Müjde ve felaket: Karadeniz’in gazı ve seli

Atilla Aytemur

30-08-2020 00:55

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Karadeniz'deki doğalgaz müjdesinin üzerinden çok geçmeden, Karadeniz'in en güzel illerinden Giresun'da korkunç bir sel felaketi yaşandı.

İlçeler ve köyler balçıktan görünmez oldu. Çok sayıda can kaybının yanı sıra, sele kapılan yurttaşlardan halen bulunamayanlar var.

Tarım Bakanı'nın, "Binlerce dere var, hepsine yönelik tedbir almak mümkün değil" mealindeki sözlerle durumu izah etmeye çalışması, olan bitenin üzerine tüy dikti. Her sağanak ve sel sonrası yaşananları kaçınılmaz kader gibi ele alması, haklı olarak tepkiyle karşılandı.

Felakette üç sebep öne çıkıyor. İlki, dere ve akarsu yataklarında ve taşkın alanlarında köy ve kent yapılaşması. İkincisi, AK Parti döneminde bir furyaya dönmüş olan ve neredeyse bir parmak suyun aktığı yere bile yapılan hidroelektrik santralleriyle (HES) bölge ekolojisinin bozulması ve doğal yatakların değiştirilmesi. Üçüncüsü ise, son 20-30 yıldır bütün dünyayı artan bir hızla etkileyen iklim değişikliğine ve iklim krizine Türkiye'nin ve Karadeniz bölgesinin hazırlıksız oluşu.

Mevcut yapılaşma ölüme davetiye çıkarıyor

Karadeniz bölgesinin yapısı itibariyle yapılaşma ve tarım için yeterli ve uygun toprağa sahip olmadığını biliyoruz. Buna rağmen bölgede yaşayanlar, geride kalan yıllarda köy ve kasabaları için dağlar arasından akıp denize ulaşan akarsu ve derelerin bulunduğu vadileri seçmişler.

Uygun arazi yokluğu ve hızla artan nüfus, bu köy ve ilçelerde dere yatağı ve taşkın alanlarında keyfi ve usulsüz bir yapı stokunun oluşmasına yol açmış. Bunlar yalnız yurttaşlara ait değil. Aynı alanlarda inşa edilmiş kamu binaları, yollar, köprüler ve teknik bakımdan yetersiz menfezler de sözkonusu. Bu yüzden, sağanak ve sellerde yolunu bulamayan su, her zaman büyük yıkıma yol açıyor ve can kayıpları oluyor.

Daha önceleri benzeri felaketler yaşanmış olmasına karşın, merkezi idare ve yerel yönetimler ders çıkarmayıp doğal yapıyı dikkate almayan yapılaşma pratiğini devam ettirdiler. Yağmur, sel, toprak kayması, kaya yuvarlanması ve çökme gibi yaşamsal riskler umursanmadı.

Her felaket sonrası verilen sözler, ertesi gün unutuldu. Halk, elleri yüreklerinde bir sonraki sağanak ve seli beklemeye başladı. İhmal, sorumsuzluk, kuralsızlığa göz yumma, plansızlık, kamu kaynaklarının çarçur edilmesi, işi bu noktaya getirdi. Özetle son facia da göz göre göre geldi.

HES'ler sorunları daha da büyüttü

Türkiye geleneksel enerji kaynakları bakımından yoksul bir ülke. Milli gelirin önemli bir bölümü enerji ithalatına gidiyor. AK Parti iktidarı özellikle Karadeniz bölgesinde HES kurmayı kısmi bir çözüm olarak görüyor.

Bu nedenle de, neredeyse bir parmak su bulunan her vadiye HES kurulması için ruhsat dağıtıyor. Bu şirketler eliyle bölgenin ekolojisi tarumar edildiği gibi, sözkonusu derelerin milyonlarca yılda oluşmuş yatakları da değiştiriliyor.

Bölgenin fauna ve florası değişiyor. Bu adımlar bölge halkının rızası üzerinden atılmıyor, onlara rağmen yapılıyor.

Dünya alarm veriyor: İklim krizi

İklim değişikliği artık iklim krizi boyutuna sıçradı ve bütün dünyayla birlikte bizim de gelip kapımıza dayandı.

Önceleri anlamlandırmakta zorlandığımız, olmadık zamanlarda patlayan fırtınaların, okyanuslara özgü korkutucu hortumların denizlerimizde görülmesinin, yazın ortasında tenis topu büyüklüğünde yağan dolu kâbuslarının, koca bir mevsimde, hatta bir yılda yağması umulan yağmurların birkaç saat içinde kentlerin tepesine boşalıvermesinin sebebinin iklim krizi olduğunu, şimdilerde yaşayarak fark ediyor ve anlıyoruz.

Yeni iklim normallerimiz artık bunlar. Mevsimsel bütünlük ve geçiş mevsimleri neredeyse ortadan kalktı. Denizlerin ısısı yükseldi. Karadeniz de bunu bütün boyutlarıyla ve en şiddetli şekilde yaşayan bölgelerimizden biri oldu.

Kent ve köylerimiz, iktidar ve yerel yönetimlerimiz bu yeni gerçekliğe hazır değil. İnşaatların nitelikleri, altyapıları, meydanlar, sokaklar, kanalizasyon sistemleri, dere ve akarsu havzaları bu gelişmeye göre tanzim edilmiş değil. Ayrıca, halk, bu değişikliğe fikren hiç hazır değil.

Sanayileşmenin başlangıcından itibaren enerji olarak kömür, petrol, doğalgaz fosil yakıtlar ve nükleer kullanılıyor. Sanayileşme, ekonomi ve bağımlı olduğumuz teknoloji esas olarak onların üzerine inşa edildi.

Bu enerji kaynaklarıyla, dünyanın çoğu ülkesi belli bir gelişmişlik ve refah düzeyini yakaladı, ama ortaya çıkan olağanüstü çevresel kirlenme ve küresel ısınma, insanlığın, canlı yaşamının ve kürenin geleceğini tehdit etmeye başladı. Bugün iklim krizi dediğimiz küresel sorunun ardında kömür, petrol ve doğalgaz gibi fosil yakıtlar ve nükleer enerji yatıyor.

Karadeniz için çözüm yeni yerleşimler

Tekrar Giresun'a ve Karadeniz'de yaşanan sel felaketlerine dönecek olursak, bölge halkının bu çaptaki bir sorunun üstesinden kendi imkânlarıyla gelmesi mümkün değil. Ayrıca vadilerdeki o yerleşmelerin bu nüfusu ve çarpık yapılaşma yoğunluğunu kaldırması da artık imkânsız.

Gelecek yılların daha şiddetli doğa olaylarını davet edeceğini dikkate alırsak, bu köy ve ilçelerde yapılacak kısmi düzeltmelerle risklerin bertaraf edilmesi oldukça zor. Palyatif tedbirler pek çözüm olmayacak. Bu bakımdan, Karadeniz bölgesindeki böylesi yerleşmelere çözüm bulmak için, merkezi iktidar ve yerel yönetimler bütün imkânları seferber etmelidir.

Gerekli derslerin çıkarıldığı, iklim değişikliğini gözeten, yenilenebilir enerji kaynaklarına dayalı bir yaşam örgüsü üzerinden yeni yerleşim alanlarının kısa zamanda planlanması ve gerçekleştirilmesi önerisi üzerinde düşünülmelidir. Aksi durum, bölge halkının kendi kaderine terk edilmesi anlamına gelir.

İklim krizi şaka değil

İklim krizi bütün belirtileriyle oldukça hızlı ilerliyor. Buna karşılık, devletler iklim değişikliğinin sebeplerini azaltarak ortadan kaldırma konusunda gerekli hız ve kararlılığı göstermiyorlar. Dünya ekonomik sistemlerine hâkim olan kapitalizmin tüketim ve kâr ideolojisi ve hırsı, acil tedbirlerin alınmasına engel oluyor.

Örneğin, Birleşmiş Milletler'in İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi kapsamında 2015'te Paris'te yapılan anlaşmaya imza atan ABD, 2017'de çeşitli bahanelerle, olağanüstü bir ulusal bencillik sergileyerek imzasını geri çekti. Anlaşmanın amacı, dünyanın ısınma derecesini belli bir ölçünün altında tutarak, riskli bir noktaya gelmesini önlemekti. Amaç, karbon yakıtların kullanımından zaman içinde uzaklaşmak, sera gazı salınımını azaltmak, ekonomik gelişmeyi yenilenebilir enerji kaynaklarına dayandırmaktı.

Bazı bilim insanları bunun için bile zamanın geçmiş olduğunu, tehlikeli bölgeye girildiğini ileri sürüyorlar. Her halükârda fosil yakıt ve nükleer enerji kullanımına son verilmesi için bütün dünya devletlerinin planlı ve kararlı olmaları, rüzgâr, güneş, dalga vb. yenilenebilir enerji kaynaklarını devreye sokmaları yegâne çıkış yolu olarak görülüyor.

Dünyanın geleceği yenilenebilir enerjiye bağlı

Karadeniz'de bulunan doğalgazın müjdesi ile iklim değişikliğinin Giresun'da yarattığı felaketin aynı zamana denk düşmesi tarihin acımasız ve tuhaf bir cilvesi mi, bilemiyorum. Ama uygarlığın 19. ve 20. yüzyıllardaki yükselişinin ardında olan fosil yakıtlara ve nükleer enerjiye dayalı gelişmenin artık sonlanması gerekiyor.

Vakit varken, dünyayı tüketen bu geleneksel kaynaklardan kendini kurtaracak yenilenebilir enerji kaynaklarına hızla yönelmeliyiz. Türkiye'nin coğrafyası bunun için son derece elverişli. Bu noktada tedrici adımlar yerine cesaretli değişimlerin tercih edilmesi, iklim krizinin tahribatının sınırlanması, hızının önüne geçilmesi gerekiyor.

9 kişi hayatını kaybetmişti... Giresun'daki sel felaketinde kaybolanlar aranmaya devam ediyor Bünyamin Pehlivan yazdı: Sanat mı, zanaat mı? Giresun'daki sel felaketinde şehit ve vefat sayısı artıyor Saynur Altay yazdı: Kadına şiddet ve topuklu ayakkabı duvarı Van Gölü'ndeki tekne faciasında ölü sayısı 54'e yükseldi
DİĞER YAZILARI Bingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat * 01-01-1970 03:00 '68 İsyan Günleri' ve Özeleştiri Mahkemeleri 01-01-1970 03:00 Taner Akçam'dan 'Yüzyıllık Apartheid' 01-01-1970 03:00 Neymiş? 14 Mayıs siyasi darbeymiş. Eee... N'olacak? 01-01-1970 03:00 14 Mayıs seçiminde 'Yetmez ama evet' var mı? 01-01-1970 03:00 Dip dalga 01-01-1970 03:00 Umut yüklü görüşme 01-01-1970 03:00 Seçim ve üç risk 01-01-1970 03:00 Millet İttifakı ve HDP 01-01-1970 03:00 Vizyondan geriye kalan 01-01-1970 03:00 Kılıçdaroğlu yasa teklifiyle yanlış mı yaptı? 01-01-1970 03:00 Yolsuzluk ve rüşvet işleri ne olacak? 01-01-1970 03:00 Bekir Ağırdır ne demek istiyor? 01-01-1970 03:00 İttifaklar ve güç birlikleri 01-01-1970 03:00 Sosyal medya ve internet yasa tasarısı: Şekerler ve zehirler 01-01-1970 03:00 SADAT ve iktidar 01-01-1970 03:00 Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu davası 01-01-1970 03:00 Adil seçim ve seçim güvenliği sorunu 01-01-1970 03:00 Aysel Tuğluk 01-01-1970 03:00 Muhteşem Süleymaniye'ye perde çekmek! 01-01-1970 03:00 Millet İttifakı'nın performansı ve beklentiler 01-01-1970 03:00 Sevgili arkadaşımız Saffet Uygur'u kaybettik 01-01-1970 03:00 Vakit tamam; yeni ekonomiye geçiyoruz! 01-01-1970 03:00 Durmayan dolar ve duruşma 01-01-1970 03:00 Muhalefetin ayak sesleri... 01-01-1970 03:00 İktidar, hangi dala elini atsa elinde kalıyor! 01-01-1970 03:00 Ali Babacan, DEVA ve yakın gelecek 01-01-1970 03:00 Hedef muhalif belediyeler 01-01-1970 03:00 Edremit vakası 01-01-1970 03:00 Sosyal medyayı susturma yasası! 01-01-1970 03:00 Türkiye, Afganistan'da ne kazandı? 01-01-1970 03:00 Yangın dersleri 01-01-1970 03:00 Muhalefetin Cumhurbaşkanı Erdoğan sonrasına hazırlıkları 01-01-1970 03:00 Validebağ Korusu'na dokunmayın! 01-01-1970 03:00 HDP'ye yapılanlar ve yaklaşan seçimler 01-01-1970 03:00 Ezgi Mola'nın isyanı 01-01-1970 03:00 CHP Raporu'nun işaret ettiği çöküntü! 01-01-1970 03:00 MHP'nin şiddet dili ciddi riskler barındırıyor 01-01-1970 03:00 Emniyet genelgesi: Uydurma suç 01-01-1970 03:00 'Eylem Planı' neden heyecan yaratmıyor! 01-01-1970 03:00 Başarısız Gara operasyonu ve hedefteki HDP 01-01-1970 03:00 Boğaziçi'ndeki iktidar kuşatması 01-01-1970 03:00 Selahatttin Demirtaş ve Erol Katırcıoğlu 01-01-1970 03:00 Türkiye, bu filmi daha önce de gördü! 01-01-1970 03:00 İnanılmaz proje: Cami Gençlik Kolları! 01-01-1970 03:00 Millet İttifakı'nın durumu ve beklentiler 01-01-1970 03:00 Türkiye, Türkiye olalı böyle 'Devran' görmedi! 01-01-1970 03:00 Hedefteki lider: Kemal Kılıçdaroğlu 01-01-1970 03:00 İktidar yeni bir sayfa açabilir mi? 01-01-1970 03:00 Deprem vergisinin tuhaf hikâyesi 01-01-1970 03:00 Muhalif partiler olmasa memleket ne güzel... 01-01-1970 03:00 Seçim tartışması bu şartlarda biter mi? 01-01-1970 03:00 İktidar ülkeyi nereye sürüklüyor? 01-01-1970 03:00 "Samimi demokrasi" buysa... 01-01-1970 03:00 İçişleri Bakanı böyle davranamaz! 01-01-1970 03:00 Atlamayalım... Bahçeli bu defa idam istedi! 01-01-1970 03:00 Barış Atay'a saldırı geçiştirilemez! 01-01-1970 03:00 İktidarın boş işleri 01-01-1970 03:00 'Nepotizm' dediğin böyle olur! 01-01-1970 03:00 Bugün CHP'den ayrılma ne anlama gelir? 01-01-1970 03:00 CHP'deki muhalefet ne diyor? 01-01-1970 03:00 Muteber işadamı ve durmaksızın patlayan fabrikası 01-01-1970 03:00 İktidar, kıdem tazminatında IMF ile aynı noktada buluştu 01-01-1970 03:00 Ak Parti’nin "ince" hesapları 01-01-1970 03:00 Türkiye, Kürt sorununu kiminle çözecek? 01-01-1970 03:00 HDP'yi kapattırma sevdası 01-01-1970 03:00 Yine neler oluyor? 01-01-1970 03:00 Siyasette iki tıkanma 01-01-1970 03:00 Hayır, cüretleri cehaletlerinden değil! 01-01-1970 03:00 Kullanım süresi geçmiş suçlama 01-01-1970 03:00 Adalete ve eşitliğe uzak İnfaz Yasası 01-01-1970 03:00 Vebadan sonra Avrupa’da ne oldu? 01-01-1970 03:00 Salgınla mücadelenin üzerine düşen gölge 01-01-1970 03:00 Korona günlerinde siyaset 01-01-1970 03:00 Ömer Faruk'tan 'Aşk ve Ereksiyon Aşk'ı' 01-01-1970 03:00 Kavala şimdi de FETÖ’nün beyni ve finansörü mü oldu? 01-01-1970 03:00 Vesayet ve darbe tehlikesi hortladı mı? 01-01-1970 03:00 Siyasi ayağı ararken 01-01-1970 03:00 Kanal İstanbul tartışması ve son gerçekler 01-01-1970 03:00 Kamu yetkililerinin sorunlu zihniyeti 01-01-1970 03:00 Kanal İstanbul-3: Risk bombası! 01-01-1970 03:00 Türkiye ücretli geçişe zorlayabilir mi? * 01-01-1970 03:00 Kanal İstanbul hakiki bir ihtiyaç mı? * 01-01-1970 03:00 Bunu da gördük: Üniversiteye haciz! 01-01-1970 03:00 Dipsiz Göl’ün ölümü 01-01-1970 03:00 Otizmli çocuklara ayrımcılık 01-01-1970 03:00 Zor denklem! 01-01-1970 03:00 Yargı ve adalet krizi 01-01-1970 03:00 Bütün anneler birleşin! 01-01-1970 03:00 Sosyal medya ve 'Gariplikler' * 01-01-1970 03:00 İstanbul Belediyesi meğer kimleri finanse etmiş! 01-01-1970 03:00 HDP Diyarbakır Mitingi'nin düşündürdükleri 01-01-1970 03:00 Hedefteki adalet! 01-01-1970 03:00 Doğu Akdeniz krizi ve iklim değişikliği 01-01-1970 03:00 Ak Parti’de ayrılık rüzgârları 01-01-1970 03:00 Başkanlık tartışmasının ardında dış güçler mi var? 01-01-1970 03:00 Metamorfoz (başkalaşma) ve 23 Haziran Seçimi 01-01-1970 03:00 S-400'ler ve sol partiler 01-01-1970 03:00 "KHK uygulamaları ve Medeni Ölüm" 01-01-1970 03:00 Türkiye Gemisi 01-01-1970 03:00 #sanatçıyadokunma! 01-01-1970 03:00 İktidar, YSK kararı ve muhalefet 01-01-1970 03:00 Ortada kalan İttifak 01-01-1970 03:00 23 Nisan ve linç girişimi 01-01-1970 03:00 HDP bu seçimlerde ne yaptı? 01-01-1970 03:00 Ak Parti ülkeyi nereye sürüklediğinin farkında mı? 01-01-1970 03:00 Ak Parti mahallesinde adresini arayan uyarı 01-01-1970 03:00 Sıradaki kriz: S-400’ler 01-01-1970 03:00 Başkası Adına Konuşmanın Haysiyetsizliği * 01-01-1970 03:00 Zorlamayalım, “beka” seçimlere sığmaz! 01-01-1970 03:00 CHP manifestosu neler vaat ediyor? 01-01-1970 03:00 Ak Parti manifestoda ne diyor, ne demiyor? 01-01-1970 03:00 Seçilmişlerin meşruiyeti ve Venezüela 01-01-1970 03:00 Kaz Dağları'nda itiraz ve isyan! 01-01-1970 03:00