Türkiye, Kürt sorununu kiminle çözecek?

Atilla Aytemur

22-06-2020 02:30

Seçim ve ittifaklar gündeme gelince, HDP'nin konumu ve dayandığı seçmen gücü siyasi platformlarda değişik tartışmalara konu oluyor. İktidar onun buharlaşmasını isterken, muhalefet iktidarın önünün kesilmesine yardımcı olsun ama ortalıkta görünmesin diye düşünüyor.

Kuruluşundan itibaren faaliyetlerini yakından izlediğim, kimi zaman destek verip kimi zaman eleştirmeye çalıştığım bu partiye dair bazı değerlendirmelerimi paylaşmak istiyorum.

Öncellikle herkesin gördüğü gerçeğin altını bir kez daha çizmekte yarar var: HDP'nin sık sık gündemin ana maddelerinden biri olmasının nedeni, müesses nizamın kabullenmekte zorlandığı Kürt sorununun sözcülüğünü yapan bir parti oluşudur. Ama son dönemde daha baskın olan, 7 Haziran 2015 genel seçimlerinden itibaren, özellikle de başkanlık rejimine geçildikten sonra, siyasetin dengelerini belirleyen bir güç ve kilit aktör haline gelmesidir.

AK Parti ve Cumhur İttifakı onun bu konumunu geleceklerindeki en ciddi risk olarak gördükleri için, denklem dışı bırakmak üzere her türlü hukuk dışı uygulamayı ve demagojik propagandayı hızlandırmış durumda. HDP yok sayılarak ve demokratik siyaset platformunun dışına itilerek, konumunun karşılığı olan etkinliği göstermesi her yoldan engellenmek isteniyor.

Mithat Sancar'ın eş başkanlığa gelişi

Öğretim üyesi ve insan hakları savunucusu Prof. Dr. Mithat Sancar, bu politikaların zirveye çıktığı dönemde partinin eş genel başkanı seçildi. Sancar'ın, tutarlı aydın kimliği, birikimi ve vizyonuyla, AK Parti'nin ve ihtiraslarını dizginleyemeyen küçük ortaklarının işini zorlaştıracağı, muhalefet çevrelerinde genel kabul görüyor.

Kongre hazırlıkları sırasında adı geçmeyip birkaç gün kala aday gösterilse de, Sancar'ın ilk günden itibaren bu partinin siyasetine derinlik ve güç kazandıracağı, Cumhur İttifakı'nın HDP'yi şeytanlaştırıcı girişimlerini boşa çıkarma yönünde yoğun çaba göstereceği şimdiden belli olmaya başladı.

TBMM'nin 100. kuruluş yıldönümünde kürsüden yaptığı, "aynı topraklar üzerinde demokratik, katılımcı ve çoğulcu birlikte yaşam inşa etme" çağrısı hayli etkili oldu.

Partinin eski milletvekili Sırrı Süreyya Önder ile İyi Parti yöneticileri arasında yaşanan ve Millet İttifakı'nı riske sokan tartışmanın olumsuz etkilerini, sürdürdüğü gösterişsiz ve dikkatli arka kapı diplomasisiyle bertaraf etmesi, o çevrelerin kulislerinde üzerinde durulan bir konu.

Cumhur İttifakı'nın kimseye haber vermeden torbadan çıkardığı milletvekili düşürme operasyonu, HDP camiasında adalet ve hukuk adına güçlü bir itiraza neden olmasına karşın, ırkçı ve lümpen milliyetçiliğe pek koz vermedi. Pervin Buldan'la birlikte Sancar, teşkilatlardan ve seçmenlerden yükselen haklı tepkiyi, iktidardan gelen yoğun yasaklama ve engellemelere rağmen, sembolizmi yüksek bir "Hakkari ve Edirne'den Ankara'ya" yürüyüşüyle yansıtmaya çalıştı.

Türkiye'de Kürt partisi olmak

Herkesin bildiği bir gerçeği ifade etmek gerekirse, uzun ve kanlı bir geçmişi olan Kürt sorununun çözümü HDP'nin temel önceliği olup, hemen her meseleye bu pencereden bakıyor.

Çağdaş ve demokratik sistemlerin ölçüleri içinde yaklaşırsak, HDP'nin "Kürt partisi" görüntüsü vermesinde, bu kimliğin taleplerine sözcü olmasında, faaliyetlerini esasen bu alanda yoğunlaştırmasında... yadırganacak ve kınanacak bir durum yoktur.

Çerçevesini Anayasa'nın 3., 68. ve 69. maddeleri ile Siyasi Partiler Yasası'nın çizdiği, demokratik olmayan bir siyasal sistem ortadayken, HDP'nin bu sorunun hakkını veren bir mücadele sergilemesinin hiç de kolay olmadığını kabul etmek hakkaniyet icabıdır. Hele yasama, yürütme ve yargı erklerinin tek elde toplandığı, parlamentonun işlevsiz hale geldiği başkanlık rejiminde bu daha da zordur.

HDP'nin öncülü partilerin akıbetlerine bakınca da bu gerçek bütün çıplaklığıyla görülmektedir.

HDP, öncüllerinden farklı

Bununla beraber HDP, önceki Kürt partilerinden bazı yapısal bazı farklar barındırıyor. Halkların Demokratik Kongresi'nden yola çıkılarak kurulurken, bünyesinde muhtelif sol-sosyalist parti ve çevreler yer aldı. Program ve tüzüğü birlikte hazırladılar. Batı il ve ilçelerindeki örgütleri bu çeşitliliği gözeterek oluşturdular.

Partinin Türkiye coğrafyasına yayılan bir teşkilatlanmaya sahip olmasında biraz da bunun rolü oldu.

Bu farklılık ister istemez siyaset diline ve eylemlerine de yansıdı. Kürt sorununu anlama ve sahiplenme eğilimi, hem gruplar üzerinden, hem de onların bir varlığını olduğu il ve ilçelerde, kısmi bir gelişme gösterdi.

Madalyonun diğer yüzünde, sol grupların geleneksel radikalizminin ve sekterliğinin bazen partinin iç hayatına, bazen de eylem ve söylemlerine yansıdığı gözleniyor.

"Bileşen hukuku"

HDP adına kamuoyuna yansıyan sert söylem ve sloganları, tartışmalı durumları ve kimi olumsuz olayları sol gruplara ve onlarla Kürtler arasında var olduğu ileri sürülen "bileşen hukuku"na bağlama eğilimine çok sık rastlanıyor. Bu hukuka gizemli bir fonksiyon atfediliyor.

Bundan yola çıkarak, HDP'nin siyasetteki yerini tayin eden temel ve kritik politikaların sol gruplar tarafından belirlendiği; kötülüklerin kaynağının onlar olduğu; bu arada, hak ettiklerinden fazla da milletvekili aldıkları gibi değerlendirmelere rastlanıyor. Yakından bakınca bu değerlendirme, sorunun kaynağını alakasız yerde arayan afaki bir yaklaşım niteliği taşıyor.

Aslında Kürtlerle sol gruplar arasında aktedilmiş ve yazıya geçirilmiş böyle bir ortak hukuk belgesi yok. Eğer birlikte yürümenin bir tür diplomasisine işaret edilmek isteniyorsa, bu diplomasi nasıl işlerse işlesin, Kürt dinamiğinin gücünü ve tayin edici rolünü unutturmayan bir diplomasi olduğunu hatırlatmak bile gereksiz.

Bu ilişkinin hemen bütün boyutları partinin tüzük ve programına yansıtılmış durumda. Ayrıca, 12 Eylül 1980 darbesi sonrasında Kürtlerin ve solun kurduğu partilerin, kadın, gençlik, inançlar, etnik kimlikler, emek güçleri, LGBTİ, engelliler, çoğulcu demokrasi ve katılım, rotasyon, kota ve pozitif ayrımcılık, ekoloji ve çevre gibi alanlarda geliştirilen anlayış ve ilkelerden hayli yararlandığı anlaşılıyor. Bu haliyle HDP klasik partilerden de ayrışmış görünüyor.

HDP seçim barajını anlamsızlaştırdı

Partide eş genel başkanlardan biri mutlaka Kürt olurken, diğerinin farklı kimlikten olmasına dikkat ediliyor. Bu dikkat, topluma çoğulculuk mesajı verilmek istenmesiyle ilgili. Eş başkan adaylarından biri parti içinde az çok ortak yaklaşımla belirlenirken, Kürt kimlikli olanın partinin Kürt tarafınca belirlenmesi ise bugünkü realite içinde anlayışla karşılanıyor. Merkez organlar ve batıdaki örgütler elbette partideki renkliliğe göre şekilleniyor.

Her gruptan en az bir kişinin meclise gönderilmesi ve barajın devre dışı bırakılması özellikle ilginç. Gerek HDP'yi bir arada tutma hedefi, gerekse de kamuoyuna partinin modeli ve gelecek tasavvuru hakkında verdiği fikir bakımından, bu iki boyut veya uygulama dikkat çekiyor. Parlamenter alanın yıllar boyu sol gruplara kapatıldığı hesaba katılırsa, bunun belirli bir toplum kesiminde olumlu karşılandığına şüphe yok.

HDP'nin inşasında soldan yetişmiş birçok kadro etkin rol oynadı. HDP'nin güçlü bir seçmen tabanına sahip olması ve parlamenter zeminde imkânlar sunması nedeniyle, bu kadrolar arasında siyasal kariyerini tamamen HDP'de sürdürme eğiliminin doğduğu gözleniyor. Bu çerçevede değerlendirilebilecek bir başka husus ise, parti içi gruplardan bağımsızlaşan bir HDP'lilik kimliğinin giderek benimsenmesidir.

İki kıskaç arasında yolunu arayan parti

HDP'nin asıl sorununa gelecek olursak; parti olağanüstü zor şartlar altında, doğrusu bu benzetme tam oturur mu bilemem ama iki kıskaç arasında yolunu arıyor.

Hatırlayalım, Cumhurbaşkanı Erdoğan, HDP'nin 80 milletvekili çıkardığı 2015 seçimleri öncesinde partinin seçime bağımsız adaylarla girmesini istemiş; şayet AK Parti 400 milletvekili çıkarırsa, Kürt sorununun çözümü için bütün yasal değişiklikleri rahatça yapabileceği vaadinde bulunmuştu.

Tabii ki olmadı. HDP, tartışılması bile abes olan demokratik ve anayasal hakkını kullandı. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın zorlamasıyla 1 Kasım'da seçim yenilendiğinde, desteğinin kısmen azalsa da sürdüğü ve yeniden güçlü bir grup çıkardığı bir kez daha görüldü. Ama bu, aynı zamanda iktidarın sınır tanımayan baskılarının da başlangıcıydı. Bunu "Siyasette iki tıkanma" başlıklı yazımda etraflıca yazmıştım.

HDP o dönemden itibaren bir de PKK politikalarının basıncına maruz kaldı. İktidarın PKK'ya dönük her hamlesi, PKK'nın Türkiye'ye dönük her eylemi ve söylemi, sonuçları itibariyle HDP'nin demokratik siyasetinin, eylem ve söyleminin baskı altına alınmasını beraberinde getiriyor. Bu iki yönlü kıskaç, iki yönlü basınç, partiyi çoğu zaman kötürüm ve dilsiz duruma soktu.

PKK, eleştiri ve gelecek

Ortadoğu çapında bir strateji uygulayan PKK'nın, Suriye İç Savaşı'nda izlediği politikalar Türkiye'ye "özyönetim" ilanları, "devrimci halk savaşı" ve "hendek savaşları" şeklinde yansıyınca, HDP demokratik siyasete sadakatini ve meşruiyetini kamuoyuna anlatmakta çok ciddi zorluğa düştü. Üstelik o sıralarda, barış girişimlerinin başarısızlıkla sonuçlanmasının bütün negatif etkileri de siyasette kendini gösteriyordu.

PKK'nın silahlı güçleriyle muhtelif yerlerde uyguladığı terör eylemleri karşısında, HDP kendi özgün sözünü oluşturamadı ve itirazını yükseltemedi. PKK'nın bu kendini tekrar eden ve bölge halkının aleyhine gelişen eylemleri karşısında parti, yasal zemininin ve demokratik siyaset vizyonunun belirlediği mücadele alanlarına kıskançlıkla sahip çıktığına dair bir toplumsal algı yaratmakta başarılı olamadı. Toplumdan yükselen haklı temeldeki eleştirilere tatmin edici cevap bulamadı. Parti içinde bu durumu kapsamlı şekilde değerlendiren bir süreç yaşandığına dair güçlü işaretler de görülmedi. Partinin bu konulara dair hangi sonuçları çıkardığı halen pek bilinmiyor.

HDP bünyesinde bulunan sol-sosyalist parti ve çevrelerin, bu hususta yapıcı, partinin önünü açan bir rol oynadığına dair herhangi bir bilgi ise henüz kamuoyuna yansımış değil.

HDP anayasal demokratik düzenin vazgeçilmezidir!

Çok çalkantılı geçen ikili kıskaç dönemi halen sürüyor. PKK'nın neden olduğu ölümler devam ediyor. İktidar dışarıda, Irak'ta büyük bir operasyon yaparken, içeride HDP'nin demokratik ve yasal ölçüler içinde planlanmış olan Ankara yürüyüşünü her yola başvurarak kısıtlamaya çalışıyor. Yetmezmiş gibi, tam da bu aşamada Siyasi Partiler Yasası ve Seçim Yasası'yla oynayarak HDP'nin seçimlerdeki muhtemel kilit rolünü yok etmeyi hedefliyor.

Kürt sorunu demokratik ve eşitlikçi yollardan çözüme kavuşmadıkça toplumumuzun barış ve huzur içinde yaşayamayacağını artık biliyoruz. Hakkındaki eleştirilerde önemli haklılık payları olsa bile, yasal demokratik platformda kalmakta ısrarlı olan HDP, Türkiye için bir imkân olarak görülmelidir.

Pervin Buldan ve Mithat Sancar, bu dönemde yayınladıkları "HDP'nin Strateji Belgesi"yle nasıl bir mücadele hattı sürdüreceklerini geçtiğimiz günlerde açıkladılar. Türkiye'nin can alıcı meselelerine doğrudan dokunan bu politikaların gerçekleşmesi için bütün gücüyle demokratik bir rol almaya çalışan partiyi siyaset zemininden atmaya çalışmak yerine onu ortak geleceğe kazanmak, hepimizin lehine olacak.

HDP demokratik siyasette kendi özgün alanını güçlendirdikçe, Türkiye barışa ve çözüme daha fazla yaklaşacak.

CHP'li Öztrak: Ülkemiz devlet aklıyla değil, trol aklıyla yönetiliyor HDP'li Saruhan Oluç: 27 Mayıs'ı yapanlar apoletliydi, bugünküler kravatlı Muharrem İnce 'Türkiye bu faşist düzenden kurtulacak' dedi, canlı yayını terk etti HDP'li 8 belediyeye daha kayyum ataması Kılıçdaroğlu: Babacan ve Davutoğlu'na kurulacak kumpası bozarım Demirtaş için tahliye istemine ret kararı
DİĞER YAZILARI Bingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat * 01-01-1970 03:00 '68 İsyan Günleri' ve Özeleştiri Mahkemeleri 01-01-1970 03:00 Taner Akçam'dan 'Yüzyıllık Apartheid' 01-01-1970 03:00 Neymiş? 14 Mayıs siyasi darbeymiş. Eee... N'olacak? 01-01-1970 03:00 14 Mayıs seçiminde 'Yetmez ama evet' var mı? 01-01-1970 03:00 Dip dalga 01-01-1970 03:00 Umut yüklü görüşme 01-01-1970 03:00 Seçim ve üç risk 01-01-1970 03:00 Millet İttifakı ve HDP 01-01-1970 03:00 Vizyondan geriye kalan 01-01-1970 03:00 Kılıçdaroğlu yasa teklifiyle yanlış mı yaptı? 01-01-1970 03:00 Yolsuzluk ve rüşvet işleri ne olacak? 01-01-1970 03:00 Bekir Ağırdır ne demek istiyor? 01-01-1970 03:00 İttifaklar ve güç birlikleri 01-01-1970 03:00 Sosyal medya ve internet yasa tasarısı: Şekerler ve zehirler 01-01-1970 03:00 SADAT ve iktidar 01-01-1970 03:00 Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu davası 01-01-1970 03:00 Adil seçim ve seçim güvenliği sorunu 01-01-1970 03:00 Aysel Tuğluk 01-01-1970 03:00 Muhteşem Süleymaniye'ye perde çekmek! 01-01-1970 03:00 Millet İttifakı'nın performansı ve beklentiler 01-01-1970 03:00 Sevgili arkadaşımız Saffet Uygur'u kaybettik 01-01-1970 03:00 Vakit tamam; yeni ekonomiye geçiyoruz! 01-01-1970 03:00 Durmayan dolar ve duruşma 01-01-1970 03:00 Muhalefetin ayak sesleri... 01-01-1970 03:00 İktidar, hangi dala elini atsa elinde kalıyor! 01-01-1970 03:00 Ali Babacan, DEVA ve yakın gelecek 01-01-1970 03:00 Hedef muhalif belediyeler 01-01-1970 03:00 Edremit vakası 01-01-1970 03:00 Sosyal medyayı susturma yasası! 01-01-1970 03:00 Türkiye, Afganistan'da ne kazandı? 01-01-1970 03:00 Yangın dersleri 01-01-1970 03:00 Muhalefetin Cumhurbaşkanı Erdoğan sonrasına hazırlıkları 01-01-1970 03:00 Validebağ Korusu'na dokunmayın! 01-01-1970 03:00 HDP'ye yapılanlar ve yaklaşan seçimler 01-01-1970 03:00 Ezgi Mola'nın isyanı 01-01-1970 03:00 CHP Raporu'nun işaret ettiği çöküntü! 01-01-1970 03:00 MHP'nin şiddet dili ciddi riskler barındırıyor 01-01-1970 03:00 Emniyet genelgesi: Uydurma suç 01-01-1970 03:00 'Eylem Planı' neden heyecan yaratmıyor! 01-01-1970 03:00 Başarısız Gara operasyonu ve hedefteki HDP 01-01-1970 03:00 Boğaziçi'ndeki iktidar kuşatması 01-01-1970 03:00 Selahatttin Demirtaş ve Erol Katırcıoğlu 01-01-1970 03:00 Türkiye, bu filmi daha önce de gördü! 01-01-1970 03:00 İnanılmaz proje: Cami Gençlik Kolları! 01-01-1970 03:00 Millet İttifakı'nın durumu ve beklentiler 01-01-1970 03:00 Türkiye, Türkiye olalı böyle 'Devran' görmedi! 01-01-1970 03:00 Hedefteki lider: Kemal Kılıçdaroğlu 01-01-1970 03:00 İktidar yeni bir sayfa açabilir mi? 01-01-1970 03:00 Deprem vergisinin tuhaf hikâyesi 01-01-1970 03:00 Muhalif partiler olmasa memleket ne güzel... 01-01-1970 03:00 Seçim tartışması bu şartlarda biter mi? 01-01-1970 03:00 İktidar ülkeyi nereye sürüklüyor? 01-01-1970 03:00 "Samimi demokrasi" buysa... 01-01-1970 03:00 İçişleri Bakanı böyle davranamaz! 01-01-1970 03:00 Atlamayalım... Bahçeli bu defa idam istedi! 01-01-1970 03:00 Barış Atay'a saldırı geçiştirilemez! 01-01-1970 03:00 Müjde ve felaket: Karadeniz’in gazı ve seli 01-01-1970 03:00 İktidarın boş işleri 01-01-1970 03:00 'Nepotizm' dediğin böyle olur! 01-01-1970 03:00 Bugün CHP'den ayrılma ne anlama gelir? 01-01-1970 03:00 CHP'deki muhalefet ne diyor? 01-01-1970 03:00 Muteber işadamı ve durmaksızın patlayan fabrikası 01-01-1970 03:00 İktidar, kıdem tazminatında IMF ile aynı noktada buluştu 01-01-1970 03:00 Ak Parti’nin "ince" hesapları 01-01-1970 03:00 HDP'yi kapattırma sevdası 01-01-1970 03:00 Yine neler oluyor? 01-01-1970 03:00 Siyasette iki tıkanma 01-01-1970 03:00 Hayır, cüretleri cehaletlerinden değil! 01-01-1970 03:00 Kullanım süresi geçmiş suçlama 01-01-1970 03:00 Adalete ve eşitliğe uzak İnfaz Yasası 01-01-1970 03:00 Vebadan sonra Avrupa’da ne oldu? 01-01-1970 03:00 Salgınla mücadelenin üzerine düşen gölge 01-01-1970 03:00 Korona günlerinde siyaset 01-01-1970 03:00 Ömer Faruk'tan 'Aşk ve Ereksiyon Aşk'ı' 01-01-1970 03:00 Kavala şimdi de FETÖ’nün beyni ve finansörü mü oldu? 01-01-1970 03:00 Vesayet ve darbe tehlikesi hortladı mı? 01-01-1970 03:00 Siyasi ayağı ararken 01-01-1970 03:00 Kanal İstanbul tartışması ve son gerçekler 01-01-1970 03:00 Kamu yetkililerinin sorunlu zihniyeti 01-01-1970 03:00 Kanal İstanbul-3: Risk bombası! 01-01-1970 03:00 Türkiye ücretli geçişe zorlayabilir mi? * 01-01-1970 03:00 Kanal İstanbul hakiki bir ihtiyaç mı? * 01-01-1970 03:00 Bunu da gördük: Üniversiteye haciz! 01-01-1970 03:00 Dipsiz Göl’ün ölümü 01-01-1970 03:00 Otizmli çocuklara ayrımcılık 01-01-1970 03:00 Zor denklem! 01-01-1970 03:00 Yargı ve adalet krizi 01-01-1970 03:00 Bütün anneler birleşin! 01-01-1970 03:00 Sosyal medya ve 'Gariplikler' * 01-01-1970 03:00 İstanbul Belediyesi meğer kimleri finanse etmiş! 01-01-1970 03:00 HDP Diyarbakır Mitingi'nin düşündürdükleri 01-01-1970 03:00 Hedefteki adalet! 01-01-1970 03:00 Doğu Akdeniz krizi ve iklim değişikliği 01-01-1970 03:00 Ak Parti’de ayrılık rüzgârları 01-01-1970 03:00 Başkanlık tartışmasının ardında dış güçler mi var? 01-01-1970 03:00 Metamorfoz (başkalaşma) ve 23 Haziran Seçimi 01-01-1970 03:00 S-400'ler ve sol partiler 01-01-1970 03:00 "KHK uygulamaları ve Medeni Ölüm" 01-01-1970 03:00 Türkiye Gemisi 01-01-1970 03:00 #sanatçıyadokunma! 01-01-1970 03:00 İktidar, YSK kararı ve muhalefet 01-01-1970 03:00 Ortada kalan İttifak 01-01-1970 03:00 23 Nisan ve linç girişimi 01-01-1970 03:00 HDP bu seçimlerde ne yaptı? 01-01-1970 03:00 Ak Parti ülkeyi nereye sürüklediğinin farkında mı? 01-01-1970 03:00 Ak Parti mahallesinde adresini arayan uyarı 01-01-1970 03:00 Sıradaki kriz: S-400’ler 01-01-1970 03:00 Başkası Adına Konuşmanın Haysiyetsizliği * 01-01-1970 03:00 Zorlamayalım, “beka” seçimlere sığmaz! 01-01-1970 03:00 CHP manifestosu neler vaat ediyor? 01-01-1970 03:00 Ak Parti manifestoda ne diyor, ne demiyor? 01-01-1970 03:00 Seçilmişlerin meşruiyeti ve Venezüela 01-01-1970 03:00 Kaz Dağları'nda itiraz ve isyan! 01-01-1970 03:00