Yangın dersleri

Atilla Aytemur

10-08-2021 01:47

Muhtemelen son yüz yılın en büyük ve en uzun süreli orman yangınını yaşadık, yaşıyoruz.

Ormanlardan köy ve mahallelere, oralardan ilçelere sıçrayan çok büyük bir felaketin içindeyiz.

Çok sayıda insan yaşamını yitirdi, ailelerin ocağı söndü. Binlerce insan doğup büyüdüğü, yaşadığı yerleri gözyaşı içinde terk etti.

Henüz ne kadar orman alanının yandığını bilmiyoruz ama çok büyük olduğu açık. O alanlarda yok olan canlı yaşamı ise ayrı bir üzüntü konusu.

Güney ve batı sahillerimizdeki turizm beldelerinin önemli bölümü ağır yara aldı. Turizm hayli etkilendi. Toparlanma zaman alacak.

İktidar yanan yerlerin yapılaşmaya açılmayacağına dair söz verip duruyor. Anayasa da öyle söylüyor.

Lakin yakın tarihe bakınca, bu sözlere insanın inanası gelmiyor; ama şimdilik izleyeceğiz.

Felaketin tam bilançosu epey sonra çıkacak. Asıl değerlendirme o zaman ilgili kurumlar, uzmanlar ve siyasi odaklarca daha etraflıca yapılacaktır.

Kamuoyuna yansıyan bazı hususlar hakkında ise sınırlı bir değerlendirme yapmak mümkün.

Bakanlık böylesine hazırlıklı mıydı?

"Tarım ve Orman Bakanlığı’nın bu yangınlara hazırlıksız yakalandığı" eleştirisi en fazla dile getirilen husus; ama iktidar bunu kabul etmiyor. Muhalefeti "yangın üzerinden politika" yapmakla, "yanlış ve zamansız" eleştiri yöneltmekle suçluyor.

Tabii ki bütün yangın görevlileri hayatları pahasına çalışıyorlar ve ülke onlara minnettar. Ama özellikle ilk üç-dört gün için havadan müdahale desteğinin yetersiz kalması, farklı kurumlarla koordinasyon ve organizasyonun doğru dürüst olmaması, ciddi bir yönetim zaafı olarak görülüyor.

Bölge halkı, yerel yöneticiler, STK temsilcileri, iktidar bağımlısı olmayan medya mensupları bakanlığın ciddi bir hazırlığının olmadığında birleşiyorlar.

Rüzgâr ve sıcaklık etkisine rağmen, yangının bu kadar hızlı yayılmasının önüne havadan müdahale ve iyi koordinasyonla geçilebilirdi, diyorlar.

Yangın mağduru belediyelerle koordinasyon

Yangınlar sürerken iktidar yerel yönetimlerle ilgili tartışmalı söylemler tutturdu. Önce yangınlarla mücadeleden yerel yönetimleri sorumlu tuttular. Sonrasında “yerleşim yerlerini kurtarmak için ormanları feda ettik” gibi değerlendirmelerde bulundular.

Yerel yönetimlerle işlevli bir ilişki sürdürmedikleri anlaşılıyordu. Bu nedenle problemlerini iktidar medyası dışındaki bağımsız medya organlarına canhıraş bir şekilde anlatmaya çalışan belediye başkanlarına tanık olduk.

Havadan müdahale isteyip, gelmeyince yönettiği yerleşimin cayır cayır yanışı karşısında ağlayan belediye başkanlarını görmek iktidar sözcülerinin söylediği her şeyi yerle bir ediyordu.

Yıkmak kolay da...

Türkiye’nin arazi yapısı, dağ ve orman özellikleri, yerleşimlerin durumları, sıcaklık, yangın ve rüzgârla ilişkisi bilinmeyen şeyler değil. Orman yolu ve patikalarla karadan ulaşılması imkânsız bölgelerin çok olduğu ve buralara havadan müdahalenin zorunlu olduğunun farkına da herhalde 2021 yılında varılmadı.

Tam bu noktada çok sert bir THK tartışması yaşanıyor ve kampanyalar yürütülüyor.

Bu konuda iktidara yönelik bir suçlama ve bir iktidar kararı öne çıkıyor.

İktidarın, söylendiği halde THK filosunu geliştirmediği ileri sürülüyor. Karara gelince, su taşıma kapasitesi 100 lt eksik olduğu için yangın söndürme ihalesine de sokulmuyor. Bunlar, doğal olarak inandırıcılığı zayıf, tartışmalı şeyler.

Ama anladığımız bir husus var: iktidar THK’yi geleneksel yönetsel yapısıyla, ciddi mal varlığıyla, askeri vesayetin bir biçimde devam eden bir kurumu olarak görmüş. Bu nedenle pek de göz önünde olmasını istemiyor. Yönetimi kayyıma devredilmiş durumda. Kurban derisi geliri zaten kesilmiş. Bu ay içinde önemli mülkleri de satışa çıkıyor.

Fakat bir husus var, hangi aklı başında ve işini bilen devlet havacılıkta ve yangın söndürmede ciddi birikimi olan, teknik olarak kullanılabilir filo çapında uçağa sahip ve deneyimli personeli bulunan bir kurumu böyle hoyratça ortalığa savurur!

Neden kurumsal bir yenileme ve güçlendirme yoluna gidilip, ülkenin hizmetinde kalması ve böyle günlerde devreye sokulması düşünülmez?

THK’yı devre dışı bırakmak isterken, yeni bir filo hazırlamamak büyük bir hata olarak görünüyor.

Uluslararası destek bizi bozar mı?

İhaleye giren üç uçakla yapılan havadan müdahale yeterli gelmeyince ilk iki-üç günde yangın hızla yayıldı. Ne yapsın evi barkı tehdit altında olan halk? Eline ne geçirdiyse yangın bölgesine koştu. Yangın söndürme tüpleri, su bidonları ve küreklerle ormana koştular. Kadınlar hortum taşırken, kimileri de uluslararası yardım anonsu, “Help Turkey” çağrısı yaptı. Türkiye’nin yaşadıklarına dünya kamuoyunun bigâne kalmamasını istedi?

Ne var ki, iktidar tuhaf bir şekilde bunu “milli ve yerli onur” meselesi yaptı. Halbuki deprem, yangın, susuzluk, kıtlık, pandemi gibi felaket durumlarında böyle uluslararası anonslar ve ardından gelen dayanışma ve destek girişimleri insanlığın yabancı olmadığı bir durumdu.

Zamanları aşan bir gerçektir: insandan insana uzanan el sınır tanımaz. Atalarımız da boşuna "Komşu komşunun külüne muhtaçtır" dememişlerdi. İçine sızan üç beş kötü niyetliyi ya da sorumsuzu bahane edip, böyle çağrıların "ülkeyi aciz gösterdiğini" ileri sürmenin, "Strong Turkey" sloganlarıyla ulusal kibir fırtınasına kapılmanın anlamı var mı? Hele de yangın başladıktan 3-4 gün sonra isteğimiz üzerine çok sayıda ülkeden yangın söndürme uçağı gelmişken!

Gönüllülere yasak

Son olarak değinmek istediğim konu ise iktidarın "Görevli olmayanların yangın bölgesine sokulmaması" yönündeki kararıdır.

Konunun görevlilere yardım eden ve bölge halkıyla dayanışma gösteren gönüllülerle alakalı olduğu aşikâr.

İktidar bundan neden rahatsız oldu anlamadım. İster ulusal ister yerel düzeyde olsun, felaket anında, gönüllüler etrafında şekillenen dayanışma girişimleri, halkın örgütlenme kapasitesini ve dayanışma ruhunu yükseltir. Sorunların daha kısa zamanda ve daha hafif atlatılmasına hizmet eder. Can alıcı sorunların ve gerçeklere dair bilgilerin ilgili kurumlara daha hızlı ulaşmasını sağlar.

Hal böyleyken, tam yangının ortasında, gönüllülerle ilişkiye geçerek onların dinamizmini ve yaratıcı gücünü de devreye sokmayı tercih etmeyip, yasaklama yoluna gitmesi anlaşılır gibi değil.

Gönüllülerin ve görevli olmayanların can güvenliğinden endişe duyularak bu yolun tercih edildiği şeklindeki bir gerekçeyi ise hiç sahici bulmuyorum.

Gönüllülerle yangın bölgelerindeki muhalefet belediyelerinin işbirliği içinde çalışıyor olmaları belli ki iktidarın hoşuna gitmeyen bir tablo yaratmış.

Bu kararı olaylar sırasında güvenlik güçlerinin görüntülerinin alınmasının özel hayata müdahale olarak nitelenip, yurttaşın cep telefonlarıyla görüntü almasının yasaklanmasına benzetiyorum.

İktidarın bu tavrında bir kamu yararı olduğu kanısında değilim.

DİĞER YAZILARI Bingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat * 01-01-1970 03:00 '68 İsyan Günleri' ve Özeleştiri Mahkemeleri 01-01-1970 03:00 Taner Akçam'dan 'Yüzyıllık Apartheid' 01-01-1970 03:00 Neymiş? 14 Mayıs siyasi darbeymiş. Eee... N'olacak? 01-01-1970 03:00 14 Mayıs seçiminde 'Yetmez ama evet' var mı? 01-01-1970 03:00 Dip dalga 01-01-1970 03:00 Umut yüklü görüşme 01-01-1970 03:00 Seçim ve üç risk 01-01-1970 03:00 Millet İttifakı ve HDP 01-01-1970 03:00 Vizyondan geriye kalan 01-01-1970 03:00 Kılıçdaroğlu yasa teklifiyle yanlış mı yaptı? 01-01-1970 03:00 Yolsuzluk ve rüşvet işleri ne olacak? 01-01-1970 03:00 Bekir Ağırdır ne demek istiyor? 01-01-1970 03:00 İttifaklar ve güç birlikleri 01-01-1970 03:00 Sosyal medya ve internet yasa tasarısı: Şekerler ve zehirler 01-01-1970 03:00 SADAT ve iktidar 01-01-1970 03:00 Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu davası 01-01-1970 03:00 Adil seçim ve seçim güvenliği sorunu 01-01-1970 03:00 Aysel Tuğluk 01-01-1970 03:00 Muhteşem Süleymaniye'ye perde çekmek! 01-01-1970 03:00 Millet İttifakı'nın performansı ve beklentiler 01-01-1970 03:00 Sevgili arkadaşımız Saffet Uygur'u kaybettik 01-01-1970 03:00 Vakit tamam; yeni ekonomiye geçiyoruz! 01-01-1970 03:00 Durmayan dolar ve duruşma 01-01-1970 03:00 Muhalefetin ayak sesleri... 01-01-1970 03:00 İktidar, hangi dala elini atsa elinde kalıyor! 01-01-1970 03:00 Ali Babacan, DEVA ve yakın gelecek 01-01-1970 03:00 Hedef muhalif belediyeler 01-01-1970 03:00 Edremit vakası 01-01-1970 03:00 Sosyal medyayı susturma yasası! 01-01-1970 03:00 Türkiye, Afganistan'da ne kazandı? 01-01-1970 03:00 Muhalefetin Cumhurbaşkanı Erdoğan sonrasına hazırlıkları 01-01-1970 03:00 Validebağ Korusu'na dokunmayın! 01-01-1970 03:00 HDP'ye yapılanlar ve yaklaşan seçimler 01-01-1970 03:00 Ezgi Mola'nın isyanı 01-01-1970 03:00 CHP Raporu'nun işaret ettiği çöküntü! 01-01-1970 03:00 MHP'nin şiddet dili ciddi riskler barındırıyor 01-01-1970 03:00 Emniyet genelgesi: Uydurma suç 01-01-1970 03:00 'Eylem Planı' neden heyecan yaratmıyor! 01-01-1970 03:00 Başarısız Gara operasyonu ve hedefteki HDP 01-01-1970 03:00 Boğaziçi'ndeki iktidar kuşatması 01-01-1970 03:00 Selahatttin Demirtaş ve Erol Katırcıoğlu 01-01-1970 03:00 Türkiye, bu filmi daha önce de gördü! 01-01-1970 03:00 İnanılmaz proje: Cami Gençlik Kolları! 01-01-1970 03:00 Millet İttifakı'nın durumu ve beklentiler 01-01-1970 03:00 Türkiye, Türkiye olalı böyle 'Devran' görmedi! 01-01-1970 03:00 Hedefteki lider: Kemal Kılıçdaroğlu 01-01-1970 03:00 İktidar yeni bir sayfa açabilir mi? 01-01-1970 03:00 Deprem vergisinin tuhaf hikâyesi 01-01-1970 03:00 Muhalif partiler olmasa memleket ne güzel... 01-01-1970 03:00 Seçim tartışması bu şartlarda biter mi? 01-01-1970 03:00 İktidar ülkeyi nereye sürüklüyor? 01-01-1970 03:00 "Samimi demokrasi" buysa... 01-01-1970 03:00 İçişleri Bakanı böyle davranamaz! 01-01-1970 03:00 Atlamayalım... Bahçeli bu defa idam istedi! 01-01-1970 03:00 Barış Atay'a saldırı geçiştirilemez! 01-01-1970 03:00 Müjde ve felaket: Karadeniz’in gazı ve seli 01-01-1970 03:00 İktidarın boş işleri 01-01-1970 03:00 'Nepotizm' dediğin böyle olur! 01-01-1970 03:00 Bugün CHP'den ayrılma ne anlama gelir? 01-01-1970 03:00 CHP'deki muhalefet ne diyor? 01-01-1970 03:00 Muteber işadamı ve durmaksızın patlayan fabrikası 01-01-1970 03:00 İktidar, kıdem tazminatında IMF ile aynı noktada buluştu 01-01-1970 03:00 Ak Parti’nin "ince" hesapları 01-01-1970 03:00 Türkiye, Kürt sorununu kiminle çözecek? 01-01-1970 03:00 HDP'yi kapattırma sevdası 01-01-1970 03:00 Yine neler oluyor? 01-01-1970 03:00 Siyasette iki tıkanma 01-01-1970 03:00 Hayır, cüretleri cehaletlerinden değil! 01-01-1970 03:00 Kullanım süresi geçmiş suçlama 01-01-1970 03:00 Adalete ve eşitliğe uzak İnfaz Yasası 01-01-1970 03:00 Vebadan sonra Avrupa’da ne oldu? 01-01-1970 03:00 Salgınla mücadelenin üzerine düşen gölge 01-01-1970 03:00 Korona günlerinde siyaset 01-01-1970 03:00 Ömer Faruk'tan 'Aşk ve Ereksiyon Aşk'ı' 01-01-1970 03:00 Kavala şimdi de FETÖ’nün beyni ve finansörü mü oldu? 01-01-1970 03:00 Vesayet ve darbe tehlikesi hortladı mı? 01-01-1970 03:00 Siyasi ayağı ararken 01-01-1970 03:00 Kanal İstanbul tartışması ve son gerçekler 01-01-1970 03:00 Kamu yetkililerinin sorunlu zihniyeti 01-01-1970 03:00 Kanal İstanbul-3: Risk bombası! 01-01-1970 03:00 Türkiye ücretli geçişe zorlayabilir mi? * 01-01-1970 03:00 Kanal İstanbul hakiki bir ihtiyaç mı? * 01-01-1970 03:00 Bunu da gördük: Üniversiteye haciz! 01-01-1970 03:00 Dipsiz Göl’ün ölümü 01-01-1970 03:00 Otizmli çocuklara ayrımcılık 01-01-1970 03:00 Zor denklem! 01-01-1970 03:00 Yargı ve adalet krizi 01-01-1970 03:00 Bütün anneler birleşin! 01-01-1970 03:00 Sosyal medya ve 'Gariplikler' * 01-01-1970 03:00 İstanbul Belediyesi meğer kimleri finanse etmiş! 01-01-1970 03:00 HDP Diyarbakır Mitingi'nin düşündürdükleri 01-01-1970 03:00 Hedefteki adalet! 01-01-1970 03:00 Doğu Akdeniz krizi ve iklim değişikliği 01-01-1970 03:00 Ak Parti’de ayrılık rüzgârları 01-01-1970 03:00 Başkanlık tartışmasının ardında dış güçler mi var? 01-01-1970 03:00 Metamorfoz (başkalaşma) ve 23 Haziran Seçimi 01-01-1970 03:00 S-400'ler ve sol partiler 01-01-1970 03:00 "KHK uygulamaları ve Medeni Ölüm" 01-01-1970 03:00 Türkiye Gemisi 01-01-1970 03:00 #sanatçıyadokunma! 01-01-1970 03:00 İktidar, YSK kararı ve muhalefet 01-01-1970 03:00 Ortada kalan İttifak 01-01-1970 03:00 23 Nisan ve linç girişimi 01-01-1970 03:00 HDP bu seçimlerde ne yaptı? 01-01-1970 03:00 Ak Parti ülkeyi nereye sürüklediğinin farkında mı? 01-01-1970 03:00 Ak Parti mahallesinde adresini arayan uyarı 01-01-1970 03:00 Sıradaki kriz: S-400’ler 01-01-1970 03:00 Başkası Adına Konuşmanın Haysiyetsizliği * 01-01-1970 03:00 Zorlamayalım, “beka” seçimlere sığmaz! 01-01-1970 03:00 CHP manifestosu neler vaat ediyor? 01-01-1970 03:00 Ak Parti manifestoda ne diyor, ne demiyor? 01-01-1970 03:00 Seçilmişlerin meşruiyeti ve Venezüela 01-01-1970 03:00 Kaz Dağları'nda itiraz ve isyan! 01-01-1970 03:00