Kanal İstanbul hakiki bir ihtiyaç mı? *

Atilla Aytemur

03-12-2019 23:06

Kanal İstanbul Projesi, Başkan Erdoğan’ın İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı döneminden beri hayaliydi. 2011 genel seçimlerine giderken, ilk kez 12 Haziran 2011’de Haliç Kongre Merkezi’nde tantanalı bir tanıtımı yapıldı. Şimdi ise, gerekli yasanın çıkması için iktidar tarafından TBMM’ye getiriliyor.

Öncesinde, Ulaştırma Bakanı Ahmet Arslan bir basın toplantısıyla proje hakkında bilgi verdi. Buna göre, Kanala ilişkin çalışmalar Ağustos 2017’de fiilen başlamış. Güzergâh belirleme, sayısal modelleme, deprem risk değerlendirmesi, rüzgâr ve dalga şartlarının tespiti ve diğer projelerle entegrasyonu gibi hususlar, geride bıraktığımız yılbaşına kadar tamamlanmış.

Devlete göre, her şey yolunda

Değişik alternatifler üzerinde durulduktan sonra, Marmara’dan Küçükçekmece girişiyle Sazlıdere ve Durusu üzerinden Karadeniz’e açılan bir güzergâhta, yaklaşık 45 km uzunluğunda, 250 m genişliğinde ve 25 m derinliğinde bir kanal olması kararına varılmış.

Beklenebileceği gibi Kanal, muhtelif bağlantılarla çevresindeki çok şeritli otoyollara, hızlı tren hattına, bölgesel merkezlere, Boğaz köprülerine ve Anadolu yakasında Akyazı’ya bağlanacakmış. Ulaştırma Bakanı bütün bunlar yapılırken kentsel dönüşüm ve etkilerinin de hesaba katıldığını vurguluyor.

Maliyet mi; 39 milyar TL de olabilir, 65 milyar TL de!

Bu proje benzerlerini daha önce sık gördüğümüz “yap-işlet-devret” modeliyle ihaleye çıkarılarak, devlet bütçesine yük olmayacakmış. 65 milyarlık bir maliyetten söz ediliyor, ama hafriyatla ilgili farklı bir adım atılırsa bu rakamın 39 milyar TL’ye düşeceği yönünde görüşler ileri sürülüyor.

Ulaştırma Bakanı bu çapta bir projenin finans hacmi bakımından Türkiye’nin bugüne kadarki en büyük projesi olduğunu, ama işler bittiğinde ortaya çıkacak rakamın herkesi yanıltabileceğini söylemeyi ihmal etmiyor.

Ancak bu kadar büyük bir meblağın ödenebilmesi için yılda kaç tonluk gemi geçişi garantisinin verileceği ve bu ödeme süresinin kaç yıl süreceği hususunda, Bakanlık şimdilik susuyor.

Halkın fikrini sormak fuzuli mi?

Malûm; hayatı etkileyecek büyüklü küçüklü projeler, merkezi iktidar ve yerel yönetimler tarafından, yurttaşların karar süreçlerine doğrudan katıldığı ve demokratik rızasının alındığı bir usul yaratılarak yürürlüğe sokulmuyor.

Yönetenler ortaya attıkları projeleri kendileri çok beğenmişlerse, kafalarına yatmışsa yürüyüp gidiyor. Halka danışmak, fikrini sormak, katkısını almak ve demokratik rızasıyla yürümek, zaman kaybettiren, anarşi yaratan işler gibi görülüyor.

Durum böyle olunca, genel olarak toplumdaki siyasal bölünme ne ise en isabetli projede bile halk kabaca ona yakın bir tavır sergiliyor.. Kanal İstanbul konusunda da benzer bir tabloyla karşı karşıyayız. “Çılgın Proje” iktidarın her şart altında sadık seçmenini coştururken, muhalefet esastan karşı çıkıyor, gereksiz ve tehlikeli buluyor.

Erdoğan ve iktidarı projeye bağlandı

Doğrusu bu proje ilk gündeme getirildiğinde, işin parlamento aşamasına kadar gelebileceğine pek ihtimal vermiyordum. Ama zaman geçtikçe AK Parti iktidarı ve özellikle Erdoğan, yaptığı açıklamalar ve iddialı söylemiyle kendini projeye iyice bağlar oldu.

Türkiye ekonomisi bıçak sırtındayken; doğru ve gerekli olsa bile sonuçları hayli zaman sonra görülebilecek böyle bir projeye girişmek, hukuki ve siyasi boyutları bir yana, salt ekonomik açıdan isabetli mi; toplumun önemli bir bölümü buna ikna olmuş değil.

Bu tavrı “Bunlar böyledir, büyüme ve kalkınma yönündeki her adıma, her projeye karşı çıkarlar. Köprülere de karşı çıkmadılar mı?” diye geçiştirmek, mefhumun muhalifinde, “Lâf ağzımdan çıktı, bir daha geri dönemem" gibi de yorumlanabilir.

Çünkü olay ciddileştikçe bu proje hakkında ileri sürülen karşı tezler, iktidarın Türkiye’ye ciddi sorunlar yaratacak bir adım atmak üzere olduğu hissiyatını güçlendiriyor.

Çılgınlığın evveliyatı var!

Bu konuya dair uzman kurum ve kişilerin konferans, araştırma ve raporlarından hareketle derlediğim bilgileri, birkaç yazı halinde sizlerle paylaşmak istiyorum.

Onlara başlamadan evvel, Karadeniz ile Marmara arasına ikinci bir boğaz açma isteğinin tarihsel arka planına ilişkin birkaç bilgi kırıntısını da sunmaya çalışacağım.

Bilindiği gibi eskiden hükümdarlar ve diğer önde gelen devlet adamları, isimlerinin kendileri öldükten sonra da yaşaması için devr-i iktidarlarında sembol niteliğinde eserler bırakmaya özen gösterirlerdi. Bu amaçla usta mimarlara camiler, medreseler, külliyeler, mescitler, köşkler, köprüler yaptırırlardı.

Osmanlı yüzyıllarında birçok padişah böyle eserler bıraktı. Bunların arasında en görkemlileri, “selatin [sultanların] camileri” diye bilinenler. Ancak padişahların İstanbul’da ve tarihî yarımadada kendi adlarına cami yaptırmaları, teamülî ama gene de çok önemli bir şarta bağlıydı. Söz konusu padişahın sefere çıkıp savaşması, zafer kazanması ve ganimet elde etmesi, sonra da kendi adına yaptıracağı camii prensip olarak bu ganimetten finanse etmesi gerekirdi. II. Selim’in Selimiye’yi İstanbul’da değil Edirne’de yaptırmasının bir nedeni olarak bu koşul gösterilir. Daha sonra ise bu gelenek I. Ahmet’le bozuluyor. Bu padişah herhangi bir sefere çıkmadan ve ganimet elde etmeden meşhur Sultanahmet Camii’ni yaptırmaya giriştiğinde, ulemanın muhalefetiyle karşılaşıyor. Dinlemiyor ve parasını “kendi cebinden” (ceb-i hümayun’dan) karşılayacağı açıklamasına sığınıyor. Oysa hazine-i âmire ile ceb-i hümayun (veya iç hazine) bileşik kaplar gibi geçişimli olduğundan, bu savunma da pek sağlam değil. Sonunda padişahın dediği oluyor ama konu da hep tartışmalı kalıyor.

Osmanlı düşünür de, Cumhuriyet geri mi kalır!

Araştırmacılara göre Kanal İstanbul benzeri bir suyolu fikri Kanuni Sultan Süleyman zamanından başlayarak altı kez saltanatın gündemine girmiş.

Elbette niteliği “sultanlara lâyık” düzeye yaklaşan eserler gündeme getirilirken, dönemin yöneticileri çoğuna hak verebileceğimiz gerekçeler de sunabiliyor. Örneğin gemi yapımında kullanılan ağaçların Karadeniz kıyısındaki ülkelerden getirilmesinin kolaylaştırılacağı ve yüksek taşıma maliyetlerinin düşürüleceği söyleniyor.

Cumhuriyet döneminde ise, 1994 seçimlerine giderken Bülent Ecevit’in DSP’sinin propaganda broşüründe de bu projenin yer aldığı biliniyor.

Başkan Erdoğan ve AK Parti bu kanalı niye istiyor?

Başkan Erdoğan ve AK Parti iktidarının doğrusu “selatin” niyetine sahiplenebileceği çok sayıda eser olduğunu kabul etmeliyiz. Duble yollar, Avrasya Tüneli, Yavuz Selim Köprüsü, Körfez Köprüsü, Çanakkale Köprüsü, Marmaray... bunlardan sadece birkaçı.

O zaman diğer gerekçelere bakmak icap eder.

Örneğin ekonomik durumumuz, stratejik durum, jeopolitik ihtiyaçlar ve güvenlik sorunu, toprak- su-orman-yaban hayatı gibi ekolojik varlıklarımızın geleceği, kalkınma ihtiyacımız, Boğazın gemi trafiği gibi açılardan, Kanal İstanbul bir zaruret mi?

Koskoca beş yılı, bu yoklukta milyarlarca lirayı, hesaplanması zor emeği, tarumar olacak bölge coğrafyasını, Marmara ve Karadeniz ekosistemlerinin altüst olma ihtimalini bir daha mı düşünsek acaba?

Pusuya yatmış, İstanbul ve Trakya’yı vurmayı bekleyen Marmara depremlerinin bu projeye taşıyacağı riskleri, Türkiye nüfusunu olduğu gibi bu bölgeye boca edecek rant güdümlü kentleşme hamlemizin Kanal İstanbul bölgesinde nelere yol açacağını bir kez daha gözden geçirsek mi acaba?

Gelecek yazıda konuya esastan girmeyi deneyeceğim.

-----------

* Kanal İstanbul hakkında hazırladığım bu yazı 6, 14 ve 21 Ağustos 2018 tarihlerinde Serbestiyet isimli internet gazetesinde üç yazılık bir dizinin ilki olarak yayınlanmıştı. O dönemden beri sessizliğe gömülen projenin yeniden canlandırıldığı ve gündemi işgal etmeye başladığı görülüyor. Deprem riskinin giderek ağırlığını hissettirmesi ve içeriğinde yer alan bilgilerin bilimselliğini ve güncelliğini koruması nedeniyle sözkonusu dizi yazıyı Son Medya okurları için yeniden yayınlamanın yararlı olacağına inanıyorum.

DİĞER YAZILARI Bingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat * 01-01-1970 03:00 '68 İsyan Günleri' ve Özeleştiri Mahkemeleri 01-01-1970 03:00 Taner Akçam'dan 'Yüzyıllık Apartheid' 01-01-1970 03:00 Neymiş? 14 Mayıs siyasi darbeymiş. Eee... N'olacak? 01-01-1970 03:00 14 Mayıs seçiminde 'Yetmez ama evet' var mı? 01-01-1970 03:00 Dip dalga 01-01-1970 03:00 Umut yüklü görüşme 01-01-1970 03:00 Seçim ve üç risk 01-01-1970 03:00 Millet İttifakı ve HDP 01-01-1970 03:00 Vizyondan geriye kalan 01-01-1970 03:00 Kılıçdaroğlu yasa teklifiyle yanlış mı yaptı? 01-01-1970 03:00 Yolsuzluk ve rüşvet işleri ne olacak? 01-01-1970 03:00 Bekir Ağırdır ne demek istiyor? 01-01-1970 03:00 İttifaklar ve güç birlikleri 01-01-1970 03:00 Sosyal medya ve internet yasa tasarısı: Şekerler ve zehirler 01-01-1970 03:00 SADAT ve iktidar 01-01-1970 03:00 Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu davası 01-01-1970 03:00 Adil seçim ve seçim güvenliği sorunu 01-01-1970 03:00 Aysel Tuğluk 01-01-1970 03:00 Muhteşem Süleymaniye'ye perde çekmek! 01-01-1970 03:00 Millet İttifakı'nın performansı ve beklentiler 01-01-1970 03:00 Sevgili arkadaşımız Saffet Uygur'u kaybettik 01-01-1970 03:00 Vakit tamam; yeni ekonomiye geçiyoruz! 01-01-1970 03:00 Durmayan dolar ve duruşma 01-01-1970 03:00 Muhalefetin ayak sesleri... 01-01-1970 03:00 İktidar, hangi dala elini atsa elinde kalıyor! 01-01-1970 03:00 Ali Babacan, DEVA ve yakın gelecek 01-01-1970 03:00 Hedef muhalif belediyeler 01-01-1970 03:00 Edremit vakası 01-01-1970 03:00 Sosyal medyayı susturma yasası! 01-01-1970 03:00 Türkiye, Afganistan'da ne kazandı? 01-01-1970 03:00 Yangın dersleri 01-01-1970 03:00 Muhalefetin Cumhurbaşkanı Erdoğan sonrasına hazırlıkları 01-01-1970 03:00 Validebağ Korusu'na dokunmayın! 01-01-1970 03:00 HDP'ye yapılanlar ve yaklaşan seçimler 01-01-1970 03:00 Ezgi Mola'nın isyanı 01-01-1970 03:00 CHP Raporu'nun işaret ettiği çöküntü! 01-01-1970 03:00 MHP'nin şiddet dili ciddi riskler barındırıyor 01-01-1970 03:00 Emniyet genelgesi: Uydurma suç 01-01-1970 03:00 'Eylem Planı' neden heyecan yaratmıyor! 01-01-1970 03:00 Başarısız Gara operasyonu ve hedefteki HDP 01-01-1970 03:00 Boğaziçi'ndeki iktidar kuşatması 01-01-1970 03:00 Selahatttin Demirtaş ve Erol Katırcıoğlu 01-01-1970 03:00 Türkiye, bu filmi daha önce de gördü! 01-01-1970 03:00 İnanılmaz proje: Cami Gençlik Kolları! 01-01-1970 03:00 Millet İttifakı'nın durumu ve beklentiler 01-01-1970 03:00 Türkiye, Türkiye olalı böyle 'Devran' görmedi! 01-01-1970 03:00 Hedefteki lider: Kemal Kılıçdaroğlu 01-01-1970 03:00 İktidar yeni bir sayfa açabilir mi? 01-01-1970 03:00 Deprem vergisinin tuhaf hikâyesi 01-01-1970 03:00 Muhalif partiler olmasa memleket ne güzel... 01-01-1970 03:00 Seçim tartışması bu şartlarda biter mi? 01-01-1970 03:00 İktidar ülkeyi nereye sürüklüyor? 01-01-1970 03:00 "Samimi demokrasi" buysa... 01-01-1970 03:00 İçişleri Bakanı böyle davranamaz! 01-01-1970 03:00 Atlamayalım... Bahçeli bu defa idam istedi! 01-01-1970 03:00 Barış Atay'a saldırı geçiştirilemez! 01-01-1970 03:00 Müjde ve felaket: Karadeniz’in gazı ve seli 01-01-1970 03:00 İktidarın boş işleri 01-01-1970 03:00 'Nepotizm' dediğin böyle olur! 01-01-1970 03:00 Bugün CHP'den ayrılma ne anlama gelir? 01-01-1970 03:00 CHP'deki muhalefet ne diyor? 01-01-1970 03:00 Muteber işadamı ve durmaksızın patlayan fabrikası 01-01-1970 03:00 İktidar, kıdem tazminatında IMF ile aynı noktada buluştu 01-01-1970 03:00 Ak Parti’nin "ince" hesapları 01-01-1970 03:00 Türkiye, Kürt sorununu kiminle çözecek? 01-01-1970 03:00 HDP'yi kapattırma sevdası 01-01-1970 03:00 Yine neler oluyor? 01-01-1970 03:00 Siyasette iki tıkanma 01-01-1970 03:00 Hayır, cüretleri cehaletlerinden değil! 01-01-1970 03:00 Kullanım süresi geçmiş suçlama 01-01-1970 03:00 Adalete ve eşitliğe uzak İnfaz Yasası 01-01-1970 03:00 Vebadan sonra Avrupa’da ne oldu? 01-01-1970 03:00 Salgınla mücadelenin üzerine düşen gölge 01-01-1970 03:00 Korona günlerinde siyaset 01-01-1970 03:00 Ömer Faruk'tan 'Aşk ve Ereksiyon Aşk'ı' 01-01-1970 03:00 Kavala şimdi de FETÖ’nün beyni ve finansörü mü oldu? 01-01-1970 03:00 Vesayet ve darbe tehlikesi hortladı mı? 01-01-1970 03:00 Siyasi ayağı ararken 01-01-1970 03:00 Kanal İstanbul tartışması ve son gerçekler 01-01-1970 03:00 Kamu yetkililerinin sorunlu zihniyeti 01-01-1970 03:00 Kanal İstanbul-3: Risk bombası! 01-01-1970 03:00 Türkiye ücretli geçişe zorlayabilir mi? * 01-01-1970 03:00 Bunu da gördük: Üniversiteye haciz! 01-01-1970 03:00 Dipsiz Göl’ün ölümü 01-01-1970 03:00 Otizmli çocuklara ayrımcılık 01-01-1970 03:00 Zor denklem! 01-01-1970 03:00 Yargı ve adalet krizi 01-01-1970 03:00 Bütün anneler birleşin! 01-01-1970 03:00 Sosyal medya ve 'Gariplikler' * 01-01-1970 03:00 İstanbul Belediyesi meğer kimleri finanse etmiş! 01-01-1970 03:00 HDP Diyarbakır Mitingi'nin düşündürdükleri 01-01-1970 03:00 Hedefteki adalet! 01-01-1970 03:00 Doğu Akdeniz krizi ve iklim değişikliği 01-01-1970 03:00 Ak Parti’de ayrılık rüzgârları 01-01-1970 03:00 Başkanlık tartışmasının ardında dış güçler mi var? 01-01-1970 03:00 Metamorfoz (başkalaşma) ve 23 Haziran Seçimi 01-01-1970 03:00 S-400'ler ve sol partiler 01-01-1970 03:00 "KHK uygulamaları ve Medeni Ölüm" 01-01-1970 03:00 Türkiye Gemisi 01-01-1970 03:00 #sanatçıyadokunma! 01-01-1970 03:00 İktidar, YSK kararı ve muhalefet 01-01-1970 03:00 Ortada kalan İttifak 01-01-1970 03:00 23 Nisan ve linç girişimi 01-01-1970 03:00 HDP bu seçimlerde ne yaptı? 01-01-1970 03:00 Ak Parti ülkeyi nereye sürüklediğinin farkında mı? 01-01-1970 03:00 Ak Parti mahallesinde adresini arayan uyarı 01-01-1970 03:00 Sıradaki kriz: S-400’ler 01-01-1970 03:00 Başkası Adına Konuşmanın Haysiyetsizliği * 01-01-1970 03:00 Zorlamayalım, “beka” seçimlere sığmaz! 01-01-1970 03:00 CHP manifestosu neler vaat ediyor? 01-01-1970 03:00 Ak Parti manifestoda ne diyor, ne demiyor? 01-01-1970 03:00 Seçilmişlerin meşruiyeti ve Venezüela 01-01-1970 03:00 Kaz Dağları'nda itiraz ve isyan! 01-01-1970 03:00