma! 01-01-1970 03:00 İktidar, YSK kararı ve muhalefet 01-01-1970 03:00 Ortada kalan İttifak 01-01-1970 03:00 23 Nisan ve linç girişimi 01-01-1970 03:00 HDP bu seçimlerde ne yaptı? 01-01-1970 03:00 Ak Parti ülkeyi nereye sürüklediğinin farkında mı? 01-01-1970 03:00 Ak Parti mahallesinde adresini arayan uyarı 01-01-1970 03:00 Sıradaki kriz: S-400’ler 01-01-1970 03:00 Başkası Adına Konuşmanın Haysiyetsizliği * 01-01-1970 03:00 Zorlamayalım, “beka” seçimlere sığmaz! 01-01-1970 03:00 CHP manifestosu neler vaat ediyor? 01-01-1970 03:00 Ak Parti manifestoda ne diyor, ne demiyor? 01-01-1970 03:00 Seçilmişlerin meşruiyeti ve Venezüela 01-01-1970 03:00 Kaz Dağları'nda itiraz ve isyan! 01-01-1970 03:00