Yolsuzluk ve rüşvet işleri ne olacak?

Atilla Aytemur

08-09-2022 23:59

Gün geçmiyor ki devlet kurumlarında herhangi bir yolsuzluk, bir rüşvet olayı, ihaleye fesat karıştırma filan patlamasın.

Halk, suç örgütü lideri Sedat Peker'i "Bugün hangi kirli ve karanlık işleri ifşa edecek" diye bekler oldu.

İktidar çevreleri, ortaya dökülen yolsuzlukları hangisinin üstünü, nasıl örteceklerini şaşırmış durumdalar.

Kâh istifa ettirmeler, kâh yalanlamalar. Bazen de sonuç vermeyeceği baştan belli soruşturmalar ve davalar.

Biri bir yolsuzluğun ipini çekmeye başladı mı, çoğu zaman nereye, kimlere ulaşacağı hiç belli olmuyor.

Kapatma gayretleri geçici bir süre nefes aldırsa bile, ekseriyetle boşa kürek çekiliyor. Olay bir süre sonra başka bir yerden patlayıveriyor.

Herkesin bildiği bir konu, ama benim de bir kez daha hatırlatmamda sanıyorum bir sakınca olmaz.

İktidara gelirken verilen sözler

AK Parti 2002'de iktidara gelirken, çok fiyakalı 3Y sloganını (Yolsuzluk, Yoksulluk, Yasaklar) öne çıkartarak mücadele vaadinde bulunmuş, bangır bangır propaganda yapmıştı.

Bu konular yüzünden çöken merkez partileri karşısında seçmenden ciddi bir teveccüh görmüş ve tek başına iktidar olmuştu.

İlk dönemlerinde bu konularda bir şeyler yapmaya çalışmış, toplumdan önemli ölçüde karşılık da görmüştü. Ne var ki, çok geçmeden hava tam tersine döndü. Sözler unutuldu ve değerler rafa kaldırıldı.

İlk işaretler

Bir yandan ekonomik şartlar günbegün kötüleşti ve ülke krizden krize savruldu. Diğer yandan, derin bir yoksullaşma başladı, işsizlik ve hayat pahalılığı kronikleşti.

Bunlara paralel olarak, iktidarın kontrolünde her alana sirayet etmiş olan yolsuzluk ve halkı susturmayı amaçlayan yasaklar, normalimiz oldu.

Dokuz yıl önce, iktidarın dört bakanı, Muammer Güler, Zafer Çağlayan, Egemen Bağış ve Erdoğan Bayraktar ile yakınlarının adlarının karıştığı yolsuzluk ve rüşvet olayları aslında bir işaret fişeği gibiydi.

Bakanlar istifa etti; birçok işadamı, siyasetçi yakını ve bürokrat gözaltına alındı, davalar açıldı filan, ama değişen bir şey olmadı.

AK Parti, dört şaibeli bakanın Yüce Divan'a gönderilmesine, TBMM'de 21 Ocak 2015 günü yapılan genel kurul oylamalarında "aslanlar gibi" direndi. Muhalefet geçerli 276 oyu bulamayınca, çarkların aynı yönde dönmeye devam edeceği o zamandan anlaşıldı.

İktidar, siyaseti, hangi yolla olursa olsun kendisini ve çevresini zenginleşme aracı olarak gördüğünü, bunun için hukuka, ilkelere ve ahlaki değerlere sırtını dönmekte hiç tereddüt etmeyeceğini, sonraki yıllarda daha açık gösterdi.

Köprünün altından akan sular

Nitekim bugün, 3Y yaratıcı yeni modellerle çeşitlendi, derinleşti ve yukarıdan aşağı neredeyse bütün devlet kurumlarına iyice yayıldı. Anlayacağınız, "Yolsuzluk, Yoksulluk ve Yasaklar"la mücadele sözünün verildiği köprünün altından çok sular aktı.

Mafyatik karanlık ilişkiler, ihale yolsuzlukları, yurttaşın malına mülküne çökme, adam kayırma, devlet bankalarından usulsüz kredi sağlama, hemen her devlet kurumunun tepesinde sık sık gördüğümüz nepotizm (yakınlara imkân sağlama), rüşvet, liyakatsiz atamalar vb. her yanımızı sarmış durumda.

Devletin birçok kademesinde ciddi bir kirlenme yaşandığı söylemek, hafif kalıyor.

İktidar ve etrafındaki menfaat grubunun, her türlü yolla siyasetten nemalanmayı temel karakteristikleri haline getirdiklerini ileri sürmek, sanıyorum haksızlık olmaz. Olağandışı bir gelişme olmadığı müddetçe, bu tercihlerinden vazgeçmelerini beklemek zor görünüyor.

Seçtikleri bu yolda dur durak tanımadan yürüyorlar. Bırakalım muhalefetten gelen ifşaat, eleştiri ve suç duyurularını, kendi içlerinden gelen kimi tatlı sert, kimi çok utangaç uyarıları dahi dikkate almıyorlar.

Bir zamanlar sokaktaki adamları olan Sedat Peker'in son ifşaatı ve onu takip eden enteresan gelişmeler, rüşvet, yolsuzluk ve hukuksuzluğun örümcek ağı gibi iktidar partisini sardığını ve Türkiye'ye hesaplanamaz ölçüde zarar verdiğini çok açık gösterdi.

Yolsuzluk ve rüşvet skandalları unutulur mu?

AK Parti'nin "parti sadakati" yüksek kemik seçmenini bir yana bırakırsak, ahlaki çürüme ve bozulma getiren bu yolsuzluk ve rüşvet çarkından, büyük seçmen çoğunluğu ciddi ölçüde rahatsız.

Seçime kısa zaman kalmasının verdiği telaşla, bugünlerde ekonomideki berbat durumu ve yolsuzluk olaylarını gözlerden saklamak ve alarm veren toplumsal memnuniyetsizliği baskılamak amacıyla, her kesimin ağzına 'bir parmak bal çalma' politikası izleniyor.

Belli ki bu gidişle, yolsuzluk ve rüşvet skandalları görünen ve görünmeyen, bilinen ve bilinmeyen yönleriyle seçim sonrasına taşınacak; kazandığı takdirde Millet İttifakı bu sorunu kucağında bulacak.

Muhalefet, yolsuzluk ve rüşvet dahil, her bakımdan bir döneme son vermek iddiasında. Liderler, ara ara devletin soyulmasına, yurttaşın alın terinin servet olarak, hukuksuz yollardan yandaşlara transfer edilmesine, ihale yolsuzluklarına, kirli ilişkilere dikkat çekiyorlar, konuyu yargıya taşıyıp hesap soracaklarına değiniyorlar.

Doğrudur, devletin ve bağlı kurumların tepeden tırnağa kirli ilişkilerden arınması yönünde bir çaba içine girilmeden de yeni bir sayfa açılması kolay olmayacaktır.

Açık söylemek gerekirse, yolsuzluk ve rüşvet skandalları öyle olmamış gibi davranılacak, komisyonlara havale edilip oralarda zamana bırakılacak bir hadise gibi görünmüyor. Çapı ve derinliği itibariyle cumhuriyet tarihinde neredeyse örneği yok. Kamuoyuna yansıyan iddialara bakılırsa, bildiklerimiz buzdağının görünen kısmı.

Adil bir yargı süreci yaşanıp adalet tecelli etmedikçe, bu yaranın kanamaya devam edeceği belli.

"Devr-i sabık" endişesi

Muhalefetin seçimleri kazanıp kazanamayacağına dair şimdiden kesin bir kanaat ifade etmek mümkün değil. Ama seçmene bir şey söylemeden, seçime kadar durumu idare edip seçimi kazandıktan sonra da okkalı okkalı davaları art arda gündeme getirmek, muhalefet açısından yapılacak hatalardan en ciddisi olur. Seçmenin neler yapılacağını ve nasıl yapılacağını bilmeye hakkı var.

Buna karşılık, seçim kampanyasının esas olarak yolsuzluk ve rüşvet skandalları üzerinde oturtulması da benzer büyük bir hata olacaktır. Rejim değişimi, yurttaşın temel sorunları ve talepleri ile iktidarın hukuksuz uygulama ve ilişkilerinin ele alınışında bir denge ve makul ölçünün tutturulması gerekir.

Adnan Menderes'le iki bakanın idamı ve Demokrat Parti'ye açılan davalar nedeniyle, sağ muhafazakâr seçmenin hafızasında "Devr-i sabık" travmasının derin izleri var. Gençler hariç, orta yaş ve üstündekilerin bugünkü tercihlerinin şekillenmesine bunun belli ölçüde etkisi olabiliyor. Altılı Masa'da yer alan partilerden bazıları da zaman zaman buna işaret ediyorlar.

Makul olanda buluşmak

Bu bakımdan muhalefet, tekil çıkışlar yerine, bu konuyu nasıl ele alacağının çerçevesini seçmene anlatmanın yolunu bulmalıdır.

Muhafazakâr seçmendeki travmayı yeniden canlandırmayacak dengeli bir dil ve söylem, evrensel hukuk ilkeleri çerçevesinde dikkat ve titizlikle yapılmış bir hazırlık, duygulardan arınmış, toptancılık ve her türlü intikamcılıktan uzak yaklaşım, konuya dair açıklamalarda net olarak hissedilmelidir.

Her tarafa çekilebilen iddialı "temiz eller operasyonu" türünden şeylerin vaat edilmesi bir başka büyük hata olur ve uzak durulmalıdır. Siyasal tercihle, ideolojiyle ve inançla bağlantı kurmak da aynı ölçüde yanlış olacaktır.

Konu, en az parlamenter sisteme geçiş kadar önem taşıyor. Doğru ele alınmadığı takdirde, toplumda kutuplaşma yaratma ve yeni düşmanlıklar oluşturma riski barındırıyor.

Muhalefet seçimlerde ister başarılı, ister başarısız olsun, bu durumun farkında olmalı, konuyu şimdiden tek tek siyasetçilerin kişisel tercihleri ve rasgele propagandalarına bırakmamaya gayret göstermelidir. Bu, bütün toplumun yararına olacaktır.

DİĞER YAZILARI Bingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat * 01-01-1970 03:00 '68 İsyan Günleri' ve Özeleştiri Mahkemeleri 01-01-1970 03:00 Taner Akçam'dan 'Yüzyıllık Apartheid' 01-01-1970 03:00 Neymiş? 14 Mayıs siyasi darbeymiş. Eee... N'olacak? 01-01-1970 03:00 14 Mayıs seçiminde 'Yetmez ama evet' var mı? 01-01-1970 03:00 Dip dalga 01-01-1970 03:00 Umut yüklü görüşme 01-01-1970 03:00 Seçim ve üç risk 01-01-1970 03:00 Millet İttifakı ve HDP 01-01-1970 03:00 Vizyondan geriye kalan 01-01-1970 03:00 Kılıçdaroğlu yasa teklifiyle yanlış mı yaptı? 01-01-1970 03:00 Bekir Ağırdır ne demek istiyor? 01-01-1970 03:00 İttifaklar ve güç birlikleri 01-01-1970 03:00 Sosyal medya ve internet yasa tasarısı: Şekerler ve zehirler 01-01-1970 03:00 SADAT ve iktidar 01-01-1970 03:00 Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu davası 01-01-1970 03:00 Adil seçim ve seçim güvenliği sorunu 01-01-1970 03:00 Aysel Tuğluk 01-01-1970 03:00 Muhteşem Süleymaniye'ye perde çekmek! 01-01-1970 03:00 Millet İttifakı'nın performansı ve beklentiler 01-01-1970 03:00 Sevgili arkadaşımız Saffet Uygur'u kaybettik 01-01-1970 03:00 Vakit tamam; yeni ekonomiye geçiyoruz! 01-01-1970 03:00 Durmayan dolar ve duruşma 01-01-1970 03:00 Muhalefetin ayak sesleri... 01-01-1970 03:00 İktidar, hangi dala elini atsa elinde kalıyor! 01-01-1970 03:00 Ali Babacan, DEVA ve yakın gelecek 01-01-1970 03:00 Hedef muhalif belediyeler 01-01-1970 03:00 Edremit vakası 01-01-1970 03:00 Sosyal medyayı susturma yasası! 01-01-1970 03:00 Türkiye, Afganistan'da ne kazandı? 01-01-1970 03:00 Yangın dersleri 01-01-1970 03:00 Muhalefetin Cumhurbaşkanı Erdoğan sonrasına hazırlıkları 01-01-1970 03:00 Validebağ Korusu'na dokunmayın! 01-01-1970 03:00 HDP'ye yapılanlar ve yaklaşan seçimler 01-01-1970 03:00 Ezgi Mola'nın isyanı 01-01-1970 03:00 CHP Raporu'nun işaret ettiği çöküntü! 01-01-1970 03:00 MHP'nin şiddet dili ciddi riskler barındırıyor 01-01-1970 03:00 Emniyet genelgesi: Uydurma suç 01-01-1970 03:00 'Eylem Planı' neden heyecan yaratmıyor! 01-01-1970 03:00 Başarısız Gara operasyonu ve hedefteki HDP 01-01-1970 03:00 Boğaziçi'ndeki iktidar kuşatması 01-01-1970 03:00 Selahatttin Demirtaş ve Erol Katırcıoğlu 01-01-1970 03:00 Türkiye, bu filmi daha önce de gördü! 01-01-1970 03:00 İnanılmaz proje: Cami Gençlik Kolları! 01-01-1970 03:00 Millet İttifakı'nın durumu ve beklentiler 01-01-1970 03:00 Türkiye, Türkiye olalı böyle 'Devran' görmedi! 01-01-1970 03:00 Hedefteki lider: Kemal Kılıçdaroğlu 01-01-1970 03:00 İktidar yeni bir sayfa açabilir mi? 01-01-1970 03:00 Deprem vergisinin tuhaf hikâyesi 01-01-1970 03:00 Muhalif partiler olmasa memleket ne güzel... 01-01-1970 03:00 Seçim tartışması bu şartlarda biter mi? 01-01-1970 03:00 İktidar ülkeyi nereye sürüklüyor? 01-01-1970 03:00 "Samimi demokrasi" buysa... 01-01-1970 03:00 İçişleri Bakanı böyle davranamaz! 01-01-1970 03:00 Atlamayalım... Bahçeli bu defa idam istedi! 01-01-1970 03:00 Barış Atay'a saldırı geçiştirilemez! 01-01-1970 03:00 Müjde ve felaket: Karadeniz’in gazı ve seli 01-01-1970 03:00 İktidarın boş işleri 01-01-1970 03:00 'Nepotizm' dediğin böyle olur! 01-01-1970 03:00 Bugün CHP'den ayrılma ne anlama gelir? 01-01-1970 03:00 CHP'deki muhalefet ne diyor? 01-01-1970 03:00 Muteber işadamı ve durmaksızın patlayan fabrikası 01-01-1970 03:00 İktidar, kıdem tazminatında IMF ile aynı noktada buluştu 01-01-1970 03:00 Ak Parti’nin "ince" hesapları 01-01-1970 03:00 Türkiye, Kürt sorununu kiminle çözecek? 01-01-1970 03:00 HDP'yi kapattırma sevdası 01-01-1970 03:00 Yine neler oluyor? 01-01-1970 03:00 Siyasette iki tıkanma 01-01-1970 03:00 Hayır, cüretleri cehaletlerinden değil! 01-01-1970 03:00 Kullanım süresi geçmiş suçlama 01-01-1970 03:00 Adalete ve eşitliğe uzak İnfaz Yasası 01-01-1970 03:00 Vebadan sonra Avrupa’da ne oldu? 01-01-1970 03:00 Salgınla mücadelenin üzerine düşen gölge 01-01-1970 03:00 Korona günlerinde siyaset 01-01-1970 03:00 Ömer Faruk'tan 'Aşk ve Ereksiyon Aşk'ı' 01-01-1970 03:00 Kavala şimdi de FETÖ’nün beyni ve finansörü mü oldu? 01-01-1970 03:00 Vesayet ve darbe tehlikesi hortladı mı? 01-01-1970 03:00 Siyasi ayağı ararken 01-01-1970 03:00 Kanal İstanbul tartışması ve son gerçekler 01-01-1970 03:00 Kamu yetkililerinin sorunlu zihniyeti 01-01-1970 03:00 Kanal İstanbul-3: Risk bombası! 01-01-1970 03:00 Türkiye ücretli geçişe zorlayabilir mi? * 01-01-1970 03:00 Kanal İstanbul hakiki bir ihtiyaç mı? * 01-01-1970 03:00 Bunu da gördük: Üniversiteye haciz! 01-01-1970 03:00 Dipsiz Göl’ün ölümü 01-01-1970 03:00 Otizmli çocuklara ayrımcılık 01-01-1970 03:00 Zor denklem! 01-01-1970 03:00 Yargı ve adalet krizi 01-01-1970 03:00 Bütün anneler birleşin! 01-01-1970 03:00 Sosyal medya ve 'Gariplikler' * 01-01-1970 03:00 İstanbul Belediyesi meğer kimleri finanse etmiş! 01-01-1970 03:00 HDP Diyarbakır Mitingi'nin düşündürdükleri 01-01-1970 03:00 Hedefteki adalet! 01-01-1970 03:00 Doğu Akdeniz krizi ve iklim değişikliği 01-01-1970 03:00 Ak Parti’de ayrılık rüzgârları 01-01-1970 03:00 Başkanlık tartışmasının ardında dış güçler mi var? 01-01-1970 03:00 Metamorfoz (başkalaşma) ve 23 Haziran Seçimi 01-01-1970 03:00 S-400'ler ve sol partiler 01-01-1970 03:00 "KHK uygulamaları ve Medeni Ölüm" 01-01-1970 03:00 Türkiye Gemisi 01-01-1970 03:00 #sanatçıyadokunma! 01-01-1970 03:00 İktidar, YSK kararı ve muhalefet 01-01-1970 03:00 Ortada kalan İttifak 01-01-1970 03:00 23 Nisan ve linç girişimi 01-01-1970 03:00 HDP bu seçimlerde ne yaptı? 01-01-1970 03:00 Ak Parti ülkeyi nereye sürüklediğinin farkında mı? 01-01-1970 03:00 Ak Parti mahallesinde adresini arayan uyarı 01-01-1970 03:00 Sıradaki kriz: S-400’ler 01-01-1970 03:00 Başkası Adına Konuşmanın Haysiyetsizliği * 01-01-1970 03:00 Zorlamayalım, “beka” seçimlere sığmaz! 01-01-1970 03:00 CHP manifestosu neler vaat ediyor? 01-01-1970 03:00 Ak Parti manifestoda ne diyor, ne demiyor? 01-01-1970 03:00 Seçilmişlerin meşruiyeti ve Venezüela 01-01-1970 03:00 Kaz Dağları'nda itiraz ve isyan! 01-01-1970 03:00