SADAT ve iktidar

Atilla Aytemur

25-05-2022 03:36

Gündemimiz paramiliter yapılar ve yarattıkları muhtemel riskler.

Türkiye resmi veya sivil görünümlü, devlet güdümlü ve destekli silahlı çetelerden çok çekti. Onların provokasyonlarını, yarattıkları kaosları yaşadı ve her kesimden çok sayıda yurttaşını yitirdi. Halen başlarına ne geldiği bilinmeyen ve bir mezarı dahi bulunmayanlar var.

Bu yapılanmalar, demokrasi dışına çıkmış iktidarların daima kanlı politik araçları oldular ve halka karşı suç işlediler. Toplumsal iradenin demokratik yollardan özgürce tecellisini engelleyip ülkeyi istedikleri noktalara sürüklemek amacıyla kullanıldılar.

Toplumu kutuplaştırıp muhalifleri sindirmek, inanç, ideoloji, mezhep yönünden farklı olanları ezmek istediler. Devlet korumalı bu çeteler, iktidarların gündemine göre sık sık iç çatışma yaratma hedefiyle sokağa salındılar; sabotajlar, katliamlar ve suikastlar yapıp halkı terörize etmeye çalıştılar. Oluşan korku ikliminde hem istedikleri politikaları dayatmayı, hem de iktidarlarının ömrünü uzatmayı hesap ettiler. Bu nedenle Türkiye, uzun yıllar büyük insani ve maddi kayıplara uğradı.

Yirmi yıllık iktidarının son yıllarında AK Parti'nin etrafında bunları yeniden akla getiren gelişmeler ve kümelenmeler olduğu görülüyor. Daha önceki bazı yazılarımda, özellikle 14 Mayıs 2020 tarihli yazımda bu konuyu etraflıca ele aldım, linki burada: https://www.sonmedya.com.tr/yazi/hayir-curetleri-cehaletlerinden-degil-150.html

AK Parti iktidarının demokrasiden kopuşu

Gezi Olayları, 17-25 Aralık hadisesi, Barış ve Çözüm Süreci'nin başarısızlıkla sonuçlanması, 7 Haziran 2015 seçim yenilgisi, kanlı bir süreç eşliğinde seçimin yenilenmesi, 15 Temmuz darbe girişimi gibi birbirini takip eden gelişmelerin ardından, AK Parti iktidarı hızla demokrasiden saptı. Türk tipi başkanlık sistemine geçişle bu sapmanın anayasal ve hukuksal boyutunu da tamamladı. Güçler ayrılığı rafa kaldırılıp tek adam rejimi inşa edildi ve böylelikle Türkiye, demokrasi dışı otoriter ülkeler arasına transfer edildi.

Bugün demokrasi tamamıyla terk edilmiş ve kurumları işletilmiyor. Son derece kişiselleşmiş bir iktidar ve parti devleti şartlarında yaşıyoruz. Yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığı rafa kalkmış ve her şey tek adam rejiminin kontrolüne girmiş durumda.

Bu gelişmelerin doğal sonucu olarak AK Parti iktidarı, dikkat çeken ölçüde destek kaybına uğramış durumda. Geleceğinden pek umutlu değil. Önümüzdeki seçimleri, normal demokratik yollardan kazanması, çoğu yorumcu tarafından pek mümkün görünmüyor. Zaten kamuoyu araştırmalarının birçoğu da bu yönde veri sunuyor. Bu nedenle de, önümüzdeki seçimlere yönelik olarak, iktidarın demokrasi dışı yollara tevessül edebileceğine dair halk arasında ciddi endişeler var.

Haklı endişe ve kuşkular

Kaybedilen 7 Haziran 2015 seçimlerinin dayatmayla 1 Kasım'da tekrar edilmesi ve ağır çatışmalı süreç, HDP'nin bütün belediyelerine kayyım yoluyla el konulması ve nihayet Seçim ve Siyasi Partiler Yasası'nda iktidar lehine yapılan değişiklikler de zaten bu kanaati besleyen olaylardı.

İktidardaki keyfilik, muhalefetin susturulmaya çalışılması, siyasetin alanını daraltma girişimleri ve medya üzerindeki geniş kapsamlı kronikleşmiş kontrol de, haklı olarak ciddi bir güvensizlik iklimi yarattı. Düşünce özgürlüğü, kullanılması en tehlikeli özgürlük haline geldi. Bunlara bir de iktidardaki ciddi yozlaşmayı ve bozulmayı, menfaat şebekeleriyle iç içe geçmeyi ve ahlaki çürümeyi eklemeliyiz.

Ekonomi çökmüş, yüksek enflasyon ve döviz kurları kıskacı bütün kesimleri bunaltmış durumda. İşsizlik, çöken tarım ve uçan gıda fiyatları, dizginlenemeyen kira rakamları insanları çaresizliğe sürüklüyor. Halk arasında yaygın bir şekilde, iktidarın yaptıklarından ve ülkeyi yoksullaştırıp birkaç yandaşı zenginleştirmesinden dolayı hesap vermesi yönünde talep yükseliyor. AK Parti, yükselen bu talebin farkında ve iktidara daha fazla asılma işareti veriyor.

Bu şartlarda, son derece kritik cumhurbaşkanlığı, yani başkanlık ve milletvekili genel seçimleri önümüze geldi, gelecek.

Muhalefet liderlerinin isabetli uyarıları

Şirket görünümlü SADAT da bu şartlarda gündem konusu oldu.

Haklarında sayısız bilgi, haber, kitap ve fotoğraflar filan havada uçuşurken, yönetim kurulu başkanları baba ve oğul Tanrıverdiler, sürekli "Bizim gizli saklımız yok" türünden açıklamalar yapıyor. Ama nedense, bu şirketin ticaretle iştigal etmek üzere kurulduğuna, bir türlü kimse inanmıyor. Hemen akıllarına Susurluk Çetesi, kontrgerilla, Black Water, Wagner gibi şeyler geliyor.

Hele Cumhurbaşkanı Erdoğan, onca fotoğraf, başdanışman ataması ve istifa etmiş başdanışmanın bizzat kendisi ortadayken, mealen "Ben onları tanımam etmem. Onlarla işim olmaz" demesi, ister istemez "bu işin içinde bir iş var" kuşkusunu daha da yükselti.

Bildiğiniz gibi, daha önce Meral Akşener, bu şirketin Tokat ve Konya'daki silahlı eğitim kamplarına dikkat çekmişti (şirket iddiayı kabul etmese de, Akşener devlet içinden aldığı bilgiler ve gördüğü çok sayıda fotoğraf nedeniyle fikrinde ve uyarısında ısrarlı).

Geçtiğimiz günlerde de, Kemal Kılıçdaroğlu kapılarına dayanarak, kuşku ve endişelerini dile getirdi; iktidarla şirket arasındaki tuhaf ilişkilere dikkat çekti. Seçim sürecinin selameti ve sandıkların güvenliği bakımından çok önemli şeyler söyleyerek isabetli bir müdahalede bulundu. Böylelikle, olacaklardan sonra "Bizi aldattılar. Allah affetsin" gibi kestirmeden kaçış yollarını şimdiden kapadı.

SADAT, ASSAM ve ASDER ne yapmak istiyor?

Ticaret yasalarına göre kurulan bir şirket nasıl oluyor da, dünyanın bütün Müslüman ülkelerini kapsayan, konfederatif bir devlet kurmak gibi (bunu AB'nin karşıtı, rakibi gibi tanımladıkları da oluyor) ideolojik ve politik devasa bir hedefin peşinde koşabiliyor; anlayabilene aşk olsun! Adı ASRİKA, başkenti İstanbul ve dili de Arapça olacakmış.

Ortada üçlü bir yapı var: SADAT, ASSAM ve ASDER. İktidarın koruması ve kollaması altında ve onunla irtibat halinde çalışıyorlar. Anlatımlara ve belgelere göre SADAT, işin kontrgerilla eğitimi ve silah ticareti kısmıyla alakalı. Ama bu işi para için yapmadıklarını söylüyorlar. ASSAM'a gelince, konfederal devletin oluşturulması, işleyişi, anayasası, dili ve başkenti filan gibi mevzulara eğiliyor ve uluslararası konferanslar düzenliyor. ASDER ise, kadro sağlamakla meşgul. Ara sıra askeri okulların öğrenci seçimine ve daha birçok konuya yardımcı olduklarını söylüyorlar.

SADAT'ın kendi amacını tarifi inanılır gibi değil: "Silahlı Kuvvetlerin ve İç Güvenlik Güçlerinin organizasyonu, iç güvenlik ve savunma alanında stratejik danışmanlık, iç güvenlik ve askeri eğitim ile donatım alanlarında hizmet vererek, İslam Ülkeleri arasında savunma ve savunma sanayi işbirliği ortamı oluşturmayı ve İslam Dünyasının kendine yeterli bir askeri güç olarak da Dünya Süper Güçleri arasındaki hak ettiği yerini almasına yardımcı olmaktır."

Hatta, başka ülkelerin ordularına TSK'nın vermiş olduğu eğitim ve donanım eksikliklerini ve boşluklarını da doldurmayı hedeflediklerini iddia ediyor.

Dışarıdan bakınca gördüğümüz, İslam âlemini kurtarmaya azmetmiş, onu muhtelif yollardan güçlendirip bir nevi devletleşmiş şekilde Batı'nın karşısına dikmeye azmetmiş, şirket, düşünce kuruluşu ve dernekten mürekkep bir kompleks ve ona kol kanat geren AK Parti iktidarı. Üçlünün Pan-İslamcı misyonu ve şirketin içerideki paramiliter halleri, anladığım kadarıyla bugüne kadar iktidarı hiç rahatsız etmemiş. Algıyı değiştirebilecek farklı bir gelişme de yaşanmamış. Seçim sürecine girerken, muhalefetten buna seyirci kalması beklenebilir mi?

Seçim güvenliği Millet İttifakı'nın ellerinde!

Şimdi Kılıçdaroğlu diyor ki, bu yapı iktidardan aldığı işaret ve destekle seçim güvenliğini tehlikeye sokabilir. İktidardan alacağı işaretle, sonuçlarla oynamak için kargaşa çıkarabilir. Seçim günü sokakta hâkimiyet kurmaya yeltenebilir. Çünkü, buna uygun personel kapasitesi var ve paramiliter faaliyet için eğitim veriyor. Hatta, devlet içinde bu durumdan rahatsız olanların bulunduğunu da, iddiasını güçlendirmek için ilave ediyor.

Belli bölgelerde niyeti bozuk kişilerin, iktidardan aldıkları cevazla organize olup seçim gününün belli bir aşamasında, sokakta belli hadiseler yaratarak oluşturacakları ortamın seçimler üzerinde etkisi olmayacağını söylemek Türkiye'yi hiç tanımamak demektir.

Bununla beraber, Türkiye'de partiler seçim konusunda ciddi bir birikime sahip. Dış müdahale ve provokasyonlara karşı seçim sürecini ve sandıkları koruyabilecek bir örgütlülüğü gerçekleştirecek güçleri de var. Kolay pabuç bırakmazlar. Seçmenler ise oylarının gasp edilmesine seyirci kalmayacak kadar irade sahibi ve uyanıklar.

İktidar, bu konudaki endişe ve kuşkuları gecikmeden gidermekle yükümlüdür.

Muhalefet liderlerinin konuyu gündeme getirmesi uyarıcı bir etki yapmış ve yerinde olmuştur. Millet İttifakı devamını getirerek, seçim süreci ve sandıkların güvenliği için zamanında önlemleri almalı ve gerekli örgütlülüğü sağlamalıdır.

DİĞER YAZILARI Bingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat * 01-01-1970 03:00 '68 İsyan Günleri' ve Özeleştiri Mahkemeleri 01-01-1970 03:00 Taner Akçam'dan 'Yüzyıllık Apartheid' 01-01-1970 03:00 Neymiş? 14 Mayıs siyasi darbeymiş. Eee... N'olacak? 01-01-1970 03:00 14 Mayıs seçiminde 'Yetmez ama evet' var mı? 01-01-1970 03:00 Dip dalga 01-01-1970 03:00 Umut yüklü görüşme 01-01-1970 03:00 Seçim ve üç risk 01-01-1970 03:00 Millet İttifakı ve HDP 01-01-1970 03:00 Vizyondan geriye kalan 01-01-1970 03:00 Kılıçdaroğlu yasa teklifiyle yanlış mı yaptı? 01-01-1970 03:00 Yolsuzluk ve rüşvet işleri ne olacak? 01-01-1970 03:00 Bekir Ağırdır ne demek istiyor? 01-01-1970 03:00 İttifaklar ve güç birlikleri 01-01-1970 03:00 Sosyal medya ve internet yasa tasarısı: Şekerler ve zehirler 01-01-1970 03:00 Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu davası 01-01-1970 03:00 Adil seçim ve seçim güvenliği sorunu 01-01-1970 03:00 Aysel Tuğluk 01-01-1970 03:00 Muhteşem Süleymaniye'ye perde çekmek! 01-01-1970 03:00 Millet İttifakı'nın performansı ve beklentiler 01-01-1970 03:00 Sevgili arkadaşımız Saffet Uygur'u kaybettik 01-01-1970 03:00 Vakit tamam; yeni ekonomiye geçiyoruz! 01-01-1970 03:00 Durmayan dolar ve duruşma 01-01-1970 03:00 Muhalefetin ayak sesleri... 01-01-1970 03:00 İktidar, hangi dala elini atsa elinde kalıyor! 01-01-1970 03:00 Ali Babacan, DEVA ve yakın gelecek 01-01-1970 03:00 Hedef muhalif belediyeler 01-01-1970 03:00 Edremit vakası 01-01-1970 03:00 Sosyal medyayı susturma yasası! 01-01-1970 03:00 Türkiye, Afganistan'da ne kazandı? 01-01-1970 03:00 Yangın dersleri 01-01-1970 03:00 Muhalefetin Cumhurbaşkanı Erdoğan sonrasına hazırlıkları 01-01-1970 03:00 Validebağ Korusu'na dokunmayın! 01-01-1970 03:00 HDP'ye yapılanlar ve yaklaşan seçimler 01-01-1970 03:00 Ezgi Mola'nın isyanı 01-01-1970 03:00 CHP Raporu'nun işaret ettiği çöküntü! 01-01-1970 03:00 MHP'nin şiddet dili ciddi riskler barındırıyor 01-01-1970 03:00 Emniyet genelgesi: Uydurma suç 01-01-1970 03:00 'Eylem Planı' neden heyecan yaratmıyor! 01-01-1970 03:00 Başarısız Gara operasyonu ve hedefteki HDP 01-01-1970 03:00 Boğaziçi'ndeki iktidar kuşatması 01-01-1970 03:00 Selahatttin Demirtaş ve Erol Katırcıoğlu 01-01-1970 03:00 Türkiye, bu filmi daha önce de gördü! 01-01-1970 03:00 İnanılmaz proje: Cami Gençlik Kolları! 01-01-1970 03:00 Millet İttifakı'nın durumu ve beklentiler 01-01-1970 03:00 Türkiye, Türkiye olalı böyle 'Devran' görmedi! 01-01-1970 03:00 Hedefteki lider: Kemal Kılıçdaroğlu 01-01-1970 03:00 İktidar yeni bir sayfa açabilir mi? 01-01-1970 03:00 Deprem vergisinin tuhaf hikâyesi 01-01-1970 03:00 Muhalif partiler olmasa memleket ne güzel... 01-01-1970 03:00 Seçim tartışması bu şartlarda biter mi? 01-01-1970 03:00 İktidar ülkeyi nereye sürüklüyor? 01-01-1970 03:00 "Samimi demokrasi" buysa... 01-01-1970 03:00 İçişleri Bakanı böyle davranamaz! 01-01-1970 03:00 Atlamayalım... Bahçeli bu defa idam istedi! 01-01-1970 03:00 Barış Atay'a saldırı geçiştirilemez! 01-01-1970 03:00 Müjde ve felaket: Karadeniz’in gazı ve seli 01-01-1970 03:00 İktidarın boş işleri 01-01-1970 03:00 'Nepotizm' dediğin böyle olur! 01-01-1970 03:00 Bugün CHP'den ayrılma ne anlama gelir? 01-01-1970 03:00 CHP'deki muhalefet ne diyor? 01-01-1970 03:00 Muteber işadamı ve durmaksızın patlayan fabrikası 01-01-1970 03:00 İktidar, kıdem tazminatında IMF ile aynı noktada buluştu 01-01-1970 03:00 Ak Parti’nin "ince" hesapları 01-01-1970 03:00 Türkiye, Kürt sorununu kiminle çözecek? 01-01-1970 03:00 HDP'yi kapattırma sevdası 01-01-1970 03:00 Yine neler oluyor? 01-01-1970 03:00 Siyasette iki tıkanma 01-01-1970 03:00 Hayır, cüretleri cehaletlerinden değil! 01-01-1970 03:00 Kullanım süresi geçmiş suçlama 01-01-1970 03:00 Adalete ve eşitliğe uzak İnfaz Yasası 01-01-1970 03:00 Vebadan sonra Avrupa’da ne oldu? 01-01-1970 03:00 Salgınla mücadelenin üzerine düşen gölge 01-01-1970 03:00 Korona günlerinde siyaset 01-01-1970 03:00 Ömer Faruk'tan 'Aşk ve Ereksiyon Aşk'ı' 01-01-1970 03:00 Kavala şimdi de FETÖ’nün beyni ve finansörü mü oldu? 01-01-1970 03:00 Vesayet ve darbe tehlikesi hortladı mı? 01-01-1970 03:00 Siyasi ayağı ararken 01-01-1970 03:00 Kanal İstanbul tartışması ve son gerçekler 01-01-1970 03:00 Kamu yetkililerinin sorunlu zihniyeti 01-01-1970 03:00 Kanal İstanbul-3: Risk bombası! 01-01-1970 03:00 Türkiye ücretli geçişe zorlayabilir mi? * 01-01-1970 03:00 Kanal İstanbul hakiki bir ihtiyaç mı? * 01-01-1970 03:00 Bunu da gördük: Üniversiteye haciz! 01-01-1970 03:00 Dipsiz Göl’ün ölümü 01-01-1970 03:00 Otizmli çocuklara ayrımcılık 01-01-1970 03:00 Zor denklem! 01-01-1970 03:00 Yargı ve adalet krizi 01-01-1970 03:00 Bütün anneler birleşin! 01-01-1970 03:00 Sosyal medya ve 'Gariplikler' * 01-01-1970 03:00 İstanbul Belediyesi meğer kimleri finanse etmiş! 01-01-1970 03:00 HDP Diyarbakır Mitingi'nin düşündürdükleri 01-01-1970 03:00 Hedefteki adalet! 01-01-1970 03:00 Doğu Akdeniz krizi ve iklim değişikliği 01-01-1970 03:00 Ak Parti’de ayrılık rüzgârları 01-01-1970 03:00 Başkanlık tartışmasının ardında dış güçler mi var? 01-01-1970 03:00 Metamorfoz (başkalaşma) ve 23 Haziran Seçimi 01-01-1970 03:00 S-400'ler ve sol partiler 01-01-1970 03:00 "KHK uygulamaları ve Medeni Ölüm" 01-01-1970 03:00 Türkiye Gemisi 01-01-1970 03:00 #sanatçıyadokunma! 01-01-1970 03:00 İktidar, YSK kararı ve muhalefet 01-01-1970 03:00 Ortada kalan İttifak 01-01-1970 03:00 23 Nisan ve linç girişimi 01-01-1970 03:00 HDP bu seçimlerde ne yaptı? 01-01-1970 03:00 Ak Parti ülkeyi nereye sürüklediğinin farkında mı? 01-01-1970 03:00 Ak Parti mahallesinde adresini arayan uyarı 01-01-1970 03:00 Sıradaki kriz: S-400’ler 01-01-1970 03:00 Başkası Adına Konuşmanın Haysiyetsizliği * 01-01-1970 03:00 Zorlamayalım, “beka” seçimlere sığmaz! 01-01-1970 03:00 CHP manifestosu neler vaat ediyor? 01-01-1970 03:00 Ak Parti manifestoda ne diyor, ne demiyor? 01-01-1970 03:00 Seçilmişlerin meşruiyeti ve Venezüela 01-01-1970 03:00 Kaz Dağları'nda itiraz ve isyan! 01-01-1970 03:00