Millet İttifakı'nın performansı ve beklentiler

Atilla Aytemur

02-02-2022 10:23

Yaklaşık dört yıl önce, kıran kırana bir seçime üç gün kala Saadet Partisi, İYİ Parti, Demokrat Parti ve CHP, adını "Millet İttifakı" koydukları uzun soluklu siyasal birlikteliklerinin ilk 'Tutum Belgesi'ni açıkladılar. Temel amaçlarını şu sözlerle dile getirdiler:

"İttifak protokolünde ortaya konulan temel ilke ve hedefler doğrultusunda, 24 Haziran 2018 seçimlerinde (...) elde edilecek Meclis çoğunluğumuz ve seçilecek Cumhurbaşkanı adaylarımız ile tek kişinin otoritesine bağlı hale getirilen ülkemizin siyasal sistemini, yeni yasama döneminde zaman kaybetmeksizin kuvvetler ayrılığı ilkesine ve çoğulcu demokrasi esaslarına göre rekabetçi demokratik siyasal zemini tüm gerekleri ile yeniden inşa edeceğiz."

Kuvvetler ayrılığı, meclisin denetim yetkisi, hukukun üstünlüğü, yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığı, başta basın özgürlüğü olmak üzere tüm hak ve özgürlüklerin tesisi gibi demokrasinin olmazsa olmazlarını dile getirdiler. İktidarın ayrıştırma, kutuplaştırma ve çatıştırma politikasına karşı huzuru, kardeşliği ve güven ortamını sağlamayı vurguladılar.

Sonrasını biliyoruz; Cumhur İttifakı cumhurbaşkanlığını ve meclis çoğunluğunu aldı ama muhalefet darbeyi yerel yönetimlerden vurdu. Bu, Türkiye'nin er geç normalleşme sürecine gireceği ve koptuğu demokratik ülkeler dünyasına döneceğinin işareti gibiydi.

Cumhurcular ne söylediyse tersi oldu

Ne var ki, Erdoğan'ın başkanlık yaptığı Türkiye iyice tanınmaz hale geldi. Ne söyledilerse tam tersi yaşandı. Siyaset teorisinde yazanlar bir yana, diktatörlük denilecek noktaya gelindi. Gelenek, liyakat, hukuk, adalet buharlaştı. Her şey tek adamın kontrolüne girdi. İktidar partisi devletin yerine ikame edildi.

Yayılmacı militarist milliyetçilikle sözü tükenmiş siyasal İslamcılık, âdeta hiç duyulmamış ve görülmemiş yeni bir vizyon gibi sunuldu. Amorf ve volümü yüksek bir retorik, topluma beş vakit pompalandı. Kurusıkı hayallerle süslü bu anlatı, ABD ve Rusya'nın göz yumduğu ölçüde, orada burada tutunacak yer aradı. Lakin hayat, iktidar beslemesi uyduruk TV dizilerindeki gibi gitmediğinden, sık sık gerçeklere tosladı.

Şirazesinden çıkmış ekonomiden, sınır tanımayan işsizlikten, devamlı perdelenen hayat pahalılığından, kronikleşen yoksulluktan hiç söz etmeyeyim. "Türkiye Modeli Ekonomi" icadını ise heveslilerine bırakıyorum.

İttifakın genişleme ve olgunlaşma yılları

Şimdi yine seçimlere doğru gidiyoruz. Millet İttifakı'nın onca karşı propaganda ve tertibe rağmen dağılmadan devam etmesi ve giderek genişlemesi, AK Parti iktidarına son vermenin zorunlu hedefiydi.

Devamlılık sağladılar. Genişlemeyi ise iki kanal üzerinden yürütmeye çalıştılar. Birincisi, AK Parti ve MHP'den memnuniyetsiz seçmene doğru genişlemek gerekiyordu. İktidarın başarısızlığı bu bakımdan hayli katkı sundu. Gelecek Partisi ve DEVA'nın kopması ve ittifaka yaklaşmasıyla da önemli bir merhale alındı. İttifak partileri bununla da sınırlı kalmayıp, çalışan çeşitli kesimlere yönelik özel programları da devreye soktular.

Türkiye tarihinde ilk kez ülkenin bütün sosyal ve siyasal dinamiklerinin ortak hedefler etrafında buluşması bu ittifakta gerçekleşti. Dindar, muhafazakâr, liberal, milliyetçi ve laik sosyolojileri temsil eden birçok parti, ortak siyasal değişim ve dönüşümü hedeflediler. Yakın tarihimizde farklı kimliklerin nasıl kanlı çatışmalara, acı ve yıkımlara yol açtığını hatırlarsak, Millet İttifakı'nın attığı adımın hem zorluğu, hem de önemi ve değeri anlaşılabilir.

CHP'nin bu ittifakın lokomotif gücü olması, özellikle dindar, muhafazakâr seçmenin belli ölçüde tereddüt göstermesine ve ittifaktan uzak durmasına neden olan bir faktördü. Bu partinin üzerine oturduğu ideolojik mirasın, tarihi yüklerin, söylemine sinmiş olan katı laikliğin bir biçimde sorun olması beklenen bir şeydi. Özellikle Kılıçdaroğlu'nun gösterdiği çabalar bunun kırılmasında epey etkili oldu. Farklılıkların bir arada, barış içinde yaşama ihtiyacına katkısı bakımından bunun çok önemli olduğu aşikâr.

İttifakın diğer fay hattı HDP'yle ilişkilerdi. İhtiyaçları makul bir ilişki geliştirerek, Kürt seçmenin tercihlerinde Millet İttifakı'yla paralel davranmasını sağlamaktı. Krizlere konu olan birçok olay karşısında, özellikle Kemal Kılıçdaroğlu ve Meral Akşener ile HDP eş genel başkanlarının olgun ve ustalıklı tavırlarıyla sorunlar atlatıldı. Cumhur İttifakı'nın "PKK ve terörle işbirliği" suçlaması ve provokatif girişimleri büyük ölçüde bertaraf edildi.

HDP'nin "tutum belgesi", CHP'nin tezkereye "hayır" oyu vermesi ve Kılıçdaroğlu'nun "Kürt sorununun çözüm yeri Meclis ve muhatabı HDP'dir" sözü dönüm noktası oldu. Artık HDP kapatılsa da kapatılmasa da, onu destekleyen Kürt seçmenin cumhurbaşkanlığı seçiminde tercihinin Millet İttifakı'nın adayı olacağı büyük ölçüde kesinleşti.

Muhalefetin belediyelerinde göstereceği performans da ittifakın devamlılığı, güçlenmesi ve genişleyerek seçimi kazanma yolunda mesafe almasında önde gelen hususlardan biriydi. İktidarın devamlı engellemelerini bertaraf etmeyi çoğu zaman başardılar. Devletin ihmal ettiği sosyal görevleri sınırlı imkânlarıyla yerine getirdiler. Halk bunları dikkatle izledi. Son kar yağışıyla birlikte İstanbul'da yaşananlar karşısında farklı eleştirilerini de esirgemedi.

'Debbağ sevdiği deriyi yerden yere vururmuş'

Hani bir atasözü vardır, 'debbağ sevdiği deriyi yerden yere vururmuş'. Millet İttifakı kendini destekleyen kesimlerden hayli eleştiri alıyor. Bu eleştirilerin ittifaktaki partilerin performansında nasıl bir etkiye yol açtığını bilmek kolay değil. Bu eleştirilerin bazen teşvik etmek yerine karamsarlığı beslediği de söylenebilir.

Eleştiriler arasında en dikkat çekeni, Millet İttifakı'nın bir performans sergilemediği, zamana oynadığı, birliğini korumayı esas aldığı ve AK Parti iktidarının kendini tüketmesini beklediğidir. İttifakın henüz umulan genişliğe ulaşmaması, katılımların tamamlanmaması, iktidarın hukuk tanımazlığının artarak sürmesi ve sık sık sokak çatışmalarını ima ederek, etrafında paramiliter unsurları toplamasının bunda rolü olabilir. Ayrıca, seçimlerin sonucunda etkili olacak kararsızların, AK Parti'den şimdilik biraz uzak duran dindar muhafazakâr seçmenler olması ve tereddütlerinin devam etmesi de ittifakın ihtiyatlı tavrına neden olabilir. Bu durumun muhalefet hattında daha kontrollü bir gidişin tercih edilmesine yol açtığı da görülüyor. Hele Erdoğan'ın kaybetme endişesiyle öngörülemeyen maceralara girişebileceği kuşkusu, muhalefetteki bu ihtiyatlılığı biraz haklı kılıyor. Son dönemdeki iktidar söylemleri de bu bakımdan dikkat çekiyor.

Dikkat çeken bir eleştiri de, Millet İttifakı'nda toplananların ortak temelinin yalnızca Erdoğan karşıtlığından ibaret olduğu ve alternatif geliştirilemediğidir. Bunun da gerçekliğe tam oturduğu söylenemez. Şüphesiz Cumhurbaşkanı Erdoğan, rejime rengini veren çok dominant bir siyasal aktör ve uzun zamandır toplumda memnuniyetsizlik biriktiriyor. Ama yönettiği rejimin de bütün yönleriyle çürümeye yüz tuttuğu göz ardı edilemez. Türkiye'nin artık ne bu rejimi ne de onu yöneten Erdoğan'ı taşıyacak takati kalmıştır. Bu sebeple Millet İttifakı partilerinin duruşlarını "Erdoğan karşıtlığı" gibi dar bir alana hapsetmek hatalı olur.

Millet İttifakı’nın alternatif politikalar üretemediği de çok sık olarak ileri sürülüyor. Aslına bakılırsa, ittifaktaki partilerin muhtelif konularda doğru ya da yanlış kendi önerileri var. Özellikle CHP, Gelecek ve DEVA değişik zamanlarda dillendiriyorlar. Ama seçmen açısından her birinin ne önerdiğinin fazla anlamı yok. Seçmen ittifakın topluca ne önerdiğine bakar. Bu da ortakların müzakere edip asgari müşterekte buluşmasıyla sağlanacak bir şey. Herhangi birinin çok muhteşem bir önerisi olsa da, diğerlerinin otomatik olarak kabul etmesi mümkün olmadığı gibi, dayatılması da işin ruhuna uygun olmayacaktır. İttifak ancak ortak kabullerle ilerleyebilir.

İdeolojik vizyon sıkletinde siyaset beklemeli miyiz?

Muhalefetin anlatacak bir hikâyesinin olmadığı yönündeki eleştiri de çok dillendiriliyor. İttifaktan bağımsız olarak bu eleştirinin parmak bastığı konu şüphesiz çok önemli. Ama ittifakın çoğul yapısını ve bileşenlerin tarihten taşıdıklarını pek dikkate almıyor. Böyle ideal bir beklentinin gerçekçi ve doğru olmadığı kanaatindeyim. Hele, Cumhur İttifakı'nın son dönemdeki bildik "yerli ve milli" söylemiyle oradan oraya savrulmasına bakıp o türden bir şey burada da aranıyorsa, o da çok isabetli olmaz. Çünkü Millet İttifakı'nın, her tarafı yara bere içindeki Türkiye'yi toparlayıp normalleştirecek bir geçiş döneminin ortaklığı olarak ayakları yere basan, daha mütevazı hedefleri var.

Kendi içinde çok farklı ideolojik ve politik yapılanmaları barındıran bir ittifaktan, homojen bir gelecek tasavvuru beklemek aşırı bir istek olur. Türkiye'nin normalleşmeye, işleyen bir demokrasiye ve parlamenter sisteme ihtiyacı var.

Bugün maksimum çözüm arayışlarından ziyade, asgari müşterekte buluşmak kendini dayatıyor. Böyle bir ittifak pekâlâ bunu sağlayabilir. Millet İttifakı'nın ortaya koyacağı proje ve çözümlere bu gözle bakılması daha uygun olur.

İttifak bu defa ne açıklayacak?

Millet İttifakı'na mensup partiler bir süredir önemli konular üzerinde çalışıyor ve ortak siyaset oluşturmanın imkânlarını arıyorlar. 15 Temmuz 2016 Darbesi ve Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'ne geçişten beri her alanda yaşanan ağır yıkımı dikkate alarak, parlamento, cumhurbaşkanlığı ve yetkileri, başbakan ve hükümetin oluşumu, meclisin yetkileri, yargı vb. konularda alternatiflerini hazırladılar.

Yeni ve çok daha kritik bir seçime giderken, genel başkanlar şubat ayı içinde "Güçlendirilmiş Parlamenter Sisteme Dönüş Projesi"ni açıklayacaklar. Yine ekonomi konusunda Meclis çatısı altında yürütülen çalışmaların epey ilerlediği biliniyor. Dış Politika, Kürt Sorunu gibi konularda da hazırlıklarını sürdürüyorlar. Belli ki onları da peyderpey seçmene sunacaklar. Zaten zaman da daraldı.

Sonuç olarak bütün bunların zihnimizdeki ideal alternatiflere çok da uymayacağı şimdiden görünüyor. Ama bunların bile, Türkiye'ye ciddi nefes aldıracağı ve yeni başlangıçlar için fırsatlar sunacağını düşünüyorum.

DİĞER YAZILARI Bingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat * 01-01-1970 03:00 '68 İsyan Günleri' ve Özeleştiri Mahkemeleri 01-01-1970 03:00 Taner Akçam'dan 'Yüzyıllık Apartheid' 01-01-1970 03:00 Neymiş? 14 Mayıs siyasi darbeymiş. Eee... N'olacak? 01-01-1970 03:00 14 Mayıs seçiminde 'Yetmez ama evet' var mı? 01-01-1970 03:00 Dip dalga 01-01-1970 03:00 Umut yüklü görüşme 01-01-1970 03:00 Seçim ve üç risk 01-01-1970 03:00 Millet İttifakı ve HDP 01-01-1970 03:00 Vizyondan geriye kalan 01-01-1970 03:00 Kılıçdaroğlu yasa teklifiyle yanlış mı yaptı? 01-01-1970 03:00 Yolsuzluk ve rüşvet işleri ne olacak? 01-01-1970 03:00 Bekir Ağırdır ne demek istiyor? 01-01-1970 03:00 İttifaklar ve güç birlikleri 01-01-1970 03:00 Sosyal medya ve internet yasa tasarısı: Şekerler ve zehirler 01-01-1970 03:00 SADAT ve iktidar 01-01-1970 03:00 Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu davası 01-01-1970 03:00 Adil seçim ve seçim güvenliği sorunu 01-01-1970 03:00 Aysel Tuğluk 01-01-1970 03:00 Muhteşem Süleymaniye'ye perde çekmek! 01-01-1970 03:00 Sevgili arkadaşımız Saffet Uygur'u kaybettik 01-01-1970 03:00 Vakit tamam; yeni ekonomiye geçiyoruz! 01-01-1970 03:00 Durmayan dolar ve duruşma 01-01-1970 03:00 Muhalefetin ayak sesleri... 01-01-1970 03:00 İktidar, hangi dala elini atsa elinde kalıyor! 01-01-1970 03:00 Ali Babacan, DEVA ve yakın gelecek 01-01-1970 03:00 Hedef muhalif belediyeler 01-01-1970 03:00 Edremit vakası 01-01-1970 03:00 Sosyal medyayı susturma yasası! 01-01-1970 03:00 Türkiye, Afganistan'da ne kazandı? 01-01-1970 03:00 Yangın dersleri 01-01-1970 03:00 Muhalefetin Cumhurbaşkanı Erdoğan sonrasına hazırlıkları 01-01-1970 03:00 Validebağ Korusu'na dokunmayın! 01-01-1970 03:00 HDP'ye yapılanlar ve yaklaşan seçimler 01-01-1970 03:00 Ezgi Mola'nın isyanı 01-01-1970 03:00 CHP Raporu'nun işaret ettiği çöküntü! 01-01-1970 03:00 MHP'nin şiddet dili ciddi riskler barındırıyor 01-01-1970 03:00 Emniyet genelgesi: Uydurma suç 01-01-1970 03:00 'Eylem Planı' neden heyecan yaratmıyor! 01-01-1970 03:00 Başarısız Gara operasyonu ve hedefteki HDP 01-01-1970 03:00 Boğaziçi'ndeki iktidar kuşatması 01-01-1970 03:00 Selahatttin Demirtaş ve Erol Katırcıoğlu 01-01-1970 03:00 Türkiye, bu filmi daha önce de gördü! 01-01-1970 03:00 İnanılmaz proje: Cami Gençlik Kolları! 01-01-1970 03:00 Millet İttifakı'nın durumu ve beklentiler 01-01-1970 03:00 Türkiye, Türkiye olalı böyle 'Devran' görmedi! 01-01-1970 03:00 Hedefteki lider: Kemal Kılıçdaroğlu 01-01-1970 03:00 İktidar yeni bir sayfa açabilir mi? 01-01-1970 03:00 Deprem vergisinin tuhaf hikâyesi 01-01-1970 03:00 Muhalif partiler olmasa memleket ne güzel... 01-01-1970 03:00 Seçim tartışması bu şartlarda biter mi? 01-01-1970 03:00 İktidar ülkeyi nereye sürüklüyor? 01-01-1970 03:00 "Samimi demokrasi" buysa... 01-01-1970 03:00 İçişleri Bakanı böyle davranamaz! 01-01-1970 03:00 Atlamayalım... Bahçeli bu defa idam istedi! 01-01-1970 03:00 Barış Atay'a saldırı geçiştirilemez! 01-01-1970 03:00 Müjde ve felaket: Karadeniz’in gazı ve seli 01-01-1970 03:00 İktidarın boş işleri 01-01-1970 03:00 'Nepotizm' dediğin böyle olur! 01-01-1970 03:00 Bugün CHP'den ayrılma ne anlama gelir? 01-01-1970 03:00 CHP'deki muhalefet ne diyor? 01-01-1970 03:00 Muteber işadamı ve durmaksızın patlayan fabrikası 01-01-1970 03:00 İktidar, kıdem tazminatında IMF ile aynı noktada buluştu 01-01-1970 03:00 Ak Parti’nin "ince" hesapları 01-01-1970 03:00 Türkiye, Kürt sorununu kiminle çözecek? 01-01-1970 03:00 HDP'yi kapattırma sevdası 01-01-1970 03:00 Yine neler oluyor? 01-01-1970 03:00 Siyasette iki tıkanma 01-01-1970 03:00 Hayır, cüretleri cehaletlerinden değil! 01-01-1970 03:00 Kullanım süresi geçmiş suçlama 01-01-1970 03:00 Adalete ve eşitliğe uzak İnfaz Yasası 01-01-1970 03:00 Vebadan sonra Avrupa’da ne oldu? 01-01-1970 03:00 Salgınla mücadelenin üzerine düşen gölge 01-01-1970 03:00 Korona günlerinde siyaset 01-01-1970 03:00 Ömer Faruk'tan 'Aşk ve Ereksiyon Aşk'ı' 01-01-1970 03:00 Kavala şimdi de FETÖ’nün beyni ve finansörü mü oldu? 01-01-1970 03:00 Vesayet ve darbe tehlikesi hortladı mı? 01-01-1970 03:00 Siyasi ayağı ararken 01-01-1970 03:00 Kanal İstanbul tartışması ve son gerçekler 01-01-1970 03:00 Kamu yetkililerinin sorunlu zihniyeti 01-01-1970 03:00 Kanal İstanbul-3: Risk bombası! 01-01-1970 03:00 Türkiye ücretli geçişe zorlayabilir mi? * 01-01-1970 03:00 Kanal İstanbul hakiki bir ihtiyaç mı? * 01-01-1970 03:00 Bunu da gördük: Üniversiteye haciz! 01-01-1970 03:00 Dipsiz Göl’ün ölümü 01-01-1970 03:00 Otizmli çocuklara ayrımcılık 01-01-1970 03:00 Zor denklem! 01-01-1970 03:00 Yargı ve adalet krizi 01-01-1970 03:00 Bütün anneler birleşin! 01-01-1970 03:00 Sosyal medya ve 'Gariplikler' * 01-01-1970 03:00 İstanbul Belediyesi meğer kimleri finanse etmiş! 01-01-1970 03:00 HDP Diyarbakır Mitingi'nin düşündürdükleri 01-01-1970 03:00 Hedefteki adalet! 01-01-1970 03:00 Doğu Akdeniz krizi ve iklim değişikliği 01-01-1970 03:00 Ak Parti’de ayrılık rüzgârları 01-01-1970 03:00 Başkanlık tartışmasının ardında dış güçler mi var? 01-01-1970 03:00 Metamorfoz (başkalaşma) ve 23 Haziran Seçimi 01-01-1970 03:00 S-400'ler ve sol partiler 01-01-1970 03:00 "KHK uygulamaları ve Medeni Ölüm" 01-01-1970 03:00 Türkiye Gemisi 01-01-1970 03:00 #sanatçıyadokunma! 01-01-1970 03:00 İktidar, YSK kararı ve muhalefet 01-01-1970 03:00 Ortada kalan İttifak 01-01-1970 03:00 23 Nisan ve linç girişimi 01-01-1970 03:00 HDP bu seçimlerde ne yaptı? 01-01-1970 03:00 Ak Parti ülkeyi nereye sürüklediğinin farkında mı? 01-01-1970 03:00 Ak Parti mahallesinde adresini arayan uyarı 01-01-1970 03:00 Sıradaki kriz: S-400’ler 01-01-1970 03:00 Başkası Adına Konuşmanın Haysiyetsizliği * 01-01-1970 03:00 Zorlamayalım, “beka” seçimlere sığmaz! 01-01-1970 03:00 CHP manifestosu neler vaat ediyor? 01-01-1970 03:00 Ak Parti manifestoda ne diyor, ne demiyor? 01-01-1970 03:00 Seçilmişlerin meşruiyeti ve Venezüela 01-01-1970 03:00 Kaz Dağları'nda itiraz ve isyan! 01-01-1970 03:00