Tutunacak iyi bir şey arıyoruz ama yok!

Cevat Turan

26-08-2019 12:40

En büyük örgütlü muhalefetin piyasadaki ekonomik kriz olduğunu anlamak için iktisatçı olmaya gerek yok. Ne yazık ki cüzdan, vicdana üstün geliyor bizim insanımızda. Demokratik talepleri, hak ve özgürlükleri elinden alınan vatandaş için bu durum çok şey ifade etmiyor, ancak ne zaman satınalma gücü gerileyip yoksullaşma kapısını tıklatıyor, işte o zaman ayılıyor.

Reel sektörün, iş insanlarının ve esnafın, ekonominin düzeleceğine dair ilk kez umudu tükenmiş durumda. Diğer yaşanan tüm büyük krizlerden sonra yapılan ilk seçimlerde genellikle iktidarlar değişmiş, yeni gelenler ise yeni ekonomik programlar açıklayarak vatandaşa "her şeyin düzeleceğine dair" en azından umut vermişlerdir. Bu beklenti ve yeni bakış açısı hem yeni sıcak paranın içeri gelmesine neden olur, hem de iç piyasada ivmenin yukarıya doğru çıkmasına katkıda bulunurdu. İlk kez vatandaşın, küçük işletmelerin, esnafın, ekonominin düzeleceğine dair umudu yok. Çünkü işlemeyen demokrasi, işlemeyen adalet ve AB müktesebatından uzaklaşan hukuk sistemi her şeyi kilitlemiş durumda. Sanayi sitelerindeki küçük işletmeler, arkası yazılan çekler ve yarının belirsizliği bir karabasan gibi herkesin üzerine çökmüş. Parası olan ya yüksek faizde ya da dövizde tutarak rantın peşinde. Piyasada büyük bir likit krizi yaşanıyor, ancak bunu kim dile getirse "haddi" bildiriliyor.

SEÇMEN, DEMOKRASİ İLE EKONOMİNİN BAĞLANTISINI GÖRDÜ

Seçimi iptal edip demokrasiden uzaklaştığınızda döviz yükseliyor, döviz yükseldikçe reel sektör daha çok krize giriyor, kriz derinleştikçe iktidarın seçmen nezdinde tercihi değişiyor. Yani yönetim tam bir açmazda duruyor.

Denizin ortasında çaresiz kalmak gibi. Susadıkça deniz suyu içiyorsunuz, tuzlu suyu içtikçe sizi daha çok susatıyor ve bu çıkmazla sonunuzu hazırlıyorsunuz.

Demokrasi ile iktisadi gelişmenin birbiriyle nasıl iç içe olduğunu yaşayarak anlıyor seçmen.

Bu karamsarlık içinde tutunacak iyi bir şey arıyorsunuz ama yok. Dış politika etkisini ve güvenirliğini kaybetmiş durumda.

AB ilişkileri varla yok arasında. Yargı, adalet, hukuk vesayet altına girmiş, bağımsızlığı bağımlı hale gelmiş durumda.

Mali kriz nedeniyle kısa vadeli borçlar çevrilemez halde. Ödenebilmesi için yüksek faizle sıcak para arayışına ihtiyaç duyuluyor. Onun için de İngiliz ve ABD finans çevrelerinin çaresizce kapısı çalınıyor.

Dünya bilim merkezleri açarken, hükümet ise 396 adet ve tıklım tıklım mahkûm bulunan cezaevlerine 5 yıl içinde 193 yeni cezaevi inşaatı başlatarak 439 tutukevini hizmete açmayı planlıyor. Umarım otoyollarda, hastanelerde olduğu gibi burada da "mahkûm bulundurma garantisi" verilmemiştir.

HEPİMİZ DAHA ÇOK YOKSULLAŞTIK

Kırılgan bir ekonomi mevcut. Dolar, avro yerinde duramıyor, serseri mayın gibi nereye çarpacağı meçhul. Şu kısacık zaman içinde dövizin yükselmesinin bizlere maliyeti 135 milyar. Hepimiz bu sürede değer kaybeden TL nedeniyle daha çok yoksullaştık.

Ekonominin dinamosu olarak görülen inşaat sektörünün maliyetleri yüzde 46 oranında artmış, gayrimenkul stoklarında yaprak kımıldamıyor. Bu sektörün alt tedarikçileri de aynı şekilde krize girmiş durumda. Şimdi bütün bu ortamda siz YSK eliyle İstanbul seçimini iptal ederek kendi hırsınızı, ülkenin geleceğinin önünde tutuyorsunuz.

Buradan yeni bir sonuç çıkarmaya çalışacaksınız. Ne çıkarsa çıksın tarihin değişimini durduramazsınız. Vicdan ve akıl üstün gelecektir.

Kaosa prim vermeden, iğneyle kuyu kazar gibi; sokak sokak, insan insana çalışarak tünelin ucundaki ışığı büyütmek ve çocuklarımıza bırakacağımız yeni bir Türkiye'nin omuzlarımızda yarattığı sorumluluğun bilinciyle hep birlikte geleceği inşa etmek zorundayız.

DİĞER YAZILARI Deprem kaderimiz değildir! 01-01-1970 03:00 Ne yapmalı? 01-01-1970 03:00 1 Eylül hangi dünyanın barış günü? 01-01-1970 03:00 Oltanın ucundaki balık: Ukrayna 01-01-1970 03:00 Yaşıyorsam anlamalıyım 01-01-1970 03:00 Çok denklemli Kürt sorunu 01-01-1970 03:00 Çorum Valisi'ne açık mektup! 01-01-1970 03:00 Siz kimsiniz ve fikri iktidar! 01-01-1970 03:00 Corona sonrası Diyanet İşleri Başkanlığı 01-01-1970 03:00 Senin adın Deniz... 01-01-1970 03:00 Anarşist olmanın kemik yaşı tespiti 01-01-1970 03:00 Gençlik nerede? 01-01-1970 03:00 Gıda terörü 01-01-1970 03:00 Tam bağımsız Türkiye mi (!) 01-01-1970 03:00 Devlet ve birey 01-01-1970 03:00 Gitmek özgürleşmek midir? 01-01-1970 03:00 En büyük güç ve silah, eğitimli insandır 01-01-1970 03:00 Fidel ve Küba'da gördüklerim 01-01-1970 03:00 Çobanına âşık olan koyunlar 01-01-1970 03:00 Avrupa Birliği hedefi neden gerekli? 01-01-1970 03:00 Yalnız ölüm 01-01-1970 03:00 Hayat nedir ki yalnızlıktan başka? 01-01-1970 03:00 Yoksulluk ve algı yönetimi 01-01-1970 03:00 Bir sonbahar daha 01-01-1970 03:00 Kirlenmemiş olanlara... 01-01-1970 03:00 Eylül 01-01-1970 03:00 1 Eylül Dünya Barış Günü 01-01-1970 03:00 Ne olacak bizim bu saf solcuların hali? 01-01-1970 03:00 Vah benim garip ülkem! 01-01-1970 03:00 Darbenin romanını yazdım! 01-01-1970 03:00 Sevdaya dair ne varsa 01-01-1970 03:00 Demokrasi yenir mi? 01-01-1970 03:00 Bir tuhaf durum! 01-01-1970 03:00 Bir yolculuk düşlemiştim oysa 01-01-1970 03:00 Sahi siz kimsiniz? 01-01-1970 03:00 Toplumsal cinnet = Kadına şiddet 01-01-1970 03:00 Başkalaşmak 01-01-1970 03:00 Silahlanma ve açlık 01-01-1970 03:00 Size rağmen birlikte yaşayacağız 01-01-1970 03:00