Türkiye, Afganistan'da ne kazandı?

Atilla Aytemur

01-09-2021 04:04

Türk askerlerinin ve TC yurttaşlarının Afganistan'dan sağ salim dönmeleri ülkede haklı olarak memnuniyet yarattı.

Ancak, muharip olmasa da "20 yıldır bu ülkede asker bulundurmakla Türkiye ne elde etti" sorusuna cevap aranıyor.

Tek soru o da değil; "ABD'nin, NATO'nun ve BM'nin peşine takılıp oralara sürüklenirken amaç ve gerekçeler neydi ve bugün ortaya çıkan tablo ona uygun oldu mu" gibi sorular da var. Bu soruları milliyetçi hamaset ve böbürlenmeyle geçiştirmek çok zor. Açık yanıt ve ciddi muhasebe ister.

Türkiye uygarlığın bir parçası ve bu nedenle kimi zaman barışın ve geleceğin korunması amacıyla uluslararası düzeyde sorumluluk alabilir. Üyesi olduğu kuruluşların davetlerine icabet edebilir. Ama konumuz bu değil. Gidildi, onca yıl kalındı ve sonuçta ne oldu?

Bu bakımdan, BM, NATO, ABD ve Türkiye'nin uzun Afganistan hikâyesinin gerekçelerini ve ortaya çıkan sonuçlarını ele almak gerekir.

ABD ve BM'nin müdahale gerekçeleri

Küçük bir hatırlatma yapacak olursak, her şey El Kaide'nin lideri Usame Bin Ladin'in 11 Eylül 2001'de yolcu uçaklarını silah gibi kullanıp, İkiz Kuleler, Pentagon ve Beyaz Saray'a yönelttiği korkunç saldırıyla başladı. Bu terör eyleminde 3 bini aşkın insan öldü.

George W. Bush, 7 Ekim 2001 günü ABD ve NATO öncülüğünde El Kaide'ye ve onu barındıran Taliban'a karşı mücadele kararı aldı. Bunu Birleşmiş Milletler'in (BM) aldığı kararlar izledi. BM'nin kararları, El Kaide, Taliban ve Afganistan bağlamında, terör örgütlerine karşı uluslararası mücadelenin çerçevesini, ABD'nin beklentileri doğrultusunda çizdi.

Bu kararlarda en genel hatlarıyla, teröre karşı mücadele ve meşru müdafaa hakkı vurgulandı. Teröristlerin finansmanının, lojistiğinin ve ulaşımının önlenmesi istendi. İlave olarak, Taliban sonrası için Afgan halkını temsil edecek yeni bir yönetimin oluşturulması ve devlet kurumlarının tesisi istendi.

BM'nin öbür kararları arasında yeni bir ulusal ordu kurulması ve eğitimi için harekete geçilmesi, ülke bütünlüğünün sağlanması için BM uhdesinde Uluslararası Güvenlik Yardım Hareketi (ISAF) kurulması, kurulacak Geçici Afgan Hükümeti'ne destek verilmesi vardı. Ayrıca uluslararası operasyonla Usame bin Ladin'in yakalanması, Taliban ve yandaşı güçlerin ortadan kaldırılması ve Afganistan'da iç güvenliğin sağlanması amaçlanıyordu.

Türkiye Afganistan'a giderken neyi hedefliyordu?

Bülent Ecevit'in başbakanlığındaki koalisyon hükümetinin asker gönderme tezkeresini TBMM'den geçirmesiyle (7 Ekim 2001) Türkiye de uluslararası güce dahil oldu. Türkiye askeri eğitim, danışmanlık, sağlık ve Kabil Havaalanı'nın güvenliği gibi konularda faaliyet göstermeyi benimsemiş görünüyordu.

Mecliste tezkereyi savunurken Ecevit, "ABD'nin başlattığı hareketin başarıya ulaşmasının tüm insanlığın yararına olacağı"nı vurguladı. Buna ülke olarak katılma arzusunu belirtti. Mücadelenin kısa sürede başarılı olması için Türkiye'nin elinden gelen her katkıyı sunacağını ilave etti. İddiaların tersine, harekâtın İslam'a karşı olmadığını vurguladı. İslam adına terör yapanların yüce değerlerle çeliştiklerini söyledi. Türkiye için herhangi bir özel hedefe işaret etmedi.

Resmen ilan edilmiş bir rakam olmamakla beraber, Türkiye'nin Afganistan'da tahmini 1500 asker bulundurduğu ileri sürülüyordu. Bu süre içerisinde hepsi de kaza sonucu 15 TSK mensubu hayatını yitirdi.

NATO'nun gerekçesi: ABD ne dediyse o!

NATO'ya gelince, 5. maddeyi devreye sokup kurucu üyesi ABD'ye yapılan saldırıyı "dışarıdan yapılan bir müdahale" olarak değerlendirdi. Bütün üyelerini de Afganistan'daki "El Kaide ve Taliban terör örgütlerine karşı mücadeleye" davet etti.

Aslında NATO'nun gerekçesi, BM'ninkiyle neredeyse birebir aynıydı. Tek farkı NATO'nun sahada savaş verecek olmasıydı. Afgan halkıyla doğrudan temas kurmakta yaşanacak güçlüğü kısa zamanda aşmak ve çökmüş devlet yapısını yeniden inşa etmek bakımından, süratle Afgan Ulusal Ordusu'nun ve polis gücünün kurulması misyonu benimsendi.

Resmi belgeler ve siyasi temsilcilerin ifade ettiği genel gerekçeler böyle. Ama bu gerekçelerle uyum içinde sonuçlar bulmak galiba çok zor.

Taliban'ı yıkayım derken...

Usame bin Ladin'in öldürüldüğünü, El Kaide'nin ve Taliban'ın ağır şekilde cezalandırılıp hâkimiyet alanlarını kaybettiklerini, Afganistan'da göreceli demokratik bir siyasal rejimin ve devletin kurulması yönünde adımlar atıldığını, oldukça büyük mevcutları olan ulusal ordu ve polis gücü oluşturulup eğitildiğini, kurumların oluşumu için çaba gösterildiğini biliyoruz.

Ama şu ya da bu sebeple yürümedi ve hepsi çöktü. Ordu ve polis gücü de, ikinci iktidar yürüyüşündeki Taliban'a karşı savaşmadı. Ülkede devlet yapılanması adına kayda değer bir şey kalmamıştı.

Mevcut devlet yönetimi başarısız ve dağılmış haldeydi. Yolsuzluk, uyuşturucu ticareti her yanı sarmış durumdaydı.

Bir süredir Taliban'la görüşmeler sürdürüp anlaşmalar yapsa da ABD ve NATO gibi olağanüstü büyük bir işgal gücü, bu terör örgütü karşısında açıkça yenildi.

Finalde Kabil Havalimanı'nda yaşanan kaçış sahneleri, DEAŞ'ın Horasani fraksiyonu tarafından gerçekleştirilen intihar eylemi ve atılan roketler bu yenilginin daha acı ve katmerli hale gelmesine neden oldu.

Tacikler, Özbekler, Türkmenler, Hazaralar, öncesinde olduğu gibi bir direniş cephesi oluşturup Taliban'ın karşısına geçtiklerine göre, barışın, mutabakatın, ortak yönetimin gelmesinin öyle pek kolay olmayacağı görülüyor. Bunları dikkate alınca ülkenin yeniden savaşa yuvarlanması sürpriz olmaz.

Laik ve eğitimli orta sınıflar ise furya halinde ülkeyi terk ediyor. Taliban'ın şeriatçı yönetiminin baskı, terör ve ölüm tehdidine karşı sığınmacılık ve göçmenliğin meşakkatli şartlarına katlanmayı göze alıyorlar.

Taliban gibi Vehhabi Selefiliğin en katı versiyonu olan bir terör örgütü, dünyanın en büyük silahlı güçlerini bir biçimde yenerek devlet statüsüne sıçradı. Bunun siyaset, inanç ve ideoloji gibi alanlarda ne türden etkilerinin olacağı dikkatle takip edilmesi gereken bir husus. Eğer bir şey "yükseliyorsa" da yıkılan bir ülke, mahvolan bir halk, yaşamını yitiren yüz binler ve sonu görülmeyen bir geleceksizlik tablosunda yükseliyor.

Türkiye'ye gelince

Türkiye işgalci kuvvetlerle birlikte gitmiş olsa da, Afganların gönlündeki yerini belki korudu. Ama o Afganların büyük bölümünün canını ve geleceğini kurtarmaya çalıştığı görülmeli.

Taliban'ın ağzından şimdiye kadar "Türklerle Afganların tarihi dostluğuna", "inanç ortaklığının yakınlaştırıcı gücüne", "muharip olmayan asker göndermenin nezaket ve önemine" dair pek bir şey duyulmadığını unutmayalım.

Türk askeri Müslümanlarla savaşmayıp, Afganlara yönelik hizmet yoğunluklu çalışmalar yaptı. Kazalar dışında şehit de vermedi. Ama işgalciler ülkeden birer birer gönderilirken, Türkiye'ye farklı bir muamele uygulanmadı.

Diplomasiye ağırlık verildi, ilişkiler geliştirildi, yumuşak güç algısı yükseldi, sempati arttı ve ciddi tecrübe kazanıldı, falan filan da... şimdi bunlara mekân olan devlet yerle yeksan oldu.

Günler, haftalar boyu, Kabil Havalimanı'nın güvenliğini almakla yatıp kalktık. "O iş bizim" dediklerinde, 31 Ağustos'a bile kalmadan tası tarağı toplayıp geldik.

O yetmezmiş gibi şimdi de havalimanını işletme hevesi almış başını gidiyor. Bırakın, istekli özel şirketler varsa, istiyorlarsa onlar ilgilensinler. Haşhaştan başka üretimi, uyuşturucudan başka ticareti kalmamış, çökük bir ülkenin havaalanını işletme mevzuuna bütün devlet erkânının bu kadar dalmasını anlamak mümkün değil.

Velhasıl, bu hazin hikâyeden, Türkiye'nin de insanlık namına bir şeyler çıkarmış olmasını ummak isterim.

DİĞER YAZILARI Bingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat * 01-01-1970 03:00 '68 İsyan Günleri' ve Özeleştiri Mahkemeleri 01-01-1970 03:00 Taner Akçam'dan 'Yüzyıllık Apartheid' 01-01-1970 03:00 Neymiş? 14 Mayıs siyasi darbeymiş. Eee... N'olacak? 01-01-1970 03:00 14 Mayıs seçiminde 'Yetmez ama evet' var mı? 01-01-1970 03:00 Dip dalga 01-01-1970 03:00 Umut yüklü görüşme 01-01-1970 03:00 Seçim ve üç risk 01-01-1970 03:00 Millet İttifakı ve HDP 01-01-1970 03:00 Vizyondan geriye kalan 01-01-1970 03:00 Kılıçdaroğlu yasa teklifiyle yanlış mı yaptı? 01-01-1970 03:00 Yolsuzluk ve rüşvet işleri ne olacak? 01-01-1970 03:00 Bekir Ağırdır ne demek istiyor? 01-01-1970 03:00 İttifaklar ve güç birlikleri 01-01-1970 03:00 Sosyal medya ve internet yasa tasarısı: Şekerler ve zehirler 01-01-1970 03:00 SADAT ve iktidar 01-01-1970 03:00 Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu davası 01-01-1970 03:00 Adil seçim ve seçim güvenliği sorunu 01-01-1970 03:00 Aysel Tuğluk 01-01-1970 03:00 Muhteşem Süleymaniye'ye perde çekmek! 01-01-1970 03:00 Millet İttifakı'nın performansı ve beklentiler 01-01-1970 03:00 Sevgili arkadaşımız Saffet Uygur'u kaybettik 01-01-1970 03:00 Vakit tamam; yeni ekonomiye geçiyoruz! 01-01-1970 03:00 Durmayan dolar ve duruşma 01-01-1970 03:00 Muhalefetin ayak sesleri... 01-01-1970 03:00 İktidar, hangi dala elini atsa elinde kalıyor! 01-01-1970 03:00 Ali Babacan, DEVA ve yakın gelecek 01-01-1970 03:00 Hedef muhalif belediyeler 01-01-1970 03:00 Edremit vakası 01-01-1970 03:00 Sosyal medyayı susturma yasası! 01-01-1970 03:00 Yangın dersleri 01-01-1970 03:00 Muhalefetin Cumhurbaşkanı Erdoğan sonrasına hazırlıkları 01-01-1970 03:00 Validebağ Korusu'na dokunmayın! 01-01-1970 03:00 HDP'ye yapılanlar ve yaklaşan seçimler 01-01-1970 03:00 Ezgi Mola'nın isyanı 01-01-1970 03:00 CHP Raporu'nun işaret ettiği çöküntü! 01-01-1970 03:00 MHP'nin şiddet dili ciddi riskler barındırıyor 01-01-1970 03:00 Emniyet genelgesi: Uydurma suç 01-01-1970 03:00 'Eylem Planı' neden heyecan yaratmıyor! 01-01-1970 03:00 Başarısız Gara operasyonu ve hedefteki HDP 01-01-1970 03:00 Boğaziçi'ndeki iktidar kuşatması 01-01-1970 03:00 Selahatttin Demirtaş ve Erol Katırcıoğlu 01-01-1970 03:00 Türkiye, bu filmi daha önce de gördü! 01-01-1970 03:00 İnanılmaz proje: Cami Gençlik Kolları! 01-01-1970 03:00 Millet İttifakı'nın durumu ve beklentiler 01-01-1970 03:00 Türkiye, Türkiye olalı böyle 'Devran' görmedi! 01-01-1970 03:00 Hedefteki lider: Kemal Kılıçdaroğlu 01-01-1970 03:00 İktidar yeni bir sayfa açabilir mi? 01-01-1970 03:00 Deprem vergisinin tuhaf hikâyesi 01-01-1970 03:00 Muhalif partiler olmasa memleket ne güzel... 01-01-1970 03:00 Seçim tartışması bu şartlarda biter mi? 01-01-1970 03:00 İktidar ülkeyi nereye sürüklüyor? 01-01-1970 03:00 "Samimi demokrasi" buysa... 01-01-1970 03:00 İçişleri Bakanı böyle davranamaz! 01-01-1970 03:00 Atlamayalım... Bahçeli bu defa idam istedi! 01-01-1970 03:00 Barış Atay'a saldırı geçiştirilemez! 01-01-1970 03:00 Müjde ve felaket: Karadeniz’in gazı ve seli 01-01-1970 03:00 İktidarın boş işleri 01-01-1970 03:00 'Nepotizm' dediğin böyle olur! 01-01-1970 03:00 Bugün CHP'den ayrılma ne anlama gelir? 01-01-1970 03:00 CHP'deki muhalefet ne diyor? 01-01-1970 03:00 Muteber işadamı ve durmaksızın patlayan fabrikası 01-01-1970 03:00 İktidar, kıdem tazminatında IMF ile aynı noktada buluştu 01-01-1970 03:00 Ak Parti’nin "ince" hesapları 01-01-1970 03:00 Türkiye, Kürt sorununu kiminle çözecek? 01-01-1970 03:00 HDP'yi kapattırma sevdası 01-01-1970 03:00 Yine neler oluyor? 01-01-1970 03:00 Siyasette iki tıkanma 01-01-1970 03:00 Hayır, cüretleri cehaletlerinden değil! 01-01-1970 03:00 Kullanım süresi geçmiş suçlama 01-01-1970 03:00 Adalete ve eşitliğe uzak İnfaz Yasası 01-01-1970 03:00 Vebadan sonra Avrupa’da ne oldu? 01-01-1970 03:00 Salgınla mücadelenin üzerine düşen gölge 01-01-1970 03:00 Korona günlerinde siyaset 01-01-1970 03:00 Ömer Faruk'tan 'Aşk ve Ereksiyon Aşk'ı' 01-01-1970 03:00 Kavala şimdi de FETÖ’nün beyni ve finansörü mü oldu? 01-01-1970 03:00 Vesayet ve darbe tehlikesi hortladı mı? 01-01-1970 03:00 Siyasi ayağı ararken 01-01-1970 03:00 Kanal İstanbul tartışması ve son gerçekler 01-01-1970 03:00 Kamu yetkililerinin sorunlu zihniyeti 01-01-1970 03:00 Kanal İstanbul-3: Risk bombası! 01-01-1970 03:00 Türkiye ücretli geçişe zorlayabilir mi? * 01-01-1970 03:00 Kanal İstanbul hakiki bir ihtiyaç mı? * 01-01-1970 03:00 Bunu da gördük: Üniversiteye haciz! 01-01-1970 03:00 Dipsiz Göl’ün ölümü 01-01-1970 03:00 Otizmli çocuklara ayrımcılık 01-01-1970 03:00 Zor denklem! 01-01-1970 03:00 Yargı ve adalet krizi 01-01-1970 03:00 Bütün anneler birleşin! 01-01-1970 03:00 Sosyal medya ve 'Gariplikler' * 01-01-1970 03:00 İstanbul Belediyesi meğer kimleri finanse etmiş! 01-01-1970 03:00 HDP Diyarbakır Mitingi'nin düşündürdükleri 01-01-1970 03:00 Hedefteki adalet! 01-01-1970 03:00 Doğu Akdeniz krizi ve iklim değişikliği 01-01-1970 03:00 Ak Parti’de ayrılık rüzgârları 01-01-1970 03:00 Başkanlık tartışmasının ardında dış güçler mi var? 01-01-1970 03:00 Metamorfoz (başkalaşma) ve 23 Haziran Seçimi 01-01-1970 03:00 S-400'ler ve sol partiler 01-01-1970 03:00 "KHK uygulamaları ve Medeni Ölüm" 01-01-1970 03:00 Türkiye Gemisi 01-01-1970 03:00 #sanatçıyadokunma! 01-01-1970 03:00 İktidar, YSK kararı ve muhalefet 01-01-1970 03:00 Ortada kalan İttifak 01-01-1970 03:00 23 Nisan ve linç girişimi 01-01-1970 03:00 HDP bu seçimlerde ne yaptı? 01-01-1970 03:00 Ak Parti ülkeyi nereye sürüklediğinin farkında mı? 01-01-1970 03:00 Ak Parti mahallesinde adresini arayan uyarı 01-01-1970 03:00 Sıradaki kriz: S-400’ler 01-01-1970 03:00 Başkası Adına Konuşmanın Haysiyetsizliği * 01-01-1970 03:00 Zorlamayalım, “beka” seçimlere sığmaz! 01-01-1970 03:00 CHP manifestosu neler vaat ediyor? 01-01-1970 03:00 Ak Parti manifestoda ne diyor, ne demiyor? 01-01-1970 03:00 Seçilmişlerin meşruiyeti ve Venezüela 01-01-1970 03:00 Kaz Dağları'nda itiraz ve isyan! 01-01-1970 03:00